Çin-Rusya ilişkileri Ukrayna savaşından nasıl etkilendi?
Çin'in Rusya-Ukrayna savaşı konusunda çekimser kalarak temkinli bir yaklaşım sergilediği biliniyor.
Olga İvshina ve Howard Zhang | BBC News
Rusya'nın Ukrayna'ya açtığı savaş neredeyse birinci yılını doldururken, Çin'in, ikili ilişkiler konusunda işgalin başlangıcından çok kısa süre önce ilan ettiği "sınırsız dostluk" kavramını gözden geçiriyor olabileceğine dair işaretler var.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Ukrayna'daki savaşta başarısızlığını hayretle izleyen ve bir yandan da iç sorunlarıyla uğraşan Çin, şimdi Rusya'nın izlediği çizginin olumsuz etkilerini en aza indirmeye ve Batı ile ilişkilerini tamir etmeye çalışıyor.
Rusya 24 Şubat 2022'de Ukrayna'yı işgale başlamadan sadece 20 gün önce Putin, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile bir araya gelmişti.
Bu tarihi buluşmada iki lider "sınırsız dostluk"tan söz etmişler ve "işbirliğinin dışında kalan hiçbir alan olmayacağını" söylemişlerdi.
İngiltere'nin önde gelen gazetelerinden Financial Times, o görüşmede iki liderin Ukrayna konusunu da konuştuklarını, kaynaklarının doğruladığını yazıyor.
Gazetenin haberinde aynı kaynaklara dayanılarak, Putin'in bu görüşmede Şi'ye, Rusya saldırıya uğrarsa "her yola başvurabileceklerini" söylediği de kaydediliyor. Fakat ilginç bir şekilde, Putin'in bu görüşmede Şi'ye, Ukrayna'yı işgale hazırlandığını söylemediğine dikkat çekiliyor.
Pekin'in hassas dengeleri
Çin Devlet Başkanı Şi'nin Rusya'nın işgal planlarından haberdar olmadığından emin olamayız ama Çin'in Mart ayında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde Moskova'yı kınayan karara karşı oy kullanmak yerine çekimser kalması bile, Pekin'in baştan itibaren temkinli bir çizgi benimsediğine işaret ediyor.
Savaşın başlarında Çin kamuoyunda bir kesim Rusya'nın attığı adımlara coşkuyla destek verdi ve Putin'in "özel askeri operasyon" diye adlandırdığı işgali ilan ettiği konuşmasının Çince çevirili video kayıtları internette yaygın bir şekilde paylaşıldı.
Fakat resmi düzeyde Pekin stratejik belirsizlik çizgisini korudu.
Çin yönetimi bir yandan savaşın başlamasına NATO'nun Avrupa'da genişleme stratejisinin yol açtığını söyleyerek ABD'yi suçluyor, diğer yandan Rusya'ya anlamlı bir destek vermekte de hiç acele etmiyordu.
ABD'nin önde gelen gazetelerinden Washington Post, Rusya'nın defalarca Çin'den teknolojik ve mali destek istediğini iddia etti.
Gazetenin haberinde, Şi Cinping'in "Moskova ile karşılıklı çıkara dayalı işbirliği" yolları aramaya karşı çıkmamasına karşılık, her türlü görüşmenin gergin geçtiği kaydediliyor.
Washington Post'un haberini dayandırdığı kaynak, Çin'in "Rusya'nın içinde bulunduğu güçlükleri anladığını ama kendisini gözetmemesinin de mümkün olamayacağını" söylüyor
Zararı asgari düzeyde tutma gayreti
Ukrayna'da savaşın başlamasından sonra Rusya ve Çin liderleri yalnızca bir kez, geçtiğimiz Eylül ayının ortalarında, Özbekistan'ın Semerkant kentindeki bir uluslararası forumda bir araya geldiler.
O sırada Ukrayna güçlerinin, Rusların yalnızca birkaç hafta önce ilhak ettiği geniş bölgeleri geri almaya başlayacakları karşı taarruzunun da ilk günleriydi.
Görüşmeden sonra Putin, Ukrayna savaşı konusunda "Çinli dostların dengeli tutumunu" büyük memnuniyetle karşıladığını söyledi.
Şi Cinping de Çin'in "Rusya ile birlikte süper güçler olarak hareket etmeye ve dünyaya istikrar ve pozitif bir enerji getirecek liderlik rolüne soyunmaya" hazır olduğunu söyledi.
Ne var ki kameralar önündeki karşılıklı sırt sıvazlamaların arka planında çok daha karmaşık bir gerçeklik vardı.
Ukrayna'daki savaş Çin açısından çözümü kolay olmayan ya da kolay allanıp pullanamayacak bir dizi sorun yarattı.
Avrupa'da, kısmen Rusya ile savaşın başlamasıyla gündeme gelen enerji krizinin de etkisiyle tırmanan hayat pahalılığı krizi, Avrupalı tüketicilerin daha az Çin malı alması anlamına geliyordu.
Diğer yandan Çin'in Rusya'nın Ukrayna'daki işgalini açık bir şekilde kınamayı reddetmesi, Pekin'in Batı ile ilişkilerinde gerginlik yaratıyordu. Çin'in en büyük iki ticaret ortağı ABD ve Avrupa Birliği'ydi.
