Avrupa, 'Hama Kasabı' Rıfat Esed'i nasıl bağrına bastı?
Rıfat Esed’in Fransa ve İspanya’da geçirdiği 37 yıllık sürgünün ardından tekrar Suriye’ye dönmesi entrikalarla dolu bir hikayedir. Beşar Esed’in, yıllar önce ülkesinden kaçmak zorunda kalan amcası, organize bir çetenin parçası olarak kara para aklama, kamu ödeneklerinin zimmete geçirilmesi ve azılı vergi kaçırma dahil birçok mali suçtan suçlu bulunduğu Fransa’da dört yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Rıfat, Belarus’taki sözde ‘Suriyeli dostları’ sayesinde Avrupa’dan kaçarak memleketine gitti.
Rıfat’ın ailesi Suriye’deki Baas Partisi'nin yöneticileri olarak koltuklarını hala korumasına rağmen kendisinin affedilmesi hiç akıllara gelmeyen bir konuydu zira Rıfat o dönemde ülkenin lideri olan Hafız Esed’e karşı 1984 yılında etkileyici fakat nihai olarak başarısız bir darbe girişiminde bulunmuştu.
Suriye Arap Ordusu'nda görevli üst düzey bir askerken gücünün doruklarında olduğu dönemde kendisinin emrinde ezici çoğunluğu Nusayri olan ve ‘Seraya el Difa’ isimli 55.000 paramiliter kuvvet bulunduğu hatırlanacak olursa Rıfat’ın darbe girişimi ve beraberinde getirdiği siyasi sonuçların ne kadar önemli olduğu daha iyi anlaşılacaktır. Rıfat, kardeşi Hafız’dan çok kendisine sadık olan ve aralarında zırhlı birlikler ile hava indirme birliklerinin de bulunduğu bu kuvvetlerle, kardeşini koltuğundan indirmek amacıyla girdiği yolda Şam’ın birçok bölgesini ele geçirmeyi başarmıştı.
Her ne kadar sürecin sonunda kontrolü ele alma girişimi başarısız olsa da bu darbenin siyasi artçı sarsıntıları, Baasçı Suriye’nin mezhepçi dinamiklerinin en az bilinen bileşenlerinden birisini ifşa etti.
'Hama Kasabı'
Görünürde Sünni bir kimliğe sahip 80’li yıllardaki Hama ayaklanmalarının Rıfat tarafından acımasızca bastırılmasının ardından gelen süreçte Sünnilerin rejime desteğini sağlamlaştırmak için Hafız Esed kendisine sadık Sünnilerden müteşekkil bir konsey kurarak bu yapıdan kalp sorunları çekmekte olduğu bir dönemde ülkeyi yönetmesine yardım etmesini istedi. Rıfat bu konseye alınmamasına o kadar içerledi ki Hafız’ın Nusayrilere ihanet ettiği ve Nusayrilerin ona başkaldırması gerektiği söylemlerinin başını çeken bir figür haline geldi. Bu dinamik, başarısız olmasına ve sürgüne kaçmasına rağmen bugün dahi Nusayriler arasında güçlü bir şahsiyet olmasını sağlayan darbe girişiminin ideolojik ‘ateşleme platformu’ oldu.
Eğer Rıfat, Esed rejiminin en sadık destekçileri olan Nusayriler tarafından bu kadar saygı görmeseydi Hafız Esed hain kardeşini uzun yıllar önce bir şekilde öldürtürdü. Beşar Esed’in şimdi göstermekte olduğu merhametin asıl nedeni de büyük ihtimalle Rıfat’ın Nusayriler tarafından sevilmesidir. Esed’e direkt olarak bağlı veya yakın olan aileler hariç, Nusayri toplumu yaşanan iç savaş sürecinde rejimin mayın eşekliğini yapmasına rağmen bunun karşılığında pek az fayda elde etti.
Esed’in devletinden elinden kalan kısmında yaşanmakta olan yıkıcı ekonomik felaketler nedeniyle kol gezen beslenme eksikliği, yiyecek azlığı, işsizlik ve yüksek enflasyondan Nusayriler de nasibini aldı. Büyük kitlelerin fakirliğe sürüklendiği süreç içinde Suriye’deki rejim yanlısı bazıları Nusayri bazıları Sünni üst düzey hırsızlar ise zenginleşti. Bu durum, nefret dolan ve gerilen Nusayrilerin gözünden kaçmadı. Esed’e koşulsuz destek verilmesi hususundaki ilk çatlaklar kendini belli etmeye başladı.
