Eski MİT Müsteşarı : Oslo ihanet değildir
Eski MİT Müsteşarı Emre Taner, darbe komisyonuna verdiği ifadede Oslo görüşmeleri ve Çözüm Süreci ile ilgili çarpıcı ifadeler kullandı.
44 yıl boyunca Milli İstihbarat Teşkilatı'nda görev yapan ve 7 yıl önce emekliye ayrılan Emre Taner, Oslo barış sürecinin ihanet olmadığını belirterek "7 Şubat’ta Fethullah Gülen, Hakan Fidan ve beni yargı önüne çıkarmak için kumpas kurdu. Ben 'KCK’nın kurucusu'yum. Allah’ın işine bakın. Doğru düzgün bir iddianame yazılır. Diyarbakır doğumluyum. Babam askerliğini yaparken orada doğmuşum. Kürtlere karşı değilim." dedi.
El Cezire Türk'te yer alan bilgilere göre, Darbe Komisyonu'na ifade veren Emre Taner "Oslo ihanet değildir. Her yerde sapına kadar konuşurum. Gizli servisler mayını temizler arkadan siyaset girer. Hıyanet içinde kaldılar. Ne protokol, ne anlaşma vardır. Hadise budur, bunlar konuşulmadı. Bir gün söyleyecektim, burası vesile oldu." dedi.
YABANCILAR İSTEMEDİ
Yabancılar, (Türkiye'nin) kanatlanmış ülke olmasını istemediler. Örgüt içindeki bazı kadrolar istemedi. Bazılarıyla yüz yüze görüştüm. 500 kadro ne olacak dediler. Tutuklanacağız dediler. Norveç’te oturun dedim. Hangi parayla? 60 yaşına gelmişler. Emeklilik yok, ölüm var. Bu olmadı. Önlerine doğru bir harita konmadı.
Habur’da tıkandı, ihanet değildir. Silahların bırakılmasına çalışıyoruz. Bu kadrolar olduğu gibi Türkiye dışına çıkacak, uluslararası bir rehabilitasyon olacaktı."
CEMAAT ETKİSİ NEYDİ?
“Cemaat, bu çözüm sürecinin hükümet eliyle başarılmasından rahatsızdı. Daha açık cevap olmaz herhalde.”
OSLO'YU KİM SIZDIRDI?
“Tek defada cevap zor. Rufailer (gülerek). Çözümün olmasını istemeyenler sızdırdı.
Norveç, İngiliz gizli servisi hattını bağlamış. Yabancı gizli servislerin enstrümanı haline gelmiş. Türkiye’nin Kürt meselesini çözmek istemeyenler vardır. FETÖ, bu hükümetin çözmesinden rahatsız olmuştur.”
OSLO'YU KİM ÖNLEDİ?
“Temas edelim diye biz teklif ettik. 'Bakanlar Kurulu’na anlatın' denildi. 5-6 saat anlatıldı. MGK’da Sezer zamanında alınmış kararla başladı. İktidar büyük risk aldı.”
Çözüm süreci parlamento eliyle yürüseydi ne olurdu?
“Bizim arzumuz buydu. İmralı’nın arzusu da buydu. Eğer böyle olsaydı, Habur, Oslo yaşanmazdı. Siyasi iktidarın kendi tercihi, aldığı kararla, ‘Şimdilik böyle yürüsün’ dendi. O dönemde birçok seçim vardı. Türkiye’nin eylemsiz günlere ihtiyacı vardı.”
HABUR SÜRECİ
“Sürecin bozulmasında FETÖ'cü polislerin büyük rolü var. O gece Beşir Atalay ve ben telefon görüşmemiz devam ediyor. Öyle bir iş oldu ki, şaşkınlık içinde kaldık. Büyük yanlış. Dağdan çocuklarınız gelecek diye ailelere haber salındı. Orada oyun oynandı. Tersine infial gösterisine dönüştürüldü. Sınırdaki oyun budur.”
