Enver Evlaki

Enver Evlaki

Allah yolunda cihadın anlamı

Allah yolunda cihadın anlamı

Her kelimenin bir linguistik1 anlamı vardır. Kelime asli olarak oluşturulduğunda, bir şeyi ifade edecek şekilde oluşturulur. Örneğin, at. At [kelimesinin] linguistik bir anlamı vardır ve bu da at olarak isimlendirdiğimiz hayvandır. Bu kelimenin linguistik anlamıdır.

Fakat Arapça bir kelimeniz olduğunda, şer'i anlam olarak adlandırılan şeyi ele almanız gerekir. Şeriattaki anlam. Ve bu yeni olan bir anlamdır. Kelimeye kim tarafından verilmiştir? İslam tarafından. Örneğin "salat"2 İslam'dan önce bilinen bir kelimeydi. Ne manaya geliyordu? Dua. "Salat"ın Arapçadaki linguistik anlamı duadır. İslam geldi ve "salat"a tamamen yeni bir anlam verdi. Ulema tarafından belirtilmiştir ki, namaz tekbir ile selam arasında yapılanlar ve söylenenlerdir. Yani bu namaz olarak adlandırılır. Bu İslam tarafından takdim edilen yeni bir anlamdır.

Ve örfi mana vardır. Yani bir kelimenin linguistik anlamı olabilir fakat zamanla, insanlar bu kelimeyi başka bir şeyi ifade etmek için kullanmaya başlar ve sonunda kelime linguistik anlamını yitirir. İngilizcede bir örnek olarak, bu kelimeyi seçtiğim için beni bağışlayın, bu bulabildiğim tek kelime, bunu bugün ilk kez yaptım, "gay" kelimesi. İngilizcede gay kelimesi linguistik olarak mutlu, cesur anlamına gelir, aynı zamanda cesur anlamındadır. Bunlar kelimenin linguistik anlamlarıdır. Fakat eğer bugün bu kelimeden bahsederseniz, hiç kimse bu manaları akla getirmeyecektir. Akılları hemen homoseksüellere gidecektir. Yani kelime bazı örfi anlamlar kazanmıştır ve bu örfi anlamlar, dinleyicinin kelime kullanıldığında anladığı mana haline gelmiştir. Ortalıkta insanlara "gay" olduğunuzu ve cesur yahut mutlu olduğunuzu anlatmak istediğinizi söyleyemezsiniz. Bunu artık [kelime bu manayı kazandıktan sonra] yapamazsınız. Yani bu, kelimeye verilen örfi bir anlamdır.

Bunun dışında, bir kelime ıstılahi anlama da sahiptir. Belirli bir grup arasında, bir kelime hususi bir anlama sahip olabilir. Örnek olarak, İngilizcedeki "minister"3 kelimesi. Siyasiler arasında, dini gruplar arasında olduğundan farklı bir anlama gelecektir. Dini bir grupta, bir kilisede duaları ve birçok şeyi yöneten kişiye "minister" denilir. Fakat bu ülkede, siyasi arenada, "minister" hükümetin bir departmanının başıdır. Ve bazı ülkelerde, Amerika'da olduğu gibi bu kişiye [bakana] "secretary"4 denilir. Yani "Secretary of State"5, "Minister of State"tir. Bu ıstılahi anlamdır. Istılahi anlam, bir gruptan diğerine değişebilir. Yahut aynı kalabilir.

Bunlar bir kelimenin dört ayrı çeşit anlamıdır. Ve bir beşincisi de vardır, ki bu da mecazdır. Bir kelime, farklı bir anlama gelecek şekilde kullanılabilir, ve bu da mecazlı konuşmadır. Bunu gerçekten kastetmiyorsunuzdur. Kelimeyi bir başka anlam için ödünç alıyorsunuzdur.

