Analiz | Rusya ve Wagner'in Afrika'daki faaliyetlerinin geleceği
Analiz | Rusya ve Wagner'in Afrika'daki faaliyetlerinin geleceği
Rusya, paralı asker şirketi Wagner üzerinden Afrika'daki varlığını her geçen gün daha da artırıyor.
Afrika kıtasındaki birçok ülkede kendisine bir etkinlik alanı inşa eden Wagner'in bölgedeki geleceği uzun süredir tartışma konusu.
Ryan O’Farrell ve Caleb Weiss, Georgetown Journal of International Affairs için kaleme aldıkları analizde, Rusya ve Wagner'in Afrika'daki faaliyetlerini değerlendirdi.
Mepa News okurları için Türkçeleştirilen değerlendirmedeki ifadeler yazarların kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Washington ve diğer Batılı başkentlerin, Kremlin’in emrindeki Wagner Group’un Afrika’da genişleyen ayak izi hususuna daha fazla ilgi göstermeye başladığı şu günlerde politika üretici kesimin söz konusu paralı askerlik şirketinin motivasyon kaynakları ile kapasitesini ve bu şirketin sahip olduğu ticari ilişkilerin beraberinde getirdiği tehlikeleri iyi anlaması elzemdir. Afrika sahasında Batı kaynaklı güvenlik yardımına bir alternatif oluşturmasına rağmen askerî açıdan bakıldığında Wagner’in kararlılığı görece hafif kalmakta olup sahadaki uygulamaları savaştığını iddia ettiği cihat yanlısı grupların daha da agresifleşmesine neden olmaktadır. Bunlara ilaveten, her geçen gün genişlemekte olan cihat yanlısı şiddeti sonlandırmak için gerekli kaynakları bölgedeki unsurlarına teslim etme hususundaki kaçamak tavrı da şüphe uyandırıcıdır. Bu vaziyet Afrika’daki terör karşıtı politika açısından son derece vahim şu muammayı gündeme getirmektedir; Wagner işi beceremeyince ne olacak?
Rus devleti destekli Wagner’e bağlı paralı askerlerin bölgedeki varlığının artmasıyla birlikte Kremlin’in Afrika’daki jeopolitik gücünün yükselmesi hem Washington hem de diğer ilgili başkentlerde endişelere mahal vermektedir. Hem El-Kaide hem de IŞİD’in Afrika kollarının gerçekleştirdiği şiddet eylemleri özellikle Fransızların Barkhane Operasyonu isimli kapsamlı anti-terör faaliyetlerine geçtiğimiz yılın kasım ayında son vermesinin ardından daha önce görülmemiş seviyelere tırmandı. Yüksek kapasiteli ve büyümeye devam cihat yanlısı gruplarla dolu bir Afrika güvenlik haritası üzerindeki Wagner varlığının her geçen gün artması karşısında uluslararası toplum bölgedeki terör karşıtı faaliyetler hususunda ne gibi potansiyel değişimler yaşanacağını nasıl değerlendirmelidir?
Cihat yanlısı gruplara yönelik Wagner operasyonlarının genişlemesi, Rus şirketin artık sayısı unutulan insan hakları ihlalleri göze alındığında pek de sevinilecek bir durum değildir. Wagner’in bölgedeki terör karşıtı faaliyetlerine tam anlamıyla kendini adama noktasında çekingen davranması ve Rusya’nın Avrupa kıtasındaki güvenliği ile yaşadığı sıkıntıların öncelik sırasında en tepede olması Wagner’in etkisinin Afrika’daki cihat yanlısı sahada bazılarının korktuğu kadar güçlü olmayacağı anlamına gelmektedir. Buna ilaveten, gözlemcilerin grubun Sahel bölgesindeki faaliyetlerinin orantısız şekilde artışına odaklanması nedeniyle Afrikalı devletler tarafından bölgedeki güvenlik kuvvetlerini güçlendirmesi için parayla tutulan Wagner’in içindeki son derece mühim yapısal yetersizlikler gözden kaçırılıyor olabilir.
Wagner’in etkisi niçin endişe verici?
Şundan emin olunmalıdır ki Avrupalı ve Amerikalıların Wagner’in varlığı ile alakalı duyduğu endişeler yersiz değildir. Jeopolitik açıdan bakıldığında, uzun yıllardır Batılı müttefikler tarafından domine edilegelen bir güvenlik iş birliği sahası Ruslar tarafından kaosa sürüklenmektedir. Yakın tarihte Afrika’daki terör karşıtı faaliyetlerin başını çeken iki devlet olan ABD ve Fransa bugünlerde bölgede pek hayırla zikredilmemektedir. ABD, El Kaide ve İŞİD hususunda askeri çözümü öne koyma yaklaşımı, cihat yanlısı üst düzey liderlerin hedef alındığı saldırılar, memleketlerinde milis hareketlere yol açtıkları ve insan haklarını sürekli ihlal ettikleri için halk tarafından sevilmeyen rüşvetçi hükümetlere arka çıkması vb. birçok başlıkta yaptığı tercihler nedeniyle yerel yönetimler tarafından uzun süredir ağır bir şekilde eleştirilmektedir.
