Uygur aktivist ile çarpıcı röportaj: Uluslarası terörizmin kurbanları Uygurlardır
Çin’i 2007’de terk edip Hollanda’ya yerleşen bir Uygurlu aktivist Abdugheni Sabit ile gerçekleştirilen çarpıcı röportaj.
Geçtiğimiz günlerde Mısır güvenlik güçleri ülkede yaşayan Doğu Türkistanlı Uygur Türklerinin bulunduğu mekanlara baskın yaparak bazılarını gözaltına almış bir çok kesim duruma tepki göstermişti. Mısır ve Çin arasındaki ticari çıkarlar için Mısır'ın böyle bir uygulamaya gittiği biliniyor.
Middle East Monitor yazarlarından Amelia Smith, Çin’i 2007’de terk edip Hollanda’ya yerleşen bir Uygur aktivist olan Abdugheni Sabit ile konuyla ilgili bir röportaj yaptı. Smith'in röportajından derlediği haber Mepa News okurları için tercüme edildi.
Uluslararası topluma çağrı
Üç ay önce, Çinli ajanlar ABD, Avrupa, Türkiye ve Mısır’da yaşayan Uygur öğrencilerle temasa geçti ve 20 Mayıs itibarıyla Doğu Türkistan, Sincan bölgesine dönmelerini talep etti.
"Komünist Parti'ye katılın, Komünist ideolojiyi öğrenin"
Talimatları yerine getiren öğrenciler ya eve geldikten kısa süre sonra ortadan kayboldu ya da uzun bir süre hapsedildi. Aynı akıbete uğramaktan korkan diğerleri ise, mesajları göz ardı etti ve bunun yerine saklanmaya çalıştı.
Çin hükümeti kendisine yakın diğer hükümetlere baskı kuruyor
Bugünlerde Hollanda’da yaşayan Uygur aktivist Abdugheni Sabit’e göre, bu Çin hükümetini onları tutuklayıp teslim etmek için Komünist hükümet ile yakın ilişkileri bulunan devletlere baskı kurarak onları bulmaya çalışmaktan alıkoymadı. Bu yöntem ABD ve Avrupa ile işe yaramayabilir ama Mısır’da işe yaradı.
4 Temmuz’da ellerindeki ‘aranan vatandaşlar listesi’ ile beraber Mısır güvenlik güçleri, Kahire’de Uygur öğrencilerin yaşadığı evlerin kapılarını kırdı ve içeri girdi. Bir günde 20’den fazla öğrenci tutuklandı. Fotoğrafları çekildi ve Mısır’daki Çin büyükelçiliğine gönderildi. Gözaltına alınanlardan 12’si çoktan teslim edildi ve 120’si hala gözaltında tutuluyor.
Mısır polisi Uygurları çeşitli gözaltı merkezlerinden toplayıp sorguladıktan sonra ‘kötü bir şöhrete sahip olan’ Scorpion Hapishanesi’ne aktardı.
Çin Mısır'ı yatırımlarla ödüllendiriyor
Bu durum Çin’i memnun etmiş olmalı ki bu Kuzey Afrika ülkesine milyonlarca yatırım yaptı. Ayrıca Banque Misr’in (Mısır Bank) Genel Başkan Yardımcısı Abdullatif Mağribi’nin mayısta belirttiği gibi Mısır Çinli yatırımcıların ülkede karşılaştığı engelleri kaldırmak için yoğun bir şekilde çalışıyor.
Şuan yatırım miktarı 600 milyon Dolar civarında duruyor ama bu rakam artmaya başladı. Çin Kalkınma Bankası’nın Banque Misr’a Mısır’daki müşterek projeler için 500 milyon Dolar daha ikraz etmesi bekleniyor. Fakat iki ülke arasındaki ticaret arttıkça Mısırdaki Uygurlar bu sebeple büyük bedel ödüyor.
Sabit, Uygur öğrencilerin Mısır’a Çin pasaportlarıyla ve Mısırlı yetkililerden izin alarak girdiğini söylüyor. Geçtiğimiz altı yılda ne bir harekette ne bir siyasal organizasyonda yer aldılar ne de Mısır’daki herhangi bir prostestoda yer aldılar.
"Onlar sadece Çin hükümetini dinlememekten dolayı suçlu"
Sabit, “Onlar sadece Çin hükümetini dinlememekten dolayı suçlu. Geri dönmek istemediler çünkü öğrenimlerine devam etmek istiyorlardı.’’ diyerek bu duruma tepki gösteriyor.
Mısır’daki çoğu Uygur, bir zamanlar bölgedeki Sünni öğrenim merkezi olan Ezher Üniversitesi’ne kayıtlı. Uygurlar Sünni ideolojiyi takip ediyorlar fakat Doğu Türkistan’daki İslami merkezler Komünist ideolojiyi anlattığı için memleketlerinde öğrenim görecekleri bir yerleri yok.
Doğu Türkistan’daki camiler, ‘’Çin’i sev, Komünist Parti’yi sev’’ yazılı bayrakları sergilemeye ve Çin bayrağını asmaya zorlanıyor. 18 yaş altındaki Uygurlar için camiye gitmek, Ramazan’da oruç tutmak veya İslam’ı öğrenmek yasak. 45 yaşın altındakilerin sakal uzatması yasak ve Suudi Arabistan’a hacca gitmek için Çin hükümetinden izin almak zorundalar.
