Geçmişten bugüne Doğu Türkistan tarihi (5)
Mao döneminde büyük baskılar gören Doğu Türkistan'da beklenenin aksine Mao sonrasında da ciddi bir rahatlama yaşanmadı
Zengin kaynakları ve stratejik konumuyla bilinen büyük Türk ülkesi Doğu Türkistan Türk, Moğol ve Çin tarihinde de önemli gelişmelere sahne olmuş bir coğrafya.
Doğu Türkistan'ın tarihine dair dosyamızın beşinci bölümünde, bölgenin 1949 ile 1980'li yıllar arasındaki tarihini ilginize sunuyoruz.
Doğu Türkistan 1949'dan bugüne hem bağımsızlığını kaybetmenin hem de Çin'in Komünizm'in Maoizm yorumunu dayatmasının büyük baskılarını yaşadı. Mao'nun 1976'da ölümünün ardından Çin'in Maoizm'den uzaklaşmaya başlamasının Doğu Türkistan'a olumlu yansıyacağı düşünülürken bu umut boşa çıktı ve yeni dönemde de baskılar, katliamlar devam etti.
2014'ten itibaren ise Çin yönetimi Doğu Türkistan'daki Müslüman Türklere İslam'ı ve Türk olduklarını tamamen unutturmayı hedefleyen bir zorunlu asimilasyon politikası başlattı. Milyonluk toplama kampları kurarak Doğu Türkistan'ı tamamen Çinlileştirme hedefini açıkça ortaya koydu.
Mao döneminde Doğu Türkistan (1949-1976)
1949'da Doğu Türkistan'ı işgal eden Komünist Mao rejimi hem Doğu Türkistanlıların işgale her türden direnişini yok etmeyi hem de Komünizm anlayışını Doğu Türkistan'a zorla benimsetmeyi hedeflemişti. Doğu Türkistan'ı fazlaca Müslüman ve Türk bulan Mao rejimi, işgal ettiği tarihte Müslüman olmayan Çinlilerin oranının %5'in altında olmasından rahatsız olarak bölgeye Çinli yerleştirmeye başladı.
Çinlilerin Doğu Türkistan'a yerleştirilmesi politikası Mao'dan beri 70 yıldır kesintisiz devam etmektedir.
1950'li yılların ortalarına kadar süren Doğu Türkistanlıların direniş girişimlerini bastıran Mao rejimi, 1955'te Doğu Türkistan'da 'Sincan Uygur Özerk Bölgesi' kurduğunu ilan etti. Bölgenin ilk başkanı Mao ile Doğu Türkistan'ın işgalinde iş birliği yapan Seyfeddin Azizi (1915-2003) oldu.
Geçmişten bugüne Doğu Türkistan tarihi (4)
Kaşgar şehrinde Mao heykeli
1955'te Doğu Türkistan'da yapılan ilk resmi nüfus sayımında Çin'in resmi açıklamasına göre 5,11 milyon nüfusun %73'ü Uygurdu. Bu sayım üzerine yurt dışında yaşayan Uygur muhalefeti, Çin'in rakamlarla oynayıp Uygurları olduğundan daha az göstermeye çalıştığını beyan etti.
Mao'nun çelik üretiminde rekor kırmayı hedeflediği ama tarımın çöküşüyle milyonlarca kişinin öldüğü bir kıtlıkla sonuçlanan 'Büyük Atılım' (1958-1962) ve Maoizm'i ülkeye tam olarak yerleştirip eski kültüre dair ne varsa ortadan kaldırmayı hedeflediği, buna dirençli görülen milyonlarca kişinin katledildiği 'Kültür Devrimi' (1966-1976) Doğu Türkistan'da mevcut olan dini, kültürel, ekonomik baskıları daha da artırdı. Doğu Türkistanlı pek çok Müslüman, 'devrim düşmanı' olduğu gerekçesiyle katledildi, Kur'an-ı Kerim'ler başta olmak üzere İslami kitaplar imha edildi, camilere çok ileri derecede kısıtlamalar getirildi, dini eğitim yasaklandı, pek çok cami yıkıldı.
Geçmişten bugüne Doğu Türkistan tarihi (3)
Çin-Sovyet gerginliği ve Doğu Türkistan
1953'te Sovyetler Birliği lideri Stalin'in ölmesiyle yerini alan Kruşçev 1956'da Stalin döneminde büyük yanlışlar yapıldığını, halka karşı büyük suçlar işlendiğini en yüksek perdeden resmi açıklamayla ilan ederek reform yapılacağını açıkladı.
Sovyetler Birliği'ndeki bu gelişmeleri Komünizm'den sapma ve ideolojik gevşeme olarak gören Mao, aynı zamanda bunu Komünizm'in dünya lideri olmak için fırsat olarak da değerlendirmeyi düşündü.
