Boşnak ve Müslüman karşıtı bağnazlık artıyor
Sırp ve Hırvat siyasetçiler, Bosna’yı bölmek amacıyla İslam karşıtı retorikleri her geçen gün daha fazla kullanmaya başladı.
Sırp ve Hırvat siyasetçiler, Bosna’yı bölmek amacıyla İslam karşıtı retorikleri her geçen gün daha fazla kullanmaya başladı.
90’lardaki Bosna Savaşı sırasında tavan yapan İslam karşıtı söylemler nedeniyle binlerce Boşnak Müslüman katledilmişti. Aynı söylemler bugün, Sırp ve Hırvat siyasetçiler tarafından tekrar kullanılmaya başlandı.
1992-1995’deki savaş öncesi ve sırasında “Büyük Hırvatistan” ve “Büyük Sırbistan” hayallerini gerçekleştirmek için ayrımcı ve onur kırıcı dil ülkeyi bölmek için bir araç olarak kullanışmıştı.
Ankara merkezli, Siyasi, Ekonomik ve Toplumsal Araştırma isimli düşünce kuruluşu tarafından 2018’de yayımlanan “Avrupalı İslamafobi Raporu’na” göre, siyasetçiler ve medyanın bir bölümü Bosna’yı “radikal Müslümanların sığınağı” olarak yaftalayarak, ülkeye zarar vermeyi ve topraklarının bölünmesini hedeflemektedir.
Boşnakların İslami Geleneği Enstitüsü bünyesinde araştırmacı olarak görev yapan Hikmet Karçiç bu konu hakkında şunları yazdı: “Boşnak Sırp lider Milorad Dodik, 2018 yılında, Bosna Hersek başkanlığının yeni seçilmiş üyelerinden biri olarak görev yaparken, halka açık bir Sırp televizyon kanalında, ezan için “uluma sesi” diyerek, Müslümanları aşağıladı.”
“İlaveten, 2018 yılı, Bosnalı Hırvatlar, Hırvat siyasi oluşumlar ve bölgesel siyasi aktörler arasında Boşnak ve Müslüman karşıtı bağnazlığın arttığı bir yıl oldu. Bu aktörler, Bosna Hersek’i var olmaması gereken, aşırıcılara kucak açan bir devlet ve barış ve güvenliğin sağlanması için topraklarının bölünmesi gereken bir oluşum olarak yansıtmaya devam etmektedir.”
AB tarafından finanse edilen ve 34 ülkeyi inceleyen rapora, 39 alim ve uzman katkı sağladı.
24 yaşındaki Saraybosnalı Abdüssamed Podojak, bu nefret söylemlerinin siyasi puan kazanmak için kullanıldığını söylüyor.
“Bunun geçmişteki sonuçları çok ölümcül oldu, belki ilerde daha da kötü olacak.”
“Bu İslam karşıtı açıklamalar ve siyasetçilerin söylediklerinden dolayı, ülkenin belli yerlerine gitmekten kaçınan birçok insan tanıyorum. Bu absürt bir durumdur... İslam karşıtlığının reklamını yapan söylemler faciadan öte bir meseledir.”
Rapora göre, savaşın bitmesinden bu güne kadar geçen zamanda (1997-2017) Sırp Cumhuriyeti (Rebuplica Srpska) sınırları içinde yaşadıkları yerlere geri dönen 13 Boşnak nefret suçlarına kurban verildi. Bu ölümlerin hiçbirisi hakkında soruşturma dahi başlatılmadı.
Değişen nüfus yapısından boş yere korkulması
Nefret söylemlerindeki bu artışın geçtiğimiz yıl, Bosna üzerinden geçerek Hırvatistan’dan diğer AB ülkelerine gitmek isteyen 25.000 Suriyeli, Afgan, Cezayirli ve diğer ülkelerden gelmiş mülteciler nedeniyle bölgedeki dinamiklerin değiştiği bir dönemde gerçekleşmesi dikkat çekti.
Müslümanların lehine değişen demografinin bir tehdit olduğu algısı kısa süre içinde her tarafa yayıldı.
Bosna’da 2013 yılında yapılan son sayımlara göre, bölge nüfusunun %50.11,’i Müslüman, %31’, Ortodoks Hristiyan ve %15’i de Katolik Hristiyandır.
Boşnakları sürekli bir İslam devleti kurma çabası içinde olmakla itham eden Dodik, Boşnak siyasetçilerin, 150.000 göçmene vatandaşlık vererek ülkenin etnik dağılımını değiştirmek istediğini iddia etti.
