Nureddin Zengi

Nureddin Zengi

Büyük Selçuklular'ın Haleb Atabeyi.

Nureddin Mahmud Zengi, Zengi Hanedanının bir üyesi olarak 1118 yılında Halep’de dünyaya geldi. 1146 yılında babası İmadeddin Zengi'nin ölümü üzerine eski Türk geleneklerine göre Nureddin Mahmud Zengi’nin payına Halep ve yöresi düştü. 

1146’da Urfa’yı Haçlılar’dan kurtaran Nureddin Zengi, 1148’de Almanya İmparatoru III. Konrad’la Fransa Kralı VII. Louis tarafından kuşatılan Şam’a geldi ve Haçlılar’ı büyük bir bozguna uğratarak Şam’ı kurtardı. Sonra Haçlılar’ın peşine düştü ve Toulouse Kontu Alphonse’u öldürüp oğlu Bertrand’ı esir aldı. 1149’da Antakya Prensi Raymond’u yenip öldürdü. 1151’de Urfa Kontu II. Joscellin’i yendi, esir aldı. 1157’de Kudüs Kralı III. Baudouin’i bozguna uğrattı.

1150 yılında Anadolu Selçuklu sultanı I. Rükneddin Mesud'un kızıyla evlenen Nureddin Zengi, Oğuzların Avşar boyundandır. 

Doğumu, Yetişmesi ve Eğitimi

Nureddin Mahmud, Ebû Said İmâdeddîn Zengî’nin oğludur. Nureddin Mahmud, 11 Şubat 1118 yılında Halep’te dünyaya geldi. Onun künyesi hemen bütün kaynaklarda Ebu'l-Kâsım olarak geçmektedir. Bir kaynakta ise künyesinin Ebu'l-Muzaffer olduğu tespit edilmiştir.

İlk olarak Kur'an-ı Kerim'i okumayı öğrenen Nureddin iyi bir İslâmî eğitim aldı. Nureddin Mahmud belli bir yaştan sonra askerlik mesleğinin gerektirdiği bilgi ve yetenekleri kazanmak suretiyle iyi bir asker olarak yetiştirildi. Nureddin Mahmud'un gençlik dönemi ile ilgili kaynaklarda herhangi bir bilgiye rastlanmamaktadır. Nureddin Mahmud; Esedüddîn Şîrkûh ve Mecidüddîn b. Ed-Dâye gibi büyük emirlerle bulunarak gereken bütün savaş taktiklerini öğrenmiştir.

Siyasi Hayatı ve Mücadelesi

Nureddin Mahmud, babası İmadeddîn Zengî'nin 14 Eylül 1146 tarihinde Caber Kalesi önünde öldürülmesi üzerine Esedüddîn Şîrkûh'un yardımıyla Halep’te idareyi ele aldı. Kardeşi Seyfeddin Gâzî ise Musul'da hükümdar oldu.

Nureddin Mahmud Zengî'nin Halep’te idareyi ele almasından sonra karşılaştığı ilk olay, eski Urfa Kontu Joscelin'in Urfa'ya saldırması olmuştur. Joscelin, şehirdeki Ermenilerle birlik olup şehri ele geçirdi. Ancak kalede bulunan Müslümanlar, kaleyi teslim etmeyip direndiler. Joscelin onlarla savaşa tutuştu. Halep’te bulunan Nureddin Mahmud Zengi, askerleriyle birlikte Urfa'ya hareket etti. Nureddin Zengi Urfa'ya yaklaşınca Joscelin geri çekildi. 

Haçlı ordusunun Doğu Akdeniz sahillerinde karaya çıktığı haberi geldiğinde Nureddin Mahmud, ağabeyi Seyfeddin Gâzî ile birlikte kuşatma altında olan Dımaşk (Şam) Atabeyi Abak'a yardımcı olacaklarını bildirdi. Ancak Haçlı liderleri arsındaki anlaşmazlıklar Şam'ı hatta Güney Suriye'yi bir felaketten kurtardı. Şam kuşatması kaldırılıp yeni gelen Haçlı orduları Kudüs'e çekilince Nureddin Mahmud, Dımaşk Atabeyliği Veziri olan Üner ile birlikte karşı harekete geçip Arima'yı kuşatma altına aldı ve kısa bir süre içinde ele geçirip bu kaleyi yıktı.

