Diyanet: 'Depremzede evlatlık' açıklamamız çarpıtıldı
Diyanet İşleri Başkanlığı, depremzede çocukların evlatlık edinilmesine ilişkin bir açıklamada bulundu.
Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Kurulu'nun Kahramanmaraş'ta meydana gelen ve büyük yıkım ve can kaybına yol açan depremlerle ilgili soruları yanıtladığı fetva sitesinde "Depremzede çocuklar evlat edinilebilir mi?" sorusuna verdiği fetvayı gelen tepkiler üzerine kaldırdı.
Din İşleri Kurulu verdiği fetvada "Dinimizde kimsesiz çocukların bakım ve gözetilmesi tavsiye edilmiş olmakla birlikte hukuki birtakım sonuçlar doğuran evlatlık müessesesi kabul edilmiş değildir. Buna göre evlat edinenle evlatlık arasındaki bu ilişki sebebiyle bir evlenme engeli doğmadığı gibi evlatlığın kendi öz anne, babası yerine evlat edinenin nesebine kaydedilmesi de caiz değildir." ifadeleri yer alıyordu.
Söz konusu fetvaya sosyal medyada bazı kullanıcılar tepki göstermişti.
Bugün Diyanet İşleri Başkanlığı gelen tepkiler üzerine yeni bir açıklamaya yayınladı.
Fetvanın çarpıtıldığı belirtilen çıklamada şu ifadelere yer verildi:
"Her daim iyiliği, yardımlaşmayı ve toplumsal dayanışmayı emreden yüce dinimiz İslam, ihtiyaç sahiplerine ve kimsesizlere yardım etmeye yönelik son derece teşvik edici ilkeler ve hükümler getirmiştir. Özellikle öksüz, yetim ve himayeye muhtaç çocukların korunup gözetilmesiyle ilgili Kur’an-ı Kerim’de pek çok ayet-i kerime vardır. Aynı şekilde onlara duyarsız kalmanın ve kötülük yapmanın çok büyük bir günah olduğu ve Allah katında derin bir azaba sebep olacağı bildirilmiştir. Peygamber Efendimiz de bizzat kimsesiz çocukları himaye etmiş ve onlara yardım etmeye Müslümanları teşvik etmiştir. Nitekim bir hadis-i şerifinde; “yetimlerin bakımını üstlenenlerin, ihtiyaçlarını karşılayanların ahirette kendisine yakın komşu olacağını” müjdelemiştir. Bütün bunlar Müslümanların bu hususta nasıl bir yaklaşım içerisinde olması gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır. Bu bağlamda koruyucu aile olmak da elbette son derece değerli ve güzel bir davranıştır.
Bununla birlikte İslam, her çocuğun mümkün mertebe kendi öz ailesiyle bağlarının korunmasını ve ailesine nispet edilmesini emreder, anne babası dışında bir kimsenin, her açıdan çocuğu olarak görülmesini doğru bulmaz. (Ahzâb Sûresi, 33/4) Nitekim, bir çocuğun gerçek ailesi ile arasında var olan kan bağıyla ortaya çıkan birçok hukuki sonuç, koruyucu aile ve evlatlık ilişkisinde oluşmaz. Koruyucu aile olunan bir çocuğun bu aile bireylerine mahrem olmaması da bu hükümlerden biridir. Bu konuda İslam alimleri görüş birliği içerisindedir. Kaldı ki hiç kimsenin, himayesine aldığı çocuğun kendi soy kütüğü ile ilişkisini kesmeye, ona öz ana babasını unutturmaya hakkı da yoktur.
Merhamet Peygamberini örnek alarak, depremzede bir çocuğu sahiplenmek, ona kol kanat germek engin bir ahlaki meziyettir. Dinimiz açısından dikkat edilmesi gereken tek husus, konunun hukuki zeminine özen göstermektir. Mesele bu kadar açık iken, konuyu saygısız bir yaklaşımla bağlamından kopartarak çirkin çağrışımlara kapı aralayacak şekilde yorumlamak, iyi niyetle asla bağdaşmayan bir tutumdur. Büyük bir felaketi yaşadığımız, birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz ve hep beraber yaralarımızı sarmaya yoğunlaştığımız şu günlerde bu tür yakıştırma ve yaklaşımların kimsenin iyiliğine hizmet etmediği açıktır."