Çin’de iki büyük Müslüman topluluk var. Hui Müslümanları Çinlilerle aynı kültürü ve aynı dili paylaşıyor, Çin bölgesinde yaşayıp İslam’ı özgürce yaşayabiliyorlar. Sabit’in dediği üzere, Kahire’de eğitim gören Hui Müslümanları evlerine dönmelerine yönelik herhangi bir ihtar almamışlar.
Uygur Müslümanlar öncelikli olarak Çin’in kuzeybatısındaki Doğu Türkistan bölgesinde yaşıyorlar. Orada yaklaşık 20 milyon Uygur var ve Çinlilerle farklı dili, kültürü ve etnik kökeni paylaşıyorlar.
Doğu Türkistan bir zamanlar bağımsız bir devletti, Sabit’e göre bu yüzden Çin hükümeti Uygurları bir tehlike olarak görüyor. Sıklıkla ayrılıkçılar olarak tanımlanmalarına rağmen bu tanım pek uygun değil.
"Uygurlar Çin’i bölmek istemiyor. Çin ülkemizi işgal etti. Ülkemizi Çin’den geri alıp yeniden kurmak istiyoruz."
Çin güçleri 1949’da Doğu Türkistan’ı işgal etti, onu topraklarına kattı ve ismini Sincan olarak değiştirdi. Çinli göçmenlere iş, ev, banka kredileri ve ekonomik fırsatları Doğu Türkistan’a taşınmaları için teşvik edici şeyler olarak sundu. Doğu Türkistan’ın Suudi Arabistan’dan fazla petrolü var, aynı şekilde pamuk, altın, uranyum açısından bir bolluk içerisinde.
Buna rağmen kazançlar doğrudan Çin merkezi hükümetine gidiyor. Sabit, “Hiçbir gücümüz yok, tüm doğal kaynaklarımız merkez hükümete, Çin hükümetine ait. Hiçbirini kullanamıyoruz. Hepsi Çin’e ait.’’ diyor.
Çin, Orta Doğu’da yayılmaya çalışıyor. Sabit, onun ikinci bir küresel güç olarak yükseldiğini, Rusya ve Amerika’nın çoktan işe giriştiğini ve Çin’in Mısır üzerinden yayılmaya fırsatı olduğunu söylüyor.
Ayrıca Çin’in Uygurları tehdit olarak gördüğü şeyin bu ekonomik ve coğrafi yayılması olduğunun basitçe doğru olmadığını ifade ediyor. Çünkü merkezi hükümet onların tüm doğal kaynaklarını kontrol ediyor.
Uygurların yaşam seviyesi Çin’deki en düşük seviyede
Çin’le olan ilişkilerin her zaman kötü olduğunu söyleyen Sabit 11 Eylül saldırısından sonra merkezi hükümet Uygurları terörist olarak gösterebildi ve Uygurcayı yasaklamak dahil tüm insan hakları ihlallerini gerçekleştirdi.
“Aslında uluslararası terörizmin kurbanları Uygurlardır."
"Aslında 'uluslararası terörizmin' kurbanları Uygurlardır. Biz sadece haklarımızı, özgürlüğümüzü ve insan haklarımızı istiyoruz.” diyen Sabit sözlerine şöyle devam ediyor;
“Çin, 1949’dan bugüne kadar sistematik olarak Uygur halkına bir katliam uyguluyor.
Çin hükümeti Uygurların yurt dışında eğitim görmesini istemiyor. Onların kendi yaşayacakları ülkelerin yaşam tarzlarını öğrenmelerini istemiyor. Diğer ülkelerden ifade özgürlüğünü veya insan haklarını öğrenmelerini istemiyor. Çin bunlardan korkuyor bu yüzden de Uygurları geri çağırıyor.’’
Sosyal Medyada #FreeUyghurStudents kampanyası
Problemin bir parçası da uluslararası kamuoyunun Uygurlara önem vermemesidir diyen Sabit Mısır’da karşılaştıkları insan hakları ihlallerini tahkik etmek ve vurgulamak için #FreeUyghurStudents hashtag’ı altında bir video ile Uygurların sesini uluslararası kamuoyunu sosyal medyada da duyurmaya çalışıyor.
"Müslüman Alimlere çağrı"
Müslüman alimlere de bu duruma seslerini çıkararak sorumluluklarını yapmaları için çağrıda bulunan sabit sözlerine şu şekikde devam ediyor;
‘’Uluslarası topluluktan bir ricam var. Hem Müslümanlardan hem de gayrimüslimlerden ricam var. Biz insanlarız. Biz Rohingyalılar veya Filistinliler gibiyiz. Filistinli insanlar için müthiş işler yapan, insan haklarını yerine getiren STK’lar var ama hiçbir zaman Uygurlar ile ilgilenmediler. Neden dünya bu kadar çok sessiz kalıyor? Neden?’’
Sabit, Yusuf El-Karadavi’ye ve ABD’li Yasir Qadhi’ye yardım talebiyle yazdı ama karşılığında herhangi bir cevap alamadığını da ayrıca ifade ediyor.
Uygur aktivist olan Abdugheni Sabit ,“Bizler İslam alimlerinin torunlarıyız. İslam ümmetine çok katkıda bulunuyoruz ama bugün Müslümanlar bizi unuttu.” diyerek sözlerine son veriyor.