Geride kalanların hikayesi
Hayatta kalan Rohingyalar arkada kalanlardan, katliamdan ve kaçıştan bahsetti.
Rehana Hatun rüyasında kocasının eve geldiğini gördü. Myanmar'ın batısındaki köylerinde mango ağaçlarının gölgelediği evlerinin önünde birden beliriyordu. "Hiç bir şey söylemedi, birkaç saniyeliğine oradaydı. Sonra kayboldu" diyen Hatun, ardından uyanmıştı.
Bangladeş'te tozlu bir yamacın üzerindeki yırtık pırtık brandalardan yapılmış bir kulübede uyanmıştı. Kocası, Nur Muhammed, asla eve gelmeyecekti. Geçtiğimiz Eylül ayında Myanmar askerleri ve Budist çeteler arafından Inn Din sahil köyünde katledilen 10 Müslüman erkekten biriydi.
Rehena Hatun'un güzel ahşap evi ve içindeki her şey artık yoktu. Inn Din'deki Rohingya evleri yıkıldı ve bir zamanlar tarih boyunca birbirine sıkı sıkıya bağlı olan bir topluluk Bangladeş'teki dünyanın en büyük mülteci kampında kendini buldu.
Geride kalanlar öldürüldü
Reuters'ın Şubat ayında yaptığı araştırma 10 Rohingya erkeğine ne olduğunu ortaya çıkardı. 1 Eylül'de askerler Inn Din yakınlarındaki bir mevkide hayatta kalan köylülerin arasından 10 kişiyi aldılar. Görgü şahitlerine göre bu 10 kişi sonraki sabah askerler tarafından vuruldular ya da Budist komşuları tarafından öldürüldüler.
Reuters muhabirleri neler olduğuna dair bilgiye ulaşana kadar bu 10 kişinin yakınları onlara neler olduğunu aylarca öğrenemedi. Hayatta kalan diğer insanlar akşam güneş batana kadar 10 erkeği beklemişlerdi ama geri dönen olmamıştı.
Bu onların hikayesi. Hayatta kalanlardan 3 tanesi çiçeği burnunda iken Inn Din'den kaçtı. Hepsi muson yağmurlarında ormanlardan ve tarlalardan geçerek kuzeye doğru kaçmıştı. Sırılsıklam ve korkmuş bir halde askeri devriyeleri atlatarak terk edilmiş veya yakılmış köyleri gördüler. Bazıları cesetler gördü. Günlerce çok az yiyecek ve suyla yürüdüler.
Myanmar: O askerler cezalandırıldı
Yalnız değillerdi. Inn Din'li aileler Myanmar askeri baskılarından kaçan yaklaşık 700 bin Rohingya'ya katıldılar. Birleşmiş Milletler, Myanmar askerinin yaptıklarını "soykırımın açık bir örneği" olarak nitelese de Myanmar yönetimi bunu reddediyor.
Ordu Salı günü yaptığı açıklamada 7 askerin Inn Din katliamındaki rollerinden dolayı uzun süreli hapis cezasına çarptırıldığını bildirdi. Myanmar hükümet sözcüsü Zaw Htay, Reuters'e verdiği demeçte askerlerin cezalandırılmasının savaş kurallarını ihlal edenlerin cezasız kalmayacağına dair çok olumlu bir hareket olduğunu, sistemli insan hakları ihlallerine izin verilmeyeceğini söyledi.
Reuters çoğu şeyi ortaya koysa da bu hikayedeki tüm kişisel detaylara erişebilmiş değil.
Bangladeş'in uzak kıyısı güvenliydi. Birçok Inn Din'li kadın Bangladeş'e geçmek için kayıkçılara mücevherlerini verirken diğerleri ya yalvarıyor ya da kavga ediyordu. Geceleyin korku ve hastalıkla beraber tehlikeli bir yolculuk yaptılar.
Şimdi Bangladeş'te kocaları, oğulları, babaları olmadan hayatta kalma mücadelesi veriyorlar. Katliamın üzerinden 7 ay geçti ancak Inn Din'lilerin acısı hala taze. Bir anne Reuters'e hikayesini anlattı ve ardından baygınlık geçirdi.
Rehana Hatun gibi onlar da sürekli kaybettikleriyle ilgili rüya görüyorlar. Bazı rüyalar acı tatlı, eşlerinin eve gelişi, oğullarının camide namaz kılması gibi; bazı rüyalar da tam bir kabus. Bir kadın kocasının karnındaki yarasını tutarken gördüğünü, parmaklarının arasından kanlar aktığını söylüyor.