Cihat'a [cihat kelimesine] geçmeden önce size mecaz anlama dair bir örnek olması için [şundan bahsedebiliriz]: Bir adam Muhammed sallallahu aleyhi vesellem'e geldi ve dedi ki: Ya Rasulallah! Onlar öldükten sonra halen anne babama karşı bir görevim var mıdır? Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem dedi ki: “Evet! Onlar üzerine salat edersin ve onlar için istiğfarda bulunursun, onların insanlara olan sözlerini yerine getirirsin, onların arkadaşlarına karşı cömert olursun ve onların akrabalık bağlarını devam ettirirsin.” Ancak buradaki nokta Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem'in "Anne babana salat edersin" demesi. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem salat'ın şer'i anlamını mı kastetti, dini anlamını mı kastetti? Hayır. Burada Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem ne kastetti? Linguistik anlamı. Yani bu mecazdır, burada salat mecaz anlamıyla kullanılmıştır, zira salat'a İslam ile yeni bir anlam verilmiştir, bunu linguistik anlamı için kullanamazsınız. Artık her ne zaman salat linguistik anlamıyla kullanılırsa, mecaz amaçlı kullanılmıştır. Yani Rasulullah, onlar için salatta bulun derken mecaz anlamı kullanmıştır ki bu “onlar için dua et” anlamına gelir.

Cihadın linguistik anlamı nedir? Cihat, İslam'dan önce var olan bir kelimedir, İslam tarafından ortaya konmuş bir kelime değildir. Arap dilinde bir otorite olan "Lisanu'l Arab"a göre onun linguistik anlamı "bir amel yahut söz için çabalarını harcamak, tüketmektir." Çabanı tüketirsin, sınırı zorlarsın, elinden gelenin en iyisini yaparsın; bir amel yahut söz için. Bu çok genel bir anlamdır. Çabalarını şeytan için harcayabilirsin yahut çabalarını Allah için harcayabilirsin. Bunların hepsi, linguistik anlama göre cihaddır. Yani linguistik olarak cihat, herhangi bir şey için mücadele etmektir. Para için mücadele edebilirsin, evlenmek için mücadele edebilirsin, kafirlerle yahut Müminlerle savaşmak için mücadele edebilirsin, linguistik anlamla bunların hepsi cihaddır.

Şeriat, cihada yeni bir anlam getirmiştir, bu anlam nedir? Hanefi bir fıkıh eseri olan İbn Abidin'in "Haşiye" kitabına göre cihadın tanımı şöyledir: “Allah yolunda doğrudan savaşarak, yahut mal ile, yahut fikirle, yahut sayıyı artırarak yahut bunlardan başka diğer vesilelerle sınırı zorlayacak şekilde mücadele etmek.” Ve şerhinde, diğer vesilelerin yaralıları tedavi etme yahut yiyecek hazırlama olabileceğini söyler. Yani bu tanıma göre [cihat] doğrudan savaşmayı da kapsar, fakat aynı zamanda mal ile yahut fikirle yahut yiyecek hazırlamakla yahut yaralıları tedavi etmekle [cihad etmek gibi] dolaylı vasıtaları da kapsamaktadır. Fakat burada dolaylı olarak dediğimizde, niyet bu amaç [cihad] için olmalı ve amel de alakalı bir amel olmalı.

Yani, örneğin “Ben bir mühendis olarak çalışıyorum, [bu cihat içindir]" diyemezsiniz. Bunun cihada dahil olması için kıtale hizmet ettiği bir bağlantı olmak zorundadır. Bu sebeple cihat, kıtalden daha genel bir kavramdır. Kıtal spesifiktir, kıtal fiili savaştır. Cihat daha kapsamlıdır, cihat kıtali ve kıtali destekleyici nitelikte olan her şeyi içerir. Zira kıtal tek başına ayakta duramaz. Ona yardım eden devasa bir altyapı vardır ve bu altyapı bazen fiili savaşçılardan daha çok adam gerektirir. İktisadi altyapı, destek altyapısı, fikri altyapı, fakat bunların hepsi cihadın içerisindedir.