Geçtiğimiz ay Dodik, liberal-laik reformlar gerçekleştiren muhafazakar Boşnak SDA partisinin bir İslam devleti kurup şeriatı getirmek istediğini iddia etti.
Siyaset bilimci Jasmin Mujanoviç El-Cezire’ye yaptığı açıklamada şunları söyledi: “SDA’nın bir İslam devleti kurmak için liberal-laik reformlar yaptığını savunmak, gülünçtür.”
“Anayasal reformun ve özellikle de liberal-bireysel-laik reformların “İslamcılık” ile aynı görülmesi fikri, Boşnak siyasi hareketinde ana akım olmaya yaklaşamayacak kadar zayıftır. Dodik ve İvica Daçiç gibi Sırp milliyetçileri, Bosna’nın sürekli olarak işlevsiz bir devlet olarak kalmasını ve açık ve özgür seçimlerde dürüstçe rekabet etmek zorunda olmamayı istemektedir.”
Sırbistan’ın Dışişleri Bakanı Daçiç de benzer “uyarılar” yaptı
Daçiç Haziran ayında katıldığı Günaydın Sırbistan isimli televizyon programında şunları söyledi: “Boşnakların nüfuslarının %50’den fazla olmasını bekliyorlar ki Avrupa’daki ilk İslam devletini kurabilsinler. Bosna’nın bir İslam devleti olmasına asla izin vermeyeceğiz.”
Bu söylemler ayırlıkçı hamlelere destek sağlamak içindir; Dodik, her platformda Sırpların çoğunlukta olduğu Bosna Hersek’e bağlı Sırp Cumhuriyeti’nin ülkeden ayrılık Sırbistan’a katılmasını savunmaktadır.
Dodik, ABD’deki lobi faaliyetleri için on milyarlarca dolar harcadığını saklamamaktadır.
Sırp Cumhuriyeti, ABD politikalarından nüfuz sahibi olmak için harcama yapan hükümetler listesinde 2013 yılında sekizinciydi. BEA, Almanya ve Kanada listenin ilk üç sırasındaydı.
Geçtiğimiz yıl, Dodik’in imzasıyla AB Genel Sekreteri Antonio Guterres’e gönderilen bir lobi belgesinde, Sırp Cumhuriyeti’nin Bosna’yı “teröristlere sığınak sağlayan” bir ülke olarak göstermeye çalıştığı ifşa olmuştu.
Belgelerin bir tanesinde şu ifade yer alıyordu: “SDA’nın, 90’lardaki savaş sonrasındaki politikaları ve hamleleri Bosna Hersek’i cihat yanlıları için bir sığınağa çevirmiştir.”
Siyaset bilimci Mujanoviç, bu hamlelerin Bosna’da gelişmişlik fikrini ortadan kaldırmak ve böylece Sırp Cumhuriyeti’nin ayrılmasının önünü açmak için yapıldığını şöyle açıkladı.
“Kendilerine aşırıcı bir pozisyon yarattılar ve bu mevzilerinden asla taviz vermeyerek, Bosna’nın kendi düşündüklerinden farklı bir yönde gitmesini bir tehdit olarak algılıyorlar.”
Hırvatların Bosna’nın kuyusunu kazma girişimleri
Temmuz ayında Jerusalem Post’ta çıkan bir habere göre, Hırvat Başkan Kolinda Grabar-Kitaroviç, İsrail Başbakanı Reuven Rivlin ile Kudüs’te gerçekleştirdiği bir toplantıda, Bosna’nın mülteci ve göçmen durumu yüzünden “milis İslam’ın” kontrolü altında olduğunu söyledi. Grabar-Kitaroviç şu ifadeleri kullandı: “Ülke şu anda gidişata yön veren milis İslam tarafından kontrol edilmektedir. Bazıları çok şiddet yanlısı ve insanların evlerini basıyor.”
Gazeteci Greer Fay Cashman konu hakkında şöyle yazdı: “Bu insanların neredeyse hepsi Suriyeli olduğunu idda eder ancak çoğu Afrikalı ve Pakistanlıdır. Bu mülteciler Bosna Hersek-Hırvatistan sınırından geçmek istemektedir. Grabar-Kitaroviç’in kendisi de bu sınır bölgesinin dengesiz olduğunu ve bazı noktalarının İran ve terörist organizasyonların elinde olduğunu kabul etmektedir.”
