İran ve Suriye Ekseninde IŞİD-El Kaide Rekabeti
IŞİD'in medya kolu El Naba'da röportajına yer verilen Ebu Ubeyde El Lübnani'nin ifadeleri, iki cihat yanlısı grubun 'karşı strateji'lerine ışık tutuyor.
Ebu Ubeyde El Lübnani olarak bilinen El Kaide üyesi, iki cihat yanlısı grubun ayrışma yaşadığı 2014 yılı başlarında grubundan ayrılarak IŞİD'e katıldı. Lübnani, El Kaide'nin Afganistan ve Pakistan'daki üst düzey güvenlik görevlilerinden biriydi. Ancak hassas olan görevinin elinden alınması ve rütbesinin indirilmesi sonrası Ebubekir el Bağdadi'nin grubuna katıldı. Lübnani hızlı bir şekilde bir 'El Kaide eleştirmeni' oldu ve eski 'patronunun' işlerinin iç işleyişi hakkında ifşalarda bulundu.
Lübnani'nin hikayesi, bu yılın başlarında IŞİD'in "Al Naba" adlı gazetesinde görünmeye başladı. Söz konusu tanıklık, oldukça hassas bilgiler içeriyordu ve bu durum Ebu Kerime el Horasani olarak bilinen bir El Kaide üyesini cevap vermeye zorladı.
Bir konu, diğer tartışma konularının çok önüne çıktı. O da, El Kaide'nin İran ile ilişkileri meselesiydi.
Al Naba gazetesinin 19. sayısında yer alan röportajda Lübnani'ye, El Kaide'den ayrıldıktan sonra Horasan'dan (Afganistan ve Pakistan'ı kapsayan bölge) nasıl 'hilafet' topraklarına gelmeyi başardığı soruluyor. Lübnani, "Bu sorun nispeten kolay oldu" cevabını veriyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor:
"El Kaide koordinatörleri, üyelerinin İran'a girişine nezaret ediyor ve yolcular seyahat düzenlemeleri tamamlanana kadar bir süre misafir evlerinde konaklıyor. Bu Şii İran hükümetinin bilgisi dahilinde oluyor, hatta onların istihbarat servisinin gözleri önünde. Kısaca, bir yolcu bir misafir evine giriyor, bu evlerden sorumlu olanlar sayesinde istihbarat onların gelişini biliyor. Güvenli evin sorumluları, İran istihbaratıyla haftalık görüşüyorlar ve bu evdeki telefonlar İranlılar'ın kontrolünde dinleniyordu"
Lübnani Al Naba'ya, bu şekilde göç ettiğini ve "İran'da kalışının, El Kaide koordinatörlerinin doğrulama yapmasına kadar uzadığını" anlattı.
El Kaide'nin cevabı
Ebu Kerime el Horasani'nin Lübnani'ye cevap olarak yayınladığı yazı, cihat yanlısı medya tarafından Şubat ayı sonlarında yayımlandı.
Horasani'ye göre; Lübnani, "El Kaide kumandanları tarafından azledilene kadar", El Kaide'nin Güney Asya'daki güvenlik sorumlularından biri olarak "birkaç ay" görev yaptı. Ve hatta şeriat mahkemesinin, iddia edilen suçlardan dolayı Lübnani'yi ağır bir şekilde cezalandırması gerekiyordu. El Kaide savunucusu, Lübnani'nin Pakistan istihbaratı ile El Kaide'nin birlikte çalıştığı yönündeki suçlamalarına itiraz etti ve Hint Yarımadası El Kaidesi'nin ilk saldırısının Pakistan donanmasına olmasını bunun ispatı olarak sundu.
Cevap yazısında sunulan görsel
Horasani, El Kaide'nin İran'da güvenli evleri olduğunu reddetmedi ancak Lübnani'nin karşısına yeni iddialarla çıktı.
Horasani yazısında, "Camdan evin varsa komşunun camına taş atma" ifadesini kullandı ve ardından retorik sorularla devam etti:
"Lübnani, İran istihbaratı ile ilgili bir hikayeden bahsediyor. Ve eğer bu doğru ise, onlar neden İran istihbaratını kullanarak IŞİD'e katıldılar?"