[Cihat kelimesine] Bu anlam Medine'de geldi, Mekke'de yoktu. Cihat kelimesi Mekke'de [nüzul olan] dört ayette geçer. Bu ayetler şunlardır: Ankebut Suresi'nin 6, 8 ve 69'uncu ayetleri ve Lokman Suresi'nin 15'inci ayeti. Ankebut Suresi'ndeki ayetler:

"Kim cihat ederse ancak kendi nefsi için cihat etmiş olur."

Diğer ayet:

"Eğer onlar, hakkında bilgin olmayan bir şeyi bana ortak koşman için seninle mücadele ederlerse6 onlara (bu hususta) itaat etme."

Bu ayet Allah yolunda olmayan cihaddan bahsediyor. Ayet diyor ki eğer ebeveynin sana karşı, Allah'tan başkasına tapınman için mücadele/cihat ederlerse, onlara uyma.

Mekke'de cihat kelimesinin henüz şer'i anlamına sahip olmadığını görebiliyorsunuz. Hala, kelimenin linguistik anlamına sahip.

Ve son ayet:

"Bizim uğrumuzda cihat edenlere (gelince), biz onları elbette yollarımıza eriştiririz."

Yani bu hususi olarak savaşmaktan bahsetmiyor, genel anlamdan bahsediyor.

Ve Lokman Suresi'ndeki ayet:

"Eğer (onlar) seni, hakkında bilgin olmayan şeylerde bana ortak koşmaya zorlarlarsa, onlara itaat etme."

Bu da ebeveyne dair olan önceki ayetle aynıdır.

Bu ayetler açık [olarak anlaşıldı] mı? Güzel.

Medine'de [inen ayetlerde] cihaddan 26 defa bahsedilmiştir. Ve istisnasız hepsi Allah yolunda savaşmaya ilişkindir. Ve bu cihadın nihai anlamıdır. Bunu söylüyorum, çünkü bugünlerde Müslümanlar arasında cihadın ilk anlamının nefisle cihat, ikinci anlamının kafirlerle savaş olduğu anlayışına rastlamak olağanlaştı. Ve şu "hadis" de bu bağlamda sürekli alıntılanıyor: "Küçük cihaddan büyük cihada, nefisle cihada dönüyoruz."

Her şeyden önce, İbn Teymiyye bu hadisin mevzu7 olduğunu söylüyor. Yine de bunun çok yaygın bir inanış olduğuna rastlıyorsunuz. Fakat eğer ayetlere bakarsak, ayetin sadece, cihat savaşmak olarak tabir edildiğinde anlamlı hale geleceğini görürüz. Örneğin, Tevbe Suresi'nin 41. ayeti:

"Gerek hafif gerek ağır olarak hep birlikte seferber olun, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihat edin."

Nasıl oluyor da bu ayet sadece savaşmayı ifade ettiğinde anlamlı hale geliyor? Tekraren, ayet şöyle: "Gerek hafif gerek ağır olarak hep birlikte seferber olun, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihat edin." Nasıl oluyor da sadece savaşmayı ifade ettiğinde anlamlı hale geliyor? Ayet diyor ki "seferber olun." Nefisle cihat seferber olmayı gerektirmez. Şeytan ile cihat seferber olmayı gerektirmez. Saflardaki münafıklar ile mücadele seferber olmayı gerektirmez. Onlarla burada, kendi mahallenizde mücadele edersiniz, dışarı çıkmanız gerekmez. Yani bu ayet yalnızca, eğer kafirlerle cihaddan bahsediyorsa bir anlam ifade edecektir.

Bir sonraki ayet [Tevbe Suresi'nin 81. ayeti]:

"Allah Resûlü'ne muhalefet ederek geri kalanlar, oturmalarıyla sevindiler. Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihat etmeyi çirkin gördüler de: 'Sıcakta sefere çıkmayın.' dediler. De ki: 'Cehennem ateşi sıcaklık bakımından daha şiddetlidir.' Keşke iyice bilmiş olsalardı!"

