Analiz | Ukrayna işgali sonrası Cezayir-Rusya ilişkileri
"Ukrayna savaşı, Rusya’nın birçok geleneksel ortağı gibi Cezayir için de beraberinde bir ikilem getirdi."
Rusya'nın birçok müttefiki gibi Cezayir'de 2022 yılında başlayan Ukrayna işgali sonrasında bir ikilem dönemine girdi.
Rusya ile yakın ilişkilerini işgale rağmen sürdüren Cezayir buna karşın uluslararası toplumun eleştirilerine maruz kaldı.
Sabina Henneberg, Grant Rumley ve Erik Yavorsky, The Washington Institute için kaleme aldıkları analizde, Ukrayna işgali sonrası dönemde Cezayir-Rusya ilişkilerini değerlendirdi.
Mepa News okurları için Türkçeleştirilen değerlendirmedeki ifadeler yazarların kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Kuzey Afrika ülkesi Cezayir, geleneksel güvenlik ortağı ile olan münasebetlerini sıkı bir şekilde devam ettiriyor olsa da başkentin sürekli bir denge ve otonomi arayışı, ABD de dahil birçok Batılı devlet açısından bir fırsat teşkil edebilir.
Cezayirli Başkan Abdülmecid Tebbun ile Rus mevkidaşı arasında ocak ayında telefonla gerçekleştirilen görüşmede iki lider Kremlin basınında çıkan haberlere göre “uzun zamandır devam eden dostluk ve karşılıklı saygı gelenekleri üzerine inşa edilen” ikili ilişkilerin geliştirilmesi hususunda konuştu. Fakat medyadaki basmakalıp inceliklere rağmen iki lider arasındaki görüşmenin ana gündem maddeleri büyük ihtimalle Rusya’nın Ukrayna işgalinin nasıl gittiği ve Cezayir’e yapılması planlanan milyarlarca dolar değerindeki silah satışıydı. Geçtiğimiz dönemde Tebbun’nin yakın zamanda Moskova’ya bir ziyaret tertip edeceğine dair söylentiler vardı. Bu son telefon görüşmesinin ardından yapılan basın açıklamasının başlıklarından bir tanesi de mevzubahis ziyaretin mayıs ayı içinde gerçekleştirilmesinin planlandığı idi fakat henüz böyle bir gelişme olmadı.
Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesinin ardından Moskova’nın birçok tarihi ortaklığı dara girmiş ve bazıları da sona ermişti. Fakat görünen o ki Cezayir’in Kremlin ile sahip olduğu tarihi münasebetten şu an itibariyle çok da uzaklaşmak gibi bir niyeti bulunmamaktadır. Vaziyet böyle olmasına rağmen Ukrayna işgalinin Cezayir’in uzun yıllardır arzuladığı daha bağımsız bir dış politika izleme hedefi hususunda bir dizi yeni engel çıkmasına neden olduğu ortadadır.
Cezayir’in denge politikası
Cezayir ile Moskova arasındaki ekonomi ve güvenlik başlıklarındaki bağlar, Cezayir’in bağımsızlığını kazanmasının ardından ordusunu güçlendirmek için ana silah tedarikçisi olarak seçmesiyle birlikte 60’lı yıllarda gelişmeye başladı. Savunma alanındaki bu yakınlık bugün dahi sağlamlığını korumaktadır. 2002’den bu yana Cezayir tarafından satın alınan silahların %76’sı Rusya’dan gelirken Cezayir, Kremlin’in en büyük müşterileri listesinde ilk beşten hiç düşmedi. Geçtiğimiz yılın ekim ayında gerçekleştirilen bir ortak tatbikat için Rus donanması unsurlarına ev sahipliği yapan Cezayir yönetimi bu deniz tatbikatından yalnızca bir ay sonra da yine Rus unsurların katılımıyla Fas sınırında bir kara tatbikatı icra etti ancak uluslararası kamuoyunun tepkisinden çekinildiği için Rus birliklerin kara tatbikatına iştirak ettiği Cezayirli yetkililer tarafından resmi olarak doğrulanmadı. Bu hadiseden birkaç ay sonra ise Rusya Güvenlik Konseyi Sekreterliği görevini yürüten Nikolai Patrushev ile Federal Askeri-Teknik İşbirliği Servisinin başı Dmitry Sugaev gibi iki üst düzey Rus güvenlik yetkilisi Cezayir’de ağırlandı. İki devlet arasındaki münasebetler diplomasi alanında da sıkıdır. Geçtiğimiz kasım ayında Cezayirli yetkililerin BRICS’e katılma planları olduğunu ilan etmesi Rus Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov’u ziyadesiyle memnun etmişti. Moskova yönetiminin uluslararası arenadaki hemen hemen her adımına destek veren Cezayirli yetkililer, Rusya ile sahip oldukları “geniş yelpazeli ve uzun vadeli iş birliği programı” çerçevesindeki ikili ilişkileri sık sık dünyaya hatırlatmaktan imtina etmemektedir.
