Matt Walsh

Matt Walsh

Cinsel devrim faciavari bir başarısızlık örneğidir

Cinsel devrim faciavari bir başarısızlık örneğidir

Toplum olarak artık görmeye alışır hale geldiğimiz türden bir başlık oldu. Yeni yayımlanan bir rapora göre Kaliforniya’daki genç nüfus arasında cinsel yolla bulaşan hastalıkların (STD) görülme oranı rekor düzeylere ulaşmış durumda. Bu tür hastalıkların ülke çapında görülme oranı ise tarihte hiç görülmemiş boyutlara ulaştı. Bu veriler, “cinsel devrimin” her geçen gün daha fazla çürüyen ağacından düşen kokuşmuş meyvelerinden sadece birkaçı. 

Baby Boomer neslinin (ABD’de 2. Dünya Savaşından sonra, evlilik mefhumunu hiçe sayarak nüfusun artırılması için devlet tarafından sosyal ve ekonomik olarak teşvik edilen nesil) günümüze etki eden tek mirası olan “cinsel devrimin” faciavari bir başarısızlık olarak kabul edilmesinin zamanı çoktan geldi. Cinsel devrim söylemi bizlere özgür aşk ve mutluluk vaat etti ancak bu vaadi gerçekleştiremedi. Bunun yerine elimize ilk safhada AIDS geçti, daha sonra da belsoğukluğu, frengi vb. gibi envai çeşit hastalıklar aldı başını gitti. 

Cinsel devrimin başladığı yıllardan itibaren sürekli yeni rekorlar kırarak artan boşanma oranları gösteriyor ki, evlilik ve aile kurumları direk olarak hedef alındı ve yıkılmaya yüz tuttu. Boşanma oranları hala çok yüksek ancak son yıllarda yavaş bir düşme eğilimi gösteriyor. Aslında bu son veri, bugün 25-40 yaş arasındaki insanların evlilikten tamamen vazgeçmesi (gerekli görmemesi) sebebiyle sağlıklı olarak nitelendirilemez. Boşanma, “aydınlanmış cinsel tavrımızın” sadece ilk sonuçlarından birisiydi. Bir sonraki adım ise bugün bizzat şahit olduğumuz üzere, evliliğin sosyal bir kurum olarak tamamen ortadan kaldırılmasıdır.  

Dahası da var. Bir sürü ölü çocuğumuz oldu. Bunların sayıları şu anda 60 milyon ve bu miktar sürekli olarak artıyor. Cinsel devrimin başlamasının hemen ardından evlilik dışı ilişki sonucu doğumlar tavan yaptı. Elimizde artık, porno bağımlısı ve babası belli olmayan bir millet var. Öğrenciler üniversiteye alem yapmak ve kafayı bulmak için gider oldu. Bu sözde devrim önce dokunduğu herşeyi mahvetti sonra da gelip herşeyi tuzla buz etti. Cinsel devrim, hiç şüphesiz insanlığın başına gelmiş en kötü ve en ölümcül şeylerden biridir. 

Bu sözde “özgür” aşk meselesi gerçekten ilginç. Aşkın özgürlüğü sadece ölüm ile perişanlık getirir ve öyle de oldu. Bu özgürlüğün bedeli çok ağır oldu. Peki soralım; nasıl oldu da bu kadar kötü sonuçlar doğdu?

Cevabı basit. Başka türlüsü olmazdı da ondan. Cinsellik hayatın en güçlü parçalarından birisidir. Bunu bir oyun gibi görmek veya alınıp satılan bir mal gibi davranmak, cinselliği doğal olarak güzel ve samimi kılan bütün özellikleri siler. Cinsel birleşmenin heyecanını, basit bir zevkle takas etmiş olursunuz. Halbuki o basit zevk, heyecanın bir parçasıdır. Sonuç olarak yapılan şey, çok daha zengin, içi dolu ve derin manası olan bir deneyimi bırakıp sadece yüzeydeki kırıntıyla yetinmekten ibarettir. 

Ancak cinsellik, asıl manasını yitirse dahi doğal gücünden birşey kaybetmez. Sonuç olarak insanın hayata gelmesinin vasıtasıdır. İstesek de istemesek de, duygularımız, ruhlarımız ve tüm benliğimizle yaşanılan bir tecrübedir. Bu kudretli şeyin ayarları ile oynayarak ona hakettiği saygıyı göstermediğinizde sonuçlar sadece felaket olur. “Geri kafalılık” cinselliği evlilik kurumunun içine koymuştur zira cinselliğin kutsallığının güvenliği en iyi bu şekilde korunur. Bugün sıkça duyduğumuz cinsellik sırasında “korunma” sadece evlilik kurumu üzerinden gerçekleştirilebilir. Yani tam manasıyla sadece bu sayede “korunmuş” olunabilir. Sadece evlilik, tam manasıyla, gerçek anlamda ve “korunaklı” olarak cinselliğin yaşanması için gereken ortamı sağlayabilir. 

Söylediklerim üzerinde biraz düşünürseniz hepsi gayet mantıklıdır. Düşünün, bir insanın başka bir insana kendisini ruhen ve bedenen tamamen açmasını gerektiren bir eylem var. Bu eylem büyük bir haz kapısı olabilir ancak iğrenç hastalıkların bulaşması için en etkili yollardan birisi de olabilir. Karşıdaki insana karşı duygusal olarak bağlanmanızı sağlayabilir. Ya da “yanlış” insanla veya şartlarda gerçekleştiğinde derin bir iğrenme ve utanç da getirebilir. Ve bu arada, sonuç olarak bir bebek de meydana gelebilir.

Şimdi soruyorum: bu eylemi bilmediğiniz, araştırmadığınız biriyle yapmalı mısınız yoksa yapmamalı mısınız?

Bu geri kafalı, tutucu ve yobaz yazarınız cevaben der ki: “Hayır, tabiki de yapmamalısınız.”

Cinsel devrim cevaben diyor ki: “Tabi canım, yap, ne olacak ki?”

Yanlış gidebilme ihtimali olan her şey olabilir. Ve hatta oldu.

Belki de artık bu deli zırvası deneyi bırakma zamanı gelmiştir. Denedik. Çok da iyi sonuçlanmadı. Bir 50 sene daha aynı iğrenç sonuçlara varıp durmanın manası yok.

Çeviri: Mepa News

Bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı toplam 7681 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.
1 Yorum
Matt Walsh Arşivi