El Kaide üyesi devam ediyor: "Neden serbestçe Tahran caddelerinde yürümeyi başardı? IŞİD alimleri bize bir fetva göstersin. Bilerek ve isteyerek İran istihbaratının yardımı ile onlara gelen biri hakkında hükümlerini versinler."
Horasani, IŞİD alimlerine yönelttiği sözlerine şöyle devam ediyor: "Bize, IŞİD'e ulaşmadan önce İran istihbaratı ile aynı masada buluşan Lübnani'nin hükmüne dair bir fetva versinler?"
Horasani'nin 'tuzak sorular' kullanarak, IŞİD liderlerinin yaptıkları seyahat sırasında El Kaide ile İran arasındaki anlaşmadan yararlanıyor oluşunu 'utanç verici' olarak sunmaktadır.
Horasani'ye göre Lübnani, oldukça sorunlu bir arka planına sahip ve İran tarafından desteklenen bir grubun eski bir üyesi. Lübnani iddiaya göre El Kaide'ye girmeden önce, üyesi bulunduğu grubun varlığını gizledi. Horasani bu grubun, "İran ile ilişkisini gizlemediğini" belirtiyor. İsmi verilmede de bu grubun Hizbullah veya diğer bağlantılı gruplar olması muhtemel görülüyor.
Horasani ayrıca Lübnani'nin Al Naba'ya röportaj verdikten sonra IŞİD'den ayrıldığını söyledi ve "Bağdadi'nin adamları" ile de problemler yaşadığını ekledi.
Lübnani'nin tanıklığına ilişkin ise ABD makamlarının El Kaide'nin İran içinde bir yapılanmaya sahip olduğunu doğruladığını söylemek gerekir. ABD, El Kaide liderlerinin İran yolunu kullanarak önce Türkiye'ye ve sonrasında Suriye'ye ulaştığını düşünüyor.
İran neden El Kaide'ye göz yumdu?
El Kaide'nin Suriye kolu olan Nusra Cephesi, rejim lideri Beşşar Esed'i devirmek istiyor. El Kaide, Suriye'de düzenli olarak İranlı ve Şii milislerle savaşıyor. Peki neden İran, Suriye'deki savaşa rağmen ülkesi içindeki El Kaide ağına göz yumdu?
Lübnani'nin Al Naba gazetesine verdiği röportajda bunun cevabını bulmak mümkün:
"Sizi söyleyeceklerim garip gelebilir; İran savaşçıların Suriye'ye geçişine izin veriyor, gidip onların birlikleriyle, askerleriyle, dostlarıyla savaşmasına rağmen izin veriyor. Bu bir gerçek. Çünkü İran'ın en büyük endişesi kendi topraklarında bir saldırı olmasıdır"
Lübnani, İran'ın çoğu El Kaide liderini ülkesinde barındırarak, "El Kaide ile anlaşmasına yönelik sadakatini koruduğunu" ileri sürdü. Seyf'ul Adl ve Ebu Muhammed Masri gibi liderleri bu konuda örnek verdi. Adl ve Masri, 2015 yılında El Kaide'nin Yemen'de kaçırdığı diplomatlar karşılığında İran ile takas edilmişti.
Lübnani'nin Al Naba'da yer alan röportajında bi diğer konu ise El Kaide'nin Şii'lere bakışı ile alakalıydı:
"Bu El Kaide liderleri Şiileri kafir olarak kabul etmiyor ve onların kestiklerini yiyorlar. Dahası, bazı İranlılar onlarla Amerika'ya karşı savaşta ittifak kurmayı düşünüyor. Ayrıca İran, El Kaide'nin Amerika ve onun dostları olan Körfez'deki krallar üzerinde kurduğu baskıdan faydalanmak istiyor."