Bu Tebuk Savaşı esnasındaydı. Yazın, hasattan hemen önceydi ki bu hasattan hemen önceydi ki bu, hasattan evvel yiyecek seviyesinin en düşük düzeyde olduğu ve hasat için geride kalacak olurlarsa bunun en yüksek düzeyde olacağı anlamına geliyor. Ve bu en uzun sefer olacaktı, çünkü Medine'den Roma İmparatorluğu'ndaki Tebuk'e uzun bir yol gideceklerdi. Ve bu çok zorlu bir düşmanla savaştı, Rumlar ile. Yani bu ciddi bir karşılaşmaydı ve sahiden, gerçek iman ile nifak [ın ayrışacağı] bir imtihandı. Münafıkların gerçekten renklerini aşikar ettikleri zaman Tebuk Gazvesi idi. Zira her şey münafıkların aleyhindeydi. Karşılaşma, meydan okuma onlar için çok büyüktü. Bu yüzden Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem'e "bunlar mazeretlerimiz, biz gidemeyiz" dediler, herkes bir mazeretle çıkageldi. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem [gazve için] ayrıldığında mutlulardı, geride kaldıklarından dolayı mutlulardı, sevindiler. Ve dediler ki: "Çıkmayın, çok sıcak." Allah azze ve celle onlara dedi ki "Cehennem, Arabistan'ın yazından daha sıcaktır." Bu ayetteki cihat [kelimesi] sadece [sefere] çıkmayı ifade edebilir.

Ve diğer ayet de Tevbe Suresi'nde, 86. ayet:

"'Allah'a iman edin ve Resûlü ile beraber cihat edin.' diye bir sûre indirildiği zaman onlardan servet sahipleri, senden izin istediler ve: 'Bırak bizi oturanlarla beraber olalım.' dediler."

Servet sahiplerinin her zaman [nasıl da] çıkmak için mütereddit olduğuna bakın.

Peki ya Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem'in hadisi?

Ebu Hureyre Müslim’de geçen bir hadiste şöyle aktarmaktadır; Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem'e şöyle soruldu: "Cihada eş bir amel var mıdır?" Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem dedi ki: "Evet. Ancak onu yapmaya güç yetiremezsiniz." Bunun üzerine adam yeniden ve sonra üçüncü defa sordu ve Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem ona üçüncü seferde dedi ki: "Mücahide denk olan kişi, mücahit geri dönene kadar hiç ara vermeden sürekli oruç tutan ve namaz kılan kişidir." Nasıl olur da bu hadis sadece savaşmayı ifade ediyor olabilir? Hadisteki hangi şey size hemen bunun sadece savaşmak anlamına gelebileceğini söylüyor? Dönene kadar, dönene kadar [ifadesi]. Mücahit dönene kadar.8 Yani mücahit dönene kadar namaz kılıyor ve oruç tutuyorsun.

Öyleyse geride kalan bir kişi aslında ne yapıyordur? Ne cihadı? Nefis cihadı. Geride kalarak namaz kılan ve oruç tutan bir insan nefis cihadı yapıyor. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem diyor ki, nefisle cihat eden bu kişi tüm gecelerde namaz kılsa, her gün oruç tutsa bile Allah yolunda cihada çıkan kişinin yanına yaklaşamaz.

Bir sonraki hadis. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem'e soruldu: "Bana cihada denk olan bir amel göster." Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem "Bulamıyorum" dedi. Ve sonra şöyle buyurdu: "Mücahit cihada çıktığı zaman, mescide girerek sürekli namaz kılıp hiç iftar etmeden oruç tutabilir misin?" Adam dedi ki: "Bunu kim yapabilir ki?" Bu [hadis] Buhari'de yer almaktadır.

