Almanların yarısından fazlası İslam'ı tehdit olarak görüyor
Alman Bertelsmann Vakfı’nın yaptırdığı araştırma, her iki Alman‘dan birinin İslam’ı tehdit olarak gördüğünü, doğuda yüzde 30, batıda yüzde 16’lık kesimin Müslüman komşu istemediğini ortaya koydu.
Bertelsmann Vakfı'nın yaptırdığı bir araştırma, Almanya'da İslam ve Müslümanlara yönelik önyargıların kökleştiğini ortaya koydu. Perşembe günü açıklanan araştırma sonuçlarına göre Almanya'da her iki kişiden biri İslam'ı tehdit olarak görüyor. Bu algının birkaç yıldır "oldukça istikrarlı bir şekilde kökleştiğine” işaret eden araştırma, daha az Müslümanın yaşadığı doğu bölgelerinde önyargıların daha güçlü olduğuna dikkat çekiyor.
Araştırmaya göre İslam'ı tehdit olarak algılayanların oranı Almanya'nın doğusunda yüzde 57, batısında ise yüzde 50 civarında. Aynı şekilde doğu bölgelerinde yüzde 30 ve batıda yüzde 16'lık kesim Müslüman komşu istemiyor.
Araştırmada her iki kişiden birinin, küreselleşme ve göç sonucu dini çeşitliliğin de artmasını toplum için bir zenginlik olarak gördüğüne işaret ediliyor. Ancak bu olumlu yaklaşım daha ziyade Hristiyanlık, Budizm, Yahudilik ve Hinduluk için geçerli. İslam'ın toplumu zenginleştirdiğine inananların oranı ise üçte bire düşüyor. Almanya'da Müslümanların sayısı, 1,5 milyonu ülkenin en kalabalık eyaleti Kuzey Ren-Vestfalya'da olmak üzere, yaklaşık 5 milyon olarak tahmin ediliyor.
Bertelsmann Vakfı din uzmanı Yasemin El-Menouar, İslam'a karşı önyargıların İslam düşmanlığıyla eş tutulmaması gerektiğine dikkat çekerek, İslam'a karşı önyargı bildirenlerin çoğunun siyasi taleplerde bulunmadığına ya da genel antidemokratik tutumlara sahip olmadığına dikkat çekti. El-Menouar, ankete katılanların yüzde 13'ünün İslam düşmanı olarak sınıflandırılabileceğini belirterek bu grubun diğer azınlıkları da reddettiğine vurgu yaptı.
Dinden ziyade siyasi ideoloji olarak algılanıyor
İslam’ın bir dinden ziyade siyasi ideoloji olarak algılandığının ve bu nedenle dini hoşgörü kapsamı dışında değerlendirildiğinin açıkça görüldüğünü belirten El-Menouar, kamuoyunda da İslam'ın genellikle olumsuz bağlamda konu alındığına dikkat çekti. Raporu hazırlayan araştırmacılardan Gert Pickel İslami terör ve saldırılardan duyulan endişenin de İslam algısında rol oynadığını dile getirerek İslam'ın pek çok kişiye kültürel olarak da yabancı geldiğini belirtti.
Araştırma, İslam konusunda tehdit algısının doğuda batıya göre daha yoğun olmasına rağmen genel olarak toplumun tüm kesimlerini kapsadığını da ortaya koyuyor. Din sosyoloğu Gert Pickel, bu tür dışlayıcı, reddeden tutumların tehlikeli olabileceğine işaret ederek "Toplum içinde önemli bir kesimin, başka, daha küçük bir grubu tehdit olarak görmesi uzun vadede demokrasiye zarar verir” değerlendirmesinde bulundu. Pickel, Almanya'da göçmen ve İslam karşıtı tutumuyla tartışmalara yol açan Almanya için Alternatif (AfD) partisi gibi sağ popülistlerin de İslam'ın tehlikeli olduğu algısı üzerinden puan topladığını kaydetti.
Dini hoşgörünün birlikte yaşamanın önemli bir ön koşulu olduğuna dikkat çekilen raporda halkın yaklaşık yüzde 70'inin diğer dinlerde gerçeklik payı görmesi nedeniyle hoşgörülü olarak sınıflandırılabileceği, ayrıca dininden bağımsız olarak katılımcıların yüzde 89 gibi büyük bir çoğunluğunun demokrasiyi iyi bir yönetim biçimi olarak değerlendirdiği de not edildi.
Bertelsmann Vakfı İslam'a yönelik önyargılara karşı kreş ve okuldan başlayarak erken yaşlarda temas ve iletişimin önemine dikkat çekti. Raporda, diğer dinlerin mensuplarıyla düzenli temasta bulunan insanların İslam'a karşı da daha az önyargılı olduğu tespitine yer verildi.