Nureddin Mahmud Zengî'nin Arima kalesinin yıktırmasına bir misilleme yapmak isteyen Haçlılar, Halep bölgesine taarruza geçtiler. Nureddin Mahmud o sıralarda Havran'da bulunan Üner'den yardım istedi. Üner de komutanlarından Mücahideddin Bozan'ı bir miktar kuvvetle Nureddin'e yolladı. Bu sıralarda Nureddin Mahmud, Yağra'yı Haçlıların elinden yeni almıştı. Şam’dan gelen kuvvetlerin kendisine katılmasıyla güçlenen Nureddin Zengi, İnnib Kalesi'ni kuşattı.

Antakya Prinkepsi II.  Raymond, küçük bir ordu ve Ali b. Vefâ kumandasında az sayıda savaşçısı olan bir haşhaşî birliğiyle bu kaleyi kurtarmak üzere geldi. Bunların kuvvetleri hakkında mübalağalı haberler almış bulunan Nureddin Mahmud geri çekildi. Aslında Müslüman ordusu altı bini bulan süvarisiyle Franklardan fazlaydı. 28 Haziran 1149'da Nureddin Mahmud, Hıristiyan ordusunu kuşattı. Ertesi gün Raymond'un ordusu birkaç saat içinde yenildi. Raymond bizzat Şîrkûh tarafından öldürüldü.

Antakya Prinkepsi II. Raymond'un İnnib'de yenilerek öldürülmesi Müslümanlar arasında Antakya'nın tekrar İslâm topraklarına katılabileceği ümidinin doğmasına sebep oldu. Nureddin Mahmud, İnnib zaferinden hemen sonra yanında Emir Bozan komutasında Dımaşk Atabeyliği askeri olduğu halde Antakya önlerine gelerek karargâhını kurdu. Şehrin bütün ikmal ve haberleşme yollarını keserek yanında bir grup ile birlikle Famiye kalesine doğru yola çıktı. Buraya gelerek kaleyi kuşatma altına aldı. 26 Temmuz 1149'da kale muhafızları canlarının bağışlanması şartıyla kaleyi teslim ettiler. Buradan tekrar Antakya'ya dönen Nureddin Mahmud, şehrin düşmesinin pek kolay olamayacağını anlayarak Halep’e döndü.

Nureddin Mahmud, 1154 yılında Şam şehrini ele geçirdi. 1156 yılında Kudüs Kralı III. Baudouin ile bir barış yapılmıştı ancak 1157 Şubat'ında Kral Boudouin Nureddin Mahmud ile antlaşmasını bozdu. Sayısı pek çok olan bir Türkmen grubu, iki taraf arasında mevcut ateşkes antlaşmasına güvenerek koyun ve at sürülerini Banyas sınırındaki verimli otlaklara sevk etmişlerdi. Kral Boudouin, bu sürülere saldırdı. Anlaşmalarını bu şekilde zedelemiş olması, ona her ne kadar Filistin'in pek uzun yıllardan beri görmediği büyüklükte değerli bir ganimet sağlamış idiyse de, Nureddin Mahmud'u da intikam ve misilleme hareketlerine teşvik etmiş oldu. Nureddin Mahmud, ordusunun kumandanı olan Şîrkûh, birkaç Frank şövalye birliğini bozduğu gibi, kardeşi Nasıreddin de Banyas yakınında bir şövalye birliğini mağlup etti. 1157 yılının Mayıs ayında bizzat Nureddin Mahmud, Banyas'ı kuşatmak için Şam’dan harekete geçti. Kral Boudouin Banyas'a yardıma geldi. Nureddin Mahmud, Boudouin'in Banyas'a girmesine ses çıkarmadı. Nureddin Mahmud geri çekildi. Franklar Banyas'tan dönerken Taberiye gölünün kuzeyinde Nureddin Mahmud'un saldırısına uğradı. Yapılan savaşta Nureddin Mahmud büyük bir zafer kazandı. Kral canını zor kurtardı. Nureddin Mahmud, bunun üzerine tekrar Banyas üzerine yürümek isterken Kuzeyde Kılıçarslan'ın bir taarruz planladığını haber alarak kuşatmayı yeniden bıraktı ve Halep’e döndü.

