"BiP bize koca bir 'polis devleti' vadediyor"
Yeni Şafak yazarı İsmail Kılıçarslan bugünkü köşesin son günlerin en popüler konusu olan mesajlaşma uygulamalarını ele aldı.
"Hiç anlamam bu işlerden. Öyle böyle değil yani, hiç anlamam. İşin teknolojik yanından hiç çakmam." ifadeleriyle yazısına giriş yapan İsmail Kılıçarslan, konu hakkında uzman olduğunu belirttiği bir arkadaşının görüşlerinden faydalandığını kaydediyor.
Kılıçarslan'ın yazısının ilgili kısımları şu şekilde:
"Bu bakımdan, söz konusu WhatsApp krizi patlayıp da insanlar fevç fevç Telegram’a yahut BİP’e göç etmeye başladığında bu işlerden çok iyi anlayan siber güvenlik uzmanı bir arkadaşımla iletişime geçtim. Sorum, basitçe şuydu: “Abi, nedir bu mesele?”
Bir kere WhatsApp kişisel verilerimizi zaten bir şekilde pek çok kuruma pazarlayan bir yazılım imiş. Bunu “legal” hale getireceğini beyan etmesi ise “malumun ilamı” mesabesinde imiş… Bu elde var bir.
“Ruslara ait” denilen Telegram’ın ise Ruslarla hiç alakası yokmuş. Yazılımcılarından biri Rus olan Telegram’ın merkezi Dubai imiş. Pavel Durov ve Nikolay dayıların “açık kaynak” olarak geliştirdikleri bu yazılımın asıl sorunu “kişiden kişiye haberleşme” yaparken değil de yazışma gruplarında ortaya çıkıyormuş zira yazışma gruplarındaki yazışmalar teknik tabirle “sunucudan dönüyormuş” ve bu sunucular da, sıkı durun, ABD’de duruyormuş. Yani şu: Rus menşeli olmayan, yazılımcılarından biri Rus olan, merkezi Dubai’de bulunan Telegram’ın sunucuları başta ABD dâhil tüm dünyada dağıtık yapıda duruyor (ABD, İrlanda, Ukrayna...). Üstelik Telegram’ın Rusya’da kullanımı da bu gerekçe ile uzun süre yasaktı. Covid nedeniyle hazirandan bu yana serbest bırakıldı. Fakat yine de Telegram’ın kişisel verileri ve mahrem yazışmaları paylaştığına dair bir delil yok elimizde.
Peki ya BİP bu meselenin neresinde? Bir “operatör reklam platformu” olarak tasarlanan BİP, hem kişisel verilerimiz hem de mahremiyet alanımızla ilgili bize koca bir “polis devleti” vadediyor, bir gram fazlası değil. BİP’te her kişisel verimiz “reklam optimizasyonu” için, her yazışmamız da “emniyet güçleri için” paylaşılabilir durumda. BİP’i kurarken onayladığımız sözleşmede bu hususların tamamı yazılı.
Fakat tabii şu: “Çiğ yemedik ki karnımız ağrısın” denilerek “emniyet güçlerine açıklık” kısmı kabul edilebilir bir noktada belki. Ama “reklam optimizasyonu” meselesi oldukça sıkıntılı.
Bu noktada BİP’in yapması gereken şey bu krizi fırsata çevirmek olabilirdi ama gördüğüm kadarıyla “kullanıcı dostu” olmayan bir uygulama BİP. İşin ar-ge kısmına değil de sürekli “yerli ve milli olma” kısmına atıf yapılıyor bu yüzden. Oysa bu iş “yerli ve milli” denilerek halledebilecek bir iş değil. Rekabetin delirdiği bu piyasada “kullanıcı dostu” olmanız şart. Bazen “fotoğraf bile atamadığınız” bir uygulamanın kullanıcı dostu kabul edilemeyeceği çok açık.
Arkadaşım bunları anlattıktan sonra ona açıkça sordum: “Yoksa sen yerli ve milli vurgusunu önemsemiyor musun?”
Cevap çok netti: “Abi, by-lock da yerli idi. Hangi amaçlarla nasıl kullanıldığını en acı tecrübelerle gördük. Burada asıl olan doğru ihtiyaç analizi ile doğru çözümü üretmek. Hem kişisel verimizi koruyan, hem mahremiyetimize saygı duyan, hem kullanıcı dostu, hem de milli çıkarlarımızı gözeten bir yazılım yapacak kadro var Türkiye’de. Asıl soru, bunu yapacak niyetin olup olmadığı.”