Gündüz vakti biraz rahatlama getiriyor. Hepsi, işkence gibi, askerlerin kocalarını alıp götürdüklerini hatırlıyor.
Beni Allah kurtardı
Abdul Emin hala nasıl kurtulduğunu merak ediyor.
27 Ağustos'da Inn Din'e gelen askerler polis ve Budist çetelerin yardımıyla Rohingya Müslümanlarının evlerini yakmaya başlıyor. 19 yaşındaki Emin,o esnada ailesiyle birlikte yüzden fazla diğer Rohingya gibi yakındaki bir ormana sığınmak istediklerini söylüyor.
Inn Din'in yanmasından ve silah seslerinin ağaçların arasında yankılanmasından dört gün sonra, yüzlerce köylünün askerlerden kaçma umuduyla toplandığı sahile varıyorlar. Ardından Emin'in söylediğine göre askerler geliyor ve baş aşağı çömelmelerini emrediyorlar.
Emin, kafasına eşarbını atan annesinin yanına çömeliyor. Askerler Emin'i görmezden geliyorlar, belki de onu kadın zannediyorlar ama kardeşi Ahmet'i götürüyorlar. Emin, "Neden onu alıp beni almadıklarını bilmiyorum, beni Allah kurtardı." diyor.
Emin ve diğer görgü tanıklarının ifadelerine göre askerler erkekleri bir "toplantı" için götürdüklerini söylemişler. Götürülenlerin perişan aileleri sahilde beyhude beklemişler. Gece çökünce, ormana dönüyorlar. Ardından hayatlarını kurtarmak için askerlerin götürdüğü erkekleri beklemeyi bırakıp Bangladeş'e kaçmaya karar veriyorlar.
Abdu Şükür, askerlerin 18 yaşında oğlu Raşit Ahmet'i salması için 5 gün beklemiş. Ardından ormandaki çoğu Rohingya Bangladeş'e doğru yola çıkmaya başlamış, ormanda yalnız ve açıkta kalmaya başlamışlar. Abdu Şükür de ayrılmak istediğini ancak karısı Subiya Hatu'nun buna karşı çıktığını, "Oğlumu almadan gitmem." dediğini söylüyor.
Şükür ,"Bizimle gelmen gerekli, kalırsak hepimizi öldürecekler. Daha bakmamız gereken 3 tane daha çocuğumuz var." diyerek eşini ikna ediyor. Raşit en büyük çocuklarıydı, okulu seven zeki bir çocuktu; yakında salınıp ailesine katılacaktı ancak olmadı. Katılamadı. Raşit, Inn Din'de öldürülen 10 erkekten birisiydi.
Baba Şükür bugün Kutupalong'taki bir kulübede doğru olanı yaptıklarını söylüyor. Şükür, "Berbat hissettim ama oradan ayrılmak zorundaydık." derken eşi yanında oturmuş hıçkırarak ağlıyordu.
Mahşer Günü
Rohingyalar, vahşi çetelerin yer aldığı kıyı şeridi boyunca düzensiz olarak bazen binlere varan sayılarla büyük gruplar halinde yürüdü. Geceleri kadın ve çocuklar muşamba parçaları altında dinlenirken erkekler nöbet tutuyordu. Yağmur yüzünden uyumak sık sık imkansız hale geliyordu.
Bu umutsuz kalabalığın arasında Şakir Ahmet'in karısı, 7 aylık hamile ve sekiz çocuklu Rahama Hatun da vardı. Çoğu Rohingya gibi Inn Din'den kaçarken yanlarına kıyafetleri hariç pek bir şey alamamışlardı. Hatun, "Evimizden hiçbir şey getiremedik, bir tabak bile." diyor.
Seyahat esnasında akarsulardan içerek ve diğer mültecilerle yardımlaşarak hayatta kaldılar. Hatun, yolculuk esnasında doğmamış çocuğunun sağlığından endişe ettiğini, arkada kalmaktan korktuğunu söyledi.
Hatun'un yolculuk esnasında bacakları yürüyemeyecek kadar şişmişti. Hatun "Çocuklarım beni omuzlarında taşıdı, 'babamızı kaybettik seni de kaybetmek istemiyoruz' dediler." şeklinde konuştu. Ardından Na Khaung To'daki sahile vardılar.
Na Khaung To, Naf nehrinin Myanmar tarafında kalıyor. Bangladeş 6 km gibi bir mesafede. Rohingyalar için Na Khaung To ana geçiş noktasıydı. Ayrıca tam bir darboğazdı.
