Analiz | Eş Şebab'ın Etiyopya içlerinde günler süren operasyonu
"Etiyopya yönetimi Şebab’ın kendi topraklarını işgal ettiği bu nadir türde operasyonu doğrulamakla birlikte örgütün operasyonunu kendi propagandasını yaptığı bir fırsat olarak kullandı."
El Kaide’nin Doğu Afrika kolu olan Şebab geçtiğimiz hafta doğu Etiyopya'daki Somali Bölgesi’ne (Etiyopya’ya bağlı bir eyalet) eşine az rastlanır nitelikte bir askerî harekât düzenledi.
Bölgeden gelen haberlere göre Etiyopya topraklarındaki operasyon en az üç gün devam ederken Etiyopya hükümeti de sınırları içinde cihat yanlıları ile çatıştıklarını doğruladı.
Etiyopya’nın Somali Bölgesi veya diğer adıyla Ogadin’deki yetkililerin verdiği bilgilere göre Şebab militanları Somali’nin Bakol bölgesine komşu olan Afdheer üzerinden 21 Temmuz’da Etiyopya’ya girdi. Etiyopya sınırları içindeki Hulhul isimli bir şehrin kontrolünü ele geçiren cihat yanlıları yetkililerin verdiği bilgilere göre üç gün süren çatışmalar sonrasında bölgeden çıkarıldı.
Etiyopya yönetimi doğruladı
Etiyopya yönetimi Şebab’ın kendi topraklarını işgal ettiği bu nadir türde operasyonu doğrulamakla birlikte örgütün operasyonunu kendi propagandasını yaptığı bir fırsat olarak kullandı. Ogadin’deki devlet yetkilileri yaptığı açıklamada kendilerine bağlı kuvvetler tarafından icra edilen karşı saldırıda en az 100 Şebab mensubunun öldürüldüğünü iddia etse de bu bilgi bağımsız kuruluşlar tarafından onaylanmadı.
Ogadin’deki devlet yetkilileri ilaveten Şebab’ın gerçekleştirdiği harekatın amacının Oromia’ya ulaşarak Oromo Kurtuluş Ordusu ile iş birliği yapmak olduğunu da iddia etti. Oromo milliyetçisi bu grup bir süredir Etiyopya devletine karşı son derece ölümcül bir isyan hareketi yürütmektedir.
Etiyopyalı yetkililer geçmişte birçok kez Şebab ve ülke içinde faaliyet gösteren çeşitli milis grupları aynı kefeye koymakta ve hatta bazı vakalarda bu örgütler ile Şebab arasında bağlantılar olduğunu da iddia etmektedir.
Şebab’ın Etiyopya içlerine düzenlediği operasyondan önce Somali sınırları içindeki iki yerleşim bölgesindeki büyük çoğunluğu Somali asıllı Etiyopya vatandaşı paramiliter kuvvetleri ve Etiyopya ordusuna bağlı askerler de (Liyu Polisi) 20 Temmuz tarihinde Şebab mensuplarının baskınına uğradı.
Liyu Polisinin genel görev bölgesi Ogadin olmasına rağmen bu birliğe bağlı kuvvetler geçmişte Somali sınırları içine de birçok kez sevk edildi. Etiyopya ordusunun Somali’deki kuvvetlerinin bileşenlerinden birisi olan Liyu Polisi, Etiyopya’nın Somali’deki Afrika Birliği Geçiş Misyonu (ATMIS) bünyesinde ülkede konuşlu olan askerlerinden bağımsız olarak hareket edebilmekteydi.
"En az 87 polis öldü"
Şebab kaynaklarından gelen bilgilere göre Somali-Etiyopya sınırındaki Bakool bölgesine bağlı Aato ve Yeet yerleşim merkezlerine yönelik saldırılarda en az 87 Liyu Polisi mensubu öldürüldü ancak grup tarafından servis edilen fotoğraflarda sadece 16 cesedin görülmesi bu sayının abartı olabileceğini ihtimalini doğurmaktadır.
Söz konusu fotoğraflardan anlaşılmaktadır ki Şebab her iki kasabadaki Etiyopya’ya ait askeri üsleri ele geçirerek ateşe vermeyi başardı. Görüntülerde en az iki Liyu Polisi mensubunun cihat yanlıları tarafından canlı ele geçirildiği de yer aldı.
