Kudüs'ün statüsü neden bu kadar önemli?

Kudüs'ün statüsü neden bu kadar önemli?

Donald Trump'ın başkanlık koltuğuna oturmasının ardından tekrar alevlenen Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak kabul etme tartışmasının kısa tarihi bu çalışmada.

Donald Trump, Çin’in bir parçası olarak gördüğü Tayvan’ın cumhurbaşkanı ile telefonda konuşarak ABD’nin yaklaşık 40 yıllık ‘tek Çin’ politikasında ve Çin – ABD ilişkisi statükosunda sarsıntıya yol açmaktan çekinmedi. Trump, ABD’nın on yıllardır sürdürdüğü bir başka dış politika statükosunu daha sarsacağı sinyali veriyor; ABD’nin büyükelçiliğini Tel Aviv’den Kudüs’e taşımak. Peki ABD’nin İsrail büyük elçiliğinin Tel Aviv’den Kudüs’e taşınması neden bu kadar önemli? İşte konuya yeni başlayanlar için kısa bir klavuz:

Uluslararası toplum Kudüs’ün statüsü konusunda İsrail’den farklı düşünüyor

Amerika Bülteni'nin hazırladığı çalışmaya göre; İsrail’e göre konu net: Kudüs İsrail’in 3000 yıllık bölünemez başkenti. Ancak Filistinliler ve uluslararası toplum bu konuda İsrail ile aynı düşünceye sahip değil. Birleşmiş Milletler, 1948 yılında Kudüs’ü ‘corpus separatum (ayrı beden)’ ilan etti ve doğrudan Birleşmiş Milletler’e bağlı kabul etti. Ancak aynı günlerde İsrail’in bağımsızlığını ilan etmesiyle BM’nin Kudüs planı yaşama geçemedi. 1949 ateşkes anlaşmasıyla Doğu Kudüs’ün yönetimi Ürdün’de ve Batı Kudüs’ün yönetimi İsrail’de kaldı. İsrail, 1967’deki ‘Altı Gün’ savaşı ile Doğu Kudüs’ü de ele geçirdi. İsrail başlangıçta bunun bir işgal değil, belediye bütünleştirmesi olarak savundu. Ancak 1980 Temmuz ayında İsrail Parlamentosu, Kudüs’ü İsrail’in binlerce yıllık bölünmez başkenti olarak ilan etti. Bundan birkaç hafta sonra Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi de 20 Ağustos 1980 günü 478 sayılı ünlü kararını kabul etti. İsrail’in Doğu Kudüs işgali ve Kudüs’ü başkent ilan kanunu kınandı. Kudüs’te temsilciliği bulunan ülkelerden ”temsilciliklerini ‘kutsal şehir’den Tel Aviv’e taşıması’ istendi. Karar, Güvenlik Konseyi’nde oylamaya katılan 14 üye ülkenin oybirliği ile kabul edilirken, ABD oylamaya katılmadı ancak kararı veto da etmedi.

Kudüs’te sadece 13 ülkenin (Kosta Rika, Bolivya, Şili, Kolombiya, Dominik Cumhuriyeti, Ekvador, El Salvador, Guatemala, Haiti, Hollanda, Panama, Uruguay ve Venezuela) elçiliği vardı. BM Güvenlik Konseyinin İsrail’in Doğu Kudüs’ü işgalini kınayan kararı(UNSCR 478) kabul etmesinin ardından bu ülkeler de elçiliklerini Tel Aviv’e taşımaya başladı. 2006 yılında El Salvador ve Kosta Rika’nın da elçiliklerini Kudüs’ten Tel Aviv’e geri taşımasıyla Kudüs’te hiçbir büyükelçilik binası kalmadı.

Kudüs’ün statüsü konusunda ABD’deki tartışma

Kral Davut’un Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan etmesi’nin 3000’nci yılı kabul edilen 1995 yılında Amerikan Kongresi, Kudüs’ün, İsrail’in başkenti olarak kabul edilmesini ve Tel Aviv’deki Amerikan büyükelçiliğinin 31 Mayıs 1999’dan geç olmamak üzere Kudüs’e taşınmasını içeren bir yasayı büyük oy çokluğuyla kabul etti (yasanın İngilizce tam metni aşağıda). ABD Anayasasına göre, bir bölge üzerinde yabancı bir gücün egemenliğini tanıma konusunda ABD başkanı yetkili. Gerek Bill Clinton ve halefi George W. Bush ve gerekse de mevcut başkan Barack Obama, başkanların bu konuda yetkili olduğu, Kongre’nin bu konuda sadece tavsiye kararı alabileceği gerekçesiyle bu yasaya itiraz edegeldiler.

Bu üç başkanın 1995 tarihli yasayı uygulamama konusundaki gerekçeleri ise yasanın yedinci maddesinde, başkanlara, ”yasanın uygulanmasının ABD’nin çıkarları ve güvenliği konusunda risk oluşturduğuna kanaat getirirse 6 aylığına askıya alabilir’ yetkisi vermesi. Başkanlar bu maddeden yararlanarak altı ayda bir önlerine gelen yasanın uygulanmasını ‘ihtilaf çözülünceye’ kadar altı ay daha erteliyorlar. Yani ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma kanunu yeni değil ve 31 Mayıs 1999’dan beri her yıl iki kez ABD başkanlarının önüne imza için yeniden geliyor. Ve bugüne kadar 34 kez sessizce yeniden ertelendi.

Kudüs’ün başkent statüsünü kendisi açısından hayati ve tarihsel önemde gören İsrail, ABD, elçiliğini Kudüs’e taşımadıkça başka hiçbir ülkenin taşımayacağını gördüğünden ABD’de bu konuda yıllardır büyük lobi çalışması yapıyor. Amerikalı politikacılar ise, bugüne kadar sürekli olarak seçim dönemlerinde elçiliği taşıma sözü verdiler. George W. Bush ve Barack Obama, seçilmelerinden önce Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıyan yasayı imzalayacakları vaadinde bulundular ancak ikisi de başkanlığa başladıktan sonra bu vaadini hiçbir zaman yerine getirmedi. Donald Trump da seçim kampanyası boyunca aynı sözü verdi. Ancak Donald Trump’ın diplomatik statükoları çok da önemsemeyen tavrını gözönünde bulunduran birçok gözlemciye göre bu kez konu bir seçim vaadi olarak kalmayabilir.

Nitekim Donald Trump, ABD’nin İsrail büyükelçisi olarak, Haretz gazetesine göre, ‘Netanyahu hükümetini bile ılımlı bulan ve İsrail aşırı sağı ile yakın ilişkiye sahip’ New Yorklu iflas avukatı David Friedman’ı seçti. Friedman’ın ‘İsrail’in ebedi başkenti Kudüs’teki görevime başlamayı dört gözle bekliyorum’ şeklinde konuşması ise ABD’nin elçiliği Tel Aviv’de tutma politikasında radikal bir değişikliğin kapıda olduğunun işareti sayılıyor.

ABD Büyükelçiliği 1948 yılında beri Tel Aviv’de görev yapıyor. Halen ABD’nin Kudüs’te üç diplomatik temsilciliği görev yapıyor. Batı Kudüs’te ve Doğu Kudüs’te birer konsolosluk ile Doğu ve Batı Kudüs’ün ortasında kalan ve kimseye ait kabul edilmeyen Arnona’da 2010 yılında açılan bir ofis.

2011 yılında başkanların 1995 tarihli yasayı askıya alma yetkisini sona erdiren yeni bir yasa tasarısı Kongre’ye sunuldu ancak Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komisyonu’ndan bile geçemedi.

İlgili Haberler
HABERE YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.