2022'nin ilk altı ayında Rusya'da hiçbir yeni Çin yatırımı olmadı. Yorumcular bunun, Çin'in temkinli tutumuna ve ABD'nin yeni bir uluslararası yaptırım dalgasına hedef olmama çabasına işaret ettiğini söylüyor.
Rusya-Çin ilişkileri uzmanı Leonid Kovavic, "sınırsız dostluk" kavramının atılan adımlara yansımadığında hemfikir. "Bütün bir Batı ile ilişkileri karmaşıklaştırmak Çin'ın çıkarlarına aykırı olur" diyor.
Kovacic, Çin'in ABD ile ilişkilerinin uzun vadede gerginliğini koruyacağı göz önüne alınırsa, "Çin'in en azından Avrupa Birliği ile ilişkilerini bozmaması önemli" diye sürdürüyor.
Çin, başlangıçta savaşın AB açısından ne kadar hassas bir konu haline geleceğini ya da Avrupa'nın Ukrayna'ya finansal ve askeri olarak ne kadar destek olacağını kestirememiş olabilir.
Kovacic, "Çin şu anda bu yüzden en azından söylemde, gerilimleri yatıştırmaya çalışıyor" diyor.
Ukrayna savaşı ayrıca Çin'in, kendisine ait ayrılıkçı bir toprak parçası olarak gördüğü Tayvan'a karşı tutumunu da etkiledi. Son aylarda Çin'in bu bölgede şimdiye kadarki en kapsamlı hava ve kara tatbikatlarından birini yapmasıyla gerginlik arttı.
Ukrayna savaşının başlarında birçok yorumcu Çin'in Tayvan'a karşı benzer adımlar atabileceği kaygısını dile getirmişti.
Fakat şimdi bir kısım uzman Çin'in, Batı'nın, özellikle de AB'nin Rusya'nın Ukrayna işgaline gösterdiği güçlü tepkiyi gördükten sonra, böyle bir adım atmaya cesaret edemeyeceğini düşünüyor.
Görev değişikliği, politika değişikliği işareti mi?
Çin'in geçen yılın sonlarında atanan yeni Dışişleri Bakanı Çin Gang, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile 9 Ocak'ta bir araya geldi.
"Moskova'nın isteği üzerine" yapılan görüşmeden sonra yapılan resmi açıklamada, "Çin-Rusya ilişkilerinin üçüncü taraflara karşı bağlantısızlık, çatışmasızlık ve saldırmazlık ilkelerine dayandığı" kaydedildi.
Bu açıklamada kullanılan dil, geçen yıl Şubat ayında yapılan Putin ve Şi görüşmesinden sonra telaffuz edilen "sınırsız dostluk" kavramından hatta Eylül ayında iki liderin görüşmesi sırasında dile getirilen "iki büyük süper güç olma" fikrinden bir hayli uzak.
Dışişleri Bakanlığına Çin Gang'ın getirilmesini üç yıldır Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü olan Jao Lician'ın da görevden alınması izledi.
Jao Lician, Çin'in politikalarının savunulması ve muarızlarının eleştirilmesinde kullandığı keskin dil ve kavgacı üslubu ile "savaşçı kurt" lakabıyla anılıyor ve Batı'ya karşı kuşkucu ve sert söylemleriyle bilinen Rusya Dışişleri Sözcüsü Maria Zaharova'ya benzetiliyordu.
Bazı yorumcular Jao'nun, çok görünür bir makam olan Dışişleri Sözcülüğü görevinden geri planda bir işe alınmasının, göstermelik bir değişiklik olduğu görüşünde. Bazıları ise bunu, Çin'in diğer ülkelerle ilişkilerdeki gerilimi hafifletmek için attığı önemli bir taktik hamlesi olarak yorumluyor.
Covid konusundaki tartışmalı "sıfır hoşgörü" politikasından vazgeçerek ticarette güven ortamını tamir etmeye çalışan ve sosyal adalet ve ortak refah söylemini yumuşatan Çin açısından dış ilişkileri geliştirmek hayati önem taşıyor.
Çin'deki hükümet yanlısı siyasi yorumcular, adları verilmemek kaydıyla, Çin yönetiminin Moskova'nın Ukrayna konusundaki başarısızlığı ve jeo-politik hesap hatalarından hayal kırıklığına uğradığını söylüyorlar.
Bunun bir işareti Devlet başkanı Şi Cinping'in geçtiğimiz Kasım ayında, Almanya Başbakanı Olaf Scholz ile yayınladığı ortak açıklamada "nükleer silah kullanma tehdidinin kabul edilemeyeceği" ifadesiyle dolaylı olarak Vladimir Putin'i eleştirmesiydi.
Financial Times, bir Çin yetkilisinin, adının verilmemesi kaydıyla yaptığı açıklamayı aktarıyor: "Putin çılgın. Ukrayna'yı işgal etme kararı çok küçük bir grup insan tarafından verildi. Çin, Rusya'nın peşinden gitmemeli."
Çin'in, resmi söylemini aniden değiştirerek Rusya karşıtı bir çizgiye geçmesi beklenmiyor.
Ama Pekin büyük ihtimalle temkinli ve faydacı bir yaklaşımla hareket edecek, Rusya'nın Ukrayna'daki hedeflerine ulaşamamasının ve bu süreçte büyük bir uluslararası gerilim yaratmasının kendisi açısından yarattığı zararları en aza indirmeye çalışacaktır.