"PARA AVRUPA, SİLAH KANDİL, BEYİN İMRALI"
“Para, propaganda Avrupa’da. Silah Kandil’de. Beyin İmralı’da. Bu üçü birbiriyle yarışır. Kandil’in ağırlığı ona göredir. ‘Bize Anayasal güvence verin, dağdakileri indirelim’ dendi. Devlet böyle güvence veremez dedik. Bu güvenceler, İmralı’nın hayatı başta olmak üzere gözden geçirilebilir. Habur’da iş doğru başladı, yanlışa döndü, öldürüldü.
‘Her parti ucundan tutulsun’ dedik. Eninde sonunda tökezleyeceğiz. Seçim dönemi zaman kaybı oldu. Bundan sonra olacaksa yapılmalı. Güzel işler olacak diye ego şişmesi olabilir. Eninde sonunda doğru bulunacaktır.”
"SİYASİ AKIL HDP OLABİLİR"
“Ortak akla ihtiyaç var. İnsanlar ölüyor. Korkunç yaralar var. Her ölünün arkasından 4 kişi dağa çıkıyor. Ölü devam ettikçe dağa çıkıyor. Siyaset aklının devreye girmesi gerekir. Bu HDP olabilirdi.”
Emre Taner milletvekillerinin sorularından önce ise MİT'te görev yaptığı dönemde süresince Gülen örgütü konusunda yapılan çalışmalar konusunda bilgi verdi. Taner'in bu bölümde sözlerini tamamlarken söyledikleri en dikkat çekici bölümlerden biri şu oldu:
"15 Temmuz birçok dersi getirip önümüze koymuştur. Gören gözler de görmüştür, görmeyenler de görmüştür. Birbirimizi yiyerek bir yere varmamız mümkün değildir. Suçlayarak bir yere gitmemiz mümkün değildir. Ama özeleştirimizi de erkekçesine, açıkçasına yapmak mecburiyetindeyiz. Yapamadık. Alamadık. Fethullah Gülen'in 15 Temmuz'da bir ihtilale sebebiyet verebileceğini alamadı bu gizli servis, alamadı. Oturalım bunu düşünelim, bunu konuşalım. "
1960 - 1970 DÖNEMİ
“Grup genel Nurculuk platformu içerisinde 60’lı yıllardan itibaren dikkatimizi çekmeye başladı. 70’lerden itibaren grubun tamamen farklı bir kulvara girdiğini gördük. Hareketin prensiplerinin yeniden belirlendiği dönem.
Eğitim en önemli unsur. Çok iyi adamlar seçiliyor, çok iyi eğitiliyor ve çok iyi yerler için hazırlanıyor. Bu dikkatlerden kaçmadı.”
“Gülen'in İzmir'e gelişi ile farklı bir yapı çıkıyor karşımıza. Yabancı ülkelerin birçok servis mensubu, diplomat kisvesiyle çeşitli maskelerle konuyla ve grupla ilgilenmeye başlıyorlar. Amerikalıları görüyoruz, başkalarını görüyoruz.
Aranan nedir? Aranan o yılları gözünüzün önüne getirirseniz iyi huylu, iyi yüzlü İslam’ın arayışı. Batı bunu arıyor. Bunu Fethullah Gülen üzerinde denemeye çalışıyor.”
“80'li yıllara gelindiği zaman İslam’ın yanı sıra Türkçülük şuurunun da daha çok öne çıkarılmaya başlandığını görüyoruz. Ülke içinde ve dışındaki okullaşma faaliyetlerinde de büyük bir hızlanma. Tabiri caizse o dönemde bu okullaşma faaliyetini misyoner faaliyeti tarzında da yorumlamak mümkün. Yabancı etkisinde bir misyoner faaliyeti.”
12 EYLÜL DARBESİ
“12 Eylül darbesi grubun genel Nurculuk platformundaki ayrışmasını daha da hızlandırdı. Gülen Cemaati, 12 Eylül darbesine ‘evet’ diyenlerdendir. Diğer Nurcu gruplar ‘hayır’ dedi.
