Filistinli kadın tutsaklar İsrail cezaevlerindeki işkenceleri anlattı
"Gazze halkına teşekkürümü nasıl ifade edebilirim ki? Sırf biz özgür olalım diye bombardımana, ölüme ve kuşatmaya katlananlar onlar."
Rasha Jalal | New Arab | Tercüme: Mepa News
Yasemin Ebu Surur, İsrail hapishanesinden serbest bırakılmasından duyduğu derin sevinç ile özgürlüğünün bedelini ödeyen Gazze halkının çektiği acılardan duyduğu derin üzüntü arasında, gözaltında geçirdiği hayatın ayrıntılarını anımsıyor.
Yasemin, Aralık 2023'te İsrail ordusu tarafından tutuklandı ve 19 Ocak'ta Hamas ile İsrail arasında yapılan esir değişimi anlaşması kapsamında serbest bırakıldı. Gözaltı deneyimini şimdiye kadarki en zor deneyim olarak tanımladı.
Beytüllahim'den 26 yaşındaki Yasemin İsrail güçleri tarafından dört kez tutuklandı ve hayatının üç yılını parmaklıklar ardında geçirdi.
New Arab'a konuşan Yasemin şu ifadeleri kullandı:
"İlk tutuklandığımda henüz 16 yaşındaydım. O zaman çok korkmuştum, özellikle de annemden hiç ayrı kalmadığım için. İsrail hapishanelerinde gerçek anlamda bir hayat yoktu. Hapishane yönetimi bizi en temel insan haklarımızdan mahrum bıraktı. Yeterli yiyecek yoktu, temiz su yoktu, bize hiçbir zaman kişisel hijyen araçları verilmedi. Çok zor koşullarda yaşadık ve bu koşullar 7 Ekim 2023'ten sonra daha da kötüleşti. Gazze halkına teşekkürümü nasıl ifade edebilirim ki? Sırf biz özgür olalım diye bombardımana, ölüme ve kuşatmaya katlananlar onlar."
Yasemin, İsrail'in 15 ay süren soykırım sırasında işgal güçlerinin hem erkek hem de kadın mahkumları düzenli olarak hedef almaya başladığını da dikkat çekti:
"Moralimizi mümkün olan her şekilde bozmaya çalıştılar. Avukatların bizi ziyaret etmesini engellediler, dünyadan haber almamızı kestiler. Takas anlaşmasını öğrendiğimizde bile, serbest bırakılmayacağımızı ve tüm hayatımızı hapiste geçireceğimizi söyleyerek duygularımızı manipüle etmeye çalıştılar."
Özgürlüğüne kavuştuğu için büyük sevinç duymasına rağmen Yasemin, anlaşmayı tamamlamak için acımasız bir soykırıma maruz kalan Gazze halkına karşı duyduğu suçluluk duygusunu gizlemiyor:
"Gazze sadece bir şehir değil, bir kararlılık ve fedakarlık simgesi. Gazze halkına onların büyüklüğüne yakışır bir şekilde nasıl teşekkür edebilirim? Onlar sırf biz özgür olalım diye bombardımana, ölüme ve kuşatmaya katlananlar."
Tutukluluğu sırasında okulunda orta öğrenimini tamamlaması engellenmiş, ancak bu durum hapishanedeki eğitimini tamamlamasına engel olmamış:
"Artık özgürlüğüme kavuştuğuma göre üniversite eğitimimi tamamlayacağım. Belki de hala hücrelerde acı çeken mahkumları savunmak için hukuk okuyacağım."
İsrail önde gelen Filistinli tutsakları serbest bırakacak mı?
"Tüm mahkumlar serbest bırakılmadan özgürlük eksik kalır"
11 ay İsrail hapishanelerinde kaldıktan sonra gazeteci Büşra et Tavil, 19 Ocak'ta İsrail ve Hamas arasında varılan takas anlaşması uyarınca nihayet özgürlüğüne kavuştu.
32 yaşındaki Büşra, Mart 2024'te Batı Şeria'nın merkezindeki Bire kentindeki evinde tutuklandığı olayı anımsıyor:
"Kapımın şiddetle çalınma sesiyle uyandım. Hemen kapıyı açtık ve İsrail işgal güçleri ağır silahlarla eve baskın düzenledi. Doğruca bana yöneldiler, telefonumu şiddetle elimden aldılar ve ikinci telefonumu teslim etmezsem evi yok etmekle tehdit ettiler. Her gün kötü muameleye, bitmek bilmeyen psikolojik baskıya ve hücre hapsine maruz kaldık.
Askerler evin her tarafına yayıldı, tam bir kaos vardı. Evi darmadağın ettiler. Sonra subaylardan biri beni bir odaya itti, kapıyı kapattı ve bağırarak bana ve aileme hakaret etmeye başladı. Kendimi tutmaya çalıştım ama onun zalimliği beni çığlık atmaya zorladı ve olay tutuklanmamla sona erdi."
