Ahmet Davutoğlu’nu AK Parti’den koparacak dört madde
Yerel seçim sonuçları ve özellikle de İstanbul seçimlerinin sonucu siyaseti etkilemeye başladı.
Nevzat Çiçek / Independent Türkçe
Bir taraftan Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu’nun yeni parti çalışmaları, diğer taraftan Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin geleceği ile ilgili yapılan tartışmalar ve AK Parti’nin seçim sonuçlarını nasıl okuyacağı açıkça konuşulmaya başlandı. Bu oluşan tabloya göre herkes kendi pozisyonunu tekrar gözden geçirecek.
Yeni oluşumlarla ilgili olarak açıkça söylenebilecek olan Ali Babacan’ın AK Parti ile olan kurumsal bağını kopardığı.
Ahmet Davutoğlu’nun ise bu bağı koparmak için dört madde belirlediği ve AK Parti’nin atacağı adımlar sonrası kararını net vereceği ifade ediliyor.
Ahmet Davutoğlu’nun AK Parti’den özellikle AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan gerçekleşmesini istediği dört maddeye gelince:
1- Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı ile AK Parti Genel Başkanlığını ayırması gerektiğini açıkça ifade ediyor. Davutoğlu, Erdoğan’ın AK Parti Genel Başkanlığını bırakması gerektiğini söylüyor
2- Cumhur İttifakı’nın hemen bitirilmesi gerektiğini söyleyen Davutoğlu, partinin çizgisinin başka yere kaydığını ve merkezden uzaklaştığı görüşünde. Bu nedenle de MHP ile yapılan ittifakın bitirilmesini ve partinin merkeze tekrar oturması gerektiğini düşünüyor
3- Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini mutlaka düzeltilmesi gerektiğini, yasama yetkisinin güçlendirilmesi, dar bölge seçim sisteminin getirilmesi, Cumhurbaşkanı yardımcısının bir kişi ile sınırlandırılmasını ve bunun da Cumhurbaşkanı gibi seçimle gelmesi, kabine üyelerinin meclisten güvenoyu alması gibi belli başlı konuların düzeltilmesine ihtiyaç olduğunu ifade ediyor.
4- Elazığ’da da söylediği gibi aile fertlerinin devlet ve parti yönetiminden uzak tutulması, ehliyet, liyakat ve sadakate önem verilmesinin mutlaka sağlanması gerektiğini söylüyor. Daha önce açıkladığı Kamuda Şeffaflık Paketi’nin de bu anlamda göz ardı edilmeden uygulanması gerektiğini belirtiyor
AK Parti bu maddeleri ne kadar karşılar veya karşılarsa Davutoğlu partide bu saatten sonra kalır mı bilmem ama bildiğim Davutoğlu’nun özellikle genç ve kamu ihaleleriyle işi olmamış bir kesimle teşkilatlanma çalışmalarını da çok yoğun yürüttüğü şeklinde.
Peki, Ahmet Davutoğlu cephesinde bunlar yaşanırken AK Parti içerisinde Davutoğlu ile ilgili neler söyleniyor?
Ak Parti’de özellikle de Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yakın olanların temel itiraz meselesi Davutoğlu’nun bu sürece kendisini bilerek taşıdığı şeklinde.
Bu görüşü savunanlara göre 2014 yılına kadar Ak Parti’de alttan gelen bir gelenek olduğu ve gerek gençlik, gerek kadın gerekse de partinin diğer organlarında yetişenlerin önünün bu şekilde açıldığı ve teşkilat yapısının da böyle kurgulandığı.
2014 Ağustos ayından 2015 Mart ayına kadar AK Parti teşkilatlarının yüzde sekseninin Davutoğlu tarafından değiştirildiğini ve gönüllülük esasına göre çalışan partinin bu dengesinin bozulduğunu ifade edenler, Davutoğlu’nun yaptığı bu değişikliklerin partiye çok zarar verdiğini ve bir kısım il teşkilatlarının ‘Liderimiz Davutoğlu’ demeye başladıklarını Erdoğan’ın ise Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) listesine müdahale ederek bu durumu engellediğine dikkat çekiyorlar.
Ahmet Davutoğlu’nun parti kodlarını bozduğunu ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yakın bazı isimlerin de, “Bunlar hain, bunlar partiyi ele geçirdi. Erdoğansız bir liderlikle devam etmek istiyorlar, partiyi bunlardan temizlemeliyiz” tezini işlettiklerini ve meşhur Pelikan Bildirisi’nin de önünün bu şekilde açıldığını ve Davutoğlu’nun partiden gönderilmesi sürecinin de hızlandığını ifade ediyorlar.
