Doğu Guta'da Ceyşu'l İslam'ın iktidar savaşı

Doğu Guta'da Ceyşu'l İslam'ın iktidar savaşı

"Direnişçiler sürekli kendi arasında üstünlük kurma çabası içinde olduklarından dolayı Esed rejimi direnişçilerden sürekli toprak koparmaktadır."

Suriye’ de Cumhurbaşkanı Beşar El Esad’a karşı olan muhalifler arasında gerçekleşen çatışmalar her zaman ki gibi Beşar Esad’ ın yararına oldu. 28 Nisan tarihinde Doğu Guta bölgesinde Suriye topraklarında ki önemli başkentlerin etrafında mevcut direnişin düşüşüyle birlikte başka bir cephe açıldı.

2016 yılının başlarında, kırsal yerleşim bölgesinde girilen düzensiz çatışmalar sonucu yüzlerce silahsız direnişçi arkadaşlarının kollarında can verdi ve yerel olarak vuku bulan direniş bölünerek etkisini kaybetti. Bu düzensiz çatışmaların direnişçiler için felaket olacağını önceden tahmin etmek hiç de zor değildi. Dolayısıyla, Esad güçleri bu çatışma bölgelerinin yarısını tekrardan ele geçirmeyi başardı.

Bir yıl sonra direnişçiler tekrardan kendi aralarında çatışmalar yaşamaya başladılar. İslamcı direnişçiler arasında yenilenen bu çatışmalar kontrol altına alınmadığı takdirde Suriye hükümeti Şam yakınlarında ki en son yerleşim bölgesini ele geçirinceye kadar her neye ihtiyacı olursa yerine getirmekten geri durmayacaktır.

2016 Mücadelesi

Geçen senenin Nisan ve Mayıs aylarında gerçekleşen çatışmalarda aktif olarak İslam Ordusu, Feylak el-Rahman ve Fustat Ordusu bulunuyordu. Ayrıca Ahrar el-Şam olarak bilinen İslami grubun küçük bir birliği de bölgede bulunuyordu ancak çoğunlukla çatışmalardan uzak duruyordu.

İslam Ordusu üç yıldır rejim güçlerine karşı Doğu Guta’ da baskın bir mücadele yürütmeyi başarmıştır. Ayrıca, yerleşim bölgesi içerisinde görevlendirdiği gizli polislerle, gizli şeriat mahkemeleriyle ve çeşitli fiili baskılara rağmen kısmen de olsa bir düzen sağlandı. Tek bir grubun iktidarı direnişçiler arasında temel istikrar ve gelişimi sağlasa da, İslam Ordusunun kararlılığı ve otoriter yapısı insan hakları savunucuları ve diğer direniş grupları tarafından eleştirilmektedir.

2015 yılında İslam Ordusu lideri Zehran Allaşi bir hava saldırısı sonucu öldürülmüştü. Olayın ardından Doğu Guta’ da bulunan küçük direnişçi gruplar güç boşluğunu doldurmak maksadıyla birleşme kararı aldılar. Birkaç yıl süren yüksek ve düşük tansiyonlu çatışmaların ardından 28 Nisan 2016 tarihiyle birlikte Doğu Guta’ da iç savaş başlamış oldu.

Direnişçi grupların en büyüklerinden biri olan Özgür Suriye Ordusu, İslam Ordusu güçlerini Şam’ ın ilçelerinden çıkararak çeşitli amaçlarla kullandıkları tünellerini ele geçirdi. Feylak el-Rahman saldırıları sonucu çok kısa zamanda oluşturulan El- Kaide’ nin Nusra Cephesi'ndeki Fustat Ordusu ile çoğunluğunun geçimini kaçakçılık yaparak karşılayan insanların oluşturduğu Harasta bölgesinde ki direnişçilerde Fecr el-Umma tarafından desteklendi.

Bir ayın sonunda Katar’ ın arabuluculuğu sayesinde çatışmalar sona erdirilse de çatışmaların yaraları iyileşmedi. Bölge çeşitli gruplar ile bölünmüş halde olduğundan yerleşim birimleri çeşitli kontrol noktalarına ayrılmış durumdadır. 2016 Kasım ayında muhalif Ala el Ahmed vermiş olduğu bir röportajda kendisine ait iki askeri birliğin olduğunu bunlardan birinin Feylak el Rahman’ a diğerinin ise İslam Ordusuna ait olduğunu söyledi. Ayrıca Feylak el Rahman ve İslam Ordusuna ait bazı eğitim kurumlarının olduğunu ve Akram Toumeh tarafından yönetilen il sorumlularının ayrıca iki gruba bölündüklerini iddia etti.