Grabar-Kitaroviç’in sözlerinin Bosna’da büyük tepkiyle karşılanmasının ardından Hırvat Başkan daha sonra söylediklerini yalanladı.
Washington merkezli Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi isimli düşünce kuruluşunda görevli Heather Conley ve Matthew Melino, Hırvat etnik milliyetçiliğinin, Bosna’nın başarısız bir devlet olmasının suçlusu olarak Boşnakları hedef tahtasına koyduğunu ifade etmektedir.
Kudüs’teki skandalın ardından ikili geçtiğimiz ay kaleme aldıkları bir raporda şu ifadeleri kullandı: “Federasyonun güvenliğini sorgulamak ve Boşnak yetkililerinin suçlu olduğunu ima etmek, Bosna sınırları içindeki Hırvat bölgesinin ayrılmasının gerekli olduğu söylemlerine hizmet etmektedir.”
Milliyetçi Hırvat HDZ partisi üyesi Grabar-Kitaroviç bu sözlerini yalanlasa da Hırvat Başkanın geçmişte birçok defa benzer yersiz suçlamalar yöneltmesi nedeniyle birçok kesimi ikna edemedi.
2017 yılında, Grabar-Kitaroviç’in ofisine dayandırdıkları haberlerde Hırvat medyası Bosna’nın “sayıları destekçileri ile birlikte 10.000’i bulan 5.000, radikal söylemlere ve niyetlere sahip Selefi’ye yardım ettiğini” iddia etmişti.
Bundan bir yıl önce de “radikal İslamcılığa” karşı uyarıda bulunup, 2.000 kadar IŞİD savaşçısının Bosna’ya geri döndüğünü söylemişti.
Cevaben, Bosna Güvenlik Bakanı, Grabar-Kiratoviç’in bu sayıları nereden uydurduğunu bilemediğini ifade etmişti.
2016 tarihli Avrupa Komisyon raporundaki resmi verilere göre, 2012-2015 arasında 188 erkek ve 61 kadının Bosna’dan Suriye ve Irak’a gittiği düşünülmektedir.
Geçtiğimiz yıl, o zamanlar Avrupa Parlamentosu Üyesi olarak görev yapan Marijana Petir, AP toplantısında yaptığı bir konuşmada, Türkiye, Suudi Arabistan ve diğer Müslüman ülkelerden gönderilen paralarla Bosna’da “radikalleşme” olduğunu iddia etmişti:
“Yabancı savaşçılar, Hırvat sınırının dibinde biten Vahabi yerleşim bölgelerine geri dönüp, Bosna’daki Müslüman popülasyonu radikalleştiriyor” ifadesini kullanan Petir, yurtdışından burs alan kız öğrencilerin hicab giymesinin, erkeklerin de sakal bırakıp 5 vakit namaz kılmasının zorunlu olduğunu da iddia etti.
Karçiç El-Cezire’ye yaptığı açıklamada, bu ithamların Hırvat milliyetçilerinin Bosna’dan parça koparma arzularını ortaya koyduğunu söyledi ve şu ifadeleri kullandı: “Bosna’yı istikrarsız bir ülke gibi göstererek gelecekte Bosna sınırları içinde Hırvatların çoğunlukta olduğu toprakları ilhak etmek için bekliyorlar.”
Mujanoviç’e göre Hırvatlar, Bosna’daki Boşnakları “gizli radikaller” olarak göstererek, “HDZ’nin daha fazla özerklik çağrılarının uluslararası kamuoyu nezdinde kabul görmesini sağlamaya çalışmaktadır.”
Boşnaklar ise, artan nefret söylemleri nedeniyle güvenliklerinden endişe duymaya başladı.
Bosna’nın batısındaki Sanski Most’ta yaşayan 25 yaşındaki Haris Kvrgic, ülkedeki nefret söylemlerinin dünyanın diğer yerlerindeki aşırı sağcı grupların azınlıkları hedef alan saldırılar yapmasına neden olmasından korktuğunu söyledi.
Batılı aşırı sağcı gruplar ve şahıslar, savaş sırasında katliam yapan Sırp komutanları birer idol olarak görmekte ve savaş suçlusu olduğu mahkemelerde ispatlanmış Radovan Karadziç gibi figürleri övmektedirler.
Kvrgiç şöyle konuştu: “Söylediklerimin kanıtı 2011’deki Norveç saldırısı veya daha geçenlerdeki Yeni Zelanda saldırılarında görülebilir, ordaki saldırganların manifestolarında Sırp milliyetçiliğini öven ifadeler vardı.”