Dikkat bozukluğu
Dikkat Eksikliği/Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) ad seçimi berbat bir bozukluk. Sebebi basit: Aslında ortada dikkat eksikliği yok.
Hastalıkların bir şeyin eksikliğinden kaynaklandığını düşünmeye alışığız. Tiroidi olan insanlarda TSH eksikliği vardır, tıpkı iskorbüt olan insanlarda C vitamini eksikliği olduğu gibi. Ama DEHB’de mesele bu değil. Yapılan son çalışmalar, DEHB olan insanların epeyce dikkate sahip olduğunu gösteriyor. Bu yüzden saatlerce video oyunu oynayabiliyorlar veya Lego oynarken kendilerini kaybedebiliyorlar ya da ilginç buldukları aktivitelere sonsuz dikkat gösterebiliyorlar.
O zaman DEHB olan insanların sorunu ne? Bozukluk aslında dikkati toplama ve belirli bir şeye yöneltebilmeyle ilgili. DANA Vakfı’nın son raporunda durum iyi açıklanmış:
Kennedy Krieger Enstitüsü ve Johns Hopkins Üniversitesi’nden Doktor Martha Bridge Denckla, kliniğine DEHB’li çocuklarını getiren ebeveynlerden bu gibi soruları düzenli olarak aldığını söylüyor. “Ebeveynlere sürekli olarak DEHB’nin aslında bir eksiklik olmadığını anlatmaya çalışıyorum. Daha ziyade dikkatin kontrolü ile ilgili bir sorun.”
DANA Alliance for Brain Initiatives üyesi olan Denckla, DEHB konusunda hastalarla konuşurken sorunu dikkati toplama ve yöneltme açısından anlatmayı daha faydalı buluyor. Soru Denckla’ya göre şu: “Çocuk dikkatini neye yönlendiriyor? Evin, okulun ve toplumun gereklerini karşılamak için gereken yere mi?”
İnsanın okulda başarı için dikkatini düzgün şekilde toplayıp yöneltebilmesi, bir dereceye kadar, dikkati tercih edilen aktiviteden uzaklaştırıp o kadar da çekici gelmeyen veya hemen sonuç alınmayan aktiviteye yönlendirebilme yönünde iradi bir kontrol gerektiriyor.
DEHB’nin bu türünü anlamak için, anatominin kendisini anlamak önemli. Hikâye dopaminle başlıyor. Dopamin nöronları, görece nadir olmalarına rağmen, beynin merkezindeki ödül merkezi ve ventral striatum gibi çok özel alanlarda kümelenmiş durumdalar. Bu kortikal (kabuksal) kısımlar, keyif verici şeylerin tetiklediği keyif verici duyguları üretmekten sorumlu nöral sistem olan dopamin ödül yolunu oluşturuyorlar. İster seks yapıyor, ister şeker yiyor, ister burundan amfetamin çekiyor olun, önemli değil: Bu şeyler bizi mutlulukla doldururlar çünkü bu hücreleri gıdıklıyorlardır.
Fakat dopamini bir keyif kimyasalı olarak karikatürleştirmek ne yazık ki çok eksik olur. Örneğin, çalışmalar dopamin ödül yolunun aynı zamanda insanlar iğrenç bir şey yemeye zorlandığında veya bir denek nefesini tuttuktan sonra soluk almaya çalışırken de aşırı ölçüde aktifleştiğini göstermiş. Bunlar son derece nahoş deneyimler olmasına rağmen dopamin nöronlarımız yine de nörotransmiter basıyor. Bu iki olasılık demek: 1) Ya hepimiz gizli mazoşistleriz ve acıdan zevk alıyoruz ya da 2) dopamin sırf bir keyif ve ödül kimyasalı değil, aslında dikkat ve motivasyonla ilgili.
Sizi bilmem ama ben iki numaralı hipotezden yanayım. Dopaminin gerçek amacının dış dünyayı etkili şekilde değerlendirmemize yardımcı olmak olduğunu gösteren bilimsel kanıtların giderek arttığını düşünüyorum. Örneğin birçok dopamin araştırmacısı, algıladığımız şeylerin ve fikirlerin çokluğuna hızla bir değer biçmemize imkân verdiğinden, bu kimyasalın bizim “nöral akçemiz” olduğunu söylüyor. (Yani dopamin duyusal bilgiye bir fiyat etiketi takıyor; leziz, güzel şeylere yüksek fiyatlar belirliyor ya da acil bir homeostatik ihtiyacı yansıtıyor.) İstediğimiz bir şey gördüğümüzde—ister çikolata ister su olsun—bu objenin sadece görüntüsü bile bir arzu dalgasını tetikliyor, bu da bizi eyleme geçmeye motive ediyor. (Duygu—“emotion”—ve motivasyon—“motivation”—aynı Latince kökten geliyor, yani “harekete geçirme”—“to move”—.) Dünya olasılıklarla dolu ve aralarında seçim yapmamıza yardımcı olan şey dopaminerjik itkilerimiz.
