"ABD, tecrübeleri yaşayarak tasdik etmeye çalışıyor"
Sovyetler'in 10 yıla yakın süren Afganistan işgali 28. yıl önce bugün sona ermişti.
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB)'nin 1979 yılında ülkedeki iç karışıklıkları bahane ederek Afganistan'a müdahe etmesi, dünya tarihi açısından önemli sonuçlara neden oldu. 10 yıl süren işgal süreci, 15 Şubat 1989'da son Sovyetler Birliği askerinin Amu nehrini aşmasının ardından son buldu. Taliban, olayın yıl dönümü nedeniyle yaptığı açıklamada Sovyet tecrübesine dikkat çekerek ABD'ye uyarılarda bulundu.
1979'da askeri harekata başlayan Sovyetler, Afganistan'ı işgal ederek yer altı kaynaklarını ele geçirmek ve Hint Okyanusu bölgesini denetim altına almak istiyordu. Afganistan'ın hem Ortadoğu hem Hint Okyanusu hem de Orta Asya'ya egemen olan konumu nedeniyle oldukça stratejik bir öneme sahipti.
Sovyetler Birliği'nin üstün silah gücüne sahip olması, Afgan halkının ise dünyanın en fakir halklarından biri olması işgali kolaylaştırmıştı. Afganistan'da aşiretler ve dinsel gruplar arasındaki rekaberler de güçlü bir direnişin ortaya konmasının önünde engeldi.
'Millet olmak'
Batı bloğu Rusya'nın bölgedeki yayılmacılığından endişe duymuş, ABD başta olmak üzere bazı ülkeler menfaatleri doğrultusunda direniş gruplarına yardımda bulunmuşlardı. Ancak Afganistan'daki işgalin seyrini değiştiren, Afgan halkının gösterdiği refleks olmuştu. Rus güçlerin, halka karşı işlediği suçlar ve baskıcı politikaları hükümete bağlı Afgan askerlerin direniş gruplarına geçmelerine sebep oldu. Sovyetler Birliği'ne karşı savaşa öncü şahsiyetler de dahil olmak üzere dünyanın bir çok yerinden Müslümanlar bireysel olarak katılım göstermişlerdi. Bu katılımlar dağınık Afgan birliklerini toparlamış ve 'millet olma' duygusunu pekiştirerek güçlü bir direnişin temellerini atmıştı.
İslamcı grupların saldırılarını arttırması sonrası Sovyetler Birliği 1985'de Afganistan'daki askeri harekatlarını yoğunlaştırdı. Ancak bu hamle bölgedeki dengeleri değiştirmedi ve Sovyetler Birliği'nin son lideri Mihail Gorbaçov, 15 Mayıs 1988 ve 15 Şubat 1989 tarihleri arasında 120 bin Rus askerini Afganistan'dan çekmek zorunda kaldı.
Deobendi öğrencilerinin iktidarı ele alması
Ancak işgal sonrası süreçte 'ortak düşmanın' artık olmaması Afganistan'da direniş grupları arasındaki birliği zayıflatmış ve iç çatışma dönemini başlatmıştı. İç karışıklar ise iktidarı ele alarak, güçlü bir iktidar ve düzen kurmak isteyen Deobandi Medresesi'nde eğitim görmüş öğrencilerin liderliğini yaptığı Taliban hareketini ortaya çıkardı.
Grubun yetkili isimleri, iktidarı ele geçirmeye çalışan bir parti olmaktan çok halkı farklı grupların çekişmesinden arındıracak bir hareket olduklarını ifade etmişti. Öğrencilerin mücahit liderlerle ilgili yaşadığı hayal kırıklığı, onların bu kurtarıcı rolünü üstlenmelerine neden olmuştu. Grubun 1996 yılında Afganistan İslam Emirliği'ni ilan etmesi ise sonrasında 11 Eylül saldırıları ve ABD işgaline uzanan yeni bir hikayenin başlangıcı oldu.
"ABD ancak haleflerine ders olarak kalacak"
Taliban, Sovyetler Birliği'nin Afganistan'dan çekilişinin 28. yıl dönümü hakkında bir açıklama yayınladı. Afgan milletinin Sovyetler Birliği'ne karşı elde ettiği başarılarından dolayı tebrik edildiği açıklamada, ABD'ye 'tecrübeleri yaşarak tasdik etmeme' uyarısında bulunuldu.
Açıklama şu şekilde:
15 Şubat, bölge ve Afganistan tarihinde önemli ve unutulmaz bir gün olarak görülüyor. 15 Şubat 1989'da son askerin Amu nehrini geçmesinin ardından, Rusya'nın Afganistan işgali son bulmuş oldu.
Mücahit milletimizi, özellikle bu tarihi olayın yıldönümünde hala ABD işgaline karşı savaşan, doğruluk ve bağımsızlık yolunda mücadele eden mücahitlerimizi tebrik ediyoruz.
Afganistan'ın işgali öncesinde, Sovyetler Birliği'nin yeryüzündeki en güçlü ülke olduğu düşünülüyordu. ABD ve NATO da dahil olmak üzere tüm dünya onlardan korkuyordu. Ancak bu süper güç Afganistan'ın işgalinin ardından hızlıca çöküş sürecine girdi ve milletimizin sonraki cihadi mücadelesi, son Rus lider Gorbaçov'un Afganistan'ın kanayan bir yaraları olduğunu ve bütün birliklerini geri çekene kadar bu yaranın iyileşmeyeceğini deklare edene dek devam etti.
Mevcut duruma bakarsak, Amerikan devletinin durumu Sovyetler Birliği'nin işgalin son zamanlarındanki hali ile aynıdır.
General Nicholson'ın senato oturumundaki ifadelerini analiz ettiğimizde, Amerikalıların Afganistan'da zafer kazanacaklarına olan inançlarını kaybettiklerini görüyoruz. Yapabilecekleri tek şey, can ve maddi kayıplar arttıkça ABD'nin itibarını aşındıran bu yorucu ve çıkmasa giren görevi devam ettirmek.
Bilge insanlar, başkalarının tecrübelerini yaşayarak tasdik edenlerin, ancak haleflerine bir ders olarak kalacaklarını ifade ediyor. Afgan savaşının yaralarını iyileştirmek için Amerikalılar Sovyetler Birliği'nden ders almalılar ve bu ülkeyi onurlu bir şekilde terketmeyi düşünmek zorundalar.
Fakat savaşta ısrar ederlerse, -geçmiş on beş yılın deneyimleri göz önüne alındığında- bu savaşın maliyeti daha fazla can ve maddi kayıp ve uluslararası meşruiyetin aşınması olacaktır.
Kaynak: Mepa News