Dr. Muhammed Salih El Misfer

Dr. Muhammed Salih El Misfer

Filistin ve Kral Faysal'ın torunları

Filistin ve Kral Faysal'ın torunları

Bazı Suudi prensleri, Abu Dabi şeyhleri ​​ve Bahreyn yöneticileri, insanların üzerinde meşruiyet kazanmaya açılan bir kapı olduğunu düşünerek İsrail'e yakınlaşmak için yarışıyorlar. İsrail'in onları Washington'daki Beyaz Saray'la daha da sıkı fıkı hale getireceğini ve bu sayede insanlara boyun eğdirebileceklerini zannediyorlar. Ayrıca başkalarının egemenlikleri pahasına bölgede kendi coğrafi genişleme planlarına Washington'ın yardım edeceğine inanıyorlar. Her biri İsrail'e yaklaşabilmek ve ABD ile İsrail'den yardım alabilmek için aşırı derecede efor sarfettiler.

Suudi tarafında, Kral Faysal bin Abdulaziz el Suud -Allah ona rahmet etsin- üçüncü Suudi devletini İngilizlerin ve diğerlerinin yardımıyla kurduğu zaman, Filistin konusunda ödün vermemek ve o bölgeye Batılı Yahudilerin göç etmesi konularına karşı son derece ihtiyatlı davrandı. Kral Abdulaziz ABD Başkanı Roosevelt ile yaptığı toplantıda ona İngiliz Başbakan Churcill ile yaptığı görüşmeyi anlatır ve şöyle der:

"Churcill İngiltere'nin zor zamanlarda beni desteklediğini ve bu sebeple benim de Filistin meselesinde onlara yardım etmem gerektiğini söyleyerek konuşmaya başladı. İngiltere'nin güçlü bir Arap lideri olarak yeteneğimi kanıtlamam gerektiğine inandığını ve Arapların İsrail'deki Siyonist planlara karşı çıkmalarını engellemem gerektiğini söyledi. Churcill, ılımlı Arapları Siyonistlerle uzlaştırmam gerektiğini ve Arap kamuoyunu Yahudilere imtiyaz göstermeleri konusunda hazırlamamı beklediğini anlattı."

Kral, Churcill'e şöyle bir cevap verdiğini söylüyor: "İngiltere ile olan dostluğumu reddetmiyorum ve savaş zamanında düşmanlarına karşı onlara verebileceğim her şeyi sundum. Ancak, önerinizi ne İngiltere'ye ne de müttefiklerine bir yardım olarak değil; Peygambere ve tüm Müslüman dünyasına ihanet olarak görüyorum. Eğer benden istediğiniz şeyi yapsaydım onurumu kaybeder ve ruhumu yok etmiş olurdum. Şahsen ben Siyonistlere taviz verme konusunda ikna olmadım, başkalarını da ikna edemem."

Kral Faysal o zamanlar Suudi Arabistan'ı ziyaret eden Amerikalı yetkililerle Arap dünyasının karşı karşıya kaldığı sorunları konuşmak için bir araya gelmişti. Bunlar arasında onun için en önemlisi Filistin'deki Yahudi baskısıydı ve bu konuda "Amerika ve İngiltere, kana bulanmış bir İsrail devleti ile sakin ve barışçıl bir Arap dünyası arasında seçim yapmakta özgürdür." ifadelerini kullandı. Roosevelt'e yazdığı mektupta, "Siyonizm sadece Filistin'e karşı değil tüm Arap ülkelerine karşı bir tehdittir." demişti. Bu konuda daha fazla detay vermek istemiyorum. Suudi krallarının (Suud, Faysal, Halid, Fahd ve Abdullah) Filistin sorununa karşı tutumları ve bu konudaki destekleri hakkında konuşacağım. Kral Faysal, Kudüs'e ve Filistin'e olan bağlılığının kurbanıydı.

Kral olmadan önce Filistin sorununu destekleme konusunda uzun bir geçmişi olan Kral Selman el Suud, Zahran'da yapılan bir Kudüs Zirvesine çağrılmıştı. Ayrıca Filistinlilere 150 milyon dolar bağışta bulunacağını açıkladı. Ancak Suudi yetkililer ve elitlerden duyduğumuz açıklamalar ve gördüklerimiz kurucu lider Kral Abdulaziz'in Filistin meselesine olan tutumuyla çelişiyor. Herkes, İsrail'in Suudi Arabistan'ın önerdiği tüm barış girişimlerini reddettiğini biliyor. İlk girişim 1982 yılındaki Fez zirvesinde Kral Fahd tarafından, ikincisi ise 2002 yılındaki Beyrut zirvesinde Kral Abdullah el Suud tarafından başlatıldı. İsrail her iki girişime de cevap vermezken Filistin halkına karşı güç kullanımını yoğunlaştırdı ve Batı Şeria'daki etkisini genişletti. Kısa süre önce Trump yönetimi Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıdı ve bu genişleme günümüze kadar devam etti. 

Kral Selman el Suud yönetiminde, İsrail meselesi ile ilgili gayrı meşru hamleler baş gösterdi. Suudi Arabistan veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Filistin sorununun artık Suudi Arabistan'ın önceliği olmadığını söyledi. Bu Araplar ve Müslümanları genel olarak hayal kırıklığına uğrattı. Medya, majestelerinin İsrail'in tarihi topraklarında devlet kurma haklarını kabul ettiğini aktardı. Ayrıca İsrail ile Suudi Arabistan arasında ortak çıkarlar olduğunu söyledi. Dahası, Filistinlilerin ya kendilerine sunulan teklifleri kabul etmelerini ya da "çenelerini kapatmaları" gerektiğini söyledi. Bunlara ek olarak bazı yüksek Suudi yetkililerin İsrail'e gizli ve açık şekilde ziyaretleri olmuştu; General Enver Eşki gibi. Bazı dini şahsiyetler ve aşırılıkçı Siyonist liderler arasındaki toplantılar da bunlara dahil.

Burada ortaya çıkan soru, Kral Faysal "Siyonizm tehlikesi sadece Filistin'e değil tüm Arap dünyasına karşı bir tehdittir" demesine rağmen Suudi monarşisinin İsrail'e dalkavukluk yapmaya ihtiyaç duyup duymadığı. Gerçek şu ki bu tehlike hala hayatta. Meselenin gerçekliği şu ki Suudi devletinin kendi halkı dışında dünyadaki başka hiçbir gücü memnun etmesine ihtiyacı yok. Herhangi bir Arap devletinde iktidarda kalan hükumetin tek garantisi halktır. Halkın temel özgürlüklere, bağımsız ve adil bir yargıya, siyasi karar alma sürecine katılmaya, ekonomik reformlara, ulusal servetin adil dağılımına, devlet ve ticaret arasındaki ayrılığa ve ulusal zenginliğin tekelleştirilmemesine ihtiyacı vardır.

Çeviri: Mepa News

Bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı toplam 5063 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.
Dr. Muhammed Salih El Misfer Arşivi