HÜDA PAR: Türkiye'nin İsrail ile normalleşmesi endişe vericidir
HÜDA PAR Genel Merkezi, iç ve dış gündemin öne çıkan konularına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
HÜDA PAR Genel Merkezi, iç ve dış gündemin öne çıkan konularına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
İLKHA'nın haberine göre, Türkiye'nin, İsrail ile son dönemde yaptığı temaslara değinilen açıklamada, "Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun geçtiğimiz günlerde işgal altındaki Filistin topraklarına gerçekleştirdiği ziyarette siyonist işgalcilerle görüşmesi ve karşılıklı olarak büyükelçilerin tekrar atanacağına ilişkin mesajı, Türkiye’nin uzun süredir uygulamış olduğu politik ambargodan vazgeçildiğini göstermektedir. Gazze ambargosu bitmemesine ve Siyonist rejimin işgal ve katliama devam etmesine rağmen Türkiye’nin böyle bir yola girmesi endişe vericidir. Bundan sonra Siyonist rejimin faili olduğu insan hakkı ihlalleri, katlanacaktır. Filistinli Müslümanları evlerinden eden, neredeyse her gün katliamlar gerçekleştiren Siyonist rejim, hiçbir diplomatik ilişkiyi hak etmemektedir. Siyonizm karşısında geri adım atılması, Müslüman bir halkın izzeti ile bağdaşmamıştır." denildi.
Açıklamanın devamında, "Bu 'anormalleşme' çabasının gölgesinde Mavi Marmara Katliamı’nın 12. yıl dönümü de sessizce gelip çattı. Uluslararası bir anlaşma ile katillerin yargılanmasının önüne geçilmesi, hukuk ve adaletin politik gerçekliğe yenilmesi anlamındadır. Bu katliam sebebiyle Siyonist rejime karşı açılacak bütün davalara Türkiye’nin kendisini siper etmesi, hukuki bir garabettir. Türkiye kendisini haklı iken haksız duruma düşürmüş, şehit yakınları ile gazilerin mağduriyetleri giderilmemiş ve kanları yerde kalmıştır. Türkiye, hukuki ve siyasi anlamda, yurt içinde ve bütün uluslararası platformlarda bu saldırganlığın hesabını sorabilmeliydi. Ancak böyle bir şey olmadı. Bu vesileyle bir kez daha Mavi Marmara Şehitleri’ni rahmetle anıyor, Siyonizmin gerçek yüzünün görüldüğü ve hak ettiği muameleye tabi tutulduğu bir dünya ümit ediyoruz." ifadelerine yer verildi.
Çin'in Müslüman Uygurlara zulmü
Açıklamada, Çin esareti altında insanlık dışı muamelelerle karşı karşıya bırakılan Müslüman Uygurların uğradığı zulmün, ele geçirilen polis arşivi ile bir kez daha belgelendiği hatırlatıldı.
Kamptaki insanlık dışı uygulamaların aktarıldığı açıklamada, "Kamplarda yaşanan insan haysiyetine aykırı uygulamalara ait belgelere göre yüz tanıma sistemi için çocuklar da dâhil olmak üzere herkesin fotoğrafları sisteme taranarak dijital gözetim altına alınmıştır. Yine, gözaltına alınan çocuklar ve akıbetleri korkunç bir tablo oluşturmaktadır. On yıllar önce işlenen suçlara ilişkin takibatlar, insanların din ve inanç özgürlüğünü tehdit etmektedir. Belgeler Kur’an okumayı bir suç olarak tescillerken sakalı da dini aşırılık olarak görmekte ve yaptırıma tabi tutmaktadır."
"Türkiye, Çin ile ilişkilerinde Doğu Türkistan’daki mezalimi görmezden geliyor"
Söz konusu tablonun, Doğu Türkistanlı mazlumların adeta bir Nazi Toplama Kampı’nda olduklarının tescili konumunda olduğunun vurgulandığı açıklamada, "İnanç ve ibadet hürriyeti, yaşama hakkı, kişi güvenliği, adil yargılanma ve daha pek çok insanî hak ve hürriyetin ihlal edildiği bu kamplar insanlık için kara bir lekedir. Türkiye, Çin ile ilişkilerinde Doğu Türkistan’daki bu mezalimi görmezden gelmekte ve sadece yüzeysel bir tepki ile yetinmektedir. İslam dünyası yaşananlara karşı bir ortak tavır geliştirmek zorundadır. Aksi takdirde mazlum Müslümanlar zalim rejimlerin zulmü altında ezilmeye devam edecektir.
Suriye’ye olası harekat
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, geçen hafta söylediği "Güney sınırlarımız boyunca 30 km derinlikte güvenli bölgeler oluşturmak için başlattığımız çalışmaların eksik kısmıyla ilgili adımları atmaya başlıyoruz." ifadelerinin hatırlatıldığı açıklamada, MGK Toplantısı’nın ardından yayınlanan bildiriden de yakın zamanda Suriye’ye yönelik yeni bir harekât gerçekleştirileceğinin anlaşıldığı belirtildi.
Türkiye’nin kendi güvenliğini sağlamaya yönelik adımlar atmasının ve Suriyeli mültecilerin topraklarına güvenli geri dönüşü için bir çaba içerisine girmesinin meşru olduğuna dikkat çekilen açıklamada, "Bununla birlikte bölgenin hassasiyeti nedeniyle daha önce de ifade ettiğimiz endişelerimizi tekrar etmekte fayda görüyoruz: Komşularımızın da huzur ve güvenliğine ciddi katkı sağlayacağı şeklinde ifade edilen harekât, yeni çatışmalara neden olmamalıdır. Bununla birlikte mültecilerin geri dönüşünün bölgenin demografik yapısını değiştirecek bir boyut kazanması, bölgeyi sonu belirsiz kaotik bir duruma sürükleyecektir. Halkın yeni mağduriyetler ve muhaceretler yaşamaması ve sivillerin zarar görmemesi herkesin önceliği olmalıdır. Yapılacak olan harekât, Suriye’de kalıcı barış ve huzuru sağlamaya, Türkiye’de ve diğer ülkelerde bulunan mültecilerin güvenli geri dönüş şartlarını oluşturmaya yönelik olmalıdır." ifadeleri kullanıldı.