Afrika’daki terör karşıtı faaliyetler hususunda özellikle son dönemde kendisine karşı en fazla hoşnutsuzluk ifade edilen devlet ise Fransa’dır. Sahel ve Saara’daki birçok noktada yaklaşık on yıldır devam eden ve milyarlarca avroya mal olan terör karşıtı faaliyetlere yardım sürecinin ardından Fransız devleti 2022’nin kasım ayında tüm Sahel sathında cihat yanlıları ile mücadele için yürütülen Barkhane Operasyonuna bir “ne haliniz varsa görün” mesajı olarak son verdi. Demokrasinin inşası hususunda dayatmalar ile ağır sosyoekonomik ve siyasi şartlar karşılığında Fransızlar ve Amerikalılar tarafından yıllarca verilen terör karşıtı faaliyet yardımlarının halk tarafından benimsenmediği protesto gösterileri ile kendini belli etti ve nihayetinde de cihat yanlısı şiddetin durdurulması açısından pek bir şey başarılamadı. Rusya’nın “bir öncekinden kötü olamaz herhalde” diyerek Wagner’i başta Mali olmak üzere Afrikalı devletlere bir seçenek olarak teklif etmesinin ardından Rusların denkleme dahil olması, Fransızların mevziiyi terk etmesi ve Amerikalıların Afrika dışındaki önceliklere odaklanması neticesinde her ne kadar ideal olmasa da on yıllardır devam eden ittifak hatlarını bir anda karıştırdı.
Wagner’in bölgeye giriş yapması uluslararası politika üreticileri ve bu politikaların sahadaki uygulamaları noktasında risk alan yatırımcıları da endişelendirmektedir. Amerikalı ve Fransız terör karşıtı faaliyetler her ne kadar çoğunlukla sahada başaramasa da en azından söylem olarak sürekli insan haklarına saygıyı, demokrasiyi ve hukukun üstünlüğünü vurguladı. Wagner ise genellikle Rusların bölgedeki kaynaklara olan erişimini güvenlik altına almak amacıyla otoriter rejimler ile çalışmayı tercih etmekte ve bu süreçte insan haklarını en ufak şekilde önemsememektedir. Sadece birkaç yıldır Mali’de varlık gösteren Wagner daha şimdiden aralarında 2022’nin mart ayında yüzlerce sivilin katledildiği olaylar da dahil olmak üzere insanı hayrete düşüren çok sayıda insan hakları ihlaline imza attı. Afrikalı devletlerin Wagner’i tercih etmesinin en önemli nedenlerinden birisinin güvenlik yardımı hizmeti sağlarken Batılıların aksine karşılığında fikir bazında herhangi bir dayatmada bulunmaması olması en büyük endişe kaynaklarından birisidir.
Wagner’in varlığı Mali’nin safında yer almaya devam uluslararası güvenlik ortaklarının yürüttüğü faaliyetleri de sıkıntıya sokmaktadır. Mesela, Mali’de hala görev yapmakta olan Çok Boyutlu Bütünleşik İstikrar Görevi (MINUSMA) bünyesinde çalışan askerler bir yandan tabiri caizse Wagner’in kuşağına basmamak için fazladan gayret göstermek zorunda kalırken diğer yandan da Bamako’daki yönetimin her geçen gün biraz daha saldırgan tavrı ile uğraşmak mecburiyetindedir. İngiltere, Almanya ve Fildişi Sahili’nin MINUSMA çerçevesinde Mali’deki bulunan birliklerini çekmesinin ardından bu görev gücü büyük oranda zayıflarken Fransa’nın ardından diğer Avrupalı ortakların da Mali’yi terk etmesi, başkent Bamako’daki cunta rejiminin Wagner dışında çalışabileceği aktörlerin sayısını bir hayli azalttı. Mali’deki sürece benzer şekilde komşu Burkina Faso’daki cunta yönetimi de uluslararası ortaklarını ülkeyi terk etmeye zorlayarak Wagner’in Afrika’da yeni bir üs elde etmesinin adeta önünü açtı.
