Azerbaycan İsrail'i neden hiç eleştirmiyor?
Nüfusunun yaklaşık yüzde 90'ının kendisini Müslüman olarak tanımladığı bir ülke olan Azerbaycan'da Filistin ile dayanışma ifadeleri oldukça sınırlı.
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev 16 Şubat'ta Münih Güvenlik Konferansı çerçevesinde İsrailli mevkidaşı Isaac Herzog ile bir araya geldi.
İsrail'in eylemlerine meydan okumak ve ateşkes çağrısında bulunmak yerine, Gazze'de devam eden soykırım konusundaki sessizliği, İsrail'in Müslüman dünyasında yalnız olmadığını göstermesine hizmet etti.
İlham Aliyev, Müslüman ülkelerden gelebilecek tepkilere rağmen İsrail ile ilişki kurmaya istekli olduğunun sinyallerini verdi.
Güney Kafkasya'nın nispeten küçük, petrol zengini eski bir Sovyet ülkesi olan Azerbaycan, coğrafi olarak Orta Doğu'dan uzak olabilir ama Filistin'deki gelişmelere kesinlikle kayıtsız değil.
Üç büyük komşusu, Rusya, İran ve kilit müttefiki Türkiye, Filistin davasına verdikleri yüksek sesli destekle tanınıyor.
Bakü'nün dış politikası, daha küçük komşuları olan Ermenistan ve Gürcistan'a kıyasla Filistin'i daha fazla desteklediği şeklinde algılanabilir -Filistin büyükelçiliğine ev sahipliği yapması, Ramallah'ta kendi temsilciliğini açması ve BM'de Filistin'e sürekli destek vermesi göz önüne alındığında- Bakü aynı zamanda Tel Aviv ile gizli ama aktif bir ortaklık da sürdürmektedir.
Bakü, Kazakistan ile birlikte İsrail'in ham petrol ihtiyacının yüzde 60'ından fazlasını karşılıyor. Buna karşılık İsrail, Azerbaycan'a 2020 Dağlık Karabağ savaşında Ermenistan'ın yenilmesinde de önemli bir rol oynayan büyük miktarda silah tedarik ediyor.
Dahası, İran'a karşı ortak güvensizlik temelinde derinleşen işbirliği, son otuz yılda iki ülke arasında vazgeçilmez bir bağ haline geldi.
Sınırlı dayanışma: Gazze konusunda sessizlik
Nüfusunun yaklaşık yüzde 90'ının kendisini Müslüman olarak tanımladığı bir ülkede, Filistin'le dayanışmaya yönelik mevcut ifadeler oldukça sınırlı.
Çoğunluğu Müslüman olan diğer birçok ülkenin aksine Azerbaycan, Gazze savaşının başlangıcından bu yana İsrail'e karşı kitlesel protestolara veya boykot kampanyalarına sahne olmadı. Bu tür hassas konularda kamuoyu verilerine ulaşmak zor olsa da, internet üzerinden yapılan anketler 7 Ekim'deki sürpriz Hamas saldırısı sırasında Azerbaycanlıların yaklaşık üçte ikisinin İsrail'e destek verdiğini gösteriyor.
Sosyal medyada Filistin diplomasisi sık sık Ermeni yanlısı ve Türk karşıtı olmakla suçlansa da bu suçlamalar doğruluk kontrol uzmanları tarafından çürütüldü. Azerbaycan'ın 2020'de Ermenistan'a karşı kazandığı zaferin ardından Bakü'de yapılan toplu kutlamalarda İsrail bayraklarının taşınmasının da gösterdiği gibi, pek çok Azerbaycanlı İsrail'i Ermenistan ve İran'a karşı kıymetli bir müttefik olarak görüyor.
Öte yandan Azerbaycan'daki yetkililer 7 Ekim'den bu yana konuyu kamuoyu önünde dile getirmekten kaçınarak, Filistin'in iç politikadaki önemini küçümseyen resmi politikayı yansıtan kasıtlı bir sessizlik sergiledi.
