Riad al Khouri

Riad al Khouri

ABD-Ürdün aşkı bitiyor mu?

ABD-Ürdün aşkı bitiyor mu?

Geçtiğimiz yüzyılın diplomatik gerçeklerinden biri de Ürdün'ün istikrarının bölgenin geri kalanı ve ötesi için önemli olduğuydu. Ürdün diplomasisi ülkeyi bir değer olarak lanse ederken, Amerika ile olan bağlar da gelişiyordu.

Serbest ticaret anlaşmaları sayesinde ABD, krallığın ihracatının yüzde 20'sini alarak Ürdün malları için en büyük pazar haline gelirken, geçen ay Ürdün'de yapılan Eager Lion yıllık askeri tatbikatı gibi etkinlikler de ABD öncülüğünde gerçekleştiriliyordu.

Amerika ve Ürdün arasındaki ilişki daha da geniş kapsamlı, eğitime ve büyük yardım fonlarına kadar uzanıyordu. Enerji sektöründe Çin de dahil olmak üzere başka oyuncular olsa da, Körfez İşbirliği Konseyi ülkeleri hem yatırım hem de hayır işlerinde aktif olsa da ve AB önemli bir bağışçı olsa da, Ürdün'ün ABD ile olan bağları çok önemli olmaya devam ediyordu.

Bu bağlamda, 7 Ekim'den sonra yeniden gözden geçirilmesi gereken geleneksel bilginin önemli bir unsuru da, 1970'lerde müteveffa Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat'ın "kartların yüzde 99'unun Amerika'nın elinde olduğu" düşüncesi.

Bölgede artık durum kesinlikle böyle değil. Böyle bir ABD hegemonyasına inanmak ve tüm yumurtaları Amerikan sepetine koymak, Ürdün ya da diğerleri için tehlikeli olabilir.

El País 90'lı yılların ortalarında Ürdün'ün Amerika'ya karşı güvenlik duruşu üzerine benimle bir röportaj yapmış ve yazıyı "Ürdün muzsuz Honduras'tır" ifademi başlığa çekerek yayınlamıştı.

Bugün, ABD'nin bölgedeki giderek artan tartışmalı varlığını yönetmeye çalışmasıyla Ürdün, buz patenleri olmayan Estonya olma riski taşıyor. Estonya, Amerikan askeri müdahalesinin olduğu başka bir küçük yer.

Genel olarak Ürdün'ün istikrarı, aralarında krallığın en sevdiği amcası Sam'in de bulunduğu çok çeşitli ortaklardan gelen mali ve diğer yardımlarla destekleniyor. Ancak Sam hızla değişiyor ve bu rahatlık sonsuza kadar devam etmeyebilir. Evet, Ürdün istikrarlı ve bu istikrar Amerika ve diğerleri için önemini koruyor. Ama bu ne kadar sürecek?

Normalde sakin bir ülke olan Ürdün'deki sükunet bu yılın Nisan ayı ortasında bozuldu. İran ay başında Şam'daki konsolosluğuna düzenlediği saldırıya misilleme olarak, Ürdün semalarından geçirdiği füzelerini İsrail'e doğru fırlattı. Sükunetin bu şekilde sekteye uğraması, sükunet sekteye uğradığında yaşanacaklara dair bir fikir vermiş olabilir.

Irak'ın Ürdün hava sahası üzerinden İsraillilere roket fırlattığı 1991 yılından bu yana Ürdün'de böyle bir heyecan yaşanmamıştı. Her iki olayda da krallıkta kimsenin zarar görmemesi, Ürdün'ün şimdilik kendisini doğrudan etkilemeyen bölgesel olaylara sürekli müdahil olduğunu bir kez daha gösterdi.

Ürdün üzerinde nadiren patlak veren bu şiddet olayları, ülkenin bir sükunet vahası olduğu kuralını kanıtlayan istisnalar çünkü birçokları krallığın komşularının geri kalanı için istikrar sağlayıcı bir rol oynadığını söylüyor.

Bu durum ülkenin İngiltere'nin mandası olduğu dönemden beri böyle. Ürdün ordusu İkinci Dünya Savaşı sırasında Irak'ta Alman yanlısı bir darbenin bastırılmasına yardımcı olmuştu.

Diplomatik açıdan ise Ürdün, diğer örneklerin yanı sıra, Filistinlilerin 1990'ların başındaki Madrid konferansına katılmasını sağladı.

Dolayısıyla birçok bölgesel aktörün ve dış gücün bir şekilde Ürdün'ü desteklemesi gerektiği iddiası devam ediyor. Bunların başında da İsrail geliyor, özellikle de Ürdün nüfusunun büyük bir kısmı aslen Filistinli olduğu ve Yahudi devletine karşı düşmanlık duyguları beslediği ve bu duygular ustalıkla yönetildiği için.

Ürdün'ün istikrarının sert ve yumuşak boyutları

Ancak, askeri/güvenlik konularının yanı sıra, istikrarın "daha yumuşak" ama bir o kadar da önemli bir versiyonu da ekonomi üzerinden yürüyor. Ürdün için bunun en son kanıtı, sadece birkaç hafta önce Moody's'in ülkenin kredi notunu "güçlü uluslararası mali ve teknik destek" ile desteklendiğini belirterek yükseltmesi oldu.

Raporda ayrıca Ürdün'ün Bretton Woods kuruluşları da dahil olmak üzere kalkınma ortaklarının yardımına dayanan bir dış pozisyona karşı dolar sabitlemesi ve açık sermaye hesabına dikkat çekiliyor. Ürdün hükümeti, bu yılın Ocak ayında yürürlüğe giren dört yıllık yeni bir IMF Genişletilmiş Fon İmkanı programına imza atarak böyle bir bağlantıyı bir kez daha gösterdi.

Sorun şu ki, bu tür derecelendirmeler doğrudan özel sektörün değil, devletin finansmanına atıfta bulunuyor. Sağlıklı bir kamu kesesi bir istikrar kaynağı olsa da resmin tamamı bu değil: Moody's'in kendisi de Ürdün'deki yüksek işsizlik (özellikle kadınlar ve gençler arasında) gibi sorunlara dikkat çekiyor ve bunun aile istikrarı, uyuşturucu kullanımı gibi sosyal baskılar yarattığını belirtiyor.

Krallıktaki işsizlik 2000'li yılların sonlarından bu yana arttı ve resmi rakamlara göre bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 21,4 gibi şaşırtıcı bir orana ulaştı. Yapılması gerekenler hakkında çok konuşulmasına rağmen Ürdün'ün istikrarına yönelik bu tehdide bir çözüm bulunamadı.

Gazze savaşının enkazından bambaşka bir bölge ortaya çıkmaya başlarken Ürdün'ün de saflarını yeniden gözden geçirmesi gerekecek. Ürdün Nehri'nin her iki yakasındaki herkes, barışa ulaşmak için sona ermesi gereken Batı emperyalizminin kurbanları. Amerikan dış politikası "görkemli izolasyona" geri dönerken ve Ortadoğu'daki etkisi azalırken, Ürdün'ün -gerçek istikrarı sağlamak için- Sam Amca ve Batı ile olan bağını yeniden gözden geçirmesinin zamanı geldi.


New Arab'da yayınlanan bu değerlendirme Mepa News okurları için Türkçeleştirilmiştir. Değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı toplam 2155 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.
Riad al Khouri Arşivi