Husilerin Kızıldeniz'deki saldırıları petrol piyasasını etkileyecek mi?

Husilerin Kızıldeniz'deki saldırıları petrol piyasasını etkileyecek mi?

Enerji piyasaları Kızıldeniz'de İsrail bağlantılı deniz taşımacılığına yönelik aralıksız saldırıları dikkate almaya başlıyor.

Yemen'deki İran destekli Husilerin gemilere yönelik füze ve drone saldırıları, Danimarkalı gemicilik ve lojistik devi AP Moller-Maersk ile Alman gemicilik ve konteyner taşımacılığı şirketi Hapag-Lloyd'u Kızıldeniz üzerinden yapılan sevkiyatları durdurmak zorunda bıraktı.

Cuma günü açıklanan bu kararlar, büyük şirketlerin Kızıldeniz'deki güvenlik durumunu giderek daha fazla ciddiye aldıklarının bir işareti. Ancak uzmanlar bunun sonuçlarının dünya petrol piyasalarında ve tüketicilerin katlanmak zorunda olduğu enerji maliyetlerinde de hissedilebileceğini, ancak herhangi bir kesintinin boyutunun büyük küresel aktörlerin yaklaşan krize nasıl tepki vereceğine bağlı olabileceğini söyledi.

Maersk yaptığı açıklamada kararının, şirketin son birkaç hafta içinde "güney Kızıldeniz ve Aden Körfezi'nde oldukça tırmanan güvenlik durumu" ile ilgili endişelerinden kaynaklandığını söyledi. Ticari gemilere yönelik son füze ve drone saldırılarının "denizcilerin emniyet ve güvenliğine yönelik önemli bir tehdit" oluşturduğu belirtildi.

Maersk ve Hapag-Lloyd birlikte dünya denizcilik filosunun neredeyse dörtte birini işletiyor.

Kızıldeniz'de artan güvensizlik, İsrail'in 7 Ekim'de Gazze'ye karşı başlattığı saldırıların bir sonucu. İsrail'in Filistin bölgesine yönelik bombardımanının 10 hafta önce başlamasından bu yana Husiler, bir tarafta Eritre ve Cibuti'yi diğer tarafta Arap Yarımadası'nı ayıran Bab el Mandeb boğazında en az sekiz gemiye saldırdı.

En dar noktasında sadece 29 kilometre genişliğinde olan Bab el Mandeb, uluslararası ticaret için hayati bir rota -dünyanın deniz yoluyla taşınan ham petrolünün yüzde 10'u bu boğazdan geçiyor- yani herhangi bir aksaklık küresel bir sorun haline geliyor.

Husiler en azından bir kısmı İsraillilere ait olan ya da Kızıldeniz üzerinden İsrail'e yük taşıyan gemileri hedef alıyor. Kasım ayında grup, İsrail'e ait olduğunu iddia ettiği Galaxy Leader kargo gemisini ele geçirdiğini açıkladı. Ancak İsrail gemiyi, içinde İsrail vatandaşı bulunmayan, İngilizlere ait ve Japonlar tarafından işletilen bir kargo gemisi olarak tanımladı. Bu gemi Hindistan'a gidiyordu.

2014'ten bu yana Yemen'in büyük bölümünü kontrol eden Husiler, Gazze'de tam bir ateşkes sağlanana kadar bu tür saldırılara devam edeceklerine dair söz verdiler. Bu, ABD ve diğerlerinin İsrail'i çeşitli şekillerde desteklemesinin maliyetini arttırmayı amaçlayan bir stratejinin parçası.

Bu tür saldırılar aynı zamanda Husilerin Yemen'de kalıcı bir güce sahip olduğunu ve "direniş ekseninin" giderek daha cesur ve kararlı bir parçası olduğunu göstermeye yarıyor. Bu eksene Gazze'deki Hamas, Lübnan'daki Hizbullah, Esed rejimi ve Tahran tarafından desteklenen çeşitli Suriyeli ve Iraklı devlet dışı aktörler de dahil.

Petrol piyasası dikkatle takip ediyor

Husi saldırılarının yakın zamanda duracağını gösteren çok az şey var. Bu petrol piyasası için ne anlama geliyor?

Washington merkezli bir enerji bilgi şirketi olan Energy Intelligence'ın kıdemli analisti Colby Connelly, Al Jazeera'ye verdiği demeçte, bu saldırıların petrol piyasası üzerinde "oldukça sınırlı" ancak "soyut olmayan" bir etkisi olduğunu söyledi.

Connelly, "Bu saldırılar devam ettikçe, piyasalar daha fazla dikkate aldı, bu nedenle ham petrol fiyatları haftayı son birkaç gündür olduğundan daha yüksek kapattı, özellikle de bu saldırılar, onları gerçekten durdurmak için daha güçlü bir çaba gösterilinceye kadar duracak gibi görünmüyor." yorumunu yaptı.