Bu dinamikler, Batılı kuvvetlerin Mali ve Burkina Faso’dan çıkarılması sürecinden kaynaklanan sorunların etkisini katlamakta olup meselenin tek kazananının cihat yanlıları olmasını sağlamaktadır. Mesela, Wassim Nasr tarafından yayımlanan analiz, Wagner’in Mali’ye intikal etmesinin ardından cihat yanlısı şiddet olaylarının daha kötü bir hal aldığını sahadan topladığı istihbarat ile ispat etti. Bu çalışmaya göre Wagner’in gerçekleştirdiği operasyonlar cihat yanlısı adam toplama faaliyetlerinin işine gelirken intikam saldırıları için de bahane yarattı. Mesela, Wagner’in Mali’nin orta kesimlerinde imza attığı katliamlar El Kaide’nin bölgedeki kolu tarafından adam toplama faaliyetleri doğrultusunda bir araç olarak kullanıldı.
Endişeleri büyütmeye neden gerek yok?
Her şeyden önce Wagner’in yaklaşımının sınırları bulunmaktadır. Mesela, Rus şirketin Fransa’nın Barkhane Operasyonu boyutunda uzun vadeli bir faaliyete girmek için gerekli kapasite ve kaynaklara sahip olup olmadığı meçhuldür. Buna ilaveten, halihazırda Mali’nin birçok noktasında yaşanan savaş suçları ve insan hakları ihlalleri benzeri vakaların yenilerinin yaşanmasında herhangi bir sorun görmeyen Wagner’in varlığı, başta cihat yanlısı grupların insan gücü devşirdiği ve güvenlik güçlerinin ilgisinin hedefinde olan topluluklar olmak üzere tüm ülkede hızlı bir şekilde muhalefet görecektir.
Rusların kalıcı olamayacaklarına işaret eden en önemli nokta ise Wagner’in Ukrayna’da artan rolü nedeniyle Afrika devletlerinin orduları için uzun vadeli ve güvenilir bir terör karşıtı faaliyetler ortağı görevi görme hususunda sıkıntılar yaşıyor olmasıdır. Orta Afrika Cumhuriyeti’nde konuşlu 2500 Wagner personelinin yarısı 2022’nin ilk ayı içinde bu ülkeden çekildi ve birliklerin çoğu Ukrayna’ya bir kısmı da Mali’ye gönderildi. Amerikalı yetkililerin açıklamalarına göre Libya’dan çekilerek Ukrayna’ya gönderilen Wagner personelinin sayısı da bir hayli arttı. Wagner’in Moskova’nın savaş dönemi faaliyetleri kapsamında oynadığı rol, Afrika’daki müşterileri için göndermesi gereken gerekli kaynak ve yardımın miktarını kısıtlamaktadır ve hatta Wagner belki de Afrika’dan daha fazla personel çekmek zorunda kalacağı bir süreçten geçmektedir.
Wagner’in, bir oligarkın şahsi ordusu olarak kurgulanan yapısı, grubun uzun vadeli terör karşıtı faaliyetler noktasında yapabileceklerini sınırlandırmaktadır. Wagner’in sahibi Yevgeny Prigozhin’in öncelikleri ve motivasyon kaynakları, Kremlin’in emrine hem gelir sağlayan hem de gerektiğinde harcayabileceği bir dış politika aleti sunmak ve bunu mümkün olan en az maliyetle yapmak merkezlidir. Bu nedenle tıpkı Wagner’in kısa bir sürenin ardından ayrıldığı Mozambik vakasında olduğu gibi Moskova’nın önceliklerinin farklı olduğu ve gelir getirecek fırsatların çok olmadığı noktalarda Wagner’in cihat yanlısı gruplar ile ciddi şekilde mücadele etmek için gerekli askeri kaynakları bu bölgelere getirmeye pek sıcak bakmayacağı anlaşılmaktadır.
Wagner’in Orta Afrika Cumhuriyeti sınırları içindeki getirisi son derece yüksek (yıllık yaklaşık 1 milyar dolar kar) bir altın madenini kontrol altına alıp korumaya devam ettiği bilinmektedir. Ancak Mali’de bu tür fırsatlar bulunmamaktadır. Mali’nin başındaki cunta rejimi her ne kadar Wagner’e aylık 10 milyon dolar ödeme yapıp buna ilaveten iki altın madeni tahsis etse de Orta Afrika Cumhuriyeti’ndeki fırsatlar ile rekabet edemez. Mali topraklarındaki altın madenciliği sektörü şu anki haliyle dahi son derece kalabalıktır. Wagner’in ilgisini çekecek boyuttaki altın madenlerinin hepsi yabancı şirketler tarafından işletilmekte olup askeri yönetimin bu madenlerden bazılarını Wagner’e tahsis edebilmesi önce siyasi açıdan kendisine büyük sıkıntılar yaratacak adımlar atması gerekir. Görece daha küçük maden ocakları ise zaten Wagner’in dişine değecek kadar para kazandıran işletmeler değildir. Mali cuntası bu işletmeleri dahi Ruslara öneremez zira bu tür madenlerin hemen hemen hepsi ya cihat yanlısı grupların ya da Mali hükümeti ile barış anlaşması imzalamış diğer silahlı grupların kontrolü altındadır.
Sonuç
Wagner’in Afrika’daki faaliyetleri için bölgeye yeterli seviyede personel ve askeri teçhizat gönderme hususunda yaşadığı sıkıntılar, grubun maddi getirisi yüksek maden bölgelerini kontrol altına alma çabalarını kısıtlayacaktır. Mali ve belki de Burkina Faso’da cihat yanlıları ile çarpışmanın karşılığı olarak bu madenleri elde edemeyecek olması bölgedeki operasyonların üst düzey yönetim tarafından “maliyetine değmez” bir iş olarak değerlendirilecektir. Rusların yakın dönemde sergilediği tavır göstermektedir ki Wagner’in uzun vadeli ve güvenilir bir ortak rolü üstlenmesi, görev bölgesindeki mali fırsatlar ve Moskova’nın diğer çıkarlarına bağlı bir durum olup Wagner gerek gördüğü takdirde ileride yerel ortaklarının başına ne geleceğini umursamadan personelini başka bölgelere sevk etme hususunda asla tereddüt etmez. Bu seviyede bir güvensizlik Afrikalı askeri yönetimleri zamanla Batılıların mikro-yönetim ve dayatmalarını tercih etmeye zorlayabilir. Binlerce Batılı asker ve milyarlarca dolara rağmen muvaffak olunamayan bir işte Wagner’in eninde sonunda kaybedecek olması bu grubun etkin bir ortak olarak görülmekten vazgeçilmesini beraberinde getirecektir ki El Kaide’nin geçtiğimiz aylarda Mali’nin başkenti çevresindeki varlığını genişletmesi bu sürecin çoktan başladığına işaret etmektedir.
Wagner’in cihat yanlısı şiddet ile sahada mücadele etmeye yeterli gücü bölgeye sevk etme imkanının olmaması ve uzun vadeli bir ortak olma hususundaki kötü sabıkası Batılıların terör karşıtı politikası açısından da büyük bir sorun teşkil etmektedir. Batılı ortaklar her ne kadar Wagner’in bölgeden ayrılmasını istese de Mali ve komşu devletlere dışarıdan gelen bir güvenlik gücünün yardım etmemesi bölgede geniş çaplı güvenlik boşlukları oluşturur ve cihat yanlıları bu fırsattan yararlanmakta kesinlikle geç kalmaz. Başta Bamako hükümeti olmak üzere bölgedeki birçok devletin şu anki Batı karşıtı tutumuna rağmen Batı dünyası Mali benzeri devletleri tamamen kaderine terk etmemelidir. Batının bu bölgedeki politikası sadece Wagner’in varlığı üzerine takıntıdan ibaret olmamalı, bunun yerine Wagner’in denkleme dahil olup vaziyetin karmaşıklığını daha da arttırmasına yol açan uzun bir tarihe sahip çatışma dinamiklerine odaklanılmalıdır ki Wagner başarısız olduğunu kabul edip çekilmeye başladığı an Batılılar yerel devletlere yardım edebilmek için daha avantajlı bir noktada olabilsin.
Wagner’in gücünün yeterli olmadığı anlaşıldığı zaman bölgeden ayrılmaya başladığı gün Mali ve komşu ülkelerdeki devlet otoritesi ve istikrarın daha da kötü bir hale gelmesi kaçınılmaz olduğundan, Sahel’de hızla genişleyip yoğunlaşmakta olan cihat yanlısı hareketler ile mücadele etmek için Batılıların “gün bazında” bir planlama yapması gerekecektir. Batı dünyası, Wagner’in cihat yanlısı şiddeti kökünden kazıma hususundaki yetersizliğine ilaveten bir de ekstra sorunlar yaratması neticesinde gittikçe kötüye giden bir güvenlik iklimine geçecek olan Sahel bölgesindeki vaziyeti kontrol altına alma noktasında yardım eli uzatmaya hazır diğer Afrikalı devletler ile birlikte çalışmaya hazır olmalıdır. Aksi taktirde bu vaziyet neticesinde Afrika kıtası sathında daha geniş çaplı ve daha tehlikeli çatışmaların başlaması işten bile olmayacaktır.