Analiz | ABD ve İsrail Husilerin gemi baskınlarını engelleyebilir mi?

Analiz | ABD ve İsrail Husilerin gemi baskınlarını engelleyebilir mi?

"Her ay boğazlardan geçiş yapan yaklaşık 1.500 gemi arasında İsrail'le bağlantılı olabilecek ve dolayısıyla Husilerin yeni gemi kaçırma eylemlerine açık çok sayıda gemi olabilir."

Zoran Kusovac | Al Jazeera | Tercüme: Mepa News

Pazar günü Husi savaşçıları Kızıldeniz'de Yemen açıklarında bir kargo gemisini kaçırdı.

Türkiye'den Hindistan'a gitmekte olan 189 metre uzunluğundaki Galaxy Leader adlı araç taşıma gemisinin önü küçük sürat tekneleri tarafından kesildi ve üniformalı, silahlı personel gemiye çıktı.

Diğer kişiler bir helikopterden güverteye inerek mürettebata rotayı Yemen'in Hudeyde Limanı'na çevirmelerini emretti.

Ateş açılmamasına ve el konulan geminin tarafsız ülkeler arasında seyreden sivil bir gemi olmasına rağmen, olay yine de son İsrail-Filistin çatışmasında gerilimi artırma potansiyeline sahip.

En kötü senaryoya göre bu olay, ABD ve İran'ı savaşa doğrudan müdahil olmaya iten ilk hamle olabilir.

Husi sözcüsü Yahya Ser'i, grubun "Kızıldeniz'de ya da ulaşabilecekleri herhangi bir yerde herhangi bir İsrail gemisini hedef almaktan çekinmeyeceği" yönündeki daha önceki açıklamasına uygun olarak, gemiye "İsrail'e ait olduğu" için el konulduğunu doğruladı. İsrail gemiyle herhangi bir bağlantısı olduğunu inkâr etse de kamuya açık denizcilik veri tabanlarındaki bilgiler geminin İsrail'in en zengin adamlarından birine ait olduğunu gösteriyor.

Kızıldeniz'in çoğu 200 kilometreden daha geniş. Ancak güney ucu olan Babu'l Mendeb Boğazı, Yemen'in Mayyun Adasından Cibuti ve Eritre kıyılarına kadar 20 kilometreden daha az genişlikte bir geçiş noktası. Her yıl 17 binden fazla gemi buradan geçiyor. Bu da günde yaklaşık 50 gemi demek.

Bunların birçoğu yasal bir statüye sahip. Tıpkı Bahamalar bayrağı taşıyan, bir Japon şirketi tarafından işletilen ve Bulgar bir kaptanı ve hiçbiri İsrail'den olmayan en az beş başka ülkeden mürettebatı olan Galaxy Leader gibi. Denizciliğin karmaşık dünyasında, bir geminin mülkiyeti, geminin kayıtlı olduğu ülkeyi ve işletmeci şirketini gösteren bayrağından daha az önemli.

Bahamalar "kolaylık sağlayan bayrak" olarak bilinen bir bayrak sunuyor. Düşük vergiler ve daha az katı iş gücü politikalarına sahip olan bu ülke, operatörleri gemilerini buraya kaydettirmeye çekiyor. İşletmeci şirket, NYK Line olarak bilinen ve 818 gemi işleten Japon Nippon Yusen Kabushiki Kaisha.

Her ay boğazlardan geçiş yapan yaklaşık 1.500 gemi arasında İsrail'le bağlantılı olabilecek ve dolayısıyla Husilerin yeni gemi kaçırma eylemlerine açık çok sayıda gemi olabilir.

Ne olursa olsun deniz taşımacılığı devam etmeli. Peki tüm "İsrail bağlantılı" gemiler Husilerin insafına mı terk edilecek?

Üç seçenek

Muhtemelen hayır, ancak daha fazla gemi kaçırılmasını önlemek için seçenekler üç taneyle sınırlı: Ticari trafiğe eşlik edecek silahlı gemiler göndermek, Husilerin denizdeki saldırı kapasitesini yok etmek ya da ciddi şekilde sınırlandırmak yahut onları saldırmaktan kaçınmaya ikna etmek.

İlk seçenek için Kızıldeniz'de silahlı deniz devriyelerini kimin sağlayabileceği sorusu gündeme geliyor.

