Açlık ve kuşatma: Doğu Guta, Halep'in kaderini mi yaşayacak?
30 Aralık'ta Rusya, Türkiye ve İran'ın ateşkes ilan etmesine rağmen Suriye'de savaş daha da kızıştı.
Suriye'de ilan edilen ateşkese rağmen rejim lideri Beşar Esed'ın ordusu ve muhalif gruplar arasında çatışmalar devam ediyor.
Bu çatışmalardan en önemlisi, Suriye'nin en kalabalık muhalif kalelerinden biri olan Şam yakınlarındaki Doğu Guta bölgesinde, eski doğu Halep kuşatma bögesine kıyasla oldukça büyük bir alanda vuku buluyor.
Aron Lund'un, "Going South in East Ghouta" başlıklı makalesine göre; bölge artık teslim olma baskısı altına giriyor. Şam'daki tek ciddi 'tehdidi' ortadan kaldıracağından ve başka yerlerde kullanmak üzere çok sayıda birliğini bu bölgeden çekmesini sağlayacağından ötürü bu durum Esed için büyük bir zafer sayılacak. Ayrıca, bu durum Astana ve Cenevre'deki barış görüşmelerini de etkileyebilir çünkü muhalefet heyetinden hiçbir grup, Doğu Guta merkezli en büyük muhalif grup olan Ceyşu'l İslam (İslam Ordusu) işin içinde olmadan ciddiye alınmayacaktır.
Gıda ürünleri fahiş fiyattan satılıyor
Esad Doğu Suriye'de IŞİD ile olan savaşında sıkışmış iken, Doğu Guta daha aylarca tutunabilecek olsa bile yerel muhalifler aşağı doğru kuşatma sarmalını kırmanın bir yolunu bulamayacak gibi görünüyor.
Muhaliflerin kontrolü altındaki Doğu Guta, Nisan 2013'ten beri kuşatma altında. Takip eden yıl, Suriye rejimi bölgeye olan sivil trafiği yasakladı ve sadece fahiş fiyatlara ithal edilip satılan bir miktar yiyecek dağıtımına müsaade etti. Bu süreci de kar amacı güden ve elde ettiği. karı rejim ve muhalif komutanlarla paylaşan işadamları yönetti. Bu dağıtımlar açlıktan kırılma tehdidini bertaraf etse de, insani durum oldukça kötü bir halde. Uluslararası Af Örgütü ablukayı insanlığa karşı suç olarak nitelemektedir.
2014 yılında 'güç dengesi' oluştu
Kuşatma içeride daimi bir kriz ortamına sebep oldu. Bölge destabilize bir hale geldi ve kaçakçılık tünelleri ile eldeki az sayıda kaynağı elinde tutmak isteyen muhalif gruplar karşı karşıya geldiler. Bunun yanında, arka arkaya yapılan saldırılara rağmen, -özellikle de muhaliflerin 2014'te koordineli bir askeri-siyasi yapı oluşturmaları sayesinde- Esed’in ordusu bölgenin savunmasını kırmayı bir türlü başaramadı. Bir süre sonra taraflar arasında bir güç dengesi meydana geldi. Esad rejimi, Doğu Guta şehirlerini daimi olarak bombalarken, buna mukabil muhalifler de daha güçsüz bir şekilde ancak aynı gelişigüzellikte(!) Şam’a roket ve mortar saldırıları gerçekleştirdiler.
Rus müdahalesi durumu değiştirdi
Ancak 2015 yılının sonlarına doğru her şey değişmeye başladı. 30 Eylül'de Rusya, Suriye'ye müdahale ederek savaşı Esed'in lehine çevirdi. 25 Aralık'ta, Doğu Guta'nın yüksek ordu komutanı Ceyşu'l İslam lideri Zahran Alluş bir hava saldırısıyla öldürüldü. Bu durum bir güç boşluğu meydana getirdi. Nisan 2016'da Ceyşu'l İslam ile yerel rakipleri Feylakurrahman ve Fustat Ordusu arasında birkaç hafta süren çatışmalar yaşandı. Esad rejimi muhalif koordinasyonun çöküşünden istifade etmeyi kafasına koydu. 2016 yılının sonuna dek, kuşatmanın güneyi ve doğusunda çoğu yeri ele geçirdi ve Duma ve Şam banliyölerinde muhalifleri köşeye sıkıştırmaya niyetlendi.
Guta'da 'Doğu Halep' senaryosu
Doğu Halep'te olduğu gibi, rejim makamları muhalif komutanlara uzlaşma sürecini kabul ettirmek için baskı uygulamaya çalışıyorlar. Bu, hükümetin tercih ettiği ismiyle anlaşmalı teslimiyettir. Böylelikle muhalifler af kapsamına dahil olurlar ve eğer yaşları askere alınmaya uygunsa ya askere alınırlar ya da bunu reddederlerse İdlib gibi muhaliflerin elinde olan alanlara gitmelerine izin verilir. 2016 yılının sonuna kadar Duma ve Harasta'da ve Doğu Guta’nın muhtemel diğer bölgelerinde Rusya tarafından izlenen müzakereler sürmüştür.
