ABD ve Pakistan, Afganistan'da çıkar çatışması yaşıyor
''Sona ereceğine dair henüz bir ışık olmayan savaş nedeniyle ABD son 16 yıldır Güney Asya’da çamura saplanmış durumda.''
Stratfor, 'gayriresmi CIA' olarak da adlandırılan, birçok önemli kuruluşa özel istihbarat sağlayan, etkili bir düşünce kuruluşudur. Stratfor'da Güney Asya analisti Faisel Pervaiz tarafından kaleme alınan bu analiz, Mepa News okurları için tercüme edildi:
Sona ereceğine dair henüz bir ışık olmayan savaş nedeniyle ABD son 16 yıldır Güney Asya’da çamura saplanmış durumda. Ağustos ayında, ABD Başkanı Donald Trump, Afganistan’daki zorlu savaşa dair yeni bir çözüm önerisi yaptı. Yeni strateji önceden belirlenen zaman bazlı görevlere değil, savaş sebebiyle yıkıma uğrayan ülkeye barış getirecek şartların sağlanmasına odaklanılmasını öngörüyor. Bu çerçevede Trump, Hindistan’a, Afganistan’ın ekonomik gelişiminde daha aktif rol alması için çağrıda bulundu. Buna ilaveten Başkan Pakistan’ın bir seçim yapması gerektiğini ima eden sözler de sarf etti.
Büyük nükleer bir güç olan ve 200 milyon Müslüman’ın yaşadığı Pakistan’dan Taliban ve Hakkani ağı gruplarına sığınak sağlamayı bırakmasını istenildi. İslamabad yönetiminin elini zorlamak amacıyla, Trump hükümeti ülkenin “NATO dışı ana müttefik” statüsünü iptal etmekle ve ABD’nin 2002’den bu yana ülkeye yaptığı milyarlarca dolar yardımı durdurmakla tehdit etti. Ancak tehditler işe yaramadı. NATO komutanı John Nicholson 9 Kasım’da yaptığı açıklamada, Pakistan hala savaşçılara sığınak sağladığını söyledi. Washington, İslamabad yönetimine karşı daha da saldırgan yaptırımlar uygulasa dahi istediği sonucu alamayacaktır. Afganistan’daki militanlar bölgedeki tek düşman değil zira ABD jeopolitiğin temek güçlerine karşı da savaşıyor.
Hayatta Kalma Mücadelesi
Jeopolitiğin temelleri, bütün ulusların hayatta kalmak için çabaladığı ve bunu yapmak için de, ellerinde bulunan kaynaklara dayanan taktikler uyguladığı varsayımına dayanır. Pakistan hayatta kalmak için bir ülke olarak kurulduğu günden bu yana mücadele vermektedir. İngiliz sömürgeliğinin 1947’de dağılmasıyla bağımsızlık kazanmasından 2 ay sonra Pakistan, üzerinde her iki ülkenin de hak iddia ettiği Keşmir bölgesi için Hindistan ile savaşa girmek durumunda kalmıştı. Pakistan devletinin kurucusu ve ilk lideri olan Muhammed Ali Cinnah, Hindistan’daki bazı kesimlerin tüyleri yeni yetmiş komşularının çökeceğine kesin bir şekilde inandıklarını bildiğinden, ülkenin gelişimi için yapılan harcamaları kısarak ulusal güvenliğe daha fazla kaynak aktarmaya başladı. Bu süreçte, Pakistan ordusuna tam yetki verildi. Çok fazla zaman geçmeden günümüzde hala Pakistan’ın dış politikasına yön veren prensip kaçınılmaz olarak doğdu: Düşmanımız Hindistan’dır.
Her ne kadar Pakistan’ı paranoyak olmakla suçlamak cazip görünse de, ülkenin pozisyonunu da hesaba katmak çok önemlidir. Pakistan hali hazırda baş düşmanı ile bir sınırı paylaşıyor. Yeni Delhi yönetimi ile bir de batı sınırında (etnik ve kültürel farklılıkların olaylara ve çatışmalara neden olduğu bir bölge) uğraşmak zorunda kalmak Pakistan’ın isteyeceği son şeydir. Buna ek olarak, Pakistan, Yeni Delhi yönetiminin Afgan sınırında bir varlık kurmasını engellemek zorunda, aynı zamanda da Kabil’deki hükümet ile dostane ilişkiler kurmak zorunda. ( Hindistan da benzer şekilde kalkınma fonlarını kullanarak Afgan hükümeti üzerinde etki satın almaya çalışıyor)
Gücün Sınırları
ABD tarihinin en uzun savaşı olarak tarihe geçen ve 16 yıldır devam eden savaş ve ABD’nin İslamabad yönetimi ile olan ilişkisini tekrar değerlendirme yoluna itti. ABD’nin Pakistan’dan daha güçlü ve daha fazla etkiye sahip olduğu inkar edilemez. Karşılaştırıldığında olası bir savaş halinde hangi tarafın kazanacağı açıktır. Ancak bu kadar güçlü olmasına rağmen ABD Pakistan’ı “Taliban ile olan bağlarını kopar” emrine itaat ettiremedi.
