Abdulbari Atwan

Abdulbari Atwan

İdlib saldırısının arka planı

İdlib saldırısının arka planı

Suriye ordusu, İranlıların kara ve Rusların hava desteğiyle, İdlib bölgesinde Sincar ilçesini ve kırsaldaki onlarca köyü alarak hızla ilerliyor ve 50 km ötedeki Ebu Zuhr hava üssünü geri almak için savaşa hazırlanıyor.

Bu saldırının nedenlerini anlamak için 13 insansız hava aracının Hmeymim ve Tartus’taki Rus hava ve deniz üssünü bombalamasını roket ve havan topu saldırılarının izlediği 5-6 Ocak gecesine geri gitmemiz lazım.


Bu saldırı Rus görevlilerin ölümüne ve yedisinin de yaralanmasına yol açtı. Roketler engellenip etkisiz hale getirildi ve insansız hava araçları düşürüldü, ama üç tanesi vurulamadı. Tarafsız haberlerin çoğu, hiçbir Rus savaş uçağının saldırıda vurulmadığı sonucuna varmış durumda; sosyal medyada dolaşan vurulmuş 7 uçağın fotoğrafları başka yere ait.

İnsansız hava araçlarını inceleyen Rus araştırmacılar Rus liderliğini ve stratejik analizcileri şok eden şaşırtıcı bir sonuca ulaştılar.

Birincisi, ev yapımı olduğu düşünülen bu insansız hava araçları şaşırtıcı biçimde sofistike olup ileri kontrol ve füze güdüm mekanizmalarıyla donatılmış. Bu keşif Moskova’da ciddi endişelere yol açmış durumda.


İkincisi, sadece iki ülke bu türden bir fırlatma ve kontrol teknolojisine sahip olup bunun üretimini de yapıyor: ABD ve İsrail. Rus uzmanlar, Moskova’yı kendisine düşman yapmaktan çekinen İsrail’in bu işin içinde olmasına şüpheyle yaklaşıyorlar ve bunun kaynağının ABD olabileceğinden kuşkulanıyorlar.


Üçüncüsü, bu insansız hava araçları ve roketler ile havan topları Tahrir eş-Şam Cephesi’nin kontrolündeki İdlib civarından fırlatılmış.


Dördüncüsü, insansız hava araçlarının uçurulması ve Hmeymim’e saldırı, ABD’nin Suriye’nin kuzeyinde –ABD ve İsrail’e askeri bir tutunma noktası sağlayacak– ayrı bir Kürt kuşağı oluşturma planlarıyla bağlantılı. Rusya, Suriye, İran ve Türkiye bunları Amerikan niyetlerinin bir beyanı olarak görüyor. Bu yeni kuşağın Akdeniz’e açılan bir koridora ihtiyacı var, yoksa denize erişimi olmadan pek de bir stratejik değeri olmayacaktır.


Son olarak Rus radarı, saldırıların olduğu gece Hmeymim ve Tartus üsleri üzerinde Amerikan casus uçaklarının dört saat süreyle yüksek irtifada transit uçuşlar yaptığını saptadı.

 
Erdoğan’ın tercihi

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye’de ve bölgedeki stratejik ihtiraslarının çifte tehditle karşı karşıya olduğunun gayet farkında. Hem ABD’nin bir Kürt oluşumu yaratma planından hem de –[Türk] ordusunun son büyük kalesini ve Nusra Cephesi, Özgür Suriye Ordusu ve Ahraru’ş-Şam gibi kendisine vekil Suriye muhalefet güçlerini tehdit eden– Rus ve İran destekli Suriye ordusunun İdlib’de ilerlemesinden rahatsız. Zira bu, Türkiye’nin Suriye’deki varlığının ve nüfuzunun sonu anlamına gelecektir.


Türk Dışişleri, (çarşamba günü) ABD ve (salı günü de) İran ve Rusya büyükelçilerini, hükümetlerinin politikalarına yönelik protestolarını iletmek üzere bakanlığa çağırdı. (…)

Hmeymim’e sürpriz saldırı, Rusya ile ABD’nin Suriye’de doğrudan veya dolaylı (vekil güçler üzerinden) çatışma riskini de artırıyor.

Rusya misillemeye karar verirse elindeki seçeneklere dair çokça spekülasyon yapılmakta.


Moskova, bütün silahlı grupları kökünden temizleme ve tamamen rejimin kontrolü altına sokma hedefiyle İdlib vilayetine var gücüyle bir saldırının arkasında durabilir. Bu görevi, Suriye ordusu çoktan başlatmış gibi görünüyor.


Alternatif olarak Rusya’nın, İran’a ve rejim yanlısı milislere (1983’te ABD’yi askerî birliklerini Lübnan’dan çekilmeye zorlayan Beyrut’taki Amerikan deniz üssüne yönelik bombalı saldırılara benzer şekilde) Suriye’de ve Irak’ta Amerikan ordusuna karşı doğrudan saldırı yürütme hususunda olur verebileceği de öne sürülüyor. Veyahut Afganistan’da ABD ve NATO birliklerine karşı kullanmaları için isyancı silahlı gruplara insansız hava aracı sağlayabileceği de alternatifler arasında.


En muhtemel olan ise şu: Moskova, Suriye’deki üslerinin daha fazla saldırıya uğramasını önlemek için bir ilk adım olarak birinci seçeneği desteklemekle yetinecek ve ardından –büyük ölçüde ABD’nin tepkisine bağlı olarak– nasıl ilerleyeceğini düşünecek.


İdlib’de yaşanan gelişmelerin en büyük kaybedeni Türkiye olacağa benziyor. Eğer ki askeri birliklerini Suriye ordusunun ilerlemesini engellemek ve müttefik milis kuvvetleri korumak için kullanırsa bu, Ruslar ve İranlıların yanı sıra Suriyelilerle de bir savaşa girmek anlamına gelir. Bu durumdayken eğer ki Menbic ve Afrin’de Amerikan himayesinde bir Kürt oluşumunun kurulmasını engellemek üzere Kürtlere karşı askeri müdahaleye girişirse bu defa da İranlı ve Rus müttefiklerinden herhangi bir ateş desteği olmaksızın kendisini doğrudan ABD’yle çatışma içinde bulabilir.


Erdoğan, Vladimir Putin’i bir müttefik olarak kaybetmeyi göze alamaz. Şu an Rus Devlet Başkanı’nın cevabını aradığı soru, İdlib’den Hmeymim’e insansız hava araçlarıyla yapılan saldırı girişimini Türkiye’nin bilip bilmediği veya onaylayıp onaylamadığı. Eğer ki cevap olumlu çıkarsa bunun sonuçları son derece ciddi olabilir: 2015’te Türkiye’nin bir Rus uçağını düşürmesinin akabinde yaşanan türden topyekûn bir kriz.

 

Erdoğan çok zor bir tercih yapmak zorunda. Eğer ki tarafsızlığı seçip herhangi bir tarafı tutmaktan imtina ederse Suriye ve Irak’taki nüfuzunun tamamı olmasa da büyük çoğunluğunu kaybedecek. Aksi halde ya Rusya’nın ya da ABD’nin tarafını tutmak konusunda sağlam ve cesur bir karar vermek zorunda kalacak. İşte bu kararı verene kadar Suriye ordusu İdlib’in çoğunu ele geçirebilir.

Çeviri: Ortadoğu Günlüğü / Zahide Tuba Kor

Bu yazı toplam 3824 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.
Abdulbari Atwan Arşivi