Davetten devlete: Sokoto Halifeliği
Osman bin Fudi ve taraftarlarının hedefi, Allah'a imanı ve dine bağlılığı yüceltmekti.
Batı Afrika’da İslam, on birinci yüzyıldan itibaren geniş kitlelerce kabul edilmiş, on dördüncü yüzyıldan sonra ise Müslüman devletler kurulmaya başlamıştır.
Kuzeyinde Sahra bölgeleri, güneyinde Ekvator ormanlıklarının bulunduğu bir batı Afrika ülkesi olan Nijerya, 19. y.y.’da yaygın olarak iki etnik zümreden oluşmaktaydı. Bunlar Hausalılar ve Fülanilerdi. Bu iki zümre dışında Tuarekler, Kanuriler, Yorubalılar, gibi başka zümrelerde mevcuttu ancak onların sayısı Hausa ve Fülaniler kadar çok değildi. Hausalılar, bölgede etkin bir konuma sahip, Sultanlıkları olan, kendine ait yerel bir dili bulunan,içersinde barındırdığı farklı etnik gruplardan müteşekkildi.Batı Afrika’daki ikinci büyük etnik zümre ise Fülanilerdi. Atlas okyanusu ile Nil Nehri arasıdaki tüm Sudan yaygın olarak yaşayan Fülaniler, bin yıla yakın bir süredir bu bölgelerdeydi. Fiziksel ve karakteristik olarak da Afrikalılara çok benzemeyen fülanilerin kökenleri hakkında farklı rivayetler bulunsa da onlar kendilerini Kuzey Afrika’nın fethini gerçekleştiren Ukbe b. Nafi’ye dayandırmaktaydı. Yerel dilleri Fulfulde’diydi. Çoğunluğu göçebe olsa da yerleşik olarak yaşayan fülanilerde vardı. Fülaniler, Afrikalılar arasında entelektüel kimlikleri ile tanınırdı. Özellikle Tronkava Fülanilerinin bilgi ve düşünce yapılarının ileri düzeyde olduğu nakledilmiştir.
Sokoto Halifeliği'nin sınırları
Fülaniler, ulema sınıfına büyük önem atfederdi nitekim bu durum tarih boyunca yaptıkları savaşlarda, kabile şeflerinden çok ulemaların orduları koordine etmesinden de anlaşılmaktaydı. Fülanili alimler, hayatın her safhasında ve toplumun her kademesinde öncülük yapan, kitlelerin nabzını tutan, onların sorunları ile doğrudan ilgilenen ve onlara hem ahlaki hem de dini eğitim veren bir yaklaşım içersinde olmuşlardı. Bu çalışmalar üzerinde en çok gayret sarf eden ise Osman b. Fudi idi.18. y.y. kadar genellikle göçebe yaşayan, bir devlete sahip olmayan bu sebeple sürekli zulme uğrayan Fülanileri bir devlet çatısı altında toplamakla birlikte, Afrikalar için büyük mücadeleler veren, onların köleleştirilmemesi için hem dini destek veren hem de siyasi yönde de çaba harcayan bir isim olmuştu Osman b. Fudi.
Osman b. Fudi ve Fülani Islahat Hareketi
1754 yılında dünyaya gelen Osman b. Fudi, yirmi yaşına kadar ciddi bir eğitim almış, seçkin ulema ve sufilerle temas kurmuş ve erken yaşlardan itibaren kendisini eğitim hizmetlerine adamıştır. Halkla sürekli iç içe olması, içinde yaşadığı toplumu iyi tanıması ve kitlelerin nabzını tutması, halkın sorunları ile doğrudan ilgilenmesi onun kısa zamanda sevilmesini sağlamıştı. İlmi bilgisi ise hem halk hem de bölge alimlerince takdir edilmekteydi. Yapıcı tutum sergilemesi ile dikkat çekmiş, halkın yöneticiler karşısında temsilcisi ve onların savunucusu olmuş, haksızlıklar ve zulüm karşısında Sultanlara öğütler vererek bundan vazgeçirmeye çalışmıştı. Bu durum ona gittikçe büyüyen taraftar kitlesi kazandırmaktaydı.
Şeyh Osman'ın ve taraftarlarının hedefi, Allah'a imanı ve dine bağlılığı yüceltmekti.
Şeyh Osman, ülkesindeki Müslümanların şartları ile arzulanan ideal toplum arasında büyük bir uçurum olduğunu gördü.
O dönem Müslümanların içinde bulunduğu durum iki sebebe dayandırılabilir. İlki bidatlerin ve İslam'a uygun olmayan uygulamaların yayılması. İkincisi sosyal adaletsizlik. İslam, halk inancında dinden uzaklaşan ritüel ve uygulamalardan ibaret hale gelmişti. Hurafeler ve bidatler yayılmış, çoğu Müslüman, yanlış ve cahiliye (İslam dışı) uygulamalara dalmıştı. Bu uygulamalar özel alanla yani bireysel ve aile hayatıyla sınırlı kalmadı, kamusal alanı yani muamelat alanlarını kapsayacak şekilde genişledi.
