17 Ağustos depreminin maddi kaybı 200 milyar Türk lirası
17 Ağustos 1999'daki Marmara depremi, bugünün parasıyla 200 milyar liralık ekonomik kayba neden oldu.
17 Ağustos 1999'daki Marmara depremi, bugünün parasıyla 200 milyar liralık ekonomik kayba neden oldu. Connected Business initiative (CBi) Türkiye Platformu tarafından hazırlanan KOBİ'lerde Dayanıklılık: Yeni Riskler, Yeni Öncelikler Raporu'na göre, depremde 30 binden fazla işletmenin zarar gördü.
Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) iş birliğiyle Kasım 2018'de kurulan CBi Türkiye Platformu, raporu depremin 20. yıl dönümünde kamuoyuyla paylaştı.
Özel sektörün sürdürülebilir kalkınma amaçlarına bağlılığını ve uyumunu artırmak amacıyla TÜRKONFED, TÜSİAD ve UNDP'nin paydaşlığıyla Hedefler İçin İş Dünyası Platformu Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner öncülüğünde kurulan "Hedefler İçin İş Dünyası Platformu"nun şemsiyesi altında faaliyetlerini sürdüren CBi Türkiye Platformu, iş dünyasını değişen risk profiline hazırlıklı kılmak için faaliyetler yürütüyor.
CBi Türkiye'nin ilk çalışması olan bu rapora göre, 20 yıl içinde Türkiye ekonomisiyle aynı ölçüde potansiyel riskler de büyüdü. Depremde büyük fabrikalar kadar ülkenin ve bölgenin bel kemiğini oluşturan KOBİ'ler de etkilendi. Türkiye sanayisini kalbinden vuran depremde 30 binden fazla işletme zarar gördü ve bugünün parasıyla 200 Milyar TL düzeyinde zarar oluştu.
Depremden bu yana yapılan çalışmalar ağırlıklı olarak can güvenliğinin sağlanmasına yönelik oldu. Firmalarda iş sürekliliğinin sağlanması ve ekonomik kayıpların azaltılması yönünde ise halen yapılması gereken çok şey var. Zira son 20 yılda, olası bir depremin ekonomi üzerinde yaratacağı risk, Türkiye ekonomisinin büyümesine paralel bir şekilde arttı.
Rapora göre özellikle KOBİ'lerin en çok etkilendiği fiziksel tesis, ekipman, iş gücü, tedarik zinciri ve altyapı hizmetleri alanlarında işletmelerin hem potansiyel risklere hazırlıklı olmasının sağlanması hem de olası etkilerde toparlanma sürelerinin hızlandırılması, doğal afetlerin Türkiye ekonomisinde yaratacağı riskin azaltılmasında kritik önem taşıyor. Ancak Türkiye'de halen doğal afet ve kriz durumlarında devlet desteği bekleniyor.
Halbuki ulusal ve uluslararası tedarik zincirlerine dahil olmak için işletmeler artık yalnızca kendi operasyonel dayanıklılıklarına odaklanmıyor, kentsel iklim dayanıklılığını artırma yükünü kamuyla birlikte omuzlayarak, kendi pazarlarına ve tedarik zincirlerinin dayanıklılığına yatırım yapmaya başladı.
Türkiye'de de bu algının değişmesi, özel sektör başta olmak üzere tüm paydaşların kendi riskini sahiplenmesi ve üzerine çalışması daha sağlıklı olacak. Çünkü dayanıklılıkla ilgili yatırımlar ve stratejik ortaklıklar uzun süreli rekabet gücü ve başarının anahtarı. Bu kapsamda özel sektörün dayanıklılık algısının "paylaşılan sorumluluk" yönünde evrilmesi en önemli önceliklerden biri olarak görülüyor.
"Küresel sorunlar, özgün çözümler ve işbirliği gerektiriyor"
Açıklamada rapora ilişkin görüşlerine yer verilen Boyner, işletmelerin olası afetlere ve krizlere karşı dirençlerinin artırılmasının öneminin giderek arttığını belirterek, deprem ve sel gibi doğal afetler ve iklim değişikliğinin son yıllarda Dünya Ekonomik Forumu raporlarında kalkınmanın önündeki en önemli tehdit olarak yer aldığını bildirdi.
Özellikle iklim değişikliğine bağlı olarak gittikçe artan kuraklık ve aşırı hava koşulları nedeniyle yaşanan insani ve ekonomik kayıpların önemli ölçüde artış gösterdiğini kaydeden Boyner, şu ifadeleri kullandı:
"20 yıl önce binlerce insanımızı kaybettiğimiz 17 Ağustos depreminin acısını halen hissediyoruz. Doğal afetler sadece fiziki altyapımıza ve ekonomimize zarar vermekle kalmıyor, insani ve toplumsal acıdan önemli travmaları beraberinde getiriyor. CBi Türkiye tarafından hazırlanan bu rapor da esas itibarıyla işletmelerin ve özel sektörün, bu travmaların insani, toplumsal ve ekonomik etkilerini azaltacak stratejiler geliştirmesi ve sorumlulukların kendi içinde paylaşılmasına rehberlik etmeyi hedefliyor. Günümüz dünyasında artık kapsayıcı ve çok paydaşlı işbirliği ağları ile sürdürülebilir kalkınma amaçları doğrultusunda inisiyatifler hayata geçiyor. Çünkü küresel sorunlar, çok paydaşlı işbirliği ağlarıyla özgün çözümler gerektiriyor."
"Krizlerden sonra hızlı toparlanma KOBİ'lerin dayanıklılık gücüne bağlı"
TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan ise raporun, doğal afet sonrası toparlanmayı hızlandıran en önemli etkenlerden birinin ekonominin dayanıklılığının sağlanması olduğunu ortaya koyduğunu anlattı.
Turan, "Oysa işletmelerin afetlere dayanıklılığına yönelik çalışmaların sınırlı olduğunu biliyoruz. Mevcut KOBİ'lerin yaklaşık yüzde 30'unun sigorta poliçesine sahip olduğu tahmin ediliyor. Acil durum eylem planına sahip olma oranı veya düzenli risk değerlendirmesi yapma oranı daha da düşük düzeyde. KOBİ'lerin dayanıklılığının artırılması, olası bir afet veya kriz durumunda yaşanabilecek risklerin azaltılması ve ekonominin hızlı toparlanması, her zamankinden daha büyük önem taşıyor." değerlendirmesinde bulundu.
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Türkiye Mukim Temsilci Vekili Claudio Tomasi, raporun yakın geçmişte özel sektörün risklerden nasıl etkilendiğini incelediğini belirterek, şu ifadeleri kulandı:
"Raporda geleceğe dönük öngörüler paylaşılmakta ve daha dayanıklı bir ekonomi oluşturmanın yolları aranmaktadır. Deprem ve yangının en önemli riskler olduğunu düşünürken, küresel iklim değişikliğine bağlı afetler ve risk profillerindeki değişimin yanı sıra Suriye Krizi gibi bölgesel olayların da Türkiye'ye etkileri artıyor. Hızla değişen bir dünyanın Türkiye ekonomisine etkisi kaçınılmaz. Özel sektörün ve onunla birlikte büyüyen kentlerin, yeni yönetim anlayışları, ortaklıklar ve uygulama çözümleri geliştirmeleri gerekiyor."