Ankara'da provokasyon: Cuma hutbesi sırasında imama saldırdılar
İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı'nda kılınan namaz sırasında 'hutbeye tepki gösteren' bir grup imama saldırdı.
İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı (İLKAV)'nda cuma namazı organizasyonu sırasında, verilen 'hutbeyi beğenmeyen bir grup' imama saldırdı.
Cuma namazı öncesi verdiği hutbede 'hilafet' konulu bir konferansın iptal edilmesi ve organizatörlerin gözaltına alınması konusunda hükümeti eleştiren ve ifade özgürlüğünün önemine dikkat çeken imam Hayati İsaoğlu, cemaat içindeki bir grubun saldırısı ile karşılaştı.
Görgü şahitlerinin ifadesine göre, daha önce hazırlıklı olduğu anlaşılan bir grup "Ya Allah Bismillah Allahu Ekber" sloganları ile imamın üstüne yürüdü. İbadethane içinde imama yönelik ağır küfürler yönelten grup içinde sivil polislerin de olduğu, saldırganlardan birinin, "Sen provokatör müsün?" tepkisine polis kimliğini göstererek "Hayır, polisim" diye cevap verdiği iddia edildi.
İLKAV yetkililerinin yaptığı bilgilendirmeye göre hutbede okunan açıklamanın tepki gösterilen bölümü şuydu:
"Laik devletin cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, uzun süredir tekrar ettiği ve çok yakın zamanda Suudi Arabistan’ın El-Arabiya televizyonuna verdiği mülakatta bir daha propaganda ettiği laiklik anlayışına göre, 'bütün inançlara eşit uzaklıkta olup hepsinin kendisini özgürce ifade etmesini güvence altına alan bir laik devletten yana olduklarını' ifade etmişti. Neden bu beyanda belirtilen farklı inançlara revâ görülen fikir özgürlüğü, muhalif Müslümanlara da verilmemekte ve şiddete bulaşmadıkları halde bazı İslami gruplar sırf farklı inanç ve düşüncelerinden dolayı baskı altına alınmakta, tâciz edilmekte, çeşitli zulümlere muhatap kılınmaktadırlar?"
Yaşanan kargaşanın ardından vakfa gelen polisler, hutbe öncesi vaaz veren Yalçın İçyer, imam Hayati İsaoğlu ve saldırganlara tepki gösteren diğer başka bir kişiyi gözaltına aldı. Cemaat ve vakıf üyeleri, "ifade özgürlükleri hedef alınarak mağdur olan kişilerin, gözaltına alınarak ikinci kez mağdur edilmesine" tepkiliydi.
Yaşanan olayı referandum öncesi kurgulanmış bir provokasyon olarak niteleyen bir görgü şahidi şu ifadeleri kullandı:
"Cuma namazı sırasında çok kısa süre içerisinde ayrı ayrı birimlerden çok sayıda polis ekibinin İLKAV Konferans Salonuna gelmesi ve hutbe okuyan imam ile vaaz eden hocamızı apar topar gözaltına almaları, bizlerde bu işin önceden organize edilmiş bir senaryo olduğu şüphesi uyandırdı."
Bu kişileri kim cesaretlendiriyor?
İLKAV Başkanı Mehmet Pamak yaptığı açıklamada, polis tarafından yapılan muamelenin açık bir şekilde ifade özgürlüğünü hedef aldığını şu sözlerle ifade etti:
"Hiçbir suç unsuru taşımayan fikir açıklamalarına tahammül edemeyen ve zorbalık yapan polisler, AKP iktidarının maslahatına bile zarar veren bu tür zulümlerle kime hizmet ediyorlar? Kim bunlar, arkasında hangi güç var? Bunca FETÖ'cü tasfiye edildiği bir zamanda, hâlâ devlet içinde ve başkentte bu kadar cüretkâr, hukuksuzluğu, keyfiliği bu kadar rahat icra edebilen kadroları kim cesaretlendiriyor? Devlet içinde çöreklenip böyle keyfi davranan kadrolar ne zaman temizlenecek?"