Tansiyon yükseldikçe, Kızıldeniz'deki bu krizin nereye doğru gittiğini söylemek zorlaşıyor. Atlantik Konseyi Küresel Enerji Merkezi'nde kıdemli araştırmacı olarak görev yapan Paul Sullivan Al Jazeera'ye verdiği mülakatta, "Bölgedeki gerilim nedeniyle Bab el Mandeb petrol trafiğine kapatılırsa, kriz nedeniyle bazı yerlere giden petrolün fiyatının yükselmesi ve sigorta ile ürünler üzerindeki savaş primlerinin artması ihtimali yüksektir" dedi.

"Mevcut koşullar göz önüne alındığında, bu şüpheli, ancak bölgede artan gerginlikte hemen hemen her şey mümkün. İşler tüm kargoların Afrika'ya yönlendirilmesine neden olacak kadar kötüye giderse, bu durum petrol ve sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) da dahil olmak üzere birçok kargo sözleşmesini yeniden yapılandırabilir. Ve fiyatlarda yukarı yönlü baskılar olacaktır. Genel petrol fiyatlarındaki yumuşama bunu hafifletebilir, ancak uzun sürmez," diye ekledi Sullivan.

Saldırılarda öngörülebilirlik yok

Bu durumu zorlaştıran faktörlerden biri de Husilerin füze ve insansız hava aracı saldırılarının gelişigüzel şekilde seyretmesi.

Connelly, "Husiler, daha fazlasını yaptıkça bir sonraki adımda ne yapacaklarını belirlemeyi zorlaştıracak şekilde hareket ediyor" dedi.

Connelly, Husilerin Bab el Mendeb Boğazı'nı kapatmaya çalışması halinde, diğer faktörlerin yanı sıra nakliye sigortasındaki riskler, alternatif rotaların maliyetleri ve tedarik kesintisi potansiyeli nedeniyle bunun "büyük bir etkisi olacağını” söyledi ve ekledi: "Ancak bunun yapabilecekleri bir şey olduğunu sanmıyorum ve böyle bir şeyin çok sert bir tepkiyi çok hızlı bir şekilde kendine çekeceği kesin."

Gerçekten de Husilerin Kızıldeniz'deki yıkıcı eylemleri Çin, Hindistan, Körfez İşbirliği Konseyi ülkeleri, İran ve Batılı güçler gibi aktörler üzerinde önemli ölçüde daha fazla baskı yaratma potansiyeline sahip.

Amerikan Üniversitesi'nde ekonomi alanında kıdemli öğretim görevlisi olan Amin Mohseni konuya ilişkin şu açıklamaları yaptı:

"Çin, ekonomisi üzerindeki olumsuz etkileri nedeniyle, özellikle Bab el Mendeb Boğazı ve Süveyş Kanalı gibi stratejik güzergahlarda küresel ticaretin kesintiye uğramasına karşı. Dolayısıyla Çin ve İran -Çin'in talebi üzerine- Husilere Kızıldeniz'deki düşmanca faaliyetlerini azaltmaları için baskı yapabilir.”

Mohseni, "ABD, İngiltere, Çin, Almanya, İspanya, İtalya, Fransa, Suudi Arabistan ve Japonya'nın halihazırda Cibuti'de bir tür askeri üslerinin bulunduğunu ve bunun Husilerin Kızıldeniz'deki düşmanca faaliyetlerini uzun vadede sınırlandıracağını unutmamak gerekir. Rusya ve Hindistan da Kızıldeniz'de kendi askeri üslerini kurmaya hevesli.” diye ekledi.

Çin ve Hindistan devreye girebilir mi?

Sullivan ayrıca bu küresel oyunculardan bazılarının, Yemen'deki herhangi bir aktör tarafından deniz taşımacılığının kesintiye uğratılmamasını sağlamak için dünyanın bu bölgesindeki faaliyetlerini artırabileceğine inandığını söyledi.

"Çin'in ve hatta muhtemelen Hindistan'ın petrollerini korumak için bölgeye daha fazla varlık gönderdiğini görmek beni şaşırtmaz. NATO, seyrüsefer özgürlüğü ve güvenliğine odaklanabilecek görev güçlerini artırabilir. ABD, gerilim tırmandıkça daha fazla müdahil olacaktır." diyor Sullivan.

Bununla birlikte, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırısı sürerken ve öldürülen Filistinlilerin sayısı 18.700'ü aşmışken, Husiler çatışmayı mümkün olduğunca etkileme arzularına sıkı sıkıya bağlı kalacaklardır.

Gazze'de devam eden katliam, Kızıldeniz'in artan tehditlerle karşı karşıya kalmaya devam edeceğini ve denizcilik sektörünün ve tüm dünyanın yeni ekonomik risklere hazırlanmasını gerektirecektir.


Al Jazeera için Giorgio Cafiero tarafından kaleme alınan bu analiz Mepa News okurları için Türkçeleştirilmiştir. Analizde yer alan ifadeler Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.