Ana akım medyada açıkça İsrail yanlısı bir tutum olmamasına rağmen, Gazze ile ilgili olayların yetersiz ve sempatik olmayan bir şekilde ele alınması, ülke içinde konuya verilen önemin azaldığını yansıtmaktadır.
Bununla birlikte, İsrail'in olumlu bir imaj yaratmak için Azerbaycan medyasına büyük yatırım yaptığını gösteren raporlar da var.
Filistin yanlısı duyguların bastırılması
31 Ekim'de, devlet tarafından kurulmuş bir dini otorite olan Kafkasya Müslüman Kurulu'nun eski temsilcisi Ali Aliyev, Azerbaycan hükümetini İsrail ile olan ilişkileri nedeniyle eleştiren ateşli bir konuşma yaptı. Gürcistan'da Filistin yanlısı bir protestoda İsrail'i 'terörist devlet' olarak kınadı ve İsrail zulmüne göz yumulmasını kınadı.
Azerbaycanlı yetkililerin İsrail karşıtı protestolara fiili bir yasak getirdiği ve bu yasağın zaman içinde sivil özgürlüklerin giderek aşınmasıyla birlikte daha da sertleştiği düşünüldüğünde bu sözler özellikle dikkat çekiciydi.
Özellikle 2020 savaşından sonra hükümet, Filistin yanlısı duygulara sahip toplumun en büyük kesimi olan Şii toplumuna yönelik büyük bir baskı başlattı.
Dini topluluk, tarihsel olarak Azerbaycan'da Filistin davasının en hararetli destekçisi olmuştur. 2006'daki İsrail-Lübnan savaşından 2008 ve 2011'de İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarına ve 2010'da İsrail'in Türk Mavi Marmara filosuna saldırısına kadar uzanan protestolarda aktivistler sık sık otoritenin sert müdahalesiyle karşı karşıya kalmıştır.
Her yıl Ramazan ayının son Cuma günü kutlanan Kudüs Günü, Azerbaycan halkı arasında Filistin yanlısı dayanışmanın geliştirilmesinde özellikle önemli bir etkinlik olmuş ve genellikle İsrail karşıtı gösterilerle kutlanmıştır.
Muhalif İslami söylemde Filistin davasını desteklemek, dış politika kararlarına ilişkin endişeleri otoriter yönetim meselesiyle iç içe geçirerek yeniden harekete geçirici bir rol oynamaktadır.
Şii toplumu içindeki liderler uzun zamandır İsrail'i, Azerbaycan hükümetini dini özgürlüklerin bastırılması da dahil olmak üzere otoriter uygulamaları benimsemeye teşvik etmede doğrudan rol oynamakla suçluyor.
İnsan hakları savunucuları İsrail'in siber savaş endüstrisi, özellikle de Azerbaycan hükümetinin demokratik normları ve insan haklarını hiçe sayarak yerel aktivistleri ve gazetecileri gözetlemesini sağlayan Pegasus casus yazılımı hakkında alarm verdiklerinden, bu duygu İslami çevrelerin ötesine uzanıyor.
Ülke içinde hakim olan kaygı ve İsrail ile derinleşen bağların ortasında, Gazze ile dayanışma ifadeleri adeta yıkıcı bir eylem haline geldi. Ülke dışında yaşayan Azerbaycanlılar, ülkedeki vatandaşları bilinçlendirmek amacıyla duvarlara İsrail karşıtı sloganlar yazılması ve Filistin bayraklı balonlar uçurulması çağrısında bulunuyor.
Medyada geniş yer bulmamasına ve kamuoyunun ilgisini çekmemesine rağmen, bu eylemler yine de yetkilileri tedirgin etmekte, polis baskısına ve bazı durumlarda idari gözaltılara yol açtığı bildirilmektedir.
Azerbaycan'ın denge oyunu
7 Ekim'de Azerbaycan resmi olarak dengeli bir tutum benimseyerek her iki tarafın sivillere uyguladığı şiddeti kınadı ve İsrail ve Filistinlilerin kayıpları için taziyelerini sundu. Bu yaklaşım, Bakü'nün Gazze'de derhal ateşkes sağlanmasını savunan kararları desteklediği BM Genel Kurulu toplantıları sırasında da devam etti.