ABD’nin kendi maliyet-yarar hesaplamaları bu başarısızlığın nedenlerinden bir tanesidir. ABD’nin son 6 yılda İslamabad’a yaptığı yardım miktarı 33 milyar dolardır. ABD, Pakistan ile güvenlik ortağı olunmasının yararlarının ( federal olarak yönetilen aşiret bölgelerine erişim vb.) İslamabad’ın Taliban savaşçıları ile olan bağlarını görmezden gelmeye değeceğini düşündü. Ne George W. Bush ne de Barack Obama bu yararı kaybetme riskini göze almadı.
Bu durum Trump ile birlikte değişebilir. Yeni hükümet göreve geldiğinden beridir, ABD’nin uzun süredir sadık kaldığı dış politika yöntemlerine olan bağlılığı sorgulamaktan çekinmediğini gösterdi. Ülke küresel meselelerden bir adım geri atarak kendi içerisindeki sorunlara odaklanacağının sinyallerini verdi. Washington’un İslamabad ile olan müttefikliği de bu yeni eğilimin kurbanı olabilir. Ancak, Trump ve generalleri Pakistan’ı cezalandırmak adına yapılan tehditleri gerçekleştirseler bile, ülkenin davranışlarını değiştirmeleri pek olası görünmüyor. Afganistan’daki savaş Pakistan devletinin bekasını tehlikeye attığı sürece, Pakistan ABD’nin azarlamalarını sineye çekip, alternatif yollardan gerekli para yardımını bulmaya yönelecektir. Çin’in bu fırsatı yıllardır beklediği de sır değildir. Aynı zamanda, İslamabad açısından, Başbakan Narenda Modi liderliği döneminde Hindistan’da yükselen Hindu milliyetçiliği de bir beka sorunu yaratmaktadır. Hareketin bazı kesimleri, Pakistan’ın bağımsız bir devlet olmasını asla kabullenemediler ve onların gözünde Pakistan, Hindistan’ın toprak bütünlüğünü bozan bir engelden başka bir şey değil. Eğer Modi 2019 seçimlerinde ikinci defa 5 sene boyunca ülkeyi yönetmek üzere galip çıkmayı başarır ise, ki böyle olması beklenmektedir. Bu zafer, İslamabad’ın, Yeni Delhi yönetiminin Afganistan’da etki sahibi olmasının engellenmesi arzusunu daha da güçlendirecek ve doğal olarak Taliban ile olan ilişkiler de paralel olarak güçlendirilmeye çalışılacaktır.
Görünürdeki Manzara
Son NATO askeri, yarın Afganistan topraklarından çıksa dahi, Pakistan ve Hindistan’ın milli çıkarları birbirlerini “imparatorluklar mezarlığı” olarak bilinen bu topraklarda alan kazanma oyununda engellemeye devam ettirecektir.
Bu amacın bir parçası olarak, Pakistan ordusu, ülkenin sınırlarını keskinleştirmek adına Afganistan sınırı boyunca bir duvar inşaatına başladı. Girişim, özerk olarak yönetilen aşiretler bölgesini etkisiz hale getirip, tam anlamıyla kontrol altına almak için başlatıldı. Bu bölgeler, sömürge döneminden bu yana baştaki yönetimlere sürekli olarak sorunlar çıkarmasıyla biliniyor. Eğer, bu bölgeler sakinleşirse, Pakistan bütün dikkatini Hindistan’a verme fırsatını yakalayacaktır. Ordu aynı zamanda militanlara siyaset yapmalarının yolunu açarak, bu insanlar üzerinde daha etkili bir kontrol sağlamak için girişimlerde bulunuyor. Özet olarak, ABD, Pakistan’ın Taliban’a verdiği desteği azaltması için yaptığı baskının şiddetini artırmak için yeni adımlar atıyor ancak bu süreçte istenilen elde edilemeyecek ve İslamabad ile olan ortaklık da büyük şekilde zarar görecektir.
Çeviri: Mepa News