Doğu Guta'da son durum:
[Yeşil: Muhalifler, Kırmızı: Rejim, Taralı bölge: Muhaliflerin elindeki ateşkes bölgesi]
2017 başlarında hükümet aniden bir anlaşmanın yakın olduğunun sinyallerini vermeye başladı ve televizyon kanalları Şam'da, özellikle üç ana kişiyi içeren bir dizi "uzlaşma" semineri başlattı. Bu kişiler: Beşar Esed'in kuzeni ile evli olan, Ceble'den yeni atanan Şam kırsalı valisi Alaa İbrahim; Rusya destekli bir planı, memurları ve eski muhalifleri yeni ordu ve milis birliklere sokma işlemini yürüten üst düzey bir Suriye subayı olan Korgeneral Heysem Omran; ve Uzlaşma Koordinasyon Merkezi Başkanlığı görevine getirilen Korgeneral Igor Turchenyuk'dur, ancak normalde görevi Rusya'nın Güney Askeri Bölgesi'nin başkanlığıdır. (2014'te Avrupa Birliği tarafından Moskova’nın Kırım’daki vekil milislerinin gölge komutan olmasından dolayı hakkında yaptırım kararı alınmıştır)
"Doğu Guta'yı asla terketmeyeceğiz"
9 Ocak'ta bir rejim televizyonu, önde gelen Dumalılar'ın, devlet görevlilerinin, Sünni din adamlarının ve Rus subaylarının Şam’da bir toplantı düzenlediğini iddia etti. Daha fazla konferans ve basın toplantıları gerçekleştirildi. Bu organizasyonlarda Alaa İbrahim, muhaliflerin silahsızlanarak normal hayatlarına dönebileceklerini ya da yabancı aktivistlere katılmak için ülkeden çıkabileceklerini belirtti. Ancak, aynı zamanda blokajlara imza atarak "her biri diğerinin başlaması için beklemektedir" diye belirtti.
Muhalefet sempatizanları bu raporlara gülüp geçtiler. Bazıları, bunların "psikolojik savaş" taktiği olarak niteleyerek, rejim dostu Duma sakinlerinin bu bölgeden sürüldükleri tarihten bu yana Esed'ın askeri yollarla zafere ulaşmasına karşı koymak için barış sürecine katılımcı olarak dağıtıldığını iddia ederek onlara verdiler. Yerel bir aktivist, Şubat ayında kuşatmanın içinden çevrimiçi bir röportajda "Son üç yıldır rejim Doğu Guta'ya girmeye çalışmaktan hiç vazgeçmedi" dedi.
"Fakat Doğu Guta, savaşçılarının Idlib'e gittiği diğer tüm bölgelerden daha farklı. Bizler ülkemizi korumaya devam edeceğiz ve Şam'a giden fetih için giden mücahitler hariç, onu asla terketmeyeceğiz. "
Yüksek rütbeli Ceyşu'l İslam liderlerinden biri olan Said Derviş, internette gerçekleştirdiği bir röportajda “Halk, rejimin onları topraklarından çıkarma ve eli silah tutan gençlerini silah altına alma planlarını çok iyi biliyor” dedi. “Onların bu plana cevabı sözde koridora hiç dikkat etmemek ve genel olarak Guta'daki mücahitleri ve özel olarak da Ceyşu'l İslam'ı desteklemek" diye devam etti.
Kuşatma daralıyor
Tüm bunlar olurken, Suriye rejimi Şam'ın banliyösü Erivan'da Feylakurrahman savaşçılarına askeri baskıyı artırmaya ve daha doğudaki Hazrama bölgesindeki Ceyşu'l İslam ve Ahraru'ş Şam savaşılarına karşı yığınak yapmaya devam etti. Topçu ve hava saldırıları Duma, Erbiin, Zamalka ve Doğu Guta'daki diğer bölgeleri hedef aldı. Ordu, kuşatmadaki bölgeye hem yiyecek hem de silah getirmek için kullanılan bir banliyö olan Kabun'daki muhaliflerle çatıştı ve bölgeyi ele geçirmekle tehdit etti. Buradaki muhaliflerin de Şam’ın doğu tarafına saldırılarını arttırdıkları ve Şubat başında Rus Büyükelçiliği’ni vurdukları görüldü.
Doğu Guta'daki gidişatın muhaliflerin aleyhine olduğu açık. Muhaliflerin elindeki kasabalar Şam'ın dört bir yanında düşmeye devam ediyor. Rejimin Ocak ayı sonlarında şehrin batısındaki Barada Vadisi'ni tekrar ele geçirmesiyle, Cumhuriyet Muhafızlarının 105. Tugayı birimleri Doğu Guta kuşatmasının batı kenarındaki Cobar'a kaydı.
Süreç ilerledikçe, Suriye rejiminin, Aralık ayında IŞİD tarafından ele geçirilen Palmira'yı tekrar ele geçirme planı sebebiyle dikkati dağıtabilir.
Rejimin kalbinde bir hançer
BM Suriye Özel Elçisi Staffan de Mistura ayrıca, 10 Şubat'ta yaptığı ilanda, 23 Şubat tarihli Cenevre barış görüşmelerinin akamete uğramaması adına ateşkese Rusya ve Türkiye'nin Doğu Guta'da tırmanan gerilimi durdurarak garantör olmalarını istedi.
Ancak Mistura Doğu Guta'da geçici tedbirler alsa da, Esed'in uzun vadede rahat durma ihtimali yok. Zayıflamış ve kuşatılmış olsa da, Doğu Guta Esad rejiminin kalbine saplanan bir hançer olmaya devam ediyor ve Esed’in binlerce askerini buraya bağlıyor. Bu nedenle hükümet, kendisini muhaliflerin bölgelerinden kurtarmaya, öyle ya da böyle, kararlı bir şekilde devam edecektir.
Kaynak: Mepa News