İran'ın 'Çatışmasızlık Bölgeleri' planı: Türkiye tuzağa mı düştü?
"Şii güçlerin Deyr ez Zor'a egemen olduğu düşünülürse Suriye topraklarında çok büyük bir etkiye sahip olması kaçınılmaz olacaktır."
Altı yıllık çatışmadan sonra bu savaş için yapılabilecek en tutarlı yorum savaşın sonucunun öngörülemez olduğudur.
Sonu gelmeyen konferans girişimleri, her seferinde güvenilmesi zor olsa da barışı tekrar getirme anlaşmaları ve Birleşmiş Milletler'in 'büyük bir istekle' bu diplomatik sürece başkanlık etmesi Suriye halkını Filistinlilere benzer bir hale getirmiştir.
Gittikçe sayıları azalan politik gözlemciler -ki şu an Cenevre’de 5 ya da 6 ve Astana’da sadece 4 gözlemci katılıyor- ve içinde bulundukları yoksulluk Suriye halkının giderek umutlarının azalmasına sebep olmaktadır. Maalesef onların çıkarlarını korumuş gibi yapan ve onlara dürüstlük numarası oynayan barış engelleyicilerinin varlığı da bu sebepler arasında gösterilebilir.
Rejim ve müttefikleri üzerindeki baskı hafifledi
4. Astana Görüşmeleri’ne kadar ABD, Fransa, İsrail, İngiltere ve Türkiye tarafından yapılan askeri tehditler sadece Suriye rejimi üzerinde değil aynı zamanda Rusya devleti üzerinde de büyük bir baskı oluşturmuştur. Aynı şekilde Trump yönetimi de İran’a bağlı bölgedeki çatışma kurallarını ihlal eden Şii milislerin ve Hizbullah’ın Suriye’deki çatışmadan çekilmesine yönelik çağrılarda bulunmuştur.
Siyasi ve diplomatik olarak Astana'da varılan 'Çatışmasızlık Bölgeleri' muhtırası, dikkatleri Suriye rejiminin savaş suçu işlediği Han Şeyhun bölgesinden uzaklaştırarak bu suçlarda ortak olduğu bilinen Rusya üzerindeki baskıyı da azaltmıştır.
Aynı zamanda bu muhtıra, müdahale zorunluluğunu da azaltarak Batı’nın müdahale etme girişimlerini daha zora sokmaktadır. Çünkü bu antlaşmayla birlikte şu an için bir hava saldırısı olmamakla birlikte nispeten de olsa barış sağlandığını söylemek mümkündür.
Deyr ez Zor için güç toparlıyorlar
ABD güçleri Rakka operasyonu ile meşgulken, Suriye rejimi, Rusya ve İran, IŞİD'in elinde bulunan Deyr ez Zor ilini ele geçirebilmek için güç toparlamaktadır. Bu durum Amerika ve müttefiklerinin bölgedeki hakimiyetini yok edip Suriye rejiminin petrol sahalarının korunmasını sağlayacaktır. Öte yandan, İran için Irak sınırı güvence altına alınacak ve İran’dan Irak’a Suriye’ye ve Lübnan’a uzun bir koridor açılmasına imkan tanınacaktır.
Rejim-İran ve Rus ittifakının doğu bölgelerini hedef alacağı bu saldırı, Suriye'nin geri kalan bölgelerindeki çatışmaları dondurması ve gerekli insan gücünü bu alana kaydırması ile mümkün olacaktır.
Suriye halkının büyük çoğunluğu bütün bu maskaralıkların ve diğer acımasız oyunların aslında kendi devrimlerini durdurmak ve daha iyi bir yaşam ile özgürlüklerini elde etmelerini engellemek istediklerinin farkındadırlar.
Muhalifler kendi sonlarını kendileri getirebilir
Muhalefetin politik ve siyasi açıdan bu gelişmelere nasıl bir tepki verdiği oldukça önemlidir. Devrimin hedeflerinin büyük bir tehlike içinde olduğu ve gücünün gözlerimizin önünden kayıp gitmek üzere olduğunu görmekteyiz. Aslında devrimimizin dostu olduğunu iddia edenlerin Beşar’ın başka bir Beşar ile değiştirilmeye çalışıldığını görmeleri gerekmektedir. Özünde değil kozmetik bir değişim istemektedirler. Bu şekilde eski düzen ve işler normal bir şekilde devam edecek ve insanlar yatıştırılacak.
Eğer silahlı devrimci güçler olaylara karşı bir şey yapmamaya devam ederse ve rejim ve müttefikleri doğu bölgelerini ele geçirirken arkalarına yaslanıp hiçbir şey yapmadan pasif hallerini sürdürürlerse kendi felaket sonlarını kendileri getirmiş olacaklardır. Çünkü, özgürleştirdiğimiz bölgeler 'çatışmasızlık alanları' ile sınırlandırılmış bir