Analiz | Rusya ekonomi savaşında mağlup mu oluyor?
Analiz | Rusya ekonomi savaşında mağlup mu oluyor?
Jeffrey Sonnenfeld, Steven Tian | Foreign Policy
Rus Başkan Vladimir Putin, geçtiğimiz yılın şubat ayında emrini verdiği Ukrayna işgalinin ilk günlerinden bugüne küresel ekonomiyi kendi hevesine göre rehin tutup enerji alanındaki sözde mutlak hakimiyeti olduğu izlenimini vermekteydi. Geçtiğimiz yaz aylarından itibaren de Avrupa’ya yönelik doğal gaz tedarikini kısıtlayarak Avrupalıların ısınmaktan aciz titreyerek bir kış geçirdikten sonra liderlerine sırt çevirmesini ve Ukrayna’ya verilen desteğin siyasi olarak sürdürülemez bir hale gelmesini ummaktaydı.
Bakıldığında ortadaki tehdit gerçekten de ciddiydi zira 2021 yılında Rusya’nın doğal gaz ihracatının yaklaşık %83’ü Avrupa’ya akmıştı. Rusya’nın günlük 7 milyon varil petrol ve yıllık 200 milyar metreküp doğal gaz ihracatından elde ettiği gelirler devletin toplam gelirlerinin neredeyse yarısına tekabül etmekteydi. Rus ihracat mallarının küresel tedarik zincirleri içinde oynadığı rolün son derece hayati olması da bir başka endişe kaynağıydı zira Avrupalı devletler toplam doğal gaz ithalatının %46’sını sağlayan Rusya’ya bir nevi bağımlı iken benzer şekilde metal ve gübre kalemlerinde de vaziyet bu minvaldeydi.
Ukrayna işgalinin ilk yıl dönümüne yaklaştığımız şu günlerde Rusya’nın küresel pazarlarda eskiden sahip olduğu mali kuvvetten feragat ettiği artık aşikâr oldu.
Avrupa’da son yılların en sıcak kışının yaşanması Putin’in en masaya sürdüğü en büyük kozun boşa çıkmasını sağlarken geçtiğimiz ekim ayında yayımladığımız çalışmalarda doğru şekilde tahmin ettiğimiz üzere Putin’in doğal gaz kumarının en büyük kurbanı Rusya oldu. Dünyanın (en önemlisi de Avrupa’nın) artık Rus gazına ihtiyacı olmadığı için Putin’in elindeki bu koz artık ehemmiyetini külliyen yitirdi.
Putin’in beklediği üzere donarak ölmek gibi bir sıkıntısı olmayan Avrupa, hızlı bir şekilde küresel sıvı doğal gaz pazarına yönelerek alternatif bir tedarik kolu oluşturdu. Bu eğilim çerçevesinde ABD’den Avrupa’ya gönderilen sıvı doğal gazın miktarı savaş sonrası iki buçuk kat artış gösterdi. Yenilenebilir enerji kaynakları, nükleer enerji ve kömüre yönelen piyasa sayesinde Avrupa’nın toplam gaz ihracatındaki Rus payı %9’a geriledi ve gelinen noktada Avrupalı devletler geçmişte satın aldığı Rus gazından çok daha fazla sıvı doğal gaz ithal eder hale geldi.
Buna ilaveten, sıcak geçen yaz ayları nedeniyle Avrupalı devletlerin stokladığı doğal gaz miktarında hatırı sayılır bir düşüş yaşanmaması gerektiğinde gelecek yılki kışı da atlatabileceği anlamına gelmektedir. Mesela Almanya’daki gaz stokları geçtiğimiz yılın ocak ayında %54 civarında iken bu yılın aynı döneminde bu oran %91 olarak kayıtlara geçti. Bu Avrupa’nın 2023 yılında 2022’ye nazaran çok daha az doğal gaz ithalatı yapacağı anlamına gelmektedir.
Avrupa'nın enerji hamleleri
Bu vaziyetin beraberinde getirdiği sonuçlar gerçekten müthiştir. En kötü ihtimalle 2024’e kadar kendisine yetecek miktarda enerji kaynağını garanti altına alan Avrupa, daha az maliyetli gerek yenilenebilir gerek de “köprü (kömür vs.)” alternatif enerji kaynaklarının tam teşekküllü halde faaliyete geçirilmesi için de yeterli zamanı kazanmış oldu. Bu faaliyetler çerçevesinde Rusya’nın yıllık 200 milyar metreküp doğal gaz ihracatının tamamını tek seferde idame edebilecek büyüklükte olan ek 200 milyar metreküp kapasiteli sıvı doğal gaz ithalatı altyapısının inşası çalışmaları da başladı.
