ABD: Çin Müslümanları toplama kamplarına hapsediyor
ABD Çin'i 1 milyondan fazla Müslüman azınlığı toplama kamplarına koymakla suçladı.
ABD Savunma Bakanlığı'nda Asya politikalarını idare eden Randal Schiver'ın basın toplantısında sarf ettiği sözler şu ana kadar ABD yönetiminde Çin'in Uygur Türkleri ve diğer Müslüman azınlıklara uyguladığı asimilasyon uygulamasına verilen en sert tepki olarak yorumlandı.
Çin'in askeri varlığıyla ilgili yorumlar yaparken Schriver "(Çin) Komünist Partisi güvenlik güçlerini kullanarak Çinli Müslümanları zorla toplama kamplarına hapsediyor" ifadelerini kullanarak bu kamplardaki tutuklu sayısının 3 milyona yaklaşmış olabileceğini de belirtti.
"Toplama kampı uygun bir tanım"
Bir gazetecinin normalde Nazi Almanyası ile eşleştirilen toplama kampı ifadesini neden kullandığını sorması üzerine Schriver şartlar göz önüne alındığında bu tanımlamanın uygun olduğunu söyledi.
Schriver "10 milyon nüfuslu bir toplulukta tutukluların sayısının anladığımız kadarıyla en az 1 milyon fakat büyük ihtimalle 3 milyona yakın bir sayıya ulaşınca -ki bu topluluğun önemli bir kısmı anlamına geliyor- oradaki yaşananları, Çin hükümetinin oradaki amacını göz önüne alınca ve Çin'in bizzat kendi açıklamalarını dinleyince, bence bu gayet uygun bir tanım" sözlerini kullandı.
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ise perşembe günü yeniden eğitim kampları ifadesini kullanmış ve buradaki aktivitelerin 1930lardan kalma uygulamaları hatırlattığını vurgulamıştı.
ABD yönetimi Uygur ve diğer Müslüman azınlıkların yoğun olarak yaşadığı özerk Doğu Türkistan bölgesindeki Çinli yöneticilere yaptırım uygulama kararını değerlendirdiğini duyurmuştu. Çin de herhangi bir yaptırıma doğru orantılı olarak karşılık vereceği uyarısında bulunmuştu.
Doğu Türkistan bölgesi valisi toplama kampı benzetmesine doğrudan karşı çıkmış bunların yatılı okuldan farksız olduğunu öne sürmüştü.
ABD yetkilileri Çin Müslüman azınlığın çocuklara Kur'an-ı Kerim öğretmek ve ebeveynlerin çocuklarını Uygur isimleri vermek gibi dini ve kültürel uygulamalarını suç kapsamına aldığını açıklamıştı. Bağımsız akademisyen ve gazeteciler de bölgedeki sıkı güvenlik ve DNA toplama uygulamalarını belgelemişti.