Şebab kaynaklarından servis edilen bu görüntülere rağmen örgüt henüz bu operasyonu ile alakalı resmi bir yorum yapmadı.
Etiyopya içlerine yönelik Eş Şebab operasyonu
Şebab hareketi Somali sınırları içinde konuşlu Etiyopyalı askerleri sık sık hedef alarak Etiyopya hükümetinin propaganda girişimlerini sürekli boşa çıkartmaktadır fakat Etiyopya içlerine yönelik Şebab saldırıları son derece nadir vakalardır. 90’lı yılların başında ve ortalarında Şebab örgütünün seleflerinden olan ve El Kaide tarafından eğitilerek desteklenen El-İttihad el-İslamiye (AIAI) grubu Etiyopya topraklarında çok sayıda operasyon icra etmiş bunun üzerine Etiyopya devleti Somali’de konuşlu cihat yanlılarına 1996 yılında ilk defa müdahale etme kararı almıştı.
Etiyopya’nın 2006 yılında tekrar Somali sınırları içinde cihat yanlılarına müdahale etme kararı alarak Şebab’ı doğuran ‘İslami Mahkemeler Birliği’ isimli yapıyı hedef almasının ardından Etiyopya sınırları içindeki saldırıların sayısı büyük düşüş gösterdi.
Şebab’ın 2007 yılından bu yana Etiyopya’da icra ettiği operasyonların sayısı bir elin parmaklarını geçmedi.
Etiyopyalı yetkililer sık sık kendi sınırları içinde Şebab militanlarını tutukladığı haberlerini servis etmektedir. Hükümet tarafından bu yılın nisan ayında yapılan açıklamada da Oromia’nın doğusu ile Somali Bölgesi’nde düzinelerce militan tutuklarını iddia etmişlerdi.
Yine Etiyopyalı yetkililer tarafından yapılan açıklamalara göre Şebab son on yılda birçok defa Etiyopya sınırları içinde terörist saldırı planları düzenledi ancak bu planların çoğu güvenlik kuvvetleri tarafından engellendi.
Şebab’ın Etiyopya’da icra ettiği bu son operasyon her ne kadar nadir de olsa örgütün Somali’deki milis faaliyet kabiliyetleri çerçevesinde değerlendirilmelidir. Şebab bugün hala El Kaide bünyesindeki en etkin ve zengin kollardan birisi olmaya devam etmektedir. Somali’nin orta ve güney bölgelerinin çoğunu kontrol altında tutan, ülkenin başkenti Mogadişu’ya her an saldırabilecek gücü bulunan, bunlara ilaveten Kenya sınırları içinde kontrol ettiği toprakları kullanarak bu ülkeye ait ağır şekilde korunan üslere saldırma kabiliyetine sahip bir örgüt olan Şebab, Somali hükümetinin kontrolü altındaki askeri bölgeleri de sık sık hedef alabilmektedir.
Etiyopyalı yetkililerin saldırı ile alakalı propaganda hamleleri
Etiyopya’ya bağlı Somali Bölgesi yetkililerinin yaptığı açıklamada Şebab militanlarının Oromo milliyetçisi bir başka örgüte yardım etmeye çalıştığını iddia etmesi doğru olmamakla beraber bu iddia Etiyopya hükümetinin kendi sınırları içinde aynı dönemlerde cereyan eden farklı çatışmaları yerli yersiz birbirine bağlama çabaları ile tutarlıdır.
Etiyopya devleti uzun yıllardır hem cihat yanlısı hem de etnik-milliyetçi hareketleri birer terörist örgüt olarak tanımlamaktadır ve bu örgütler arasında bazen iş birliği yapıldığı vakaların yaşandığı da görülmüştür ancak bu vakalar Addis Ababa yönetiminin yansıtmaya çalıştığı şekilde cereyan etmemiştir.