Bu sayede eski dönemlerde “Rus kaynaklı vana kısma” kaprisleri yüzünden küresel çapta yüksek seyreden enerji fiyatları günleri de artık tarih olacaktır. İlerleyen dönemlerde Avrupa’nın sıvı doğal gaz ithalatında düşüş yaşanacak olmasına ilaveten Çin de küresel pazardan çektiği sıvı doğal gaz yerine yerli kaynaklara yöneldiği ve genel manada dünyadaki doğal gaz tedariki arttığı için tüm uzmanların küresel doğal gaz fiyatlarının uzun yıllar boyunca Ukrayna savaşı önceki seviyeden de düşük olacağı tahmininde bulunması pek de şaşırtıcı bir durum değildir.
Putin’in artık çıkarıp masaya koyabileceği bir kozu kalmamasına ilaveten savaştan önce bir numaralı müşterisi olan Avrupa’nın yerine birisini koyması da imkansızdır. Rus başkan ekonominin en temel kurallarından birisi olan tüketicilerin güven vermeyen tedarikçi yerine yenisini bulmasının tedarikçinin yeni pazarlar bulmasından çok daha kolay olduğu gerçeğini ilk elden tecrübe etmektedir. Avrupa’ya ihraç ettiği gazı kaybeden Rusya’nın Çin’e gönderdiği gaz oranındaki artış bu kaybın yalnızca %10’u kadar olduğu için devletin kasasına giren miktar ancak masrafları karşılamaya yetecek seviyede adeta bir cep harçlığı haline geldi. Putin’in Avrupa pazarının yerine yeni bir formül bulması imkansızdır zira bu husustaki en büyük alternatif olan Çin’in halihazırda ithal ettiğinden fazla doğal gaz satın alabilmesi için gerekli boru hatlarının inşası en az on yıl gerektiren bir iş olup Pekin yönetimi zaten enerji konusunda yerel kaynakları tercih etme eğilimindedir. Buna ilaveten Rusya devletinin sıvı doğal gaz teknolojisinin dünyanın gerisinde olması Putin’in kısa vadede bu kulvardan dişe değecek büyüklükte bir atak yapmasını imkansızlaştırmaktadır.
Putin’in elindeki petrol kozu da benzer şekilde ehemmiyetini hızla yitirmeye devam etmektedir. Putin’in Rus petrolünü küresel pazarlardan çekmesinden korkan piyasanın refleksi yüzünden iki hafta gibi kısa bir süre içinde fiyatların %40 arttığı günler artık geride kaldı. Hatta Putin’in Rusya petrolüne yönelik tavan uygulamasını kabul eden devletlere 1 Şubat tarihinden itibaren petrol ihracatını yasaklama kararı aldığını duyurmasının ardından küresel fiyatlarda düşüş yaşandı.
Peki neden böyle oldu? Çünkü dünyanın artık Putin’in petrolüne ihtiyacı olmadığı aşikâr oldu. Üretimin arttığı (bu artış Rus ham petrol üretimindeki olası düşüşü kompanse yetip de artacak seviyededir) bu günlerde petrol pazarı gelinen noktada satıcıya değil alıcıya yarar hale geldi. Rusya Başbakan Yardımcısı Alexander Novak’ın devlet medyasına verdiği demeçte tehdit ettiği gibi Ruslar 2023 yılında ham petrol üretimini günlük 700,000 varile kadar indirse dahi bunun fazla bir etkisi olmayacaktır. Bugünkü petrol fiyatları savaş öncesi dönemden de aşağıda olup buna ilaveten ABD, Venezuela, Kanada ve Brezilya gibi petrol üreten devletlerin faaliyetleri neticesinde günlük 4 milyon varil fazlası dahi hasıl oldu. Bu devletlerin 2023 yılında üretimi daha da arttıracak olduğu göz önüne alındığında Rusya kaynaklı tedarik azalışının sadece birkaç hafta içinde hiçbir sıkıntı çekilmeden telafi edilebileceği açıktır. Putin bu sefer geçtiğimiz ekim ayında yaptığı gibi Suudi Arabistan’ı zorlayarak OPEC+ devletlerinin üretim kotalarını düşürmesini de sağlayamayacaktır zira ABD, OPEC+ devletlerinin üretim kapasitesinin çok altında ham petrol çıkarması nedeniyle hasıl olan uluslararası tepkinin üzerine giderek Suudi Arabistan için hayati öneme sahip silah ve teknolojileri göndermeyeceğini açıkladı.
