Cübbeli Ahmet'ten Atatürk övgüsü: Vatanı kurtardı, ona düşman olunmaz
Cübbeli Ahmet Oda TV'ye verdiği röportajda dikkat çeken ifadeler kullandı.
Cübbeli Ahmet Oda TV'ye verdiği röportajda dikkat çeken ifadeler kullandı.
İsmailağa Cemaati’nin önde gelen isimlerinden, kamuoyunda Cübbeli Ahmet olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü Oda TV'ye röportaj verdi.
Odatv Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan, Cübbeli Ahmet ile İstanbul Acarkent’teki villasında buluştu ve uzun bir söyleşi yaptı.
Oda TV parçalar halinde yayınlayacağı röportajın ilk kısmını bugün paylaştı.
Röportajın ilgili kısımları:
"Vatanı kurtarana nasıl düşman olacaksın?"
Bu vatan, ecdadımızın fethettiği vatanlar; bize vatan yapmışlar. Mustafa Kemal de kurtarmış. Bunu kurtarana nasıl düşman olacaksın yahu? Sevmemenin ne anlamı var? Yapılan ortada.
Şimdi, burada bir vatan toprağındayız; burada bu insan uyumamış, yememiş, içmemiş. Bu bir fedakarlık ister. Kaç yaşında vefat etti... Çok yaşamış bir insan değil. Cepheden cepheye hizmet etmiş... O günkü şartlarda, o günkü zorluklar içerisinde bunu yapmış. Hilafeti bile kaldırırken çok üsluplu, çok usturuplu mesela. Şimdi o günkü şartları bilmeyen, o gün onun karşılaştığı şeyleri bilmeyen, kâr zarar hesabı yapamaz. O tercihi neye göre yaptı, akıllı olacağız; yani her şey istediği gibi tozpembe miydi dünyada? Yeni kurduğu bir devlet, her şeyi kabul ettirebilecek durumda mıydı... Düyunu Umumiye'sinden, oradan, buradan, her türlü baskı altında. Kaç sene geçmiş, 100. senesine yaklaşıyoruz. Bakın en ufak bir şeyden nezle oluyoruz, grip oluyoruz. Yani dolayısıyla bugünkü en zor şartlarda bunu yapabilmiş.
"Atatürk'ün verdiği izinle Kuran okundu"
Bizim hocamıza, yani Mahmut Efendi'nin hocasına, Hacı Aşıkkutlu Efendi’ye beraatı var, izni var. Of'un köyünde, gidin orada kursta Atatürk'ün izni var. Gitmiş Ankara'ya, demiş; ‘ben Kuran okutacağım, Jandarma basıyor...’ Tabii bin türlü olay var memlekette. Kimin ne yaptığı belli değil.
Atatürk onunla görüşmüş, demiş ki ‘tamam!’ ‘Biz neden izin vermeyelim, senin gibi insanların Kuran okutmasına...’
Mahmut Efendi bile çocukluğunda, o iznin altında okumuş. Verilen iznin yani, hocasına izin vermiş.
Yeni bir devlet kurulmuş, karşı ataklar var, burada bazı tedbirler almak gerekiyor. Bu tedbirleri alırken de bazı şeyler de hata payı oluyor. Ulaşım yok, eskisi gibi, şu yok, bu yok. Oradan bir haber geliyor, jurnal oluyor, ispiyon oluyor, şu, bu...
Ama anlarsa ki; bu adam hakikaten istismarcı değil, din adamı, Kuran okutacak; vermiş ona izin... Kaç tane böyle benim tanıdığım yer var.
"İslam adına yapılan sevaplardan hisse alır"
Mesela, tefsir yazdırması... Buhari'yi tercüme ettirmesi... Bu millet ne okuduğunu anlasın, demesi... Elmalılı Hamdi Yazır gibi, en iyi ilmi, o gün için en ehlisünnet, Mâtürîdî Hanefiye ekolünden olan birine yazdırması... Diyanet'i kurması, Diyanet’e bütçe ayırması, Diyanet'i desteklemesi...
Yani, Atatürk o günkü şartlarda, o günkü imkansızlıklar içerisinde, bu vatanı kurtarmış. Burada namaz kılıyoruz, burada Kuran okuyoruz, zikir yapıyoruz. Allah o gün, bu işte emeği geçen, zerre kadar uykusundan fedakarlık eden, tüm ecdadımıza, gazilerimize, şehitlerimize, rahmet eylesin.
Bugün Müslümanlık adına, İslam adına, yapılan her bir ibadetin sevabından o günkü İstiklal Savaşı’nı yapanlar, Kurtuluş Savaşı'nı yapanlar, bu savaşlarda zerre kadar emeği geçenler hisse alır.
Şimdi buna düşmanlık yaparak yıpratmanın kimseye faydası yok.”