Ancak, İsrail'in eylemlerinin Uluslararası Adalet Divanı tarafından "makul bir soykırım riski taşıdığı" kabul edilmeye başlandığı sonraki aylarda bile Azerbaycan, anlamlı bir siyasi eylemde bulunmak bir yana, İsrail'e yönelik göstermelik eleştirilerde bile bulunmaktan kaçınmayı sürdürdü.
Azerbaycanlı yetkililer arasında sadece Dışişleri Bakanı Ceyhun Bayramov, 18 Ekim'de İslam İşbirliği Teşkilatı'nın (İİT) olağanüstü toplantısında ve 11 Kasım'da Arap-İslam Ortak Olağanüstü Zirvesi'nde yaptığı konuşmalarda, Bakü'nün Filistin halkının devlet olma arayışına verdiği desteği dile getirdi ve İsrail-Filistin çatışmasına iki devletli bir çözüm bulunmasını vurguladı. Ancak İsrail'in saldırganlığını doğrudan kınamaktan kaçındı.
Bakü bunun yerine İsrail ile bağlarını sessizce güçlendirmeye devam ediyor. Kasım ayında Azerbaycan devlet petrol şirketi SOCAR, Doğu Akdeniz'deki açık deniz blokları için bir gaz arama lisansı aldı. Ayrıca Ocak ayında Azerbaycan, Tel Aviv'in başlıca petrol müşterisi olarak ortaya çıkmasıyla İsrail'in enerji ihtiyaçlarını karşılamak için petrol tedarikini artırdı.
Ermenistan ile artan gerilimin ortasında Bakü, Tel Aviv'e casus uydular ve farklı silah sistemlerini içeren yeni bir askeri teçhizat alışveriş listesi sundu. İki İsrailli savunma teknolojisi firması Meteor Aerospace ve SpearUAV'nin de önümüzdeki aylarda Azerbaycan'la insansız hava aracı geliştirme konusunda anlaşmalar imzalaması bekleniyor.
İsrail ile derinleşen bağlar Azerbaycan toplumunda büyük ölçüde tepkiye yol açmazken, Türkiye'nin gözünden kaçmıyor. Türk aktivistler Azerbaycan'ın İsrail savaş makinesine petrol sağlamayı durdurmasını talep etmek için SOCAR önünde protestolar düzenlediler.
Belki de WikiLeaks tarafından yayınlanan Ocak 2009 tarihli diplomatik yazışma Bakü'nün bu bağlamdaki kaba pragmatizminin en iyi resmini çiziyor. Söz konusu yazışmaya göre, ABD elçilik yetkilileri, İsrail'in 2008/09'da Gazze'ye düzenlediği ve 'Dökme Kurşun Operasyonu' olarak adlandırılan işgali kınayan bir BM kararına karşı çıkmak için Azerbaycanlı meslektaşlarıyla iletişime geçtiklerinde, Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı'ndan bir kişi "Azerbaycan'ın İİT çizgisini izleyeceğini ve Azerbaycan'ın oy verme davranışı konusunda ise İsrail ile bir 'mutabakat' olduğunu açıkladı".
Yazışmanın da gösterdiği gibi Aliyev yönetimi, Filistin'in İslam dünyasındaki önemi göz önünde bulundurulduğunda, Filistin sahasındaki gelişmeleri tamamen göz ardı edemez ya da tek taraflı bir İsrail yanlısı tutum benimseyemez.
Ancak Bakü'nün Tel Aviv ile karlı ticaret pahasına uluslararası organizasyonlarda üstünkörü açıklamalar ve oylamaların ötesine geçmesi pek olası görünmüyor.
Rovshan Mammadli tarafından The New Arab için kaleme alınan bu analiz Mepa News okurları için Türkçeleştirilmiştir. Analizde yer alan ifadeler Mepa News'in editöyerl politikasını yansıtmayabilir.