Üçüncü hadis. Rasulullah, kendisine "En iyi cihat nedir?" diye sorulduktan sonra şöyle buyurdu. Yani Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem'e yöneltilen soru şu: "En iyi cihat nedir?" "Büyük cihat nedir?" Bazen sadece sahih hadislere bakarsanız cevabı bulabiliyorsunuz. Yani bu hadiste, adam Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem'e "En iyi cihat nedir?" diye soruyor. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem dedi ki: "Atı öldürülen ve kanı dökülen kişinin cihadı." Bu en iyi cihaddır, atı öldürülen ve kanı dökülen ve kanı dökülen kişinin cihadı. Yani bu savaşmak bağlamındadır. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem bunun en iyisi olduğunu söylemiştir.9

İbn Abbas, Allah Rasulü'nün şöyle söylediğini rivayet eder: "Kardeşleriniz Uhud'da öldürüldüğü zaman, Allah onların ruhlarını yeşil kuşların içerisine koydu. Bu kuşlar cennet ırmaklarından içtiler ve meyvelerinden yediler ve cennette nereye isterlerse gittiler. Bunun üzerine dediler ki: Ehlimizin, Allah'ın bize ne verdiğini bilmesini istiyoruz. Ki cihadı arzulasınlar ve ondan yüz çevirmesinler." Yani burada, sahabe, Uhud şehidleri cennette diyor ki: "Biz diliyoruz ki, buradaki memnuniyetimiz ehlimize iletilsin ki onlar cihaddan yüz çevirmesinler." Burada sadece cihat dediklerine dikkat edin, buna nefisle cihat ya da başka bir cihat olduğunu tanımlamak için bir ibare eklemediler. Sadece cihat dediler.

Allah azze ve celle dedi ki, bunu kardeşlerinize bildireceğim. Bunun üzerine çok memnun oldular ve bu Allah'ın Al-i İmran Suresi'nin şehidlerle ilgili 169-171. ayetlerini vahyettiği zamandır.

"Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü zannetme! Bilakis onlar Rableri katında diridirler."

Ebu Hureyre, içinde taze bir kaynak suyu akan bir vadiden geçen bir sahabe rivayet eder. Ve [bu sahabe] der ki: "Kendimi insanlardan tecrit edip ve Allah'a ibadet etmek için bu vadide kalabilir miyim?" Yani bu kişi nefisle cihat etmek istiyordu, su kaynağının hemen yanında, tüm zamanını Allah azze ve celle'ye ibadete adamak, günahlardan uzak durmak, insanlardan uzak durmak... Fakat önce Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem'den izin almak istedi. Bunun üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem'e gitti ve ona sordu. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem ona şöyle söyledi: "Böyle yapma." Ve sonra Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem dedi ki: "İçinizden birinin kendisini Allah yoluna koyması, evinde 70 sene namaz kılmasından daha hayırlıdır. Allah'ın sizi bağışlamasını ve cennete sokmasını istemez misiniz? Allah yolunda savaşın, her kim devenin sağımı kadar süre Allah yolunda savaşırsa cennet ona vacip olur." Bu hadis Tırmizi'de yer almaktadır.

Şimdi, cihadın örfi anlamından bahsedelim. İnsanların örflerinde cihat hangi anlamı almıştır? Yani şimdi diyelim ki, İslam'ın ilk yahut ikinci asrında [yaşayan] iki adam konuşuyor. Ve bunlardan biri diğerine cihaddan bahsediyor, diğer kişi ne anlayacaktır? Bu örfi anlamdır.

Eğer Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem'in zamanından başlarsak, kadınlar Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem'e geldiler. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem'e erkeklerin cemaatle namaz kılabildiğinden ve cihat edebildiğinden dolayı yakınmaya geldiler. Yani kadınlar Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem'e şikayette bulunuyordu ve "erkekler cihat ediyor ve biz bunu yapmıyoruz" diyorlardı.