Bölgede ki bölünmüşlük Suriye rejim güçlerinin saldırılarını önemli ölçüde kolaylaştırdı. Karışıklık öncesi rejim güçleri yerleşim bölgesinin güneyine yoğunlaşırlarken, karışıklıktan sonra İslam Ordusu’ nun kaybettiği yerleşim bölgesinin doğusunda yer alan kırsal bölgelere yöneldi. Daha sonra hükümet Feylak el Rahman kontrolünde bulunan Şam’ ın batısında ki tren yollarına saldırılar düzenlemeye başladı.

Düşüş Gerilemesinin Ara faslı

2017 başlarında Esed hükümetinin, ülkenin kuzeyinde bulunan direnişçilerden kurtarıp Şam bölgesinin doğusunda başlayan direnişi bitirmeye hazırlandığı zannediliyordu. İslam Ordusu ve diğer direniş grupları rejim güçlerinin nabzını yokluyorlardı. Olası bir ateşkes umudunun varlığının düşünülmesinin yanında Rus güçlerine teslim olma durumu da ihtimaller dahilinde konuşuluyordu. Bu durumlar Tahir el Şam içerisinde bulunan radikaller tarafından kesin bir dille reddediliyordu. Hatta bir Tahir el Şam sözcüsü gerçek İslam’ ın kurallarına uymayan suçlulara ve zorbalara karşı savaş ve cihadı durduracak olan herhangi bir barışı veya müzakereyi asla kabul etmeyeceklerini söyledi.

Şubat ayı ortasında, Suriye rejimi Doğu Guta’ ya erzak taşımak amacıyla kullanılan tüneller ile bağlantılı olan bölgenin kuzey batısında ki Berzah ve Kabun şehirlerini vurmaya başladı. Rejim bu saldırıları Doğu Guta bölgesine yapılan erzak geçişini önlemek amacıyla gerçekleştirdi. Bölgede bulunan bir dizi geçiş noktalarından sadece rejim yanlısı kişilerin geçmesine izin verildi. Bu geçişler Wafideen Geçişleri olarak adlandırılmaktadır. BM yayınladığı bir raporunda Doğu Guta bölgesinde bulunan siviller ve direnişçilerin toplam sayısının yaklaşık 400000 civarında olduğunu belirtti. Bu durum Doğu Guta bölgesinde fırsatçılığın artmasına neden oldu. Wafideen Geçişleri ve bazı kaçak tünellerin kapalı olması durumunda, Doğu Guta bölgesinde mevcut olan ekonomik ve insani durum bir felakete sürüklenecektir.

Bu durumu engellemenin yollarını arayan Feylak el Rahman, Tahrir el Şam ve Ahrar el Şam Orduları Mart ayının ortalarına doğru Doğu Şam’ ın komşusu konumunda olan Jobar bölgesinden Kabun’ a kadar uzanan bir coğrafya üzerinde bir karşı saldırı başlattı. Tahrir el Şam’ ın bombacısının liderliğinde ki direnişçiler hızla ilerleyerek Doğu Şam’ ın doğusunda bulunan Abbasiyen meydanına kadar geldiler. Bu bölgede bir süreliğine rejim güçlerine saldırılarda bulundular. Ancak, bu saldırılar hızlı bir şekilde durdurularak direnişçilerin geri çekilmelerine neden oldu.

Direniş gruplarının arasında ki anlaşmazlıklar direniş grupları üzerinde negatif bir etki oluşturmuştu. İslam Ordusu takviye kuvvet gönderilmemesini şikayet ediyorken, Feylak el Rahman ve müttefikleri İslam Ordusu liderlerinin ayrı bir saldırı için kendi birliklerine ihtiyaçları varmış gibi davrandıklarını söyledi.

Yeni Bir Şiddet Yolu

Savaştan bir yıl sonra, 28 Nisan tarihinde, Doğu Şam’ da yer alan Erben mahallesinde İslam Ordusu ile Tahrir el Şam arasında şiddetli çatışmalar yaşandı. İslam Ordusu ve onu destekleyen bazı kaynaklara göre, Tahrir el Şam İslam Ordusu üyelerini taciz ederken, 28 Nisan tarihinde Kabun bölgesinde çatışmaların içinde bulunan bir İslam Ordusu bölüğünü de bir kontrol noktasında kaçırdı. Tahrir el Şam medya sorumlusu Emadeddin Mücahid verdiği bir röportajda bu durumu kesin bir dille yalanlayarak Doğu Guta bölgesinde böyle bir kontrol noktasının olmadığını ve bütün direnişçilerinin cephede savaş halinde olduğunu ileri sürdü.

Gerçek ne olursa olsun büyük çatışmalar her bir grubun direnişçilerini öfkelendirmekten başka bir işe yaramıyordu. İslam Ordusu birkaç saat içerisinde Tahrir el Şam Ordusunun yaklaşık %70’ lik bir kısmını yok edeceğini iddia ediyordu. Ancak, %100 olmadan derin nefes almayacaklarını söylemekten de geri durmuyordu. İslam Ordusu lideri Said Derviş Twitter üzerinden yaptığı bir açıklamada İslam Ordusunun üç yıl önce IŞİD’ i bitirdiğini ve Guta dışında başka bölgelerde de bu tür başarılara imza attıklarını vurguladı. Ayrıca, ordunun bir yıl önce saldırıya uğradığında, Guta bölgesinde ki El Kaide’ yi bitirme kararı aldıklarını da söyledi.

Doğu Guta bölgesinde İslam Ordusu içerisinde etkili olan bir selefi alim olan Ebu Ammar Havva verdiği bir röportajda İslam Ordusu liderleriyle yaptığı görüşmelerin ayrıntılarını anlattı. Ayrıntılara göre, Doğu Guta bölgesinde ki Nusra cehesinin varlığının tamamen bitirilmesine yönelik karar aldıklarını söyledi. İslam Ordusunun Tahir el Şam provokasyonlarında çok sıkıntı çektiğini ve 28 Nisan’ da vuku bulan kaçırma olaylarının bu ateşi körüklemek olduğunu söyledi. Aynı zamanda bölgede ki sivillerin artık tekfir ideolojisinin son bulmasını istediklerini ve Tahrir el Şam’ ın Halep’ te dahil olmak üzere coğrafya üzerinde sürekli iç karışıklık çıkarmak istediklerini iddia etti. Ek olarak Doğu Guta bölgesinde tüm bu vuku bulan olayların bir terörizm hareketi olarak algılanmasının yanlış olduğunu sadece yok edilmesi gereken bir tehlike olarak görülmesi gerektiğini vurguladı.

Tahrir El Şam ile Mücadele de Sınır Yok   

Tahrir el Şam’ ın sürpriz olmayan bazı açıklamalarda bulunması olaylara çok farklı bir pencereden baktıklarını göstermektedir. Emadeddin Mücahid, 28 Nisan olaylarını, Tahrir el Şam’ ın provoke amaçlı yaptığı bir saldırı olmadığını sivillere karşı yapılan keyfi bir şiddet olarak tanımladı. Ayrıca, Erbeen ve Ashari karargahına kuşatma yapıldıktan sonra esirleri açıkça infaz ettiklerini söyledi. Ek olarak İslam Ordusunun sadece Tahrir el Şam direnişçilerine değil bütün gruplara karşı saldırdığını iddia etti.

İslam Ordusu tüm bu suçlamaları reddetti. Savaşın başlamasından kısa bir süre sonra İslam Ordusunun siyasi ofis lideri Yasser Delvan, sadece Tahrir el Şam değil Feylak el Rahman, Fecr-ul Umma ve Ahrar el Şam gibi tüm direnişçi gruplarla niyetlerinin aynı olmadığını söyledi. İslam Ordusunun baş sözcüsü Hamza Bayraktar’ın verdiği bir demeçte, İslam Ordusu tarafından Felaik el Rahman direnişçilerine her türlü güvence ve garantinin Guta bölgesinde ki zararlı grupların temizlenmesi için verildiğini ve bu sözlerinin her ne olursa olsun korunacağını söyledi.

Tüm bu garanti ve güvenceye rağmen Feylak el Rahman birlikleri savaştan çekilmiş ve grubun liderleri, İslam Ordusunun uzlaştırıcı söylemleriyle alay edercesine hareket etti. Feylak el Rahman grubunun bir sözcüsü Wael Olwan tarafından yapılan bir açıklamada İslam Ordusunun kardeşlik, sevgi ve tarafsızlık söylemlerinin yanıltıcı ve aldatıcı olduğunu iddia etti. Feylak el Rahman Ordusuna göre İslam Ordusu yapacağı saldırıları haftalar öncesinden planlayıp zamanı geldiğinde gerçekleştiriyordu. Grup İslam Ordusuna karşı çok sayıda şehit verdiğini söyledi.

Doğu Guta bölgesini araştıran aktivistlerden biri, İslam Ordusunun 28 Nisan tarihinde Feylak el Rahman direnişçilerine müdahale etmeden önce direk olarak Nusra cephesi ile çatıştığını ve çatışma sonucu Nusra cephesini yaklaşık %80 oranında etkisiz hale getirdiğini ileri sürdü. Dolayısıyla Nusra cephesinin Guta bölgesinde ki silah gücünün zayıfladığını bölgede söz sahibi olamadığını da söyledi. Bölge üzerinde ki üslerini de kaybeden Nusra cephesi cılız bir varlık mücadelesi vermektedir.

İslam Ordusu Erbeen ve komşu mahallelerinde kendisini protesto eden silahsız göstericilere ateş açmakla suçlanıyor. Aktivist olan Ala el Ahmed sivillerin protestolarını durdurmaları için ikinci gün dışarıya çıktıklarında hava ateşi açıldığını, üçüncü gün çıktıklarında üzerlerine canlı mermilerin sıkıldığını ve hatta olaylarda 13 kişinin yaralandığını ileri sürdü. 30 Nisan tarihinde İslam Ordusu protestoculara ateş eden direnişçiler hakkında bir bildiri yayınlayarak onları sert bir dille kınadı. Ve liderlerin böyle bir emir vermediğini buna neden olan direnişçin tutuklandığı vurgulandı. Bildirinin devamında buna sebep olunduğundan dolayı İslam Ordusu liderlerinin protestoculardan özür dilendiği duyuruldu.

Uzun Vadeli Bir Gelecek için Umutsuz Ayaklanma

Doğu Guta bölgesinde ki direnişçi liderlerin söylemleri 2016 yılının bahar aylarında duyduklarıyla çok benzerdi. Arada ki tek fark rollerin değişmiş olmasıydı. İslam Ordusu aylarca süren provokasyonların ardından güç kaybettiğini iddia ederken, Feylak el Rahman liderleri yapılan saldırının habersiz olduğunu ve ele geçirilen ganimetlerin geri verilmesinin olası barış ve huzur ortamı için tek şart olduğunu savunanlara karşı çıkması oldu.

Direnişçiler arasında barış olamayacağının göstergesi bu çatışmaların gölgesinde imkansız bir hal almıştır. Çatışmalar daha da genişleyerek daha geniş bir alana yayılacaktır. Dolayısıyla, 2016 yılında olduğu gibi bu yılda durumdan en çok Esed güçlerinin yararlanacağı kesindir. Doğu Guta bölgesinde yaşayan rejim yanlıları için bölgede ki tüm direnişçi gruplar eşittir ve gelecekleri için tehlikedir. Bu yüzden tüm direnişçi grupların ortadan kaldırılması gerekmektedir. Rejim yanlıları tüm direniş grupları içerisinde en çok Şam bölgesine birkaç kez havan mermisi ve roket saldırısı yapan İslam Ordusuna ayrı bir nefret duymaktalar. Direnişçiler aralarında ki çatışmaları sona erdirmedikleri müddetçe karışıklık hızlı bir şekilde tabanda yerini alacaktır. Tahrir el Şam için İslam Ordusunun öne sürdüğü önlemlerin alınmaması da bu süreci hızlandıracaktır.

Çatışmanın yaşandığı bölgelerde yaşam şartları ve koşulları çok zor bir hal almış durumdadır. Özellikle, Kuban ve Barzeh bölgelerinde yaşanan son kayıplar ile Wafiden Geçiş kapısının kapanması Guta bölgesinin karışıklığının ileriye dönük artacağının sinyallerini vermektedir. Şam bölgesinde birbiriyle çatışan iki büyük direnişçi grubunun 2016 yılında yaptıkları tarz güç düellosuna bu yılda izin verilmesi durumunda Doğu Guta çatışmaları felaketleri beraberinde getirecektir. Direnişçiler sürekli kendi arasında üstünlük kurma çabası içinde olduklarından dolayı Esed rejimi direnişçilerden sürekli toprak koparmaktadır. Son zamanlarda direnişçilerin ellerinde ki toprakların yarısı rejim güçlerince ele geçirildi. Bu anlaşmazlıklar içerisinde ki çatışma ortamı devam ederse kalan yarısı da tehlike altında olacaktır.

Aron Lund tarafından kaleme alınan bu analiz Mepa News okurları için tercüme edildi. 

İlgili Haberler
HABERE YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.