2018'de Irak: İstikrar mı yeni krizler mi?
"2018 Irak'ta seçim yılı olacak. Ancak, ABD'nin işgalinden bu yana Irak'ta yapılan seçimleri hep büyük krizler takip etti."
2018 Irak'ta seçim yılı olacak. Ancak, ABD'nin işgalinden bu yana Irak'ta yapılan seçimleri hep büyük krizler takip etti.
Elbette sadece bu olguya bakarak bir genelleme yapmak doğru değil. Ancak, DEAŞ'ın devre dışı bırakılmasıyla Irak'ta sorunlar tamamen çözülmüş değil. Bu nedenle, 2018'de de Irak yakından takip edilmeyi hakediyor.
Irak'ta seçimler ve istikrar
ABD'nin 2003 yılında Irak'ı hiçbir haklı gerekçeye dayanmayarak işgal etmesinden bu yana devlet kurumları ve kamu otoritesi yeniden tesis edilebilmiş değil. Seçimler neredeyse "düzenli" aralıklarla yapılmasına rağmen, işgal sonrası siyasetin etnik ve mezhepsel çizgiler üzerinde yeniden yapılandırılması, siyaset kurumunun çözüm üretici bir aktör olmaktan ziyade mevcut sorunları körükleyen bir nitelik kazanmasına neden oldu. Bu nedenle, neredeyse işgal sonrasındaki her seçimi farklı tipte ve birbirinden ağır krizler takip etti.
2005 sonunda yapılan seçimlerden sonra ülke 2006'dan itibaren mezhepsel niteliği ağır basan bir iç savaşa sürüklendi. 2010 seçiminden sonra Sünni-Şii kutuplaşması mecliste artarken, dönemin başbakanı Nuri Maliki'nin Sünni Arapları yabancılaştıran politikaları toplumsal huzursuzluğu doruk noktasına çıkarttı. 2014'teki seçimden kısa bir süre sonra ise DEAŞ saldırılarıyla ülke harap oldu. Elbette, tüm bu gelişmeler tesadüf değil. Kırılgan bir yapıya sahip ve derin toplumsal ve siyasal krizleri siyaset yoluyla çözemeyen Irak'ta her seçimin beraberinde yeni krizler üretmesi ülkede siyasetin silahla içiçe olduğu gerçeğinin bir yansıması.
Muhtemelen, 2018 de çok farklı olmayacak. Aslında, ilk bakışta tablo o kadar da iç karartıcı değil. Gelinen noktada DEAŞ'ın Irak'taki varlığı en azından görünürde sona ermiş durumda. Bu terör örgütünün halihazırda ülkede kontrol ettiği büyük bir alan yok. Yani, terörle mücadelenin en zorlu süreci atlatılmış görünüyor. Buna ek olarak, ülkenin parçalanması tehdidi de şimdilik bertaraf edildi.
Kuzey Irak'ta yapılan bağımsızlık referandumundan sonra Başbakan Haydar İbadi'nin bölgesel güçleri de arkasına alarak atmış olduğu adımlar, Bağdat'ı Erbil karşısında 2003'ten beri en güçlü konumuna getirdi. Üstelik tüm bu sorunlar içerisinde Irak hükümeti petrol üretimini artırmayı başardı ve büyük savaş harcamalarına rağmen ayakta kalabildi. Bu göstergelere bakıldığında, 2014'te başbakanlık koltuğuna oturduğunda dağılmak üzere olan bir ülkeyi yönetmek zorunda kalan Haydar İbadi'nin dört yıllık dönemi zorlu geçse de karnesinde önemli başarılar bulunuyor.
Fakat bu pembe tablonun bir de diğer yüzü bulunuyor. Öncelikle, Bağdat'ın hem terörle hem de ayrılıkçı taleplerle mücadele süreci çok kolay geçmedi. Bağdat'ın Irak siyasetinde ağırlığının ne kadar arttığı farklı bir soruyla sorgulanmalı. Güçlenen Bağdat mı yoksa Bağdat üzerinde etkili olan ve her biri devlet içinde devlet gibi davranan alt grupların ittifakı mı? Daha başka bir ifadeyle, Haydar İbadi, Irak Başbakanı olarak bir başarı sağlamış olsa da devlet kurumları, bakanlıklar ve hepsinden önemlisi güvenlik birimleri üzerinde ne kadar büyük bir etkiye sahip?