"El Kaide Suriye'de iki ayrı yapı kurdu"
Lübnani'nin tanıklık olarak sunduğu ifadelerdeki bir diğer önemli nokta; El Kaide ve IŞİD arasındaki metodolojik farklılıklardı. Lübnani, El Kaide liderlerinin IŞİD ilan edilmeden önce (Irak İslam Devleti-Irak El Kaidesi dönemi) de Irak'taki savaşçıların metodunu kabul etmediğini ifade etti. Buna göre; El Kaide Irak'ta bir İslam Devleti'nin ilan edilmesini erken olarak görüyordu. Irak İslam Devleti, 2006 yılında kuruluşunu ilan etmişti.
Lübnani'nin açıklamaları, IŞİD'in "El Kaide karşıtı" argümanlarını yanlışlayan bir nitelik taşıyor. Nitekim, Ebubekir El Bağdadi'nin takipçileri sık sık Usame Bin Ladin'in gerçek mirasını kendilerinin temsil ettiğini ve Eymen Ez Zevahiri liderliğindeki El Kaide'nin doğru "menheçten" [yoldan] saptığını ileri sürüyordu. Lübnani'nin açıklamaları, El Kaide ve IŞİD (o dönem IİD) arasındaki anlaşmazlıkların Usame Bin Ladin döneminde başladığını ortaya koydu.
Lübnani'ye göre; El Kaide, Irak tecrübesini Suriye'de de yaşamak istemiyor ve bu Suriye'de bir "emirlik" ilan etmek istemedikleri yada benzer yolu kullanmayacakları anlamına geliyor.
Ebu Halid Es-Suri
Lübnani açıklamalarında, El Kaide'nin Suriye'de kendi kadrosu içinde "iki hatlı bir operasyon ağı" inşa ettiğini ve savaşın başında IŞİD'in planlarını önlediğini söylüyor. Röportajında İki hatlı ağın birinin Nusra Cephesi diğerinin Ahraruş'şam Hareketi olduğunu iddia eden Lübnani, "İlki Ahraruşşam ile oldu ve Ebu Halid es Suri onlarla birlikte çalıştı, Zevahiri ile iletişimi vardı ve onu durum hakkında bilgilendiriyordu" ifadelerini kullanıyor.
Ebu Halid es Suri (solda), Ahrar'uş Şam lideri Ebu Abdullah el Hamawi (sağda)
Ahrar'uş Şam grubunun lider kadrosunun önemli bir ismi olan Ebu Halid es Suri, 2014 yılının Şubat ayında IŞİD'in suikasti sonucu öldü. Haftalar sonra El Kaide'nin merkez komutanlığından Suriye'deki muhalif gruplar arasında süregelen çatışmalarla alakalı yapılan açıklamada, IŞİD'in 'tanınmayacağı' ilan edilecekti.
Lübnani, röportajında Suriye'de üst düzey El Kaide liderlerinin suikastle hedef alınmasının Zevahiri'nin planlarının başarıya ulaşamamasını sağladığını ifade etti. Ve böylelikle Idlib'de, Halep'te, Rakka'da ve Deyr ez Zor'da Nusra ve bağlantılı komutanlara suikast serileri başlayacaktı. Bu saldırılarda IŞİD çoğu zaman acımasız davrandı ve kimi komutanların aileleri de [Nusra Cephesi'nin Idlib komutanına yönelik saldırıda olduğu gibi] kurbanlar arasına girecekti. Lübnani, liderlerin öldürülmesi sonrası kişisel çatışmaların yaşandığını ve El Kaide mensubu bir çok kişinin Cund el Aksa grubuna katıldığını ifade etti.
Sonuç olarak; IŞİD'in El Kaide'nin planlarına karşı geliştirdiği karşı stratejisinin başarıya ulaştığını söylemek mümkündür. Nitekim, cihatçı rakiplerini zayıflatan IŞİD bir "tecrübe" olarak değil ciddiye alınması gereken bir realite olarak varlığını sürdürmektedir. Ancak, kimi Batılı analistler Nusra Cephesi'nin bir geleceğinin olmadığı yorumları yaparken, kimisi de "IŞİD'den daha büyük bir tehdit" olarak nitelemektedir.
Kaynak: Long War Journal ve Mepa News