ABD dış politikası Bolton'un istifasından nasıl etkilenecek?
ABD Başkanı Donald Trump'un Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton'u görevden alması, ABD dış politikasının gündemindeki belli başlı konuları nasıl etkileyebilir?
ABD Başkanı Donald Trump'un Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton'u beklenmedik bir anda görevden aldığını açıklaması, bir yandan Trump ve Bolton arasındaki yaklaşım farklılıklarına diğer yandan Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ile Bolton arasındaki rekabete bağlanabilir.
Fakat şu anda belki de daha önemlisi bu değişikliğin ABD dış politikasının gündemindeki belli başlı konuları nasıl etkileyebileceği.
Guardian gazetesindeki değerlendirmede "ABD Başkanı'nın küresel ve çok taraflı uluslararası ilişkilere antipatisi değişmez ama Trump'un müdahalecilik karşıtı içgüdüleri ve kişisel diploması tutkusunun ağırlık kazandığı yeni bir denge oluşur. En iyi ihtimalle bu ayrıca Washington'un güvenlik kurumlarının politikaları arasında eşgüdümün geliştirilmesi ve bunun sonucu olarak da çoğu kez yeterince bilgilendirilmeyen başkana daha tutarlı tavsiyeler sunulur" diyor.
Gazetede Bolton'un görevden alınmasının ABD dış politikasının gündemindeki ana başlıklara muhtemel etkisi de irdeleniyor.
Afganistan
Bolton Afganistan'daki ABD askerlerinin yılın sonuna kadar ülkeyi terketmesi planına şiddetle karşıydı. Fakat tuhaftır ki daha geçtiğimiz hafta sonu bu konuda Trump Bolton'un tutumuna yaklaşmış gibi göründü ve Camp David'de iki hafta sonra Taliban liderleriyle yapılması planlanan olağanüstü görüşmelerden vazgeçildiğini açıkladı.
Bu açıklamayı ABD'ye yönelik 11 Eylül saldırılarının yıldönümünden hemen önce yapan Trump, son ana kadar gizli tutulan bu görüşmelerin iptal edilmesini Kabil'de bir BM askerinin intihar saldırısında ölmesi ile gerekçelendirdi.
Fakat yorumcular bu tür saldırıların ve can kaybının ilk olmadığına dikkat çekiyorlar.
Gözlemciler Trump'un kararının daha ziyade ABD hükümetinin savunma kanadından gelen , Afganistan'ın, tam da genel seçimler öncesinde meşru hükümeti koruyacak güvenceleri sağlamadan "teröristlere bırakılması" eleştirileri karşısında bir geri adım olarak görülebileceğini söylüyorlar.
Venezuela
Bolton Venezuela konusundaki toplantılarda ABD'nin bu ülkeye asker göndermesini öneren belgeler ve planlar sunmuştu. Amaç Nicolas Maduro liderliğindeki sol hükümeti devirmekti.
Bolton'un Maduro'nun hızla düşeceği ve Venezuela ordusunun hükümeti devirmeye girişebileceği öngörülerinin boş çıkması Trump nezdindeki itibarını epey sarsmıştı.
Fakat ABD muhalefet lideri Juan Guaido'ya tam destek vermeyi sürdürüyor ve daha bu hafta ABD yetkilileri Avrupa Birliği'ne Venezuela'ya yaptırım uygulaması için baskı yapıyorlardı. Yine de ABD'nin Venezuela politikasının ivme yitirdiğini söylemek mümkün.
İran
Dışişleri Bakanı Pompeo, Başkan Yardımcısı Mike Pence ve Ulusal Güvenlik Danışmanı sıfatıyla John Bolton geçtiğimiz yaz ABD'ye ait bir İnsansız Hava Aracı'nı (İHA) düşürdüğünde, Trump'a "İran'a saldırı düzenlemeyi" önerdiler. Ama Trump askeri bir çatışmanın sonuçlarından çekinerek bu tavsiyeye uymadı.
Bu durum onu ekonomik baskıyı en üst düzeye çıkarma seçeneğiyle başbaşa bıraktı. Fakat AB'ndeki müttefikleri Trump'a direndi ve eğer İran'a saltırılmayacaksa tek alternetifin müzakere etmek olduğunu savundular.
Bolton'un İran'da arzuladığı bir rejim değişikliğini getirecek ayaklanma öngörüleri ise gerçekleşmedi ve İranlı reformcular ile sert tutumlular "dış güç" ABD'ye karşı safları sıklaştırdı.
Gerilimli zirveleri seven Trump, yeniden bir nükleer anlaşmanın koşulları müzakere edilebilecekse İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile buluşmaya istekli.
Fakat bunun gerçekleşebilmesi için Bolton'un görevden alınmasının yanısıra ABD'nin İran petrolü üzerindeki yaptırımları kaldırmayı kabullenebileceğini de belli etmesi gerekiyor.
Bolton'un görevden alındığının açıklanmasından hemen sonra konuşan Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Trump'un bu ayın sonunda yapılacak BM Genel Kurulu sırasında İran Cumhurbaşkanı ile biraraya gelebileceğini söyledi.
Rusya
Trump Fransa hükümetinin Rusya ile diyalog çabalarını memnuniyetle karşıladı,
Başkan'ın göreve geldiğinden bu yana ısrarla sürdürdüğü Rusya ile yumuşama çizgisi gerek Avrupalı müttefiklerinin gerekse de Washington'da hem Demokrat hem Cumhuriyetçi bir grubun muhalefetiyle karşı karşıyaydı.
Rusya'ya hala Soğuk Savaş mantığıyla yaklaşan ve evvel eski Putin'den kuşkulanan Bolton da bu muhalefete destek veriyordu.
Trump, şimdi Bolton'suz, Fransa'nın açtığı yoldan ilerleyerek Moskova ile yeni bir açılım başlatmaya çalışabilir.
Kuzey Kore
Bolton Kuzey Kore konusunda hep çatışmacı bir çizgi izlemiş ve Trump yönetiminde yer aldığı süre içinde de "önleyici saldırı" yapılmasını savunmuştu.
Kim Jong-un ile diyalog başlatılmasına şiddetle karşıydı ve bu yüzden Trump Kuzey Kore lideriyle yüzyüze görüşmeler yapmaya yöneldiğinde aralarında ciddi bir anlaşmazlık konusu daha oluştu.
Trump Kuzey Kore konusunda Trump'ın tavsiyelerini ısrarla kulak ardı etti ve bir anlaşma imzalama konusunda acele etmediğini söylemekle birlikte Kim Jong-un ile defalarca buluştu.
Bu arada Bolton sürekli olarak ülkesinin nükleer programından vazgeçmeyi reddeden Kim'e güvenilemeyeceğini vurguluyor ve Kuzey Kore'nin yeni kısa menzilli füze denemelerine işaret ediyordu.
Bolton bu denemelerin BM kararlarının çiğnenmesi anlamına geldiğini söylüyordu ama Trump bu fikirde değildi.
Bolton'a perde arkasında Kuzey Kore ile diyalog çabalarını baltalamak için uğraştığı, ABD'nin Kuzey Kore özel temsilcisi Stephen Biegun'a karşı kampanya yürüttüğü suçlamaları bile getirildi.