Anladığım kadarıyla Davutoğlu ve AK Parti’nin bu saatten sonra beraber hareket etme ihtimali oldukça zayıf.
Davutoğlu, kamuoyunda kendisine karşı yapılan dış politika eleştirilerine ve dış politikanın nasıl olmasıyla ilgili kamuoyunu bilgilendirir, ziyaretlerini devam ettirir ve teşkilat çalışmalarına devam eder.
Davutoğlu ve Babacan’ın kısa vadede bir araya gelme şansı şu an yok.
Özellikle Babacan ekibi bu birleşmeye oldukça soğuk ama şartların zaman içerisinde nereye doğru gideceğini kestirmek zor.
Bütün bu gelişmelerin yanı sıra hem Davutoğlu ekibi hem Babacan ekibi Saadet Partisi ile dirsek temasını sürdürmeye devam ediyor.
Saadet lideri Karamollaoğlu ile hem Babacan hem Davutoğlu ayrı ayrı yemek yiyerek iş birliği kapısını açık tutuyor.
Ancak ne Saadet’ten ne Davutoğlu’ndan ne de Babacan’dan ‘Bir partide birleşelim’ teklifi şu ana kadar gelmiş değil.
Ekim ayında Saadet Partisi’nde kongre süreci var. Kongrede Temel Karamollaoğlu’nun görevine devam edeceği ve Saadet Partisi’nin yeni oluşumlara kapısının kapatılmayacağı yönünde bir görüş birliğinin ağır bastığı vurgulanıyor.
Daha önce Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk’ün “Partimiz kapısı herkese açık kimseye gelmeyin diyemeyiz. Önce gelecekler çay ocağından başlayacaklar yavaş yavaş yükselecekler” sözünün bu sefer söylenmeyeceği ama durumun da eskisi gibi olmadığı yönünde.
Davutoğlu cephesinde bunlar yaşanırken Babacan cephesinde ise yavaş ama emin adımlarla yol haritası ortaya konuyor.
Bu yol haritasına göre 4 yıldan önce bir seçim ihtimali çok güçlü gözükmese de 2 yıl sonra seçimlerin yapılabileceği bunun bilindiği halde parti çalışmasına başlanıldığı vurgulanıyor.
Kurulacak olan partinin AK Parti’nin kuruluşundaki gibi değerlere vurgu yapacağı ama onunla da yetinilmeyip mevcut ihtiyaçlara da cevap verecek şekilde dizayn edileceği, partinin ne AK Parti, ne ANAP ne de Refah Partisi gibi olacağı ve tam merkezde yer alacağı ifade ediliyor.
Felaket denilen bu hükümet sistemi yerine mekanizmaları oturmuş bir sistem inşasının zaruri olduğu belirtiliyor.
Parti’nin her tabandan oy alacak şekilde kurgulanacağı vurgulanıyor ve çalışmaların da bu yönde sürdürüldüğü belirtiliyor.
Babacan cephesi, Abdullah Gül’ün yol göstericiliğinde toplantılarına devam ederken özellikle farklı kesimlerdeki istişare ve işbirliklerini kuvvetlendirmeye çalışıyor.
Peki, Cumhurbaşkanı Erdoğan, bütün bu hamleleri gördüğünde nasıl bir yol haritası izleyecek?
Yakın zamana kadara Cumhurbaşkanı Erdoğan, partinin genel başkanlığından ayrılacak, Genel Başkanlık Binali Yıldırım ya da Numan Kurtulmuş’a bırakılacaktı.
Ak Parti, partilerden biri ama en büyük parti olarak parlamentoyu kontrol edecek, Türkiye İttifakı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın nezdinde gerçekleşecekti.
Fakat Saray Bosna seyahati sonrası Erdoğan’ın yaptığı açıklamalardan anladığım kadarıyla, Erdoğan sistemde bir revizyona ihtiyaç olmadığını düşünüyor. Beklentiler siyasal anlamda bir dizaynla yoluna devam edileceği ve partinin kadro ve yönetimlerinde ciddi değişiklik olacağı yönünde.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, partisinin yetkili organlarında ifade ettiği gibi, “Canınızı acıtsa bile ben değişiklikleri yapacağım ve destek vereceksiniz. Millet bize bunu söyledi. Değişim ve dönüşüm olacak” mı, bu değişim ve dönüşüm diğer oluşum ve partileri nasıl etkileyecek hep beraber göreceğiz.
Ne olursa olsun kazanan Türkiye olsun.