Nureddin Mahmud Zengî, 1157 yılında Şeyzar kalesini ve Baalbek şehrini ele geçirdi. 1157 yılının ekim ayında Nureddin Mahmud Zengî ani bir hastalığa yakalandı. Nureddin Mahmud Zengî'nin hastalığından istifade eden Haçlılar, 1157 yılında Şeyzar'a taarruz ettiler ise de Frank kumandanları arasındaki anlaşmazlıklar yüzünden bir başarı elde edemediler. Ancak ertesi yıl iki aylık bir kuşatmadan sonra Harim'i ele geçirdiler ve Nureddin Mahmud'u Şeria nehri boyunda büyük bir bozguna uğrattılar.

Son Büyük Fatımi Vezîri Talâî b. Ruzzîk'ın 11 Eylül 1161 tarihinde bir suikasta kurban gitmesinden sonra, yerine geçen oğlu Ruzzîk, ülkeyi idare edemedi. Mısır'da çıkan bu karışıklıklar Nureddin Mahmud'un Mısırla yakından ilgilenmesine sebep oldu. 

Mısır işleriyle alâkadar olmaya başlayan Nûreddîn Zengi, Şirkûh ve yeğeni Selâhaddîn Eyyûbî’yi Mısır’a gönderdi. 1169 yılında Şirkûh, Mısır’da hâkimiyeti ele geçirdi. Selâhaddîn Eyyûbî, Nûreddîn Zengi’nin emriyle 1171 yılında Fatımileri tamamen ortadan kaldırdı.

1165 yılı içinde Nureddin Mahmud Zengî'yle Anadolu Selçuklu Sultanı Kılıçarslan arasında şiddetli bir anlaşmazlık ortaya çıktı. Bu anlaşmazlıklar karşılıklı düşmanlıklara neden oldu.

1166 yılında Nureddin Mahmud Zengî Haçlıların elinde bulunan Suriye'deki El-Munîtıra kalesini fethetti. 1170 yılında Ermeni hükümdarı Toros'un kardeşi Mleh, Toros'la arası bozularak Nureddin'e sığındı. Nureddin'in yanında İslâmiyet'i kabul ederek Müslüman oldu. Nureddin Mahmud ona askerî yardımda bulundu. Böylece Mleh, Çukurova'ya akın ederek Misis, Adana ve Tarsus'u almaya muvaffak oldu. Nureddin Mahmud bu arada daha doğudaki bölge ile meşguldü. 

Anadolu Selçuklu Sultanı II. Kılıçarslan ile Nureddin Zengi, çeşitli sebeplerden dolayı karşı karşıya geldi. Müslümanlar arasındaki bu savaşın Haçlıların işine yarayacağını bilen âlimlerin araya girmesiyle 1173’te barış yapıldı. Nureddin Mahmud Zengi, 10 Mayıs 1174'te boğaz iltihabından öldü. Cenazesi Dımeşk'te kendisinin yaptırmış olduğu medreseye defnedildi. Nureddin     Mahmud, Musul atabeyliği sınırlarını; Fırat'tan Hemedan'a, Diyarbekir'in kuzeyinden Aden'e kadar genişletmişti. 

Nureddin Mahmud'un ölümünden sonra baş gösteren kargaşa nedeniyle, kurmuş olduğu birlik ve beraberlik bozulmaya başladı. Bu durumda dizginleri eline almaya çalışan Selâhaddin Eyyubi, Nureddin Mahmud'un vücuda getirdiği mirası muhafaza ederek devamını sağladı.

Şahsiyeti

Kendi devrindeki ve sonraki dönem tarihçilerin anlatımlarına göre; Nureddin Mahmud Zengi, adil bir hükümdardı. Bu yüzden O’na kendi halkı tarafından el-Emir’ul-Adil (Adil Hükümdar) lakabı uygun görülmüştür. Uygulamış olduğu usta siyaset sayesinde Müslümanların birliğini sağlamış ve sonradan komutanlarından Selahaddin Eyyubi tarafından gerçekleştirilecek olan Kudüs’ün Fethi’nin zeminini hazırlamıştır.