Bu ‘evet’in faydaları oldu. Sıkıyönetim uygulamalarından örgüt en az zararla çıktı. Özellikle okullarda ve eğitim faaliyetlerinde örgütün sıkıyönetim döneminde de yol aldığını görüyoruz.”
"CİDDİ DIŞ DESTEK"
“FETÖ örgütünün en büyük özelliği bizim düşüncemize göre çok ciddi bir dış destek bulabilmesidir. Hiçbir İslamcı grup bu ölçüde bir dış destek bulamamıştır.
Yasadışı bir muhteva sergilememesine rağmen MİT tarafından ihtiyatla da olsa izlenmeye devam edilmiştir.
Teşkilatın konuya duyarlılık göstermesi örgüt üzerinde olumsuz bir sonuç doğurdu. , Gülen'in Amerika'ya nakli konusu gündeme geldi. Bu gelişme örgütün dış destek sağlama ve hareket kabiliyetine önemli katkılar getirirken, bizim kontrolümüze de zorluklar verdi.”
İLK KIRILMA 2009
“2009 yılı, bize göre ilk kırılma yaşanıyor. Çeşitli alanlarda yapılan algı operasyonlarına MİT Erzincan bölge ünitesine yönelik düzmece bir faaliyet ile yeni bir veçhe ekleniyor. Erzincan olayı tarafımızdan, daha iri baskı, yönlendirme, yanıltma ve dağıtma çabalarının başlangıcı olarak değerlendiriliyor. En güçlü şekilde o dönemde devlet nezdinde seslendiriliyor ancak yeterli yansıma yaratılamıyor. Bunu Diyarbakır ve Batman'daki benzer zorlamalar izliyor. Savcı, hâkim, polis üçlüsünün durdurulamaz çalışmaları hız kazanıyor”.
7 ŞUBAT OLAYI
“7 Şubat olayı ile hedef büyütülerek, MİT Müsteşarları ve personeli üzerinden devlet ve hükümetin tepe noktaları zedelenmek ve yargıya taşınmak istendi.
7 Şubat'ın bir diğer önemli amacı yeterince ele geçirilemeyen gizli servise tepeden vurmak ve iş yapamaz hale getirmektir. Aslında istenen, canlı kaynaklar aracılığıyla istihbari faaliyet yürüten bir yapıyı büsbütün işlevsiz hale getirmek, itibarsız kılarak cezalandırmak ve nihayetinde de tasfiye etmektir.”
17 - 25 ARALIK
“17- 25 Aralık, 7 Şubat'ın rövanşist uygulamalar ile daha geniş boyutlu bir tekrarıdır.”
“Başlangıçtan itibaren FETÖ örgütü yasa dışına çıkmasa da ve bir terör örgütü görüntüsü vermese de, MİT tarafından diğer örgütler gibi izlenmiş ve stratejik anlamda birçok bilgi ilgili devlet kurumlarına değişik ortamlarda sunulmuştur. Kayıtlarla sabittir bu husus. Ancak öncelikle ve samimiyetle ifade etmeliyiz ki olayın 15 Temmuz'da yaşanan boyuta geleceğini gösteren bilgiler alınamamıştır. Ve hatta 7 Şubat'a kadar tahmin bile edilememiştir.”
"ZAMAN ÖZELEŞTİRİ ZAMANI"
“MİT stratejik anlamda bilgi toplayan ve bunları analiz eden bir kuruluştur. Fakat geçmiş yıllardaki gelişmeler ve mecburiyetler teşkilatı ağırlıklı olarak iç güvenlik istihbaratına itmiş ve dar kadrolarca bu alanların kontrolü de yeterince yerine getirilememiştir.
Zamanın bir özeleştiri zamanı olduğuna inanıyoruz. Yeterli olamamanın başka sebepleri de vardır. Zaman zaman istihbarat eksikliği üzerinde durulur. 44 senedir bu teşkilatta çalıştım. 7 senedir de emekliyim. 51 yıldır MİT'in verdiği istihbaratın yetersizliği konuşulur. Zaman zaman bu doğrudur da. Eksik taraflar hep olmuştur. Şu sorulmamıştır: İstihbarat eksikliği kurumlaşma eksikliğinden kaynaklanıyor.