Kızıldeniz'e kıyısı olan Suudi Arabistan ve Mısır güçlü ve sofistike donanmalara sahip. Ancak Suudi Arabistan Husilerle huzursuz bir ateşkes içinde ve bunu bozmak istemiyorlar. Mısır da tarafsız kalmaya çalışıyor ve Husilerle gerginliğe sürüklenmek istemiyor. İsrail ise bu görev için herhangi bir gemi ayıramaz.

Husi tehdidiyle başa çıkabilecek tek güç ABD donanması olabilir.

ABD, 7 Ekim'den bu yana Ortadoğu'ya iki uçak gemisi saldırı grubu (CSG) merkezli çok sayıda güç konuşlandırdı. CSG 12 olarak adlandırılan Akdeniz'deki gruba en yeni ve en modern nükleer enerjili uçak gemisi USS Gerald R Ford liderlik ediyor. Şu anda Umman Körfezi'nde bulunan CSG 2'ye ise USS Dwight D Eisenhower öncülük ediyor. Her uçak gemisine bir güdümlü füze kruvazörü, iki ya da üç destroyer ve tankerler, depo gemileri ve mobil onarım üsleri gibi yardımcılardan oluşan bir filo eşlik ediyor.

İki CSG'den her birinin açıkça tanımlanmış bir görevi var: CSG 12 İsrail, Filistin, Lübnan, Suriye ve Irak'ı kapsayan daha geniş bir alanı izlemek ve çatışmayı tırmandırabilecek her türlü tehdide karşı harekete geçmekle görevli. CSG 2 ise İran'ı izlemek ve durumun tırmanması halinde İran'a karşı harekete geçmekle görevli.

Eisenhower CSG, ABD'nin henüz düşmanca bir niyeti olmadığına dair İran'a doğrudan bir mesaj olarak Hürmüz Boğazı'nın dışında tutuluyor. İran'ın lideri Ayetullah Ali Hamaney, ülkesinin Hamas ve Filistin halkını desteklemeye devam edeceğini ancak kendisinin savaşa girmek istemediğini açıkça belirtmişti.

Bu nedenle CSG 2, Umman Körfezi'nde kalarak, ihtiyaç duyulması halinde uçaklarının İran içindeki hedeflere ulaşabileceği ya da ABD'nin tehdidini tırmandırmak istemesi halinde Körfez'e hareket edebileceği, savaştan daha az farklı bir niyet sergiliyor.

CSG'lerin dışında ABD donanmasının Husilerin füze atışlarını izleyen münferit gemileri de var. USS Carney 19 Ekim'de İsrail'i hedef alan birkaç Husi füzesini ve insansız hava aracını düşürmüştü.

Tüm bu varlıkların belirli görevleri olduğu için Amerikan seçenekleri sınırlı. Ticari gemilere eşlik etmek için kullanılabilecek tek gemi, şu anda Süveyş'in hemen güneyinde bulunan amfibi uçak gemisi USS Bataan'ın etrafında gruplanmış olanlardır. Bu gemiyi güneye taşımak ABD'nin Gazze çevresindeki herhangi bir gerilime karşılık verme potansiyelini zayıflatacaktır.

Bu da bizi ikinci seçeneğe getiriyor. Husiler kendilerinden daha güçlü düşmanlara karşı koymaya hazır olmalarıyla biliniyor. ABD'nin onları doğrudan hedef alması çatışmanın tırmanması riski doğurabilir. Washington İsrail'den uzun menzilli füzelerle Husi limanlarını hedef almasını isteyebilir ama bu bile riskli.

Böylece üçüncü seçeneğe, gerilimi azaltma seçeneğine geliyoruz.

Görünüşe göre krizin anahtarı yine İran. Eğer Galaxy Leader'ın ele geçirilmesi Tahran tarafından kışkırtılmamış bağımsız bir Husi eylemiyse, ABD İran'ı vekilini dizginlemeye ve denizde yeni gemi kaçırma olaylarını önlemeye itmek için sessiz bir diplomasi yürütebilir.

Bu en gerçekçi çıkış yolu olabilir ama ancak ilgili tüm taraflar itidal gösterirse.

Riskler yüksek. Yeni bir gemi kaçırma olayı kartopu etkisi yaratarak zaten yıkıcı olan bir çatışmaya diğer ülkeleri de daha aktif bir şekilde çekebilir ve geri dönüşü olmayan bir noktaya itebilir.


Al Jazeera'de yayınlanan bu analiz Mepa News okurları için tercüme edilmiştir. Analizde yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.

tg.gif

HABERE YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.
2 Yorum