G-7 devletleri tarafından yürürlüğe alınan tavan fiyat uygulaması Putin için bir kaybet-kaybet vaziyeti doğurduğu için Rusya ne adım atarsa atsın enerji başlığındaki kuvvetini yitirmeye mahkumdur. Çin ve Hindistan her ne kadar tavan fiyat uygulamasına iştirak etmese de bu durumdan istifade ederek neredeyse %50’ye varan oranlarda indirimler elde etti. Bu yüzden geçen yıla oranla Hindistan’a yaptığı ihracat 33 kat artmasına rağmen Rus devleti 44 dolarlık üretim maliyetinin yanısıra en az bir o kadar da nakliye maliyetini yüklenmek zorunda olduğu için pek bir kar elde edememektedir. Putin bu durumu düzeltmek için petrol üretimini azaltma opsiyonunu da kullanamaz zira bunu yapması halinde devletin halihazırda nakit ihtiyacının yükseldiği bir ortamda elindeki petrol pazarı payını da hızla kaybeder ve vaziyet kendisi için çok daha kötü hale gelir.
Putin’in elindeki diğer ticari kozlar dahi artık tükendi. Kendisinin gıda ticaretini bir silah olarak kullanma kumarı en büyük Putin destekçilerinin bu hususta karşısına dikilmesiyle resmen elinde patladı. Rusya’nın uzun yıllardır domine ettiği nikel, paladyum ve titanyum benzeri metal pazarlarının alıcıları kendilerine şantaj yapılması ihtimali ve artan fiyatlar nedeniyle hızla yerel üretime doğru kayarak yıllardır el sürülmeyen gerek kamu gerek özel sektör kontrolündeki kritik öneme sahip maden tedarik zinciri ve maden çıkarma projelerini tekrar faaliyete geçirdi. Söz konusu bu projelerin çoğu potansiyelinin çok altında üretim yapılan maden rezervlerinin bulunduğu Amerika ve Afrika kıtalarındadır. Hatta yapılan değerlendirmelere göre kobalt ve nikel gibi ciddi öneme sahip metal pazarlarına yeni tedarik kanalları açılması amacıyla sadece iki yıl içinde açılması muhtemel yeni madenlerin üretim kapasitesi, küresel tedarik zincirleri içindeki Rus menşeili metallerin tamamını telafi edebilecek seviyededir.
Putin’in Ukrayna halkını, Batı'nın kolektif birliği ve irade gücünü küçümsemesi gibi yaptığı hatalar listesine gelinen noktada ekonomi alanında giriştiği kumarları da ekleyebiliriz.
Putin’in ekonomi ve enerji başlıklarını birer silah olarak kullanma girişiminde başarısız olmasının haliyle bazı sonuçları oldu. Yaşanan süreçte birçok insanın hayatı olumsuz yönde etkilendi, tedarik zincirleri değişti, ticaret akışları yeni güzergahlara yöneldi. En önemlisi de enerji kaynakları fiyatları bugün her ne kadar düşük seyretse de küresel ekonominin yapısı gereği bu fiyatların tüketiciye yansıması biraz zaman alacaktır.
Fakat her ne olursa olsun önemli olan tünelin sonundaki ışığın görülmesidir. Putin bir daha asla küresel ekonomiyi bu seviyede rahatsız edip kaos çıkaramayacaktır zira Rus devletinin en güçlü kozu olan enerji ve diğer ticari mal tedariki gelinen noktada telafisi mümkün olmayan kalıcı bir şekilde zarar gördü. Savaş meydanı her ne kadar hala sıcak olsa da en azından ekonomik cephede zafere çok yaklaşıldı.
Jeffrey Sonnenfeld ve Steven Tian tarafından kaleme alınan ve Foreign Policy'de yayınlanan bu analiz Mepa News okurları için tercüme edilmiştir. Analizde yer alan ifadeler yazarların kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.