Bu Büşra'nın altıncı tutuklanışıydu ve hayatının beş yıldan fazlasını İsrail hapishanelerinde geçirmesinin tek bir nedeni vardı: İsrail'in Filistinli mahkumlara yönelik ihlallerini dünyaya aktarma konusunda uzmanlaşmış bir gazeteci olması.
Buşra, İsrail Şaron Cezaevi'ndeki hayatını "acılarla dolu" olarak tanımlıyor ve şöyle söylüyor:
"Her gün kötü muameleye, bitmek bilmeyen psikolojik baskıya ve hücre hapsine maruz kalıyorduk."
Esir takası anlaşmasının duyurulmasıyla birlikte Büşra çelişkili duyguların bir karışımını hissetti:
"Sevinç tarif edilemez, Filistin direnişi bize yeni bir hayat verdi. Ancak son Filistinli mahkum serbest bırakılana kadar özgürlük tamamlanmış sayılmaz."
Ramallah'taki Modern Kolej'den 2013 yılında Gazetecilik ve Fotoğrafçılık bölümünden mezun olan Büşra, yaşadığı her şeye rağmen hala hayallerine ve hırslarına tutunuyor:
"Kimliğimin ve kişiliğimin bir parçası olduğu için gazetecilik çalışmalarımı sürdürmek ve mahkumlar konusuna ışık tutmak istiyorum."
Gazze'de esir takasının ikinci aşaması gerçekleşti
Hücre hapsindeki yaşlı bir kadın
Sadat ailesinin, 19 Ocak'ta takas anlaşması kapsamında İsrail hapishanelerinden serbest bırakılan anneleri 67 yaşındaki Abla'yı karşılarken yaşadıkları sevinç tarif edilemezdi.
Abla Sadat, 18 yıldır İsrail hapishanelerinde tutuklu bulunan Filistin Halk Kurtuluş Cephesi Genel Sekreteri Ahmed Sadat'ın eşi.
Abla, 17 Eylül 2024'te şafak vakti işgal güçlerinin Ramallah'taki evine herhangi bir uyarı ya da suçlama olmaksızın baskın düzenlemesiyle tutuklandı:
"Sabahın üçünde, evimizin her yerinde yankılanan şiddetli bir sesle uyandık. Askerler eve baskın yaptı, beni kelepçeledi ve gözümü bağladı, tutuklanmamla ilgili herhangi bir açıklama yapmadılar. Tek söyledikleri 'İsrail'in güvenliğine tehdit' olduğumdu, ki bu da işledikleri suçları meşrulaştırmak için kullandıkları bir ifade."
Abla, "psikolojik ve fiziksel işkence yolculuğu" olarak tanımladığı, hapishaneler arasında transfer edildiği zorlu bir deneyim yaşadı:
"Soruşturma merkezleri ve cezaevleri arasında birkaç gün süren bir yolculukla nakledildim ve bu yolculuk sırasında sürekli tehditlere ve insanlık dışı koşullara maruz kaldım. Yaşlılığımı dikkate almadılar, aksine beni sistematik olarak aşağıladılar ve küçük düşürdüler. Hücre hapsindeyken gözlerimi kapatır ve torunlarımın kahkahalarını ve eşim Ahmed'in sesini hatırlardım. O küçük anlar bana bu adaletsizliğe dayanma gücü veriyordu."
Askerler Abla'yı 12 gün üst üste Damon Cezaevi'nde dar bir hücre hapsi odasına attılar:
"Oda iki metreden daha büyük değildi ve penceresi yoktu. Hiçbir iletişim aracım yoktu ve dışarı çıkmam ya da kimseyi görmem engelleniyordu. Zamanın durduğunu hissediyordum ama iradem beni çevreleyen duvarlardan daha güçlüydü."
Tüm bu zorlu koşullara rağmen Abla umudunu yitirmedi, eşi ve çocuklarıyla olan anılarını hatırlayarak direndi:
"Hücre hapsindeyken gözlerimi kapatır ve torunlarımın kahkahalarını ve eşim Ahmed'in sesini hatırlardım. O küçük anlar bana bu adaletsizliğe dayanma gücü verdi."
Abla, İsrail hapishanelerinde kadın mahkumların karşılaştığı muameleden bahsetti ve şunları söyledi:
"İşgal, kadın mahkumların iradesini kırmak için her yola başvuruyor. Aşağılayıcı aramalara, tıbbi ihmale ve sürekli tehditlere maruz kaldık. Ancak özgürlüğümüzün sadece bir hayal değil, hak ettiğimiz ve ulaşacağımız bir hedef olduğunu her zaman kendimize hatırlattık."
Serbest bırakılmasıyla birlikte Abla'nın tek bir dileği var: Eşi Ahmed Saadat'ın isminin takas anlaşmasının bir sonraki aşamasına dahil edilmesi.
Uluslararası topluma Filistinli mahkumların davasını desteklemeleri çağrısında bulunan Abla sözlerini şöyle sonlandırdı:
"Mahkumların özgürlüğü sadece Filistinlilerin meselesi değil, küresel bir insani meseledir. Dünyanın en temel insan haklarını ihlal eden bu işgale karşı durmasının zamanı gelmiştir."
Değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.