İran neden 'milis güçlere' fon sağlıyor?

İran neden 'milis güçlere' fon sağlıyor?

Arap Baharı sürerken, devam eden çatışmalarda İran'ın yabancı militan kullanımını dış siyasetinin odağına alması dikkat çekiyor.

İran Irak Savaşı'nın 36. yıldönümünde İran Silahlı Kuvvetleri'nin yaptığı geçit töreninde, İran Genelkurmay Başkanı açık konuştu. İran, beş Arap ülkesinde tesire sahip.

General Muhammed Bakıri bu ülkeleri Lübnan, Yemen, Filistin, Suriye ve Irak olarak sıraladı.

Düşmanları ise, Dışişleri Bakanı Cevad Zarif'in New York Times'da geçen ay yazdığı tartışmalı yazıda da belirttiği gibi "Vahhabilik".

Bu ülkelerin bazılarında, örneğin Lübnan'da İran'ın eski bir geçmişi var. Yemen gibi diğerlerinde ise kendilerini yeni yeni göstermeye başladılar. Filistin meselesi ve İsrail'e olan düşmanlık ise İran rejiminin meşruiyetinin köşe taşlarından.

Fakat son yıllarda, Suriye ve Irak, küresel çapta manşetleri olduğu gibi İran dış politikasını da domine ediyor. Şam ve Bağdat, Sünni İslami hilafetin iki tarihi başkenti şimdi Şii İran'ın kontrolü altında.

İran'ın Suriye'ye müdahalesindeki mezhebî yönü görmezden gelmek çok zor. Geçtiğimiz ayın sonlarında Iraklı Nuceba Hareketi lideri Halep'i ziyaret etti. Konuşması sırasında arkaplanda şu sloganlar duyuldu "Halep Şii'dir."

Konuşmanın yayınlanması sırasında, 10 bin Şii milis, Rus hava saldırıları eşliğinde Halep'in muhaliflerin kontrolündeki Doğu kısmının çevresinde yığınak yapmaya başlamıştı bile.

Irak Şii Nuceba Hareketi lideri Halep'i ziyaret etti

İran'ın 1979'daki "İslam Devrimi"nden bu yana on yıllardır bu ülkelerin tümünde sürdürdüğü dış politikasını birleştiren şey devlet dışı aktörleri ve yabancı milisleri destekliyor oluşu.

Soru ise şu: neden?

Mehdi İnancı ya da Milliyetçilik

1986'da yazılan ve gizlilik kararı kaldırıldıktan sonra yayınlanan bir CIA raporuna göre, Tahran'ın yurtdışındaki gruplara desteği sadece ulusal çıkarlara yönelik değil, aynı zamanda "zalim devletlere karşı her ne şekilde olursa olsun mücadele etmenin ve 'İslam devrimini' ihraç ederek yaymayı dini bir vazife olarak görmelerinden" kaynaklanıyor.

İran'ın hakim ideolojisindeki Mehdi inancı sıklıkla İran'ın bu tür gruplara desteğini açıklamak için kullanılıyor.  Bu inancın "küresel bir inanç devleti kurma ve diğerlerini yıkma" amacı biliniyor.

İran'ın bu desteğinin ulusal çıkarlardan mı idelojiden mi kaynaklandığı konusu üzerinde uzun süredir tartışılıyor.

Sürgündeki İranlı lider Humeyni, Paris yakınlarındaki Roissy Havaalanı'nda konuşuyor.

İran'ın -o dönemde- sürgündeki muhalif lideri Humeyni, Paris yakınlarındaki Roissy Havaalanı'nda konuşma yapıyor. ( 31 Ocak 1979)

Uluslararası think tank kuruluşu Chatham House mensubu Dr. Sanem Vekil'e göre; "devrim ihraç etme fikrini İran'ın siyasetini açıklamak için kullanmak basite kaçmak olur. Bu daha pragmatik bir mesele. Daha çok ulusal çıkarlar ile ilgili."

Avrupa Dış İlişkiler Konseyi'nin üyesi Ellie Geranmayeh de bu fikre katılıyor. Ona göre; "İran bunu ideolojik bir gayretle yapmıyor. İran'ın tavrı devrimci fikirleri bölgede yayma arzusundan çok bir ulusal güvenlik siyasetine yönelik."  Ellie Geranmayeh, "İran'ın Şii vatandaşlarının Esed'in Nusayri rejimiyle dini bir ortak olamayacağının bir gerçek olduğunu" da belirtti.