'Büyük Atılım' (1958-1962) esnasında Çin genelinde olduğu gibi Doğu Türkistan'da da köylüler kendi üretimlerini bırakıp devletin çelik üretiminde çalışmaya zorlandılar. Bu durumu Çin'e karşı değerlendirmek isteyen Sovyetler Birliği Doğu Türkistan'dan mülteci kabul edeceğini açıkladı. Çoğunluğu Uygur ve Kazak yaklaşık 200 bin kişi bu dönemde Doğu Türkistan'dan Sovyetler Birliği'ne zorlukla kaçabildi.
Mao ve Kruşçev, Ağustos 1958
1960'lı yılların başından itibaren Sovyetler Birliği Taşkent Radyosu'ndan yaptığı Türkçe yayınlarla Uygurları Çin'e karşı kışkırtmaya başladı. 1969'da Çin ve Sovyetler Birliği aylarca sınır çatışmaları yaşadı, çatışma bölgelerinden biri de Doğu Türkistan'dı. İki ülkenin de nükleer silaha sahip olması nedeniyle nükleer bir savaşa dönmesinden korkulan bu çatışmalar Ekim 1969'da bitse de, Çin ve Sovyetler Birliği'nin zaten soğuyan ilişkilerini daha da olumusuz hale getirdi. Bu gerilim diğer ülkelerdeki Komünistler arasında da da "Sovyetçi" ve "Maocu" ayrımına yol açtı.
1963'te Doğu Türkistan'da yeraltında kurulan Maoizm karşıtı Sosyalist 'Doğu Türkistan Halkın Devrimci Partisi' 1969'dan itibaren Sovyetler Birliği'nce desteklenmeye ve Sovyetler Birliği'nde kurumsallaşmaya başladı. Sovyetler Birliği'ne taşınmasının ardından 1969'da yaptığı açıklamada hedeflerinin Doğu Türkistan'ı bağımsız Marxist-Leninist bir devlet yapmak olduğunu açıkladılar.
Fakat bu Maoizm karşıtı Sosyalist parti, Sovyetler Birliği'nin her türden desteğine, Taşkent Radyosu'ndan Doğu Türkistan'a yönelik yaptırdığı propagandalara rağmen dini sebepler ve halkın Sosyalizmin her türüne karşı olan tavrı nedeniyle Doğu Türkistan halkında çok ilgi görmedi. Sovyetler Birliği'nin dağılma sürecine girmesiyle bu parti 1989'da kendini feshetti.
Geçmişten bugüne Doğu Türkistan tarihi (2)
Mao'nun 1976'da ölümünün ardından da Sovyetler Birliği ve Çin'in gerilimi de, bu gerilimin Doğu Türkistan'a yansımaları da devam etti. 1979'da Sovyetler Birliği'nin Afganistan'ı işgal etmesi üzerine bunu kendisine yönelik de bir tehdit olarak gören Çin, Taşkent Radyosu'nun etkisini de kırabilmek amacıyla Sovyetler Birliği'nin Afganistan Müslümanlarına yönelik soykırımını Doğu Türkistan radyolarında işleyerek Uygurların Sovyetler Birliği'ne düşman olmasını hedefledi.
15 Şubat 1989: Sovyetler Birliği Afganistan'dan çekildi
Çin'in Doğu Türkistan'da nüfus politikası
Mao döneminin başından, 1950'li yıllardan itibaren Çin, Doğu Türkistan'a Çinli nüfus yerleştirerek Doğu Türkistan'da Çinlileri çoğunluk, Uygurları azınlık haline getirmeyi hedefledi. Bu amaca yönelik olarak o günden bugüne milyonlarca Çinli Doğu Türkistan'a yerleştirildi.
1949'da Doğu Türkistan'da %5'in altında olan Müslüman olmayan Çinli oranı bu göçlerle artışa geçti. Doğu Türkistan'ın başkenti ilan edilen Urumçi ve çevresinin, Tarim Havzası'nın özellikle hedeflendiği bu göç halen devam ettirilmektedir.
Bu göçün en büyük dengeleyicisi Uygurlar arasında doğum oranının daha fazla olmasıdır. Mao döneminde 1971'de 'Nüfus Planlaması' Çin'in devlet politikasına girerken Mao'nun ardından Çin 1980'de 'Tek Çocuk Politikası'na geçerek ülke genelinde tek çocuk sahibi olmayı teşvik etti, tek çocukta kalan ailelere teşvikler verirken iki çocuğun üzerinde çocuğu olan aileleri cezalandırdı. Bu politikalar Çinlilerin doğurganlık oranını daha da düşürmekle beraber Çin yönetimi Uygurlara yönelik de az çocuk sahibi olmalarına yönelik yoğun baskılar başlattı, çok çocuğu olan Uygur kadınlarını kürtaja zorladı.