Rohingyaları nehrin karşısına kaçırmak için birçok Bangladeşli balıkçı teknesi vardı, fakat gemide yer almak mültecilerin toplayabileceği para ile değerli eşyalara ve teknecilerin vicdanına bağlıydı. Bazıları Na Khaung To'da haftalarca mahsur kaldı.
Sahil hastalık, açlık ve tükenmiş insanlarla doluydu. Katledilen 10 erkekten birisi olan Nur Muhammed'in annesi Nurcan şu şekilde anlatıyor: "Herkes umutsuzdur. Her tarafta tek görebildiğiniz insan kafalarıydı. Mahşer günü gibiydi."
Naf'ı geçmek
Bangladeş sakin sularda 2 saatlik bir yolculuk. Ancak gemiciler, nehirde devriye gezen Bangladeş donanmalarından veya sınır koruma gemilerinden kaçınmak istiyorlar. Bu yüzden geceleri yola çıkarak açık okyanustan doğru daha dolambaçlı bir yolu tercih ediyorlar. Çoğu bot aşırı yükleniyor. Bazıları batıyor ve binlerce insan boğularak can veriyor.
Kayıkçılar kişi başı 8.000 taka, yani 100 $ gibi bir para istiyor. Bazı kadınlar küpe gibi eşyalarıyla ödeme yapıyor. Abdu Şükür gibi diğer insanlar da Bangladeş'teki akrabalarından borç alıp parayı vereceğine dair söz veriyor.
O ve karısı Subiya Hatu, Bangladeş'e doğru yola koyuldular. Bir başka mülteci botu da hemen yanlarında harekete geçti. İki bot da çoğunluğu çocuklardan oluşan yolcularla dolu.
Daha derin sularda Abdu Şükür, diğer botun alabora olduğunu ve insanların dalgalar arasında boğulduğunu dehşetle izlemek zorunda kaldığını söylüyor. "İnsanların yardım için ağladığını duyabiliyorduk, onları kurtarmak imkansızdı. Bizim botumuz da batardı." diyor.
Abdu Şükür ve ailesi Inn Din katliamından kurtulan diğer mültecilerle birlikte güvenli bir şekilde Bangladeş'e vardılar. Bangladeş'e geçerken bazıları bir daha eşlerini ve Myanmar'ı göremeyeceklerini fark ettiler.
Şuna Hatu teknede ağladı. Ordunun eşi Habizu'ya ne yaptığını zaten biliyordu. 3. çocuklarına hamileydi. "Kocamı öldürdüler, evimi yaktılar, köyümüzü yıktılar, bir daha asla geri dönmeyeceğimi biliyordum." dedi.
Tek fotoğraf
2 ay sonra, Bangladeş'te şehir büyüklüğündeki bir mülteci kampında Şuna Hatu doğum yaptı. Yeni doğan oğluna Muhammed Sadık ismini koydu.
Inn Din köyünde Budistler tarafından katledilen 10 Müslüman erkek
Myanmar'dan çocuklarının omuzları üzerinde 7 aylık hamileyken kaçan Rahama Khatun da bir erkek evlat dünyaya getirdi. Onun da adı Sadıkur Rahman.
Bu iki kadın Inn Din'de yakın komşuydular. Şimdi Kutupalong-Balukhali'de, 600.000 insanın içinde birbirlerine 1.5 kilometrelik mesafede yaşıyorlar. Gelen muson yağmurlarının havaya uçurabileceği ya da yıkabileceği çirkin, çamurlu bambu ve plastik yığınları içinde yaşıyorlar.
Ailelerin hayatlarını yeniden kurmaya çalıştıkları, erkeklerinin öldüğünü öğrendikleri yer burasıydı. Bazıları Reuters gazetecilerinden öğrendi haberlerini, bazıları da Reuters'ın araştırması kapsamında ortaya çıkan fotoğraftan.
Bu fotoğraflardan ikisinde diz çökmüş elleri arkalarından bağlı erkekler görünüyor. Üçüncü bir fotoğrafta da erkekler bir toplu mezarda görülüyor. Fotoğraflar, Inn Din katliamını araştırırken Aralık ayında tutuklanan Reuters gazetecileri Wa Lone ve Kyaw Soe Oo tarafından elde edildi. İki gazeteci Myanmar'ın Resmi Sırları Yasası'nın ihlali kapsamında yargılanıyorlar ve 14 yıllık bir hapis cezası almaları bekleniyor.
Rahama Hatun kocasının görüntüsünü fotoğraflardan birinden kırptı. Kocasının kendisini esir alanların önünde diz çökerken çekilmiş olan fotoğrafı, sahip olduğu tek şey. Diğer aile fotoğraflarının hepsi Inn Din'deki evlerinde yandı.
Tercüme: Mepa News