"Aruri suikastı sonrasında Lübnan 'en kötü senaryoya' hazırlanıyor"
"Saldırının etkileri, bir kısmı Ekim ayında İsrail ile Lübnan arasında çatışmaların başlamasından bu yana kaçmış olan binlerce aile tarafından hissedilecek."
Rosabel Crean | The New Arab | Tercüme: Mepa News
Lübnanlılar, Salı gecesi Dahiye'de Hamas lider yardımcısı Salih Aruri'nin öldürülmesinin ardından 2006 savaşından bu yana Beyrut'a yönelik ilk İsrail saldırısı gerçeğine uyandı.
İsrail'e ait bir insansız hava aracının Dahiye'nin Müşerrefiye mahallesinde bulunan ve Filistinli gruplar arasında bir toplantı yapıldığı bildirilen Hamas ofisini vurması sonucu yedi kişi öldü, 11 kişi de yaralandı.
"Gök gürültüsünü andıran" saldırı şehrin her yerinden duyulurken, yerel medya tarafından paylaşılan görüntülerde binanın bir katının yok olduğu, sokağın enkazla kaplandığı ve yakınlarda ikinci bir saldırıyla vurulduğu bildirilen bir aracın alev aldığı görülüyordu.
Saldırı, Dahiye'nin büyük bölümünün İsrail hava saldırılarıyla yerle bir edildiği ve 34 gün içinde 1200 Lübnanlının öldüğü 2006 Temmuz savaşından bu yana başkentin ilk kez vurulması niteliğindeydi. Ancak bu kez kentte yaşayanlar için günlük yaşamı etkilemedi.
Patlama bölgesinden birkaç kilometre uzaklıktaki Salim Salam'da yaşayan mühendis Jad Chehemi, The New Arab'a yaptığı açıklamada dükkanların açık olduğunu, arabaların yollarda, insanların sokaklarda olduğunu ve her zamanki gibi iş hayatının devam ettiğini söyledi.
Telefonda "Bence Beyrut uyuşmuş durumda ama derin bir endişe içinde" dedi. "Ama benim mahallemde ve şehrin doğu bölgelerinde dükkanların ve kafelerin açık olduğunu gördüm ve her şey çok normal."
Ancak göze çarpan bir eksiklik vardı ki o da Lübnan topraklarına yapılan saldırının ardından hiçbir gösteri, sokak protestosu, lastik yakma ya da yol kapatma eyleminin gerçekleşmemiş olmasıydı.
Yaklaşık iki milyon kişinin yaşadığı şehir, Ekim 2019 devrimi sırasında hayatın durma noktasına geldiği sivil kargaşa ve yıllarca süren hükümet karşıtı protestolarla ünlü.
Fakat Salı gecesi suikastı takip eden saatlerde hakim olan sessizlik, tarihsel olarak komşu çatışmalara sürüklenmiş olan ülkenin bundan sonra neler yaşayabileceğine dair sessiz bir endişeye işaret ediyordu.
Pek çok kişi saldırının, güçlü Şii din adamı ve Hamas'ın müttefiki Hizbullah'ın lideri Hasan Nasrallah'ı çatışmaların tırmanmasına yeşil ışık yakmaya teşvik edebileceğinden korkuyor.
Haftalardır Hizbullah'ın daha sert bir misilleme yapacağına dair spekülasyonlar yapılıyordu.
Sınır çatışmaları şiddetlendi, Hizbullah savaşçıları ve siviller arasındaki kayıplar 150'yi aştı ve binlerce kişi güneydeki köylerde yerinden edilmiş durumda.
The New Arab'ın Beyrut'taki muhabiri William Christou, saldırının ardından kentte "hissedilir bir öfke" olduğunu bildirdi.
Christou, "Yabancı bir devletin Lübnan'ın başkentinin kalbinde cezasız bir şekilde hedef gözeterek suikast düzenleyebileceği fikri, Hizbullah'ı desteklemeyenler arasında bile ülkenin egemenliğinin ihlali olarak görülüyor" dedi.
Aruri'nin öldürülmesinin Hizbullah ile İsrail arasında şimdiye kadar Lübnan'ın güney sınırıyla sınırlı kalan çatışmaların genişlemesine yol açmasından da endişe ediliyor.
Salı gecesi gerçekleşen saldırının ardından Hizbullah yaptığı açıklamada "savaşçılarının parmaklarının tetikte olduğunu" ve "saldırının yansımalarına önümüzdeki günlerde tanık olunacağını" ifade etti.
Nasrallah, Bağdat'ta ABD'nin emriyle düzenlenen bir hava saldırısında öldürülen İranlı üst düzey general Kasım Süleymani'nin öldürülmesinin dördüncü yılı münasebetiyle Çarşamba günü televizyonda ulusal bir konuşma yaptı.
Salı gecesi düzenlenen insansız hava aracı saldırısının Hamas yetkililerini hedef aldığı açık olsa da, bu saldırının etkileri, yoğun nüfuslu mahallede yaşayan ve bir kısmı Ekim ayında İsrail ile Lübnan arasında çatışmaların başlamasından bu yana kaçmış olan binlerce aile tarafından hissedilecek.