Şeyh Osman, Hausa krallıklarına mektup yazarak pozisyonunu açıkladı, Hz. Muhammed'in sünnetini canlandırmakta ve şeytani bidatleri söndürmekte kararlı olduğunu belirtti.
Şeyh Osman, bir Kadiri idi. 'Medhal' kitabının yazarı İmam Ebu Abdullah Muhammed Bin Hac ve 'Tasavvufun Kaideleri' kitabının yazarı Şeyh Ebu Abbas Erzak gibi Maliki mezhebinin Sufi imamlarının kitaplarından etkilendi.
Şeyh Osman'ın davet yöntemindeki ikinci önemli konu ise ülkede sevilen halk şiiri ve dini kasidelerdi. Şeyh yerel dillerde ahlaki, ilmi ve irşat amaçlı birçok kaside ve şiir yazma yeteneğine sahipti.
Sosyal boyuta yoğunlaşması Şeyh Osman'ın düşüncesinde gerçekten dikkat çeken bir noktaydı. Hatalı ve doğru olmayan uygulamalara küfre (din dışılığa) götüren uygulamalar olarak baktı ve buna rağmen insanların tekfir edilmesi (kâfir ilan etme) konusuyla ilgilenmedi. Ona göre asıl amaç akidenin ortaya koyduğu Müslüman'ın varlığıydı.
Hiç kuşkusuz toplumla ilgili bu hoşgörülü tutum, iman ve küfür kavramına yapıcı olumlu bir boyut kazandırdı. Zira ona göre imansızlığı niyetler veya kalpteki vakarlık değil, ameller ortaya koyardı.
Şeyh Osman, Müslümanların veya tüm toplumun tekfir edilmesine karşı defalarca uyarıda bulundu.
Toplum içinde ve ulema arasında ilgi duyulduğu kadar aslında siyasi erk nazarında da saygı görüyordu. Ancak devlet yöneticileri 18. yüzyılın sonralarında halka karşı uyguladıkları baskıları iyice artırmıştı. Uygulanan baskı ve zulümler, yaygınlaşan yolsuzluk ve rüşvet olayları, Müslümanlara karşı tahkirler, göçebe halka karşı uygulanan ikinci sınıf insan muamelesi ve onların ihtiyaçlarını karşılamalarına engel olunması, hem fülanilerde hem de hausalılarda ve bölgede yaşayan diğer zümrelerde büyük rahatsızlık uyandırmaktaydı.
Müslümanların sayısının giderek artması ve Osman b. Fudi taraftarlarının çoğalması devlet tarafından bir tehdit gibi algılanmaya başlamış ve halkın dinini yaşamasına engel olunmaya çalışılmıştı. Bu yasaklamalar çok ileri boyutlara ulaşmış ve Sultanlar; sonradan Müslüman olanların eski dinlerine dönmeleri için baskı yapmış, Müslüman bir aileden gelmeyenlerin Müslüman olduğunu iddia edemeyeceğini, artık devletin İslam dinini tanımayacağını belirten fermanlar yayınlanmış, Müslüman kadınların giyimlerine dahi karışılarak başörtü takmaları ve tesettürlü giyinmeleri yasaklanmıştı. Osman b. Fudi dışındaki din adamlarının fikri beyan,sohbet veya vaaz vermeyeceklerine dair emirler çıkarmışlardı. Osman b. Fudi’ye yasak getirememe nedenleri ise taraftarlarından çekinmelerinden kaynaklanıyordu.
Osman b. Fudi (Temsili)
Devletin gittikçe artan bu baskıları karşısında halk isyan etmek istemiş ancak çok fazla ses çıkaramamıştı ve gittikçe ağırlaşan vergiler bu kızgınlığı artırmıştı. Osman b. Fudi de bu durumdan oldukça rahatsız olmuş ve sultanlarla görüşerek durumu düzeltmeye çalışsa da onlar uzlaşmak istememişti. Artık ıslahat gerçekleştirmenin vakti geldiğine inanan Osman b. Fudi, taraftarları ile ıslahat hareketini başlatmıştı. Bunun zulme karşı bir başkaldırı olduğunu düşünüyor ve aynı zamanda sessiz kitlelerin sesi olma arzusu ile bunu yapıyordu. Başlangıçta siyasi hiçbir amacı olmayan Osman b. Fudi ve tarikatı, artık siyasi bir kisveye bürünmek zorunda kalmıştı. Hausa Sultanlarına karşı verilen mücadelede başarı olan Fülaniler bu mücadelelerinde tek değillerdi. Hausalılardan ve Tuareklerden de onlara destek olan gruplar vardı zira onlarda Bu sultanlar sebebiyle zorluklar yaşıyor dinlerini yaşamakta kısıtlanmışlardı. Kazanılan başarılarla Sokoto halifeliğinin ilk temelleri atılmıştı. Kısa bir süre sonra Hausa Sultanları, Fülani Islahat hareketinin önüne duramayacak konuma gelmişlerdi ve artık Sokoto Halifeliği kurulmuştu. Merkeze bağlı birçok bölgeden oluşan Halifeliğin her bölgesine ulemadan yöneticiler atanmış ya da oraya eğitim vermesi için gönderilen kişiler bölge valiliklerine getirilmişti. Sokoto Halifeliği’nin kurulması halk arasında da hoşnutlukla karşılanmıştı zira halkın refah düzeyi artmış eğitim alanında önemli ilerlemeler kaydedilmişti.
