Hamas’ın bölgesel gücü: İçinde bulunduğu gerçek durum ve potansiyeli
Hareketin büyüklüğü, Filistin’deki rolü ve direnci göz önüne alınacak olursa, Hamas’ın boyutu az veya çok da olsa bölgesel bir varlık olarak kalacağı kesindir.
Hamas’ın bölgesel gücünü ilk başta Filistin meselesinin dünyanın ve bölgenin gözünde ne kadar önemli olduğu olmak üzere birkaç faktör belirlemektedir. Hem bölgede hem de dünyada yaşanmakta olan daha acil ve dikkat gerektiren meseleler sebebiyle Filistin davasının önceliğinde gözle görülür bir düşüş yaşanmasına rağmen hakikat aslında başkadır. Uluslararası kaos, ABD’nin dünya üzerindeki kontrolünün ve egemenliğinin zayıflaması ve diğer bölgesel güçlerin ortaya çıkan güç boşluğunu doldurması için yeni fırsatların kendini göstermesi çoğu zaman Filistinlilerin hakları ve çıkarları açısından olumsuz etkiler yaratmasına rağmen Filistin sorununun gündem değerini düşüren asıl etkendir. Yine de bu, meselenin aslının arz ettiği önemi ortadan kaldırmaz.
Bölgesel liderlik yarışı
Araplar tarafından yapılan siyasi analizler genel olarak bölgesel liderliğin İsrail, İran ve Türkiye olmak üzere 3 bölgesel güçte olduğunu rapor ediyor. Bölgesel liderlik, rakipler arasında, her ne gerekiyorsa yapıp karşıya zarar vermek ve karşı tarafı yıpratmak üzerine kurulu acımasız bir yarış halidir. Bununla birlikte, bu yarıştan kaynaklanan rekabet Filistin sorununun değerini korumasını sağlamakla beraber bazen de ona zarar vermektedir.
İsrail’i ele alırsak; devletin varoluşunun ana şartları devletin üstünlüğünün garanti altına alınması ve bölgenin geri kalanının güçsüz olması ile Arapların ve diğer bütün Müslüman güçlerin zayıf olmasıdır. Aynı zamanda diğer bölgesel güçlerin yükselişlerinin asla tam olarak sonuca ulaşmaması gerekmektedir. İran’a gelince, devletin bölgesel arzu ve hırsları artmaktadır ve bunlar Filistin sınırlarına dayanmıştır. Bu durum artık masada bir olasılık olarak yerini alan bir İsrail-İran çatışmasının ya direkt olarak ya da İsrail’in kendisine sadık güçlerle bir vekalet savaşı şeklinde yaşanması tehlikesini daha da güçlendiriyor.
Türkiye’ye gelirsek; devlet kendine ait ve bağımsız güçlerine dayanan bir bölgesel statüsü olduğunu sonunda idrak etti. Türkiye’nin çıkarlarını ve istikrarını ancak kendisi güvence altına alabilir. Türkiye bugün, daha önce hiç olmadığı kadar, güvenebileceği bölgesel veya uluslararası müttefiklerinin azlığını hissetmektedir. Devletin on yıllarca hizmet ettiği batılı müttefikler artık ne niyetlerini ne de attıkları adımları gizlemeye dahi tenezzül etmiyorlar. Hedefleri ise açık bir şekilde Türkiye’yi zayıflatarak kendilerine sadık olarak işleyen bir devlete dönüştürmektir.
Bölgesel çatışma tırmanışta ve her geçen gün daha da karmaşıklaşmaktadır. İran ve Türkiye bölgesel rekabete ve Suriye konusunda çok ayrı tutum sergilemelerine rağmen, bölgedeki zorluklar konusunda ortak zemin bulmakta hiç sorun yaşamadılar. İki ülke arasındaki ortak zeminin varlığı, İran ve Türkiye genelkurmay başkanlarının Türkiye’de yaptıkları toplantının ardından daha da gün yüzüne çıktı ancak ülkeler arasındaki ilişki henüz karşılıklı güven seviyesine varabilmiş değildir.
Bu akıcı ve sürekli değişen şartlar altında İsrail iki cepheli bir oyun oynuyor. Bir taraftan Araplar üzerindeki üstünlüğünü güvence altına almaya çalışırken diğer taraftan da kendisini bölgedeki egemenliğini sağlamlaştıracak ve bölgedeki varlığını normalleştirecek bölgesel bir düzleme entegre etmeye çalışıyor. Bu emellerini gerçekleştirmek için bazı Arap devletlerinin içinde bulunduğu bıkkınlık ve güçsüzlük durumundan yararlanıyor.