Yaklaşan seçim öncesi siyasal dengeler
Irak Parlamentosu, 12 Mayıs 2018'de seçim yapılacağını ilan etti. Bugüne kadar Irak'ta seçimler genellikle ertelendi ve planlandığından en az 6 ay sonra yapıldı. Fakat bu şekilde tam tarih ilan edildikten sonra seçimin ertelendiği görülmedi. Bu nedenle seçimin nasıl yapılacağı, seçmen kütüklerinin belirlenmesindeki zorluklar, hangi seçim sisteminin uygulanacağı konusundaki belirsizlikler sürse de seçim zamanında yapılacak gibi görünüyor. Kaldı ki, son dönemdeki başarıları arkasına alan İbadi de seçimin zamanında yapılmasından yana. Ancak seçimlerin ve siyasetin kaderini etkileyen kritik dengelere ilişkin pekçok cevapsız soru bulunuyor.
Bu sorulardan ilki, Irak'ı önce DEAŞ'tan sonra da ayrılıkçı taleplerden kurtardığı Iraklı Şii Araplar arasında geniş kabul gören Haşdi Şabi'nin yeni siyasal dönemdeki rolünün ne olacağıdır. Ayetullah Ali Sistani'nin silahlı gruplara yönelik çağrılarından sonra pekçok grup silahları bırakmayı ve sivil siyasete atılmayı tercih etmeye başladı. Unutmayalım ki Haşdi Şabi bir süredir Irak Savunma Bakanlığı çatısı altına alınmıştı. Yani, yasal bir kurum haline gelmişti ve bunun üyeleri de artık devletten maaşını alan bir güvenlik görevlisi statüsünde. Bu nedenle, kurumsal varlığı değişmiş olabilir. Fakat aidiyetler aynı biçimde kolaylıkla değişmiyor.
Yani, bugün Haşdi Şabi'ye bağlı alt grupların üyesi olan kişilerin üniformaları yavaş yavaş değişebilir. Ancak onlara bu imkanı sağlayan kişi, aile, aşiret ve dini lidere olan aidiyet bağı ortadan kalkmıyor. Tersine, yeni kurumsallaşan ilişkilerle birlikte daha da güçleniyor. Haşdi Şabi liderleri, yerel siyasete ya da parlamentoya katılmak üzere üniformalarını çıkarmış olabilirler, fakat bundan sonraki kariyerlerini belirleyecek olan şey geçmişten beri taşıdıkları ilişkililer ağı olacak.
Siyaset sahnesi yeniden şekillenecek
Muhtemelen Iraklı Şiiler arasında seçim kampanyasını domine eden sloganlar ve görsel materyaller son birkaç senedeki askeri gelişmeler üzerinden şekillenecek. Toplumun yeni kahramanları ve liderlerini belirleyecek olan faktörler, geçmişteki klasik aşiret bağları, kariyer geçmişi, mesleki uzmanlıklar ya da dinsel/toplumsal ilişkilerden ziyade son dönemdeki milis yapıları olacak. Bu da geleneksel olarak Irak siyasetini belirleyen Şii siyasi aktörlerin yerine, milisleşmenin sonucu olarak ortaya çıkacak yeni siyasi semboller, ittifaklar ve anlayışlara alan açacak. Özetle, artık El-Hekim ve Sadr ailelerinin geleneksel bağları, Dava Partisi'nde Maliki ile İbadi arasındaki çekişme ya da dini vakıfların fonladığı kurumların temsilcileri değil, bu aktörlerin eski milis-yeni siyasi liderlerle olan ittifaklarını nasıl kurguladığı önemli olacak. Yakın gelecekte kendileri çok önemli roller almasa da son üç yılda adını Irak'taki güvenlik operasyonlarıyla duyduğumuz en üst düzey eski siyasi/ yeni milis liderleri, şimdi eski milis yeni siyasi liderler olarak karşımıza çıkacaklar.