Sokoto Halifeliği, öncelikle halkı yerleşik hayata geçirmek için çaba göstermişti zira onlar İslam’ı, taşralara özgü göçebe kitlelerin benimsediği bir din olmaktan çıkarıp şehir ve kasaba halklarının benimsediği bir din konumunu almasını istiyorlardı. Osman b. Fudi’nin oğlu Muhammed Bello konuşmalarında sık sık İstanbul, Mekke ve Kahire’yi örnek göstererek yeni kültür kentlerinin inşasının gerekli olduğunu, medeniyet ve kalkınmanın yaygınlaştırılması gerektiğini vurguluyordu.
Kölelelik sorunu ise bu bölgelerin kanayan yarasıydı. Halk köleliği benimsemek zorunda bırakımıştı zira herkes her an köle olabiliyordu. Osman b. Fudi ise Müslümanların köleleştirilmesine büyük tepki göstermiş ve köleliği bu bölgelerden kaldırmaya çalışmıştı. Kölesi olanlara ise onlara aileden bir fertmiş gibi davranmalarını öğütlemişti ki bu konuda da başarılı olduğunu bazı kaynakların bizlere aktardığı bilgilerden anlamak mümkündür.
Sokoto Halifeliği’nin en çok üzerinde durduğu konu ise eğitimdi. Osman bin Fudi’nin eski düzene karşı şikâyetlerinden olan kızların okula gönderilmemesi ve kadınların eğitim alması için yeterince teşvikin olmamasıydı. O yaptığı toplantı ve sohbetlerde bu sebeple kadınlarında katılmasına izin vermekteydi. Kendi eserlerinde kadınların sosyal hayatta bir takım haksızlıklara uğradıklarını, onlara yeterince ilgi gösterilmediğini, kadınlara yönelik hizmet alanlarının bulunmayışını eleştirmekteydi. Kadınların eğitim alabileceklerine dair fetvalar vermiş hatta eğer kadın eğitim hakkı engellendiği için boşanmak isterse hakimin kadına nafaka verilmesi yönünde karar alması gerektiğini belirtmişti. Kadınların da eğitim almasını istediği ve kendi derslerinde onlara da yer verdiği için dönemin bazı alimlerince ağır eleştirilere tabi tutulsa da bu görüşlerinden vazgeçmemiş, kadınlara niçin eğitim almaları gerektiği hususunda konuşmalar yapmış, bayan öğretmenler yetiştirerek onların da halka eğitim konusunda hizmet etmelerini sağlamıştı. Oğullarına verdiği eğitimi kızlarına da vermiş, eşleri ve kızları öğretmen olarak görevler yapmışlardı. Hatta kızı Esma birçok konuda eserler yazmış üstelik bu eserlerinde halka yönelik olanları Fulfulde gibi yerel dillerde yazarken daha ilmi konuları Arapça olarak kaleme almıştı. Muhammed Bello’nun ölümünden sonra halk karşılaştıkları sıkıntılarda Osman b. Fudi’nin kızı Esma’ya başvurmuştu. Eğitim alanınla hızla ilerleyen Sokoto Halifeliği, şehir ve köylere okullar açılmış, eskiden dışarıdan gelecek öğretmenlere muhtaç iken artık kendi öğretmen ve ulemasını kendisi yetiştirir olmuş ve hatta dışarıya öğretmen gönderir hale gelmişti. Eğitim kurumlarını üst düzey eğitim veren Makarantum okulları (sadece dini değil diğer disiplinlerinde öğretildiği bir okuldur) , dil, edebiyat, milli kültür ve değerlerin öğretildiği Masu okulları, Babanmalami adını verdikleri, yüksek düzeyde eğitimi verenler şeklinde düzenlemişlerdi. Sokoto Halifeliği’nin ekonomik ve ticari alanlarda da birçok gelişme kaydettiği bilinmektedir.
Nijerya'nın kuzeyindeki ilk hilafet devleti Şeyh Osman Bin Fudi'nin (1754-1817) lideri olduğu İslami Cihat hareketiyle bağlantılıdır. Şeyh Osman, ülkesindeki Müslümanların şartları ile arzulanan ideal toplum arasında büyük bir uçurum olduğunu gördü.
O dönem Müslümanların içinde bulunduğu durum iki sebebe dayandırılabilir. İlki bidatlerin ve İslam'a uygun olmayan uygulamaların yayılması. İkincisi sosyal adaletsizlik. İslam, halk inancında dinden uzaklaşan ritüel ve uygulamalardan ibaret hale gelmişti. Hurafeler ve bidatler yayılmış, çoğu Müslüman, yanlış ve cahiliye (İslam dışı) uygulamalara dalmıştı. Bu uygulamalar özel alanla yani bireysel ve aile hayatıyla sınırlı kalmadı, kamusal alanı yani muamelat alanlarını kapsayacak şekilde genişledi..