Ve buradan DEHB’ye geri dönebiliriz. Dopamin ödül yolunu alın korteksi ile birleştiren bir sinir otoyolu var, dikkat yöneltmeyi kontrol eden çok önemli bir doku tabakası. Şu epey mantıklı: Daha fazla dopamin salınmasını tetikleyen—ve daha yüksek bir nöral akçe ettiğine kanaat getirilen—bir his veya fikrin fark edilmesi ve bilincin kalabalık sahnesine girmesi daha olası. Yani alın korteksi artık dikkati ona yöneltiyordur. Kimyasal, bize neyi fark etmemiz gerektiğini söyler.*
DEHB ile ilgili sorun ortada dikkat olmaması değil. Daha önce de dediğim gibi, DEHB olan çocuklar odaklanma gerektiren aktivitelere yine de kendilerini kaptırabiliyorlar, sorun ilgi eşiklerinin daha yüksek olması; bu da sıkıcı aritmetik dersine odaklanamazken neden World of Craft’ta tüm günü geçirebildiklerini açıklıyor. Ritalin, Adderall, Concerta gibi amfetamin türevi olan DEHB ilaçları sinapstaki dopamin miktarını artırarak iş görüyorlar. (Birçok psikoaktif ilaç gibi bunda da tam mekanizma bilinmiyor ancak birçok kişi ilaçların, dopamini salındıktan sonra uzaklaştıran/gideren dopamin taşıyıcılarını bloke ederek iş gördüğünü düşünüyor.) İlginç şekilde, bazı insanlar benzer bir yükselmeyi doğal bir şekilde yaşıyorlar: Çalışmalar, dopamin üretiminin altında yatan genlerde COMT Val/Met polimorfizm gibi küçük kod farkını “dikkat becerilerindeki” varyasyonlarla ilişkilendirdi, yani daha fazla nörotransmiter daha fazla dikkat demek. (Ne yazık ki alın korteksindeki dopamin aktivitesini artıran aynı mutasyonlar bizi aynı zamanda daha kaygılı ve acıya hassas yapıyor gibi görünüyor. Bu yolun ve etkilerinin tam olarak anlaşılması için daha epeyce çalışma gerektiğini söylemeye gerek yok.) Yani DEHB ilaçları kimyasal kestirme yollar gibi işlev görüyor: Ortabeyindeki bu dopamin nöronları o kadar heyecanlanıyor ki—nörotransmiterlerle kaplanıyorlar—dünya aniden aşırı ilginç ve alın korteksine geçiş bileti alan fikirlerle dolup taşıyor. Aritmetik bile artık aaa neymiş bakayım diye dikkat kesilecek bir şey haline geliyor; bilmem kaç basamaklı bölme işleminin nöral akçesi artıyor, bu da sınıfta dikkatimizi gereken yere vermemizi kolaylaştırıyor. Ama benim vurgulamak istediğim şu: İlaçlar değil dikkatimizi aniden yükselten. Dikkatimiz zaten hep vardı. Aslında olan şey, bizim onu doğru yere yönlendirmemizi kolaylaştırmaları.
NOT: Bir okur biraz önce bu konuda muazzam bir William James (Amerikalı felsefeci ve psikolog) anekdotu yolladı. James’e Benjamin Jowett’ın (Oxford Üniversitesi öğretim görevlisi) biraz dalgın (“absent minded”, eksik akıl) olduğu söylendiğinde şu cevabı vermiş: “Hayır, dalgın değil. Sadece aklı başka yerde.” (“He is just present minded somewhere else.”)
- İlginçtir ki bu sistem son derece eski. Örneğin balarılarına nektar yerine az miktarda kokain verildiğinde—böcekler dopaminin neredeyse kopyası olan bir nörotransmiter kullanıyorlar—aşırı hareketli bir şekilde dans etmeye başlıyorlar. (Balarıları nektarın yerini ve bolluğunu iletmek için karmaşık “dansları” kullanıyorlar.)
Çeviri: Serap Şen