Cihat konusundaki örfi anlamın ne olduğunu görebiliyor musunuz? Savaşmak, çünkü kadınlar [zaten] nefisle cihaddan alıkoyulmuyordu. Kadınlar, cihadın gidip Allah'ın düşmanlarıyla savaşmak anlamına geldiğini kavramamış olsalardı neden Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem'e gidip şikayette bulunacaktılar ki? Bu yüzden, Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem'e bunun hakkında şikayette bulundular. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem de "sizin cihadınız Hacc'dır." diyerek yanıtladı. Yani tam burada Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem cihat [kelimesini] mecazi anlamda kullanıyor. Yani kadınlar için "sizin cihadınız mecazi anlamdadır ve bu da Allah yolunda Hacc'dır."

Ömer bin Hattab halifeyken, Ebu Ubeyde bin Cerrah'tan bir mektup aldı. Bunun üzerine Ömer bin Hattab minberde durdu ve dedi ki: "Ebu Ubeyde sizi cihada çağırıyor." Hangi tip cihat olduğunu belirtmedi, sadece "Ebu Ubeyde sizi cihada çağırıyor" dedi ve Ebu Ubeyde bu mektubu ona cephe hattından göndermişti. Yani anlam açıktı, konuşan da dinleyen de kelimenin ne manaya geldiğini tam olarak biliyordu. Zihinlerinde herhangi bir karışıklık yoktu.

Sonraki zamanlarda Ali bin Zeyd, Ebu Talha'nın bir ifadesini rivayet ediyor. Ebu Talha'nın şöyle söylediğini dile getiriyor: "Hafif ve ağır, genç ve yaşlı seferber olun." Ve sonra diyor ki "Herhangi biri için herhangi bir mazeret göremiyorum. Bu ayete göre sizden hiçbirinizin mazur olduğunu düşünmüyorum." Sözü rivayet eden kişi diyor ki: "Ve sonra cihada çıktı." Bu ifadesinin sonuydu. Cihada gitti.

Yani sözü rivayet eden kişi [diyor ki], cihat onun için gayet açık bir şeydi ve cihada çıktı.

Mescitteyken Ebu Musa el Eşari'nin yanına bir adam geldi ve dedi ki: "Ey Abdullah bin Kays! Eğer kılıcımı alıp Allah yolunda cihat edecek olur ve sonra da öldürülürsem nerede olacağım?" Ebu Musa dedi ki: "Cennette." Adam diyor ki, “kılıcımı alıp cihada gideceğim”, ki bunun anlamı açık. İşte bu örfi anlamdır.

Cihadın akide alimleri, fıkıh alimleri, hadis alimleri arasındaki ıstılahi anlamı da aynı zamanda Allah yolunda savaşmaktır.

Fakihlerin bazı açıklamalarına bakarsak, Hanefi mezhebi kitaplarından El İnaye Şerhu'l Hidaye'de der ki: "Cihat hak dine çağrı ve kişinin bunu reddedenlere karşı canı ve malıyla savaşmasıdır." Bir Şafii mezhebi kitabı olan Şirazi'nin El Muhezzeb'inde kısa ve özdür: "Cihat kıtaldir." Bir Maliki mezheb kitabı olan Mevahib el Celil fi Şerh Muhtasar Halil'de denir ki: "Cihat, bir Müslümanın, Müslümanlarla barış anlaşması olmayan bir gayrimüslim ile savaşması ve savaşın ilayi kelimetullah yolunda olmasıdır. Cihat aynı zamanda Müslüman toprağına saldıran gayrımüslimler ile de savaşmaktır. Aynı zamanda Müslümanların, onların topraklarında gayrimüslimlere saldırmasıdır." Bu bir Maliki mezhebi kitabı olan Mevahib el Celil fi Şerh Muhtasar Halil'deki tanım. Seleften herhangi bir kitabın sadece içindekiler kısmına şöyle bir göz atın, bir fıkıh kitabına ve cihat bölümünü gördüğünüzde, bölümü açın ve neyden bahsettiğine bakın. Yalnızca Allah yolunda savaşmaktan söz edilmektedir. Bölümün üstündeki başlık cihat olacak ve bölümde doğrudan kıtalden bahsedilecek. Örnek olarak, göz atmış olduğum kitaplardan bazıları: İbn Kudame'den El Muğni, İmam Şafii'den El Umm, İmam Malik'ten El Müdevvene, Muhtasar el Halil'e Haraşi, Uleyş ve Hattab'ın yazdığı şerhler, İbn Hazm'dan El Muhalla, Sanani'den Sublu's Selam, Şevkani'den Neylu'l Evtar, İbn Teymiyye'den Fetava el Kubra.