"28 Şubat'ta bunlar olmadı"
28 Şubat döneminde dahi bu derece ağır bir saldırıya uğramadıklarını söyleyen Pamak, Tayyip Erdoğan'a bürokratik bir tuzak kurulduğu yönündeki kanaatini paylaştı:
Özetlediğimiz hadise, 24 yıldır Cuma namazı kılınan İLKAV Konferans salonunda dün gerçekleşmiş bulunuyor. İLKAV Konferans salonunda 28 Şubat'ın en şedit zulümlerinin yaşandığı süreçte de bu Cuma konferansı pratiğimiz devam etmekteydi. Yaşanan şedit zulümler, baskılar ve yasaklar sebebiyle o dönemde hem meydanlarda hem de Cuma vaaz ve hutbelerinde çok daha sert bir içerikle laik sisteme, devlete ve hükümete yönelik eleştirilerimiz olurdu. Evet hakkımızda sürekli davalar açılırdı, ama biz mahkemelerde de sistemi yargılamayı sürdürürdük. Ancak o dönemde bile bugün yaşanan şekilde cüretkâr ve bu kadar çirkin bir saldırıya muhatap kılındığımızı hatırlamıyoruz. O dönemlerde bile vakfımızı kapatma davası açılmamışken ilk kapatma davası da 2006 yılında AKP döneminde açılmıştı da mahkemeden dönmüştü. Darbe süreçlerinde bile İLKAV Cuma namazı polis tarafından basılmadı ve hutbe okuyan imam ile vaaz eden hoca hiçbir dönemde böyle apar topar gözaltına alınmadı.
Bugün bazı polis unsurlarında tam bir gözü dönmüşlük hâli yaşanıyor. Bu saldırgan sivil polislerin ve emniyette kötü sözler söyleyenlerin aynı zamanda "Reis" kelimesini kullanarak güç gösterisi yapmaları ne ifade ediyor? Hatta gözaltına alınan arkadaşlarımıza, o gün provokasyon amaçlı olarak vakfımıza gelip sonra da hakkımızda şikâyette bulunan sivil polislerin sin-kaflı küfürler etmelerinin, hakaret ederken İslam'ın kutsallarına bile küfredecek kadar ileri gitmelerinin, bu kadar da olmaz diye inandığımız boyutlara işaret etmesinden hareketle, acaba bu olayda Tayyip Erdoğan ve AKP'ye bürokratik alanda bir tuzak mı kuruluyor? sorusunu sormamıza yol açmıştır.
"Taviz vermeden yaşamak istiyoruz"
'Sisteme' olan muhalif duruşlarını devam ettireceklerini belirten Pamak, "Tevhidî akîde ve adalet ölçülerimizden taviz vermeden yaşamak ve böyle ölmek istiyoruz." ifadelerini kullandı:
"Sadece Allah rızası için, sizin yanlışlarınıza, Hak ile bâtılı karıştırıp Hak diye takdim etmenize, böylece İslam'ı tahrif etmenize karşıyız. Laik sisteminize, laik politikalarınıza, adaletsizliklerinize muhalifiz. İnşaAllah böyle olmaya, tevhidi daveti yaymaya ve İslami bir toplumsal değişime vesile olma çabalarımızı sürdürmeye de her şeye rağmen devam edeceğiz. Böyle olduğumuzda, yani kendimiz olarak kaldığımızda, size uyumlu hale gelmediğimiz için bize özgürlük ve hayat hakkı tanımayacağınızı mı söylemek istiyorsunuz? Vallahi buna rağmen bedeli neyse ödemeye hazırız, ama biz böyle muhalif kalmak, tevhidî akîde ve adalet ölçülerimizden taviz vermeden yaşamak ve böyle ölmek istiyoruz."
Kaynak: Mepa News