Eski bir inancın Amerikanlaşması
Amerika’da gerçekleşmekte olan gelişmeler Kilisenin Afrika ve Latin Amerika’daki geleceğini belirleyecek.
Shira Telushkin | The Atlantic
2 bin yaşındaki Kıpti kilisesi yeni bir şey deniyor. Mesajını Amerika’nın dört bir yanına ve dünyanın geri kalan kısmına yayıyor.
2010 yılının güz mevsiminde, Fairfax şehrindeki St.Mark Kıpti kilisesi papazı Peder Anthony Mesih, 2001 yılında geldiği günden beri Mısır ülkesi ile herhangi bir kan bağı bulunmayan 30 kişiyi bu kilisede vaftiz etmişti. Ancak bu kimselerden sadece 8 kişi geride kalmış, 22 kişi ise cemaati ve inancı terk etti.
Peder, bu olayın kalbini kırdığını, 30 kişiden 22’sinin kaybedilmesinin kendini sorgulamasına neden olduğunu ifade ediyor ve ekliyor: “Cemaatimi bırakan bir karıkoca çift kilisenin bir aile havasına sahip olmasına rağmen kendilerini bu ailedenmiş gibi hissedemediklerini ifade ettiler.” Amerika genelindeki diğer 250 kipti kilisesin gibi St.Mark kilisesinin de cemaati ekseriyetle kendisi veya ebeveynleri Mısırda doğmuş ferlerden müteşekkildir. Bugün kilisenin yaklaşık 6000 kişilik bir cemaati var ve bu kimselerin büyük çoğunluğu aralarında Arapça iletişim kuruyor ve Arap kültürünü yaşatıyorlar; mesela kadın ve erkekler ayrı oturuyor, ibadet esnasında etrafta insanlar özgürce dolaşabiliyor ve tabiî ki de Mısır mutfağından leziz örnekler de mutlaka ikram ediliyor.
Belki de bu gibi folklorik motifler, son yıllarda artan sayıda Mısırlının göç ederek söz konusu durumu daha da perçinleyerek Kıpti kilisesine katılan Amerikalılara yalnız hissetmesine neden oldu ve Peder Anthony Mesih bir takım değişiklikler yapma gereği hissetti.
Peder Anthony Kıpti kilisenin 2 bin yıllık mirasındaki bir takım esasları değiştirmek sureti ile daha fazla Amerikalıya ulaşmaya karar verdi ve 2012 yılında kendi tarikatını kurdu. İbadetleri, söyledikleri ilahiler ve zil çalmaları geleneksel Kıpti Ortodoks inancındaki gibi idi. İngilizce ifadelerin, farklı etnik kökenden gelen cemaatin ve evanjelik tarzdaki vaazların Amerikan menşeli olduğu ilk bakışta anlaşılıyor.
Peder Anthony Mesih’in bugün 300 kişiye ulaşan tarikatı türünün tek örneği değil. Özellikle Texas, Kalifornia ve Doğu yakası boyunca yayılmış çok sayıda Modern Kıpti kilise bulunmakta. Ancak bu durum etnik olarak Mısırlı olan Kıpti cemaat arasında inançlarında yozlaşmalar yaşandığı yönünde korkuların da peyda olmasına neden oldu. Amerikanlaşmış bir kilise Kıpti sayılır mıydı?
***
Her ne kadar Kıpti kilisesi küresel anlamda mensuplarının bir kaydını tutmuyor olsa da bir çok uzman ABD’de 500 binden ziyade Kıpti inançta ferdin ikamet etmekte olduğunu ifade ediyor. Aynı şekilde, kaç kişinin sonradan modern veya klasik Kıpti inançtaki bu kiliselere cemaat olduğuna dair herhangi bir veri bulunmamakta.
Amerikalılar Kıpti kilisesine ya bir tanıdık ya iş arkadaşı veya hayat arkadaşları vesilesi ile giriyorlar. Evlilik ise en yaygın motivasyon kaynağı zira kilisenin sahip olduğu inanca göre evlilik için çiftlerin her ikisinin de vaftiz edilmeleri gerekiyor. Kıpti Kilisenin yeryüzündeki en eski Hristiyan mezhep olduğunu iddia ediyor oluşu; halkları ikna eden bir başka unsur olarak karşımıza çıkıyor. 2014 yılında vaftiz olarak tarikate katılan Maryland’lı öğretmen Toni Svonavec “Protestan Kliselere soracak olursanız “Bizler İsa Mesih gibi olmak istiyoruz.” Derler. Ancak bana kalırsa Kıpti klisede yaşanan din zaten öyle…”
Birçok Ortodoks kilise ibadetlerde tek dil esasına sıkı sıkıya bağlı olsalar da, Kıpti kilisesi kültürel değişimlere açık olduğunu gösterdi. Kuzey Amerika’daki ilk Kıpti kilisenin 1070 yılında kurulmasından sadece 10 yıl sonra İngilizce ibadet imkanı getirildi. 1990 yılına gelindiğinde ellinin üzerindeki Kıpti kilisenin ekserisinde İngilizce ibadet yapılıyordu. Tüm seans boyunca ayakta bekleme ve bir saygı ifadesi olarak Papazın elinin öpülmesi gibi bazı uzmanların Mısır kültürüne dayandırdığı uygulamalar zamanla terk edilirken yerlerine daha yumuşak uygulamalar getirildi.
Söz konusu Amerikanlaşma aynı seyir üzere 20. yy boyunca devam ederken; ne Peder Anthony ne de diğerleri ayrı bir tarikat kurmayı düşünmediler. Ta ki geçtiğimiz son 10 yılda Mısır’dan göçlerin artması ile yurda yeni gelenlerin bazılarının “Radikal İslami Görüş” olarak adlandırdıkları mecralara kaymaları ve 2011 Mısır devrimi gibi olayların da etkisi ile Kıpti kilisenin demografisi de ciddi şekilde etkilendi. Kıpti nüfusu her yönü ile kendi akademik araştırmalarına konu edinen Hudson Enstitüsünden Sam Tadros isimli bilim adamı, Etnik olarak Kıpti olanların yaklaşık %18 kadar bir kısmının gurbette yaşadıklarını düşündüğünü ifade ediyor.
Her ne kadar büyük göç dalgaları Kıpti kilise cemaatlerini tarihte hiç olmadığı kadar artırsa da bu durum beraberinde Yenilikçe ve Gelenekçi cemaatlerden gelen farklı taleplerin ikileme soktuğu bir yönetim sorununu gündeme getirmekte. Zira İngilizce ibadet etmeyi ilke edinmiş kiliselerden bazıları tekrar Arapça ibadet uygulamalarına ve diğer bir takım Mısır geleneklerine geri dönüş yaptı.
Laura Michael adında Florida eyaletinden Kıpti bir blog yazarı söz konusu durum ile ilgili olarak şu satırları kaleme almış:
Bu gibi değişimler Amerikan olup da sonradan Kıpti olanlar için ciddi riskler taşıyor hatta birçokları bu nedenle kiliseye katılmayı bıraktılar. Kilisemizin tamamı ile Arapça olan ibadetlere dönüşü anne ve babası Mısır doğumlu olan benim gibi bireyler için sorun çıkarmamış olsa da, genç akrabalarımızın birçok şeyi sorgulamalarına neden oldu. Hatta bazıları kiliseye artık devam etmiyorlar.
Bir başka dikkat çekici nokta ise yeni nesil kiliseye sadece boş sıraları doldurmak için değil, aynı zamanda İncili öğrenmek için geldiklerini ifade ediyorlar ve bu yoldaki çabaları kendilerinden önceki kuşaklarınkinden çok daha ciddi.
Mısır topraklarında uzun zamandır hüküm süren Arap milliyetçiliğinin getirdiği cahilane uygulamalar nedeni ile azınlık olan Kıptiler istedikleri gibi kültürlerini yaşayamıyor ve İncil eğitimi veremiyorlardı. Konu hakkında görüşlerini ifade eden birçok Mısır doğumlu Kıpti şahıs, kültürlerini kaybetme kaygısı yaşamak bir yana dursun; artık kendi inançlarını insanlara nasıl anlatacaklarının ve nasıl yeryüzüne yayılabileceklerinin planlarını yaptıklarını ifade ettiler.
Kim bilir onların bu çabaları belkide, Kilise'nin İngiliz diliyle ilgili esnek olması sayesinde başarıya ulaşabilir; zira onlar uzun zamandır ibadetleri sırasında Arapça ve Kıpti dili karışımını kullanır. Amerikanlaşmış kiliselerin savunucuları arasında yaşanan değişim, diğer Ortodoks inançlarında olduğu gibi büyük bir sıçrama olarak görülmedi. (Ermeni Ortodoks kilisesi, örneğin İngilizce ibadeti yasaklamaktadır.) Kıpti Kilisesi, yöresel duaya verdiği vurguyla Ortodoks kiliseleri arasında eşsizdir. Ayrıca Amerika’dakilerin Mısırlılar arasında en yaygın dua dili olan Arapça ile duygusal bir bağı yoktur. Zira onlar Arapça’yı öncelikle İslam'ın dili olarak görüyor ve bu nedenle terk etmekte bir beis görmüyorlar.
Tüm yaşananlar içerisinde belki de yeni kiliselerin yaptığı en tartışmalı hareket olan, ayinlerde Kıpti dilinin terkedilmesi hususu bazı kaygılara neden oluyor. -. Ancak birçok Kıpti, başkalarının söylediğinin aksine, dilin inancın merkezinde olmadığını savunuyor. Görüştüğümüz kişiler arasında “Kipti dili ile dua eden insanlar bir nostalji yaşatıyorlar. Bunun Kilise ya da maneviyat ile hiçbir ilgisi yok.” Diyenler oldu. Hatta İngilizce konuşan dünyadaki Kıpti ayin ve ilahilerin İngilizceye tercümelerini gerçekleştiren Baba Athanasius Iskander. “Kutsal Kitap bize, ibadet edenlerin söylediklerini anlamaları gerektiğini bildiriyor. Dil, bu göçmen ülkesinde ölebilir ve bu sadece doğal bir gelişmedir. ”
Kıpti kimliğinin elleri ve ayakları bağlan ilkeleri olarak dilin veya milliyetçiliğin altında yatan nedenlere bakacak olursak Amerikan kiliselerindeki gönüllülerin de her fırsatta vurguladıkları ve tarihi bir gerçek olan, Kıptilerin maruz kaldıkları zulümün en başta geldiğini görürüz.
Washington, D.C. bölgesinde yaşayan ve Amerikanlaşmış kiliselerin savunucusu olan Sandra Mathoslah, “Ziyaretçileri kiliseye getirdiğimde, dökülen kanları ve şehitleri mutlaka vurgularim. Bu azim Kıpti Kilise'nin ekmeği suyu gibidir. Kilisemiz çok acılar çeken bir kilisedir.” Diyerek hislerini ifade ediyor.
Hudson Enstitüsü'nden Tadros Kiliselerinin dünya çapında bir potansiyeli olduğunu savunuyor ve birkaç yıl önce Kahire'deki bir kilisede ilk etnik Japon rahiple tanıştığını ve bir Japon aksanıyla anlatılan Kıpti zikirlerini duyma konusunda yaşadığı şaşkınlığı unutamadığını anlatıyor.. Tadros, “2000 yıl boyunca, Mısır’da resmi olarak Hristiyanlığı temsil eden tek Kilise biz olduk” dedi. “Bugün, Pakistan, Singapur, Tayland, Yeni Zelanda, İsveç, Fiji, Güney Afrika, Zimbabve, Meksika, Brezilya ve Gana'dayız. Tüm dünyaya yayıldık.” Diyor.
***
Bazı Kıptiler arasında, Amerikanlaşmış kiliseler daha az otantik olanlar olarak değerlendiriliyor. Anthony Mesih, “kültürü kaybedersek, inancımızı kaybedersek,” diye bir korku var. Ayrıca, elitizm suçlamalarına da yer verilmişti; Amerikalılaşmış kiliseler, daha varlıklı ve daha eğitimli Kıptilerden oluşuyordu ve bu kimseler bazen yeni katılan cemaate tepeden bakmak, onları hor görmekle ile suçlanıyorlardı.
Tüm bunların yanında, belki de bunlardan ötürü kilise cemaatinin bir kısımı Mısır’da bulunan ana kiliseden kopma ihtimalinin korkusunu yaşıyor olsalar da Başpiskopos Yusuf verdiği bir reportajda Ana kilise ile iletişimin, temas halinde olmanın son derece önemli olduğunu ve bağlantılarının sadece mekânsal olmadığını ifade etti.
Messeh için, bu tür kaygılar hem Kilisenin inançları için neyin gerekli olduğunu yanlış anlar ve Amerikan kültürünü kucaklamanın yararlarını görmezden gelir. “Mısır'da duygulara, herhangi bir şekilde imana ve mucize hikayelerine çok fazla vurgu var” dedi. “Ama bu duygusal çekim, Amerikalılara, Kilise'nin zengin entelektüel tarihçesine göre, Origen ve St. Athanasius'a geri dönmekten daha az ilgi çekiyor. Amerikan Ortodoks Koptları olarak, dengeyi yeniden kurma ve tarihsel köklerimizi anlama şansımız var. Her iki kültürün de en iyisini yapabiliriz. ”
Birçok kültür standartlarına göre, bu zorlu bir inançtır. Amerikalılaşmış kiliselerdeki rahipler İngilizce vaaz edebilir, Twitter'da yayın yapabilir ve Amerikan pop kültüründen referanslar verebilirler. Yine de sıkı yükümlülüklerden ayrılmaz: Pazar sabahı üç saatlik bir ayinle dua eder, düzenli günah çıkarır, Pazar ayininden önce dokuz saat boyunca oruç tutar ve yılın yaklaşık üçte ikisinde vejeteryan bir diyet şartı getiren sıkı bir dini takvime uyar.
Yine de, Amerikanlaştırmayı benimseyen Kıptiler bile bazı çekincelere sahipler. 12 yaşındayken Mısır'dan ABD'ye taşınan Baher Iskander, gelişmekte olan bir Amerikan Kıpti kiliselere dair asıl ilgisinin Mısır'daki Kilise'nin değerlerine sahip olmasını, ayinlere katılma ve Kilise'ye hizmet etme yükümlülüğünün bağlayıcı bir his olduğunu ve bunun kişisel tercih ve bireycilik kavramlarına sahip Amerikan kültüründen oldukça uzak olduğunu ifade ediyor.
“Büyük bir bakış açısı ve makro ölçekte düşününce anladım ki bu yapılması gereken en doğru şey,” Amerikalılaşmış kiliselerin artışı ile ilgili şunları diyor. “Ama Kıpti Kilisesi de benim etnik kökenimin bir parçası. Houston'daki kilisemne gitmeyi, ayinden sonra Mısır geleneksek yemeklerini yemeyi ve tüm teyzelerin beni öpmesini seviyorum. ”
Bir habercinin reportaj gerçekleştirdiği, yaklaşık 30 Kıpti’nin neredeyse tamamının (rahipler, hizmetçiler, göçmenler, tarikate yeni katılanlar), Kilise'nin büyüyen ağlarının daha da ön plana çıkacağı, Kıpti kilisenin bir Amerikan geleneği olarak gelişmekte olduğu, hatta küresel Katolikliğin kültürel olarak özgün doğasını taşıdıkları ve Papa’ya bağlılıklarının devam edeceği gibi konularda son derece iyimser oldukları gözlerden kaçmıyor.
Tadros’a göre Amerika’da gerçekleşmekte olan gelişmeler Kilisenin Afrika ve Latin Amerika’daki geleceğini belirleyecek. Zira, tarihi Koloni devri öncesi devre dayanan ve Afrika’nın yerlisi olan bir kilise olmak Kıptiliği popüler kılmakta.
Böyle tarikatlerde geni mensupların yerel gelenekleri kabul etmesi kolay olur. Tadros diyor ki “Kenyalıların dans etmelerini ve Bolivyalıların davul çalmasını kabul ediyorsak Modern Kıpti kiliseleri ve Metodist kiliselerin getirdikleri yenilikleri de kabul etmeliyiz.”
O, biraz tartışmalı bir şekilde, zulme maruz kalan Kıptilerin en sonunda Mısır'ı terk edeceği öngörüsünde bulunuyor.
“Mısır nedir? Bir toprak parçasıdır. Nicea ve Chalcedon'da Hıristiyan yok. Peki bu o toprakları daha az mübarek mi yapar? Belki Tanrı, Kilise'mizi belli bir sebepten dolayı canlı tuttu ve böylece şimdi dünyaya yayılabiliriz.”
Tercüme: Mepa News