Savaşmaktan bahseden bölümü "Cihat Kısmı" olarak adlandırmışlardır. Kıtal olarak değil, cihat olarak, bunun anlamı onlar için açıktı.

Yalnızca bu değil, her ne zaman bir hadise rastlarsanız, her ne zaman "fisebilillah [Allah yolunda]" ifadesinin yer aldığı bir hadise rastlarsanız, İbn Hacer el Askalani der ki: "Ne zaman bir hadiste fisebilillah kullanılırsa bu Allah yolunda cihat anlamına gelir." Yani ne zaman bir hadise denk gelirseniz ve [bu hadis] kim Allah yolunda şunu yaparsa" diyorsa, bu cihat anlamına gelir, bu İbn Hacer el Askalani'nin ifadesidir.

Bunun bazı örnekleri. Selman-ı Farısi dedi ki, Allah'ın Rasulü şöyle buyurdu: "Allah yolunda bir gün nöbet tutmak..." İşte bir "Allah yolunda" [ibaresi]. Fisebililillah, "the path of Allah"10 ya da "cause of Allah"11 anlamına gelir, bu İngilizceye böyle çevrilebilir. "Her kim Allah yolunda bir gün nöbet tutarsa, bu bir ayın gündüzlerinde oruç tutup gecelerinde namaz kılmaktan daha hayırlıdır. Eğer ölürse, işlediği amelin ecri devam eder. Buna karşılık ücreti verilir. Kabir fitnesinden de emin olur."

Tırmizi'de Abdullah bin Amr'dan bir hadis yer alır, Allah Rasulü'nün şöyle buyurduğunu söyler: "İki göz vardır ki onlara cehennem ateşi dokunmaz: Allah korkusundan ağlayan göz ve Allah yolunda geceyi nöbet tutarak geçiren göz."

"Allah yolunda" [ibaresinin] her şeyi ifade edeceğine dair diğer yoruma göre, neden nöbet tutmanız gereksin ki? Eğer "Allah yolunda" [ibaresi] herhangi bir şeyi [ameli] ifade ediyorsa neden ayakta durup nöbet tutasınız ki? Bu yüzden bu zorunlu olarak savaşmak anlamına geliyor.

Nesai, Hâkim, Tırmizi ve Ebu Davud tarafından rivayet edilen bir diğer hadiste, Amr bin Abese der ki: "Taif'i kuşatıyorduk ve Allah Rasulü'nün şöyle söylediğini işittim: 'Her kim Allah yolunda bir ok atarsa Allah ona bir köle azat etmiş gibi ecir verir.'" Ok atmak sadece savaşmak anlamına gelebilir.


1 Dilsel, dilbilgisel. Türkçe karşılıkları kelimeyi tam olarak izah edemediği için kelimenin günlük Türkçede de kullanılan orijinali tercih edildi.

2 Namaz

3 Bakan

4 Aslen sekreter anlamına gelen bu kelime, ABD'de bakan mevkisini ifade için kullanılır.

5 Dışişleri Bakanı

6 Arapça'da "cihat" olan kelime Türkçe meallerde "uğraşmak, mücadele etmek" olarak çevrilmiştir.

7 Uydurma

8 "Dönmek" ifadesinden bir sefere çıkıldığı anlaşıldığı için Evlaki bu ifadeyi örnek gösteriyor.

9 Sünen-i İbn Mace, 2794

10 Allah yolunda

11 Allah uğruna


Bu değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı toplam 4112 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.
1 Yorum
Enver Evlaki Arşivi