Bölgesel Müdahale

İran etkisini koruyabilmek için Suriye iç savaşında elinden geleni ardına koymadı. Fakir Şiileri Fildişi Sahilleri, Yemen, Afganistan ve Pakistan gibi uzak yerlerden kendisi için savaşmak üzere bölgeye getirdi. Bunun yanısıra İran Devrim Muhafızları ve özel kuvvetli Kudüs Gücü de Suriye'de ciddi rol oynadı.

Hizbullah ilk aşamada müdahil olmaktan uzak durdu. Grubun Suriye'ye müdahalesi hala daha tartışma konusu. Grubun eski lideri Suphi El Tufeyli yakın zamanda grubun Suriye'deki saldırganlığını eleştirmiş ve Rusya veya ABD'nin yanında savaşanları Allah'a düşman olarak nitelemişti.

Sanem Vekil, "İran'ın Hizbullah'ı beslediğini hatta doğurduğunu söyledi fakat çocuklarının hayatları boyunca anne babalarının sözlerini her zaman dinlemediğini" belirtti.

"Şii milisler Hamaney'den çok Sistani'ye bağlı"

Hizbullah, Hamaney'den doğrudan bir davet alınca Suriye savaşına dahil olmayı kabul etti. Atlantik Konseyi üyesi Geneive Abdo'ya göre; "Hizbullah, İran'ın zorunlu bir kuklası değil, evet iktisadi fonun çok büyük bir kısmı İran'dan gelse de grubun Lübnan içerisindeki başarısı için birçok yerel amacı ve düşüncesi mevcut."

Abdo'nun "Şii milisler de öyle. Birçoğu Hamaney'den çok Şii din adamı Ali Sistani'ye bağlı. Durum biraz karmaşık. İran'ın bu gruplar üzerindeki etkisi çok fazla olsa da yüzde yüz diyemeyiz" ifadesi de durumu ortaya koyuyor.

Sanem Vekil de benzer bir meseleye değiniyor: "Her şeyden İran'ın sorumlu olduğunu söylemek durumu bir çok açıdan küçük görmeye sebep oluyor. İran'ın etkinliği yüksek, parası var, fakat her durum üzerinde tam bir kontrolü yok. İran'ın her şeye gücünün yeteceği gibi bir abartıda bulunmamak mühim. Bu abartı İran'ın olduğundan daha büyük, daha güçlü ve daha etkili görülmesine neden oluyor. İran Devrim Muhafızları ve Kasım Süleymani de bölgede olanlara dair böylesi gerçeküstü bir etki yaratıyor."

İran ve Hamas ilişkileri

İran ve Hamas arasındaki ilişki, 2011 yılında başlayan Suriye devrimiyle keskin bir düşüş yaşadı. Ertesi yıl, Hamas lideriği on yıldan uzun süredir bulunduğu Şam'ı terketti. Gruba İran yardımı da sert bir şekilde düştü.

2013 yılında üst düzey bir Hamas yetkilisi "Suriye'de takındığımız tavır İran ile ilişkimizi etkiledi. Destekleri durmasa da ciddi anlamda azaldı." şeklinde konuşmuştu.

Buna karşılık İran, başta İslami Cihad olmak üzere diğer Filistinli grupları desteklemeyi artırmıştı.

"İran'ın serüveni Irak'ın işgali ile başladı"

Abdo'ya göre; "İran'ın Ortadoğu'da ağırlaşan müdahalesi, Irak'a ABD müdahalesi ve Irak'ta bir Şii yönetim oluşturma süreci ile Irak'ta başladı. Bu İran'ın, Irak ve diğer Arap ülkelerine 2003'te başlayan müdahalesinin önünü açtı."

Örneğin, Kudüs Gücü 2012 yılından bu yana Husileri silahlandırıyor. 2013 yılında, Yemen sahil güvenlik görevlileri İran'dan geldiğinden şüphelenilen silah, patlayıcı ve uçaksavarlarla dolu bir tekne ele geçirdi.

Ocak 2014'te ise Bahreynli yetkililer de Irak'tan yola çıkan 100 kilogram patlayıcı, C-4, mayın ve el bombası yüklü bir tekneyi engellemişti.

MEE yazarı Karim El Bar tarafından kaleme alınan bu analizin ilk bölümü Mepa News okurları için tercüme edildi.

İlgili Haberler
HABERE YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.