İkinci soru, soru Sünni Arapların nasıl yeniden sisteme entegre edileceği meselesi. ABD'nin Irak'ta Baas Partisi'nin devre dışı bırakmasından beri çözülemeyen bu sorun son 15 yılın en karmaşık halini aldı. Eski Baasçıların bir kısmı DEAŞ'la mücadelede önemli rol oynadı. Keza bazı aşiretler de öyle. Ancak, son üç yıl içinde Sünni Araplar tam anlamıyla atomize oldular. Bir kısmı DEAŞ tarafından ezildi. Bir kısmı Bağdat tarafından hala terörist olarak görülüyor. Bir kısmı ülkeyi terk etti ve halktan destek isteyecek ne yüzleri ne de güçleri var. Bir kısmı Bağdat ile ittifak yaptı ve şu anda en güçlü olanlar bu gruptakiler.
Ancak neresinden bakılırsa bakılsın Sünni Arapların bilinen eski temsilcileri ne aşiret reisleri düzleminde ne de siyasi parti liderleri bağlamında eski güçlerine sahip. Muhtemelen, Sünni Araplar arasında da Sünni "Haşd"ların yeni nesil liderliğinin etkisi ortaya çıkacak. DEAŞ'ın darmadağın ettiği klasik aşiret yapısı ve DEAŞ'la mücadele dahi edemeyen eski Sünni Arap siyasi liderlerin önümüzdeki dönemde işi çok zor.
IKBY ile ilişkiler
Son olarak Iraklı Kürtlerin geleceği de sorgulanmalı. IKBY'deki partilerin bu yıl tek seçimi yok. IKBY'deki bölgesel parlamento ve başkanlık seçimi Irak genelindeki seçimden çok daha sert geçecek ve Kürtler için daha önemli. Fakat, 16 Ekim'den sonra Bağdat'ta olan biten şeyler IKBY'yi daha çok etkiler hale geldi. Kürtler, 2003-2010 arasında Bağdat'taki gelişmeleri etkileyebilme kapasitesini özellikle 2014'ten sonra kaybettiler. Parlamentodaki sandalye sayıları azımsanamayacak boyutta olmasına rağmen yeni hükümetin bir ulusal birlik hükümeti olmaması halinde kritik görevler alabilmeleri çok güç.
Ancak şurası bir gerçek ki, yeni dengeler neticesinde IKBY'nin Bağdat'ta yeniden güçlü olması gerekiyor. Aksi takdirde federal bölgedeki ekonomik sorunlar yıkıcı bir hal alacak. Bu nedenle, Kürt partilerin kendi içlerindeki siyasi kutuplaşmanın yansıması olarak iki ayrı blok (KDP-KYB vs. Goran-Yeni Nesil- ve diğerleri) ya da KDP-KYB'nin bir ittifak kurduğu diğerlerinin ise bir seçim birlikteliği oluşturduğu şekilde seçimlere girilebilir. Fakat, muhtemelen Bağdat'tan birkaç ay sonra yapılacak IKBY seçimlerinin provası olacağı için hem IKBY'deki iç dengeler hem de Bağdat-Erbil ilişkileri açısından çok parçalı ve çok bilinmeyenli bir siyasal denkleme sürüklenecekleri söylenebilir.
Elbette, bu üç soru dışında pekçok önemli sorun da var. Örneğin, yeni siyasal dengelerin Türkmenler üzerindeki etkisi başlı başına ayrı bir değerlendirme konusu. Seçimin nerelerde nasıl yapılacağı, adil ve şeffaf olup olmayacağı, seçimden sonra ekonomik sorunların nasıl çözüleceği ve seçim yapılsa bile hükümetin kurulup kurulamayacağı bunların başında geliyor. Bu konuların her biri önemli tartışmalar yaratabilir. Ancak yukarıdaki tabloya bakıldığında dahi 2018 seçiminin çözüm üretmekten ziyade ülkede yeni siyasi sorunlara neden olabilecek bir kapıyı aralayabileceği söylenebilir.
Irak'ta siyasetin ana karakteri beş yılda bir değişmeye başladı. İçine girdiğimiz dönemde güçlenmeye çalışırken kendi içinde dönüşüm geçiren bir merkezi otoritenin sancılarını yaşayacağız. Bu manzara, iyimser olmayı güçleştiriyor.
Bu analiz, Ahi Evran Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Serhat Erkmen tarafından kaleme alınmıştır. Analizde yer alan görüşler yazara aittir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.