Çin'in Doğu Türkistan'da yaptığı nüfus sayımlarına dair resmi sonuç açıklamaları Doğu Türkistanlı muhalefetçe her zaman Doğu Türkistan genel nüfusunu ve Uygur sayısını az, Çinli oranını fazla gösterme yönünde çarpıtmalı bulundu.
Çin'in 2000 yılında Doğu Türkistan'da yaptırdığı nüfusa sayımına göre Doğu Türkistan nüfus verileri şu şekildeydi:
Toplam nüfus: 18.460.000 (2000)
Uygur: %43,6
Han Çinli: %40,6
Kazak: %8,3
Diğer (Müslüman Çinli, Kırgız, Moğol, Tacik ve diğerleri): %7,5
Geçmişten bugüne Doğu Türkistan tarihi (1)
2015 yılında yapılan sayımda, güvenilir bulunmayan Çin'in verilerine göre bile süren Çinli göçüne rağmen doğurganlıktaki farktan dolayı Doğu Türkistan'da Müslüman ve Türk oranı artarken Çinli oranı düşmüştü. Kazakistan'a 2000-2015 döneminde gerçekleşen Kazak göçü de Doğu Türkistan'da Kazak Türkleri'nin oranını düşürmüştü:
Nüfus: 23.600.000
Uygur: %46,5
Han Çinli: %38,5
Kazak: %7,1
Hui (Müslüman Çinli): %4,6
Diğer: %4,3
Yine 2015 sayımında Çin'in resmi açıklamasına göre Doğu Türkistan'ın %61'i Müslümandır. 2000 sayımında Müslüman oranı %58 olarak açıklanmıştı.
"Çin Doğu Türkistan Müslümanlarını az gösteriyor"
Bu rakamlar uluslararası gözlemciler ve Uygur muhalefetince güvenilir bulunmamaktadır. Çin'in Uygurlar başta olmak üzere Doğu Türkistan'daki Müslüman kavimleri olduklarından oldukça az gösterdiğini belirtmekte, bu iddialarını toplam Doğu Türkistan nüfusunun herkesin kabul edeceği gibi tahmin edilenden oldukça az gösterilmesi iddiasıyla da delillendirmektedirler. Çin'in 2009'dan itibaren artırdığı baskılarda ve 2014'ten itibaren Doğu Türkistanlıları toplama kampına toplama politikası gütmesinde Uygurların nüfus artış hızından korkmasının başat faktör olduğu tahmin edilmektedir.
Mao sonrasında Doğu Türkistan
1976'da Mao'nun ölümü üzerine Çin 1978'de açılım politikasını başlattı. Ekonomik açılımın öncelendiği bu süreçte Doğu Türkistan'da da baskılarda bir gevşeme yaşanması bekleniyordu.
Fakat bu beklenti gerçekleşmedi. 1980'li yıllarda Doğu Türkistan dışında Çin içlerinde yaşayan Hui (Müslüman Çinli) nüfusa yönelik dini baskıda bazı hafifletmeler yaşandı. Fakat Uygurların sadece Müslümanlığından değil Türk olmasından da endişe eden Çin yönetimi bu politikayı Doğu Türkistan'a yansıtmamaya çalıştı. Örneğin Çin'de Hui çocuklarına ilkokul sonrasında camilerde İslami eğitim alma izni verilirken Uygur çocuklarına verilmedi.
Mao döneminin 'Büyük Atılım' ve 'Kültür Devrimi' politikalarıyla kültürlerinden uzaklaştırılmaya, Çinli gibi yaşamaya ve Çin'e köle gibi çalıştırılmaya zorlanan Uygurlar, Mao sonrası değişim beklentilerinin de boşa çıkmasıyla sosyal patlamanın eşiğine geldiler.
Ülkede ekonomik reform dönemi başlamasına rağmen Uygurların din eğitimine izin verilmemesi, köle gibi çalıştırılmaya devam edilmesi, dini değerlerine ve kültürlerine aykırı biçimde kadınlarının Çinli erkeklerle çalışmaya ve bazen Çin içlerinde çalışmaya zorlanmasıyla Uygurlarla yönetimin ilk sürtüşmeleri 1980'den itibaren dünya basınına yansımaya başladı.
Bazı gözlemciler bu sürtüşmelerin Mao döneminde de yaşandığını fakat Çin o dönemde daha kapalı olduğundan yurt dışına yansımadığını, dünyada basın ve yayının imkanlarının daha gelişmesinin de bu bilgi akışının önünü açtığını belirtmektedirler.
Kaynak: Mepa News Akademi