Geçtiğimiz yıl çıkan iç savaşta Tigray yönetimine bağlı kuvvetler, Etiyopya ve Eritre orduları ile bunlara destek veren paramiliter grupların saldırısını bertaraf etmiş daha sonra muzaffer Tigray Halk Kurtuluş Cephesi (TPLF) karşı saldırıya geçerek ülkenin başkentine doğru ilerlemişti. TPLF başkente doğru hareket ederken daha önce adını zikrettiğimiz Oromo Kurtuluş Ordusu (OLA) dahil birçok örgüt ile ittifak ederek Abiy Ahmed karşıtı bir koalisyon kurmuştu.
Tigray kuvvetlerinin harekâtı bir süre sonra Etiyopya ordusu ve hükümetinin çabaları ile durduruldu ancak iki taraf arasında çatışmaların sona erdirilmesi için müzakereler hala devam etmektedir. Bir yandan TPLF ile yürütülen görüşmeler devam etmesine rağmen Etiyopyalı lider Abiy TPLF ile ittifak eden OLA ile masaya oturma hususunda pek de istekli görünmemektedir. Abiy kısa bir süre önce yaptığı açıklamada, Oromia bölgesinde daha fazla özerklik ve hatta bağımsızlık amacıyla hala devam etmekte olan OLA hareketinin “askeri çözüm” ile halledileceğini ifade etti.
Abiy hükümeti 2018’de aldığı bir kararla OLA’nın selefi olan Oromo Kurtuluş Cephesi (OLF) örgütünü terör listesinden çıkartarak grubun 90’lı yıllardan sonra ilk defa Etiyopya’ya dönüşünün önünü açmış ancak bu karardan sadece birkaç ay sonra OLF’nin siyasi liderliğini reddeden OLA silahlı mücadeleye geri dönmüştü. Bunun üzerine 2020 yılında TPLF ile birlikte OLA da tekrar terör listesine alındı.
Abiy’in yaptığı açıklamalarda OLA ile cihat yanlısı militanlar arasında bir paralellik çizmesi, kendisinin TPLF liderliğindeki hükümet döneminde sıkça kullanılan söylem kalıplarına başvurduğunu göstermektedir.
1991-2018 arasında Etiyopya’da hüküm süren TPLF liderliğindeki yönetim OLF’yi sürekli teröristler olarak tanımlamış ve bu örgütü Eş-Şebab ve El Kaide gibi yapılarla aynı yasak listesine koymuştu.
Etiyopya devleti 90’lı yıllarda Şebab’ın selefi AIAI örgütünü Oromia’da faaliyet göstermekle suçlamaktaydı. Etnik Somalili kimliği ile öne çıkan ve Etiyopya sınırları içindeki Somali Bölgesi’nde faaliyet gösteren Ogaden Milli Kurtuluş Cephesi (ONLF) ile AIAI arasında bu dönemde belirli bir iş birliği bağı olduğu büyük ihtimalle doğru olmakla birlikte Etiyopya devletinin AIAI ile OLA arasında bu dönemde herhangi bir şekilde iletişim olduğuna dair iddialarını destekleyen herhangi bir delil bulunmamaktadır.
Oromia’da faaliyet gösteren tarihi ‘Oromia Kurtuluşunun İslami Cephesi’ (IFLO) örgütü İslami bir kimliğe sahipti ve 90’lı yıllarda AIAI ile yakın temas halindeydi ancak bu grubun OLA ile bir alakası olmayıp şu anda zaten artık faal değildir. AIAI’ın 90’lı yıllarda Oromia’da faaliyet göstermesi Etiyopya devletinin iddia ettiği gibi OLF değil büyük ihtimalle IFLO üzerinden mümkündü.
Geçmişteki OLF veya bugünkü OLA ile cihat yanlısı gruplar arasında bir bağ olduğuna dair çok fazla kanıt olmamasına rağmen başta Bale Bölgesi olmak üzere Somali Bölgesine komşu Oromia’nın bazı kısımlarında Selefi hareketler uzun yıllardır var olmuştur.
Oromo aşiretleri arasında İslamın 19. yüzyılda hızla yayılmasının sebeplerinden birisi de bu bölgelere doğru genişleyen emperyal Etiyopya devletinin kimliğinin merkezindeki Ortodoks Hristiyanlığına yönelik bu bölgede hem milli hem de dini bir direniş potansiyeli olmasıydı.
Tarih boyunca etnik köken ve milliyete dayalı hatlar üzerinden organize olan modern Selefi milis hareketleri bugün de Etiyopya’nın karmaşık militan haritasındaki marjinal kuvvetlerden birisi olmayı sürdürmektedir.