Ekonomik krize karşı hamle
Bu nedenle Esed, Suriye’deki ekonomik durumun daha da kötüleşmesi beklenen yakın gelecekte Nusayrileri sakinleştirmek veya en azından nötrleştirmek için bu insanların büyük saygı duyduğu amcasının geri dönmesine izin verme noktasında bir fırsat sezmiş olabilir. Bu geri dönüşün nedeninin ikili arasındaki sevgiden olmadığı ise kesindir zira Hafız’ın tahtının kendi hakkı olduğunu düşünen Beşar’ın 2000’de başkan olarak liderliğe gelmesini reddetmiş ve kendini meşru lider olarak tanımlamıştı. Benzer şekilde 2011’de başlayan devrim gösterileri döneminde de Esed’e koltuğundan inmesi yönünde çağrılar yapmıştı.
Rıfat Esed, kahraman olmak şöyle dursun bir kurban bile değildir. Bugün beş parasız olduğu insanları aldatmamalı zira 1984’te Suriye’den apar topar kaçarken yanında devlete ait 300 ile 500 milyon dolar arasında bir meblağı yurtdışına götürmüş ve Avrupalı devletlerin kendine kucak açmasıyla buralarda bir emlak imparatorluğu kurmuştu. Rıfat’ın nihayet hapis cezasına çarptırılması iyi bir gelişmedir fakat bunun kara para aklama üzerinden gerçekleşmesi aslında tam bir skandaldır zira ‘Seraya el Difa’nın komutanı olduğu dönemde Rıfat, Hama ayaklanmasının bastırılması esnasında 40.000 kişinin öldürülmesi emrini verdiği için kendisine ‘Hama Kasabı’ lakabı takılmıştır. İlaveten RIfat’ın Tedmur hapishanesinde binden fazla insanın infaz emrini verdiği için kendisine ‘Tedmur Kasabı’ denildiği de unutulmamalıdır.
‘Hama Kasabı’ ve ‘Tedmur Kasabı’ diye bilinen bir adam, kendisine insan hakları ve özgürlüklerin savunucusu diyen Avrupa’ın kalbine elini kolunu sallayarak gitti. Toplu katliamlara imza atmış bu üst düzey hırsız neredeyse kırk yıl boyunca Avrupa sosyetesinde kabul gördü. Londra, Paris ve Madrid’in en özel yerlerini istediği gibi gezdi ve üstüne bir de kendisine Fransız devletinin en yüksek şeref madalyası olan Légion d'honneur verildi.
Suriyeli birçok insan hakları savunucusunun itirazlarına rağmen tek bir Avrupalı devlet veya uluslararası bir ceza kurumu Rıfat’ın insanlığa karşı işlediği suçları soruşturmadı ve hatta kendisi bu bağlamda bir suçlama ile bile karşı karşıya kalmadı.
Ellerinden gelen bu adama bir dizi mali suç yüklemek oldu – diyeceksiniz ki hiç yoktan iyidir fakat bu suçlamaları yönelten Fransız devleti Rıfat’ın ülkeden ayrılmasına izin verdi. Sadece bu durum bile Fırat’ın kaçması izin Fransız hükümetinden yardım aldığı veya en azından bilerek yolundan çekildiği hususunda bazı soruları gündeme getirmeye yeterlidir. Rıfat’ın üst düzey profile sahip birisi olduğu göz önüne alındığında kendisinin Fransız yetkililer tarafından gözlem altında tutulduğunu düşünebilirsiniz ancak Rıfat Esed orada izlenmesi gereken bir figür değil onlardan birisi gibiydi.
Fransa’nın Şam diyarındaki geçmiş ve güncel sömürgeci çıkarları çerçevesinde Rıfat’ı Lübnan’daki iç savaş döneminde bir bilgi kaynağı olarak kullandığı ve hatta fırsat yakalanması halinde kardeşinin yerine getirerek Suriye’de Batı yanlısı bir yönetim kurmayı hedeflediği herkesçe bilinmektedir. Son dönemde gittikçe daha gerçekçi ve popülist bir hükümete dönüşen Emmanuel Macron yönetimi Rıfat’ın Suriye’de bir istikrar kaynağı olacağını tabi ki düşünüyor olabilir. Kim bilir belki Fransız devleti uzun yıllardır kendisine hizmet eden en verimli adamlarından birisini öylece bırakmıştır.
İster Pandora belgeleri sayesinde bir kısmına vakıf olduğumuz küresel zenginlerin iğrenç ancak sağlam temellere dayanan açgözlülüğü ister de hala yaşanmakta olan soykırımlar hususunda olsun şu anda insanların yaptıklarından hesaba çekilmediği bir çağda yaşadığımız açıktır. Rıfat vakası, üst düzey bir hırsız ve toplu katil bir adamın geçmişte daha önce hiç olmadığı kadar hırsız ve katil bir rejime yeniden entegre edilmesi olarak özetlenebilir.