"Hüseyin Üzmez 'kadının beyanı esastır' ifadesinin ilk kurbanlarındandır"
Bir dönemin ünlü yazarlarından Hüseyin Üzmez'in cezaevine girişinden ölümüne uzanan süreçle ilgili detaylar avukatı tarafından paylaşıldı.
Bir dönemin ünlü yazarlarından Hüseyin Üzmez'in cezaevine girişinden ölümüne uzanan süreçle ilgili detaylar avukatı tarafından paylaşıldı.
Katıldığı bir televizyon programında konuşan Üzmez'in avukatı Bülent Demir, "Hüseyin Üzmez'in bir iftira sonucu cezaevinde hayatını kaybettiği"ni ifade etti.
Demir ayrıca İstanbul Sözleşmesi ve CEDAW konularında da eleştirilerde bulundu.
"İstanbul sözleşmesi toplumda yalanı ve iftirayı yaygınlaştırma temelli şeytani bir şey barındırıyor.'' ifadelerini kullanan Demir'in açıklamalarından öne çıkan ifadeler şu şekilde:
"Akılda kalınsın diye sizlerin de çok iyi bildiği bir örnek üzerinden ifade etmek istiyorum. 83 yaşında cezaevinde ölen birisinin hikayesi. Bununla ilgili Fatih Altaylı’nın programında tüm Türkiye’ye haykırmıştım. Bu yanımdaki adam masum diye. Bu adamı cezaevinde öldüreceksiniz, hepimiz bu adama toprağın altında yüzüne bakamayacağız. Sadece eşi inanmıştı. Geriye avukatı olarak ben kaldım. Bu adam bir gazetenin başyazarı, 81 yaşında. 14 yaşındaki bir kız diyor ki “Bu adam bana defalarca tecavüz etti.” Polis ifadesi pornografik ifadesi sayfalar dolusu, okuyunca kusacak cinsten. Savcılık ifadesi de aynı şekilde. Ben nasıl uyandım, polisteki ifadede pantolonumu indirdi, savcılıktaki ifadede eteğimi indirdi. Bu ya pantolon ya etek.
Duruşmalar yapılıyor, CHP’nin milletvekilleri adını da söyleyeyim, Canan Arıtman. Ne kadar eşcinsel, feminist kadın dernekleri varsa, duruşma salonuna girerken bize yumurta atıyorlar, domates atıyorlar, bu şekilde duruşma salonuna giriyoruz. Meslektaşım arkadaşlar bile sen nasıl çocuk tacizcisinin avukatlığını yaparsın, ama ben onun kitaplarıyla büyüdüm. Cezaevinde ziyaretine gittiğimde ‘Ağabey seni asla yalnız bırakmayacağım ama şunu bana bir söyle. Yaptın mı, yapmadın mı?’, ‘Yapmadığımı biliyorsun, yapsam yaptım diyebilecek adam ulduğumu bilmiyor musun?’ dedim tamam.
"Bakirlik testi istedim"
Duruşmalarda bir detayı daha yakaladım ve kızın bakir olup olmadığının testini istedim. Adli tıptan bakire olduğu raporu geldi. Karşı taraf itiraz etti. İtiraz eden Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Nimet Çubukçu. Bir sonraki celsede tıp fakültesine gönderildi. Oradan da bakire raporu geldi. İfadelerde tecavüz defalarca. Kızın bakire raporu gelince müvekkilimi tahliye etmek zorunda kaldılar. Sonrasında bu kız çocuk esirgeme kurumuna alındı. Artı o süreçte çocuk esirgeme kurumlarında nasıl şebekeler olduğunu, çocukların bir çarşı izinlerine çıkarılırken verilen 20 liralık harçlık için kimlerin altına yattığını, bunların hepsini öğrenme şansı buldum"
"Kız, ben yalan söyledim dedi"
''Normalde benim o kızı ziyaret etmem suçtu ama çözmem lazımdı. Gittim, kızı yurtta ziyaret ettim. Dedim bak yavrum, bu konuşmayı da yaparken yanımda pedegog da vardı, Çocuk Esirgeme Kurumu'nun müdürü de vardı.
Kızı çağırttım, dedim bak evladım bu adam bu işi yapmışsa cezaevinde gebersin gitsin. Ben de sana söz veriyorum sen eğer yaptı dersen, bu adamın avukatlığını yapmayacağım. Senin sözüne bu kadar itimat ediyorum. Sen yalan söylemezsin. Ama eğer bu adam bu işi yapmamışsa sen bundan sonraki hayatında yastığa başını koyduğunda bu adamın çığlıklarıyla uyanacaksın. Yaptı mı, yapmadı mı? Kız hiç tereddüt etmeden hüngür hüngür ağlamaya başladı ve ben yalan söyledim dedi. Tamam kızım dedim.
Duruşma salonunda, 3 çelse sonra kız yalan söylediğini itiraf etti.
Fakat müvekkilim 16 yıl ceza aldı ve 83 yaşında cezaevinde öldü.
Bu olaya şahitlik yapan bir kişi vardı. Kızın annesi. 34 yaşındaydı. Cezaevinde öldürüldü.
Şimdi bakın bir kanun diyoruz. Bu kanunun uygulandığındaki domino etkisi nerelere gidiyor değil mi?
Bu kişi kimdi? Hüseyin Üzmez’di.
Şimdi medyanın iğfal ettiği zihinlerimizde Hüseyin Üzmez çocuk tacizcisi değil mi?
Bu çocuk gerçekleri mahkeme salonunda söylediği halde 16 yıl ceza verildi ve cezaevinde öldü."