Nureddin Zengi eğitime çok önem vermiştir. Şam, Halep, Hama, Humus ve Baalbek şehirlerinde eğitim kurumları kurmuştur. İlk Darul Hadis’i O kurdurmuş, kurdurduğu rasathanede güneş saati yaptırmıştır. Komutanlarına özel önem vermiş ve başta Selahaddin olmak üzere onları gerek kumandanlık ve gerekse siyaset konusunda yetiştirmiştir. Şam’da yaptırdığı büyük hastane, devrin en meşhur mütehassıs doktorlarının hizmet verdiği bir sağlık kurumuydu. Hadis üniversitesi mahiyetindeki ilk Darul Hadisi o kurdu ve pek çok kitap vakfetti. Rasathane kurdurarak, Güneş saati yaptırdı. Dindar bir şahsiyetti ve ilim adamlarını himaye ederdi. Haftada iki gün halkın huzuruna çıkarak şikâyetleri dinlerdi. Haksızlıkların önüne geçmek ve devletin menfaatlerini korumak için, hassas bir haber alma teşkilatı kurdu. Kendisinin ve aile çevresinin ihtiyaçlarını, ihsanlarını, şahsi malından karşılardı. Altın, gümüş kullanmaz ve ipek giymezdi.

Nureddin Zengi birçok tarihçi tarafından övülmüştür. Onun hakkında sarf edilen sözlerden bazıları:

“Nureddin Mahmud Zengi, kâfirlerin elinde olan elliden fazla şehri geri aldı. Onun hayatı pek çok sultanın ve idarecinin hayatından daha temiz ve iyiydi. O'nun döneminde yollar güvenli ve emniyetli idi. Onun övülecek tarafları pek çoktur. O, kendini Bağdat’taki Halifeliğe bağlı ve onun emrinde görürdü. Yumuşak huylu, şatafatsız ve alçak gönüllü idi. Âlimleri ve dindaşlarını severdi. “ (İbn-ul Cevzî)

"Adaletine gelince; o kadar geniş olmasına rağmen ülkesinde Mısır, Suriye, El-Cezire ve Musul da Mükûs (bir çeşit örfî vergi) ve öşrü tamamen kaldırdı. Şeriata saygı duyar ve onun hükümlerine göre hareket ederdi. Bir şahıs onu mahkemeye davet etmiş, o da onunla birlikte mahkemeye gitmiştir. Kadı, Kemâleddin Şehrizûrî'ye haber gönderip: 'Ben davalı olarak geldim. Davalılara nasıl davranıyorsan bana da öyle davran' dedi. Muhakeme sonunda Nureddin haklı çıktı ve hakkını kendisini mahkemeye getiren şahsa bağışlayıp: 'iddia ettiği şeyi ona verip gitmek istedim. Fakat bunun beni gurura ve kibre sevk edip şeriat meclisine gitmeme mani olmasından korkup da geldim. Sonra da iddia ettiği şeyi ona verdim' dedi. Ülkesinde adliye binaları yaptırdı. Kadı ile buraya gelir ve ister Yahudi olsun ister kendi oğlu veya isterse yanındaki en büyük emir olsun mazlumun hakkını zalimden alırdı" 

“ Ben önceki sultanların hayatını inceledim. Raşid halifeler ve Ömer bin Abdülaziz hariç, Nureddin’den daha temiz hayat yaşayan, ondan daha ahlaklı hayat süren adaletli bir sultana rastlamadım.” (İbnü’l-Esir)

“ Nureddin pahalı giysileri sırtından atıp kaba kumaşlara büründü.” (Halepli Vakanüvis Kemaleddin)

“ Her ne olursa olsun sonuç ortadadır: Arap dünyasını Frenkleri ezebilecek bir güç haline Nureddin getirecek ve zafer meyvelerini sağ kolu olan Selahaddin toplayacaktır.” (Amin Maalouf)

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.