Bu nedenle, Abiy’in 2018 yılında Addis Ababa’da 2018 yılında gücü ele geçirmesinin ardından buradaki TPLF dönemi yönetiminin yerine gelen Somali Bölgesi yetkililerinin bu tür söylemleri yeniden benimsemeye başlaması, Etiyopya’nın geçmişte OLA’nın yabancı cihat yanlıları tarafından desteklendiği iddiasına yeniden dönüldüğünü göstermektedir. Ancak geçmişte OLA ile AIAI arasında bir bağ olmadığına dair nasıl kanıt yoksa bugün de OLA ile Şebab arasında herhangi bir ilişki olduğuna dair bir delil bulunmamaktadır.
Dolayısıyla Somali Bölgesi yetkililerinin Şebab’ın birkaç gün önce Etiyopya topraklarına gerçekleştirdiği operasyonun niyeti ile alakalı yaptığı açıklamalar büyük şüphe uyandırmaktadır. Bununla birlikte, on yıldan uzun bir süredir ilk kez bu ölçekte bir bölgesel güvenlik değişiminin yaşandığı dönemde Şebab'ın bu fırsatı iyi değerlendirerek sınır ötesi bir saldırı gerçekleştirmesi örgütün şevkinin ve fırsatlardan yararlanma kabiliyetinin son derece yüksek olduğunun açık ispatıdır.
Etiyopya ordusunun TPLF’ye karşı başlattığı savaşta ağır kayıplar vermesi nedeniyle Abiy yönetimi başta Somali sınırları içindeki birlikler olmak üzere Etiyopya’nın uzun yıllardır asker bulundurduğu noktalardan güçlerini çekerek başkente yakın bölgelere sevk etti. Bu savaşın geçtiğimiz yılın aralık ayından itibaren geniş oranda yavaşlaması orduya başkente görece daha yakın isyan hareketlerine odaklanma fırsatı doğurdu.
Konu ile alakalı olarak zikredilmesi gereken bir diğer nokta da Şebab’ın gerçekleştirdiği saldırıda yaşanan çatışmalarda federal Etiyopya Milli Savunma Gücü (ENDF) bünyesindeki askerler değil Somali Bölgesi yönetimine bağlı paramiliter unsurların yer aldığıdır.
Tigray’daki savaşın sonlarına yaklaşıldığı ve ENDF’in bir yandan gücünü tekrar toplamaya çalışırken bir yandan da Addis Ababa’ya yönelik daha acil güvenlik tehditleri ile baş etmek zorunda olduğu bugünlerde ATMIS bünyesinde Somali’de görev yapan Etiyopya askerlerinin kısa süre sonra çekilecek olması ve Etiyopya’nın doğu bölgelerindeki hareketlilik benzeri diğer bölgesel güvenlik zafiyetlerinin baş göstermesi nedeniyle bir fırsat yakalayan Şebab’ın bunu nasıl değerlendireceğini zaman gösterecektir.
Şebab hareketinin Etiyopya’ya yönelik oluşturduğu asıl tehdit OLA ile arasındaki ilişki iddiaları değil tam olarak budur. Bu iki örgütü birbiri ile ilişkilendirme çabaları sadece Oromia’daki çatışmaların şiddetinin artmasına ve Şebab’ın Etiyopya sınırları içinde teşkil ettiği tehlikenin gerçek doğasının yanlış anlaşılmasına neden olmaktadır.
Son operasyonundan da anlaşılabileceği üzere Şebab’ın Etiyopya sınırları içinde saldırılar düzenlemek için milliyetçi kimliğe sahip ve cihat yanlısı olmayan bir diğer milis hareket ile ittifak etmeye ihtiyacı yoktur.
Etiyopya topraklarına yönelik bu son saldırı, uzmanlar ve siyasilere Şebab’ın sadece Somali veya Kenya’yı değil tüm Afrika Boynuzu bölgesinin güvenliğini tehdit ettiğini hatırlatmalıdır. Somali sınırları içinde konuşlu ATMIS ve diğer bölgesel kuvvetlerin çekilmesi bu tehdidi boyutunu bir kat daha arttıracaktır.