'Cenneti Arayan Adam': Ziyaüddin Serdar'ın kitabı ve şüpheler

Selçuk Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Siyer-i Nebi ve İslam Tarihi Öğretim Üyesi Hüseyin Gökalp, Ziyaüddin Serdar'ın 'Cenneti Arayan Adam' isimli kitabını tahlil etti.

Sosyal medya üzerinden, yazar Cihan Aktaş'ın paylaşımı üzerine yaptığı tahlilde Gökalp, kitaba dair eleştirilerini ortaya koydu.

Son dönemde çokça okunan ve tavsiye edilen kitaba dair eleştirileri bu haberimizde derledik.

"Ziyaüddin Serdar, tam bir profesyonel "insider". Hayatı boyunca çayın taşıyla çayın kuşunu vurmuş. İslam için İslam adına kendince işler yapmış ama attığı her adımı da Müslüman ülkelere ya da kuruluşlara finanse ettirmeyi başarmış biri. Yeri gelmişken devam edelim:

Ziyaüddin Serdar'ın kitabını okudum, kendisinden ve yazdıklarından rahatsız oldum. Sebebi, Müslümanların eleştirilmesi değil elbette. Sonuçta günlük, düzenli oryantalist metinler okuyan ilahiyatçılar için bu komik bir durum olurdu. Rahatsız olduğum şey, ortadaki profil ve pazarladığı kurgu.

Serdar'ın kitapta anlattığı ülkelere defalarca gittim. Anlattığı gruplarların tamamıyla da tanışma fırsatım oldu. Mesela Tebliğ Cemaati'yle en son Rio, Brezilya'da karşılaştım. Ayrıca İngiltere'yi ve oradakileri de az buçuk tanırım, son 15 senedir sayısız defa gitme fırsatım oldu.

"Propaganda yöntemi"

Ziyaüddin Serdar, kitabında Niall Ferguson'un Hazin Savaş'ta anlattığı propaganda yöntemini adım adım uygulamış. Tamamen yalanlar üzerine bir kurgu inşaa etmiyor. Mümkün ya da kısmen doğru olan şeyler üzerine büyük yalanları, ana kurguyu beslemek için seri bir şekilde üretiyor.

Ziyaüddin Serdar, şu an İngiltere'de yeni nesil olan üçüncü nesil Müslümanlardan değil, birinci nesil. Çocukluğu var olma, ayakta kalma, tok kalma mücadelesiyle geçmiş biri. O sebeple kitapta satır aralarında okuyacağınız şekilde, tuttuğu her işi elinin ucuyla ve bedelini ödeterek tutmuş.

Bu insan tipini aslında bilirsiniz. Lisede/üniversitede bir faaliyet olduğunda rica ile çağrılan, emeği pahalı olan, her daim dışarıdakilere hayran içeridekilere kuşkuyla bakan, yapacağı katkıları size peşinen ödeten, özel ilgi bekleyen, minnet duyulmazsa işleri ifşa eden tipler.

Bu tipler, her işin içinde profesyonelce bulunur. Ziyaüddin Serdar, kitabında anlattığı gibi Suudi Arabistan'dan İran'a, Malezya'dan İngiltere'ye kadar yaptığı her işi kuruşu kuruşuna ödetmiş ve şimdi de yaşadığı şeyleri yeni bir kurguyla pazara çıkarmış.

Mesela, Konya'da Mevlana Müzesi'nde tek tip kıyafetle dolaşan dervişler, müzeden çıkıp bir camiiye gidiyorlar. Ziyaüddin Serdar, onları takip ediyor, namaz kılıyorlar, cehri zikir yapıyorlar. İmam kırmızı şeritli Şeyh Ahmet ile sembolizm, Kemalizm konuşuyor. Sonra Nasreddin Hoca'ya gidiyor.

"Seküler bir şahsiyet"

Konya'da Mevlana Müzesi ziyaret edilebilir, çeşitli Mevlevi vakıf/derneklerin sohbetleri olur, camiilerde namaz kılınır, namazda sonra etliekmek, furun kebabı yenebilir ama böyle bir senaryo ile Akşehir'e gidip Nasreddin Hoca'nın türbesinin kilitlerinde hakikati bulmazsınız.

İran'a devrim en hızlı zamanlarında gidip, havalimanındaki devrimci istihbaratçılara meydan okumak, Suudi Arabistan'da Ramazan ayında oruçluyken alenen rüşvet alan bir memura haram yeme/oruç yeme tiyatrali üzerinden ders vermek vs. Daha pek çok örnek verilebilir.

Ayrıca kitapta Muhyiddin İbnü'l-Arabi ve Gazzâlî ile ilgili yaptığı değerlendirmeler bir "Müslüman entellektüel" için fazlaca yüzeysel. Özellikle, İbn Hazm'ı bir "hümanist" olarak konumlandırması ve İbn Meymun süslemesi de sadece dönemi ve kişileri bilmemesi ile açıklanamaz.

Sonuç olarak Ziyaüddin Serdar, seküler bir şahsiyet olarak, radikallerden mutasavvıflara, Sünnilerden Şiilere, Batıdan Doğuya bir pseudo-analiz yapıyor. Müslümanlara bıyık altından gülüp, bu sırıtışı bir kitapla pazarlayıp, umutsuzluk öneriyor ve teslim olun çağrısı yapıyor.

Cihan Hanım'a hürmetlerimi sunarak, kendi çapında "septik bir Müslüman" olarak Ziyaüddin Serdar'ın serüveni ve sunumuyla ilgili şüphelerimi arz etmek istedim. Bana göre Ziyaüddin Serdar'ın cennet arayışı surette romantik ama hakikatte profesyonel bir iş."