Siz istihbarat eksikliğini kurumlaşma eksikliğine bağlarsanız, kurumlaşma eksikliğini gideremediğiniz sürece bu istihbarat eksikliğini 51 yıldır gideremediğiniz gibi gene gideremezsiniz.”
"HESAP SORULACAĞI ZAMAN MİT AKLA GELİR"
“Ülkemizde istihbaratın merkezi bir anlamda patronu belli değildir. Kâğıt üzerinde MİT vardır. Hesap sorulacağı zaman da MİT akla gelir. Güvenlik istihbaratının diğer enstrümanları ve unsurları ortada yoktur.
Güvenlik istihbaratının mutlaka adının konması gerekiyor. Ayrıca, çok seslilik ve çok başlılık güvenlik bürokrasisinde geçtiğimiz yıllarda bize çok zarar vermiştir. Herkes konuşmuştur. Herkes bir şey yapmıştır. Hâlbuki böyle değildir. Dünyanın hiçbir yerinde birçok istihbarat teşkilatı aklının erdiği gibi, kendine göre çalışmaz. Mümkün değildir.”
"MİT'İN ADI YANLIŞ"
“Bütün bilgilerin bir yerde toplanması gerekir. Merkezi İstihbarat Teşkilatı Amerika'da neden merkezi adını almıştır, adı üzerinde, bütün bilgilerin toplandığı merkezdir. Aslında MİT'in adı yanlıştır. Devlet İstihbarat Teşkilatı olması gerekir. Merkezi Devlet İstihbarat Teşkilatı olması gerekir.
MİT'e, polisten, jandarmadan, askerden, hiçbir kurumdan doğru düzgün bilgi gelmez. Aslında gelmesi gerekir. Bu yoktur. MİT'in istihbaratı ayrıdır, polisin istihbaratı ayrıdır, jandarmanın istihbaratı ayrıdır. Büyük bir kopukluk, büyük bir sıkıntı.
FETÖ başta olmak üzere ilgili kurumlara sızmak için bundan daha iyi bir fırsat olamaz. Ve bu da yapılmıştır.”
“Güvenlik bürokrasisindeki dağınıklığın giderilmesini, kurumların yeni baştan elden geçirilmesini öneriyoruz. Ha bire reorganizasyon yapılıyor. Kozmetik ve makyaj ile durum idare ediyoruz. Evvela organize olalım. Reorganizasyon sonra gelsin. Bugün güvenlik bürokrasisi organize olamamıştır. Henüz bu süreci aşamamıştır.”
İLKER BAŞBUĞ'A CEVAP VERDİ
Komisyona bilgi veren isimlerden eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, 1992 yılından itibaren MİT'in sivilleştirilmesi kapsamında askerlerin dışarda kaldığını ve bunun yanlış bir karar olduğunu söylemişti. Başbuğ ayrıca MİT'ten 2002 - 2010 döneminde hiç bir rapor gelmediğini vurgulamıştı. Emre Taner bu sözlere yanıt verdi.
“Belki kaliteli bilgilere ulaşmada zorluklar olmuştur ama askerin veya sivilin yönetmesinden kaynaklanan bir tarz farkından başka hiçbir istihbari gerileme söz konusu bize göre olmamıştır.
2005 yılında müsteşar olduğumda zamanın Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök bana, bir asker müsteşar yardımcısı atamak istediklerini ve 50 tane de kurmay albay vererek teşkilatta mütevazı bir yapı oluşturmak istediklerini ifade etmişlerdi. Biz bunu kabul etmedik. Zaten dönemin siyasi iktidarı da, o dönemin cumhurbaşkanı da, diğer ilgili kurumlar da konuya sıcak bakmamışlardır.