Hamas'ın zor görevi
Hamas’a geri dönecek olursak, hareket en iyi formunda değil. Hamas’ın bölgesel gücü, hem iç faktörler hem de örgütün amaçlarındaki değişikliklerden kaynaklanan sebeplerle örgütün etkinliğinin sadece Gazze Şeridi’ne sınırlandırılması sonucunda geriledi. Hamas’ın ana fonksiyonu birleşik bir direniş organize edilmesi ve bölgenin yönetilmesidir. Bu görev tanımları çoğu zaman oluşuma değer katıp gücünü pekiştirdiyse de, bugün Hamas bu görev tanımları yüzünden tarihinin en kötü pozisyonlarından birinde kalmış durumdadır. Bunun nedenleri ise, Hamas’ın bölgesel müttefiklerinin dengesizliği, bölgenin akışkanlığı, örgütün stratejik olarak kararsızlıklar içinde olması ve örgüte uygulanan kuşatma ile destekçilere olan ihtiyaçtır.
Ancak hareketin krizleri, örgütsel etkinliğin az olmasına ve yıllardır kendisine karşı yapılan çift yönlü saldırılara karşılık vermekten aciz olmasına rağmen Hamas’ın Batı Gazze’deki popülerliğini kaybetmesine yol açmadı. Hamas Gazze’de büyük bir organizasyona ve coğrafya ile sıkı ilişkilere sahiptir. Üstelik bunu kuşatma altındaki bir topluluğu yönetmek için gerekli olan halk desteğini her zaman arkasına alamamasına ve ambargoya maruz kalmasına rağmen başarıyor. Hareketin büyüklüğü, Filistin’deki rolü ve direnci göz önüne alınacak olursa, Hamas’ın boyutu az veya çok da olsa bölgesel bir varlık olarak kalacağı kesindir.
Bölgedeki değişkenliğin devam etmesi ve her şeyi çevreleyen muğlaklık, tünelin ucunda bir çıkış ışığının görünmemesi, bölgede, dünyada, Filistin sınırında ve hatta belki de Hamas’a karşı yeni bir çatışma ortamının doğma ihtimali Hamas’ı böyle bir çatışmaya karşı hazırlanmak zorunda bırakıyor ve hareket açıkçası artık buna hazır olmak zorundadır. Bu durum ayrıca Hamas’ı bölgesel hesapların içinde kendini tutmak zorunda da bırakıyor bunun için de hareket Filistin’e yakın müttefiklere dayanarak kendisine bölgesel seviyede yeni bir işlev tanımı yapmak ve bölgedeki güçler ve bu güçlerin oluşturduğu blokların çıkarlarının farklılaştığı noktalar üzerine oynamak mecburiyetindedir.
Bahsedilen işlev tanımı, bölgede devam etmekte olan çatışmalarda taraf olmak manasında değil, İsrail’in egemenliğinden ve İsrail’in iyi ilişkiler içinde bulunduğu Arap devletlerinin tutumundan etkilenen diğer bölgesel güçlerle olumlu manada köprüler kurmak ve bağlantılar oluşturmak manasındadır. Bu yüzden yeni köprüler kurmak Hamas’ın bir numaralı önceliği olmalıdır, bu köprüler farklı fikirlerde olan ancak İsrail’in egemenliğinden rahatsız olan güçleri aynı doğrultuda çalışmaya teşvik etmeli, bu güçleri birbirine yakınlaştırarak Filistin davasını İsrail’in tüm bölge için oluşturduğu tehdit üzerinden yeniden tanımlayıp söz konusu güçler için bir öncelik haline getirmelidir.
Bu başarılması zor bir görevdir, haliyle önünde birçok engel vardır ve bu engellerden bazıları Hamas kaynaklıdır, bazıları da bölgesel durum ve karmaşıklıklar ile alakalı olan diğer çıkar meselelerinden kaynaklanmaktadır. Ek olarak, bütüncül bir vizyona sahip olunması, en az günlük ve devam eden olaylara müdahil olmak kadar önemlidir ve göz ardı edilmemelidir.
Orijinali “The Palestinian Information Centre” (Filistinli Bilgi Merkezi) ismiyle faaliyet yürüten kuruluş tarafından Arapça olarak yayınlanan bu makale, Mepa News okurları için tercüme edilmiştir.