Rusya ile arasındaki bu yakınlığa rağmen Cezayir, küresel arenadaki ‘tarafsızlık (nonalignment)’ siyaseti çerçevesinde Kremlin ile arasındaki münasebetlerin oluşturduğu algıyı dengelemek için adımlar da attı. Cezayir’in idame etmekte kararlı olduğu bu pozisyon nedeniyle en sonuncusu Ukrayna işgali sonrası yapılan BM toplantısında olmak üzere zaman zaman bazı sıkıntılar yaşandı. Geçtiğimiz nisan ayında imza edilen ve “Rus Federasyonu’nun Ukrayna’ya yönelik haksız saldırısı” ifadesinin yer aldığı bir kararnameye evet oyu veren Cezayir yönetimi, savaşın başından bu yana gerçekleştirilen Ukrayna işgali başlıklı beş BM Genel Kurul oylamasına ise katılmamayı tercih etti. Cezayir, başta Avrupa’nın Rus gazına olan bağımlılığını kırma arzusu olmak üzere Rus işgalinin dolaylı etkileri neticesinde zuhur eden fırsatları ise kaçırmayarak geçmişte Rus gazını tercih eden İtalya’nın en büyük doğalgaz tedarikçisi oldu. Cezayir’in Rus çıkarlarına karşı geldiği bir diğer bölge ise komşu Mali oldu. Tebbun geçtiğimiz aylarda yaptığı bir açıklamada Mali cuntasına ülkede konuşlu bin kadar Wagner personelini derhal ihraç etmesi çağrısında bulundu. Tebbun, Cezayir’in uzun yıllardır devam eden sınır dışındaki meselelere karışmama politikasına bağlı bir izlenim verse de Cezayir yönetimi mevcut siyasi koşulların uygunluğundan istifade ederek Wagner’in ülkenin güneyindeki istikrara zarar veren varlığından kurtulmak için bir fırsat sezmiş olabilir.
Bu girişimleri Ukrayna meselesi sonrası dönemde Moskova ile ilişkilerine yeni bir rota çizme doğrultusunda atan Cezayir yönetimi, daha baskın ve bağımsız bir dış politikaya sahip olma faaliyetlerine üstüne koyarak devam etmektedir. Cezayir, özellikle İtalya ile kurulan ekonomik bağları diplomatik momentumla harman ederek geçtiğimiz yılın ortalarından itibaren Batı Sahara meselesinde Fas’ın arkasında durarak İspanya ile Cezayir arasındaki ticari ilişkilerin askıya alınmasına neden olan Madrid yönetimi karşısına dengeleyici bir ağırlık koymak istemektedir. 2020 yılında Fas’ın İsrail ile normalleşme kararı alması denkleme katıldığında Cezayir’in bir denge politikası yaratma faaliyetlerinin önemi daha iyi anlaşılacaktır zira bağımsızlığını kazandığı yıllardan beridir Filistinlilerin tarafını tutmaya devam Cezayir’in, bu tavrından vazgeçmeye niyetli olmadığı için uluslararası arenada yalnız kalmamak amacıyla şimdiden manevralara başlaması gerektiğini iyi idrak ettiği aşikardır. Cezayir hükümetine ağır eleştirileri ile meşhur Fransız asıllı bir Cezayir vatandaşının Paris’te ağırlanmasının ardından şubat ayında sekteye uğrayan Fransa ile ilişkiler de en azından şimdilik tekrar canlandı. Cezayir devlet başkanlığı ofisinden yapılan bir açıklamada Tebbun’nin temmuz ayının sonlarına doğru Paris’e bir ziyaret gerçekleştirme niyetinde olduğu açıklandı. Bu ziyaret, gerçekleşmesi halinde Cezayir’in bağımsızlığını kazanmasının ardından iki devlet arasındaki üçüncü üst düzey ziyaret olacak. Buna ilaveten, geçtiğimiz ocak ayında iki devletin savunma yetkilileri Paris’te bir araya gelerek bölgedeki güvenlik endişeleri hakkında görüşmüştü.
Savunma önceliklerinin yeniden belirlenmesi
Ukrayna’daki savaşının etkileri Moskova’nın silah ve diğer askeri teçhizat siparişlerine yetişmesini zora sokacağı için bu hususta yıllardır Rus ordusuna bel bağlayan Cezayir yönetimi kendisi açısından zuhur edecek zafiyeti telafi etmek isteyecektir. Rus devletinin silah ihracatının zaten uzun zamandır düşüşe geçtiği gözlemlenmektedir. Kısa bir süre önce yayımlanan bir çalışmaya göre Rus silahlarının pazar payı 2013-2017 ile 2018-2022 dönemlerinde toplamda yüzde 30 üzerinde azaldı. Ruslar ile uzun süredir silah ticareti yapan devletler, ellerindeki Rus menşeili ekipmanlara yedek parça bulma ve yeni sipariş verme hususlarında sıkıntılar yaşamaya başladı. Hindistan Hava Kuvvetleri tarafından henüz geçtiğimiz mart ayında hazırlanan bir rapora göre Rus devletinin kendilerine teslim etmesi gereken “büyük çaplı bir siparişi” Ukrayna’daki savaş nedeniyle yetiştirmesinin imkânsız olduğu not edildi. Gelinen noktada bu hususta Cezayir’in önünde iki seçenek mevcuttur. Ya Rusya ile yürüttüğü güvenlik ilişkilerine tam sarılıp uzun süreli müşteri sıfatını da kullanarak Kremlin’den daha uygun fiyatlar koparabilir ya da ordunun ihtiyaçları için yeni bir tedarikçi arayışına girebilirler.
Silahlı kuvvetlerinin hemen hemen tüm ihtiyaçlarını ithal eden bir devlet olan Cezayir ikinci seçenekte karar kılması halinde kendisine silah temin edecek nitelikte birilerini bulma noktasında hiçbir sıkıntı çekmeyecektir. 2002 yılından bu yana Cezayir ordusunun satın aldığı teçhizatın %7’si Çin’den, %6’sı Almanya’dan ve %3’ü de İtalya’dan geldi. Bu üçlü arasından özellikle Çin, Ruslardan boşalan koltuğu doldurma noktasında heveslidir. Cezayir de dahil olmak üzere Afrika’daki birçok devlete SİHA satarak bu bölgedeki pazara adım atan ve ileride daha teknolojik ürünler pazarlamayı amaçlayan Çin, 2019 yılında ABD tarafından son on beş yılın en hızlı büyüyen silah ihracatçısı olarak nitelendirilmişti.
Benzer şekilde Washington da silah tedariği ve özellikle de terör karşıtı faaliyetler hususunda iş birliği başlıklarını, Cezayir’i Moskova’nın yörüngesinden koparmak için bir yem olarak kullanmayı planlıyor olabilir. Bu çerçevede, 2006’dan bu yana ilk kez bir ABD Savunma Bakanı Cezayir’i ziyaret etti. 2020 yılında Mark Esper Cezayir’e giderken Amerikalı bir savunma yetkilisinin yaptığı, ikili savunma ilişkileri noktasında “belki kapıyı biraz daha aralayabileceğimiz bir şans” açıklaması gündem olmuştu. Cezayir bu tarihten sonra Silah Kontrolü ve Uluslararası Güvenlik İşleri Devlet Alt Bakanı Bonnie Denise Jenkins de dahil olmak üzere çok sayıda üst düzey Amerikalıyı ağırladı. Washington eğer Cezayir’e güvenlik iş birliği ilişkilerinin derinleştirilmesi teklifini ciddi şekilde sunmak istiyorsa Cezayir’in daha şimdiden Almanya gibi Avrupalı ülkelerle çeşitli anlaşmalar yaptığı da göz önüne alındığında Amerika’nın Rakiplerinin Yaptırımlarla Engellenmesi Yasası (CAATSA) kapsamında Cezayir’in geçmişte Rusya’dan silah tedarik etmesi sebebiyle cezalandırılması için Amerikan Meclisi tarafından yapılan çağrıların tonunu biraz yumuşatmalıdır.
Sonuç
Ukrayna savaşı, Rusya’nın birçok geleneksel ortağı gibi Cezayir için de beraberinde bir ikilem getirdi. Başkan Tebbun’nin Ukrayna işgali sonrası süreçte attığı adımlar Cezayir’in Moskova ile sahip olduğu tarihi yakın ilişkisi ile daha bağımsız bir dış politika arzusu arasında bir denge kurmak istediğine işaret etmektedir. Gelinen noktada Washington’un izleyebileceği en iyi yaklaşım Cezayir’e güvenlik meselelerinde bir ortak gibi davranmaya devam etmek ve ilişkilerin derinleştirilmesi için kendisine alan yaratmaktır. Bu çerçevede Cezayir ekonomisinin tarım ve yenilenebilir enerji benzeri diğer sektörlerindeki yatırım ortaklıklarının çoğaltılması ve görece daha dostane bir yatırım ikliminin sağlanması için yürütülen faaliyetlere devam edilmesi elzemdir. Bunlara ilaveten, ABD ile Tunus’taki ekonomik çöküş ve Sahel’de artan istikrarsızlıktan dolayı rahatsız olan Cezayir arasında bölgesel istikrar hususunda görüşmeler başlatılmalıdır. Washington’un bu yönde bir sonuç elde edebilmesinin en iyi yolu daha bağımsız bir Cezayir vizyonunun ABD tarafından da paylaşıldığının özellikle vurgulanmasıdır.