MİT aldığı bilgileri mutlaka devlet kademelerine intikal ettirir. MGK platformuna getirir. Haftalık arzlarla sunar, aylık, on beş günlük arzlarla sunar. Yani hiç bilgi verilmemiştir tabirini yadırgamamak mümkün değildir.
Söylenen söz yanlış değil. Ete kemiğe büründürülmüş bir bilgi verilmedi. Alınan bilgi oydu. Bazı haberler, bilgiler alınamadı. O istihbarat onları tatmin etmedi.”
"İSTİHBARAT MÜNECCİMLİĞE DÖNMÜŞTÜ"
“Biz aşırı sol terörle ile mücadele ederken de bu sıkıntıları yaşadık. Rektörler hangisinin sandalyesinin altında bomba patlayacağını bize sorarlar ve bizim bunu söylememizi isterlerdi.
İstihbaratçılık müneccimliğe dönmüştü. Biz de diyoruz ki, eğer ayağınızın altında bir şey olduğundan endişeliyseniz, o zaman bize sormayın, ayağınızı kaldırın siz bakın. Bu, bu kadar açıktır. İcrai mesuliyet, en azından istihbari mesuliyet kadar geçerlidir. Bizim anlayış tarzımız budur.”
"AVUCUMDA NE VAR SÖYLE BANA EY MİT"
“Avucumda ne var, bana söyle ey MİT. Mümkün değil. Açarsın avucunu bakarsın, görürsün. Savaş başlayınca, istihbarat biter, keşif başlar.
PKK dağda gezerken aynı sıkıntıyı yıllarca yaşadık. Hangi dağda, hangi taşın dibinde hangi adreste bulunuyor diye bize istihbarat sormuşlardır. Cilo dağında 500 kişi var. Çıkacaksın, bakacaksın, bulacaksın. Şimdi çıkıyorlar, bakıyorlar, buluyorlar.”
MİT'E FETÖ SIZMASI
“Benim dönemimde FETÖ'nün sızması sıfıra yakındır. Benden sonrasını bilemem. İsteseniz almazsınız. Son dönemde bu girmelerin daha rahat olduğu izlenimi var. İstihbarat ülkenin namusudur, başındaki kişi de kurumun namusudur.”
FİDAN'IN CUMHURBAŞKANI'NA HABER VERMEMESİ
“Bütün darbelerde görev aldım, övünmek gibi olmasın! Hadise çok farklı. Özal, Demirel, Bülent Ecevit, Erdoğan ile çalıştım. Aldığımız her haberi Başbakana bildiririz, Allah’ın emri bu. Asıllı veya asılsız olması önemli değil. Bu dönemde bildirildi, bildirilmedi cevabını ben veremem.”
ERGENEKON
“Ergenekon'un başından beri kumpas olduğu açıktır. Düzmece bir faaliyettir.”
"BUNDAN SONRAKİ ADRES SİZSİNİZ BAŞBAKAN"
Emre Taner'e, CHP milletvekili İlhan Cihaner, savcı olduğu dönemle ilgili olarak “Cemaatle ilgili raporu benden neden sakladınız?” sorusunu yöneltti. Taner, bu soruya şu yanıtı verdi:
“MİT’in o dönemde bazı ortodoks kararları var. Başbakanın dışında adalet mekanizması da olsa, bakanlık üzerinden gelmeyen cevaplara böyle yazıldı. Art niyet aramayın. Sorumlu olduğum 5 senede Erdoğan, benden kanun dışı hiçbir şey istememiştir. ‘Yapamayacağım’ dediğimde aynen kabul etmiştir.
Erzincan olayı sonrasında 'Bundan sonraki adres sizsiniz Başbakan' dedim.”
MİT TIRLARINA OPERASYON
“MİT bir faaliyet yürütüyorsa örtülü faaliyettir. İcrası sırasında herkes buna yardım etmeye mecburdur. IŞİD'e silah gidiyor falan bunlar ayrı. Bir karar alındıysa, bunun güvenle gitmesi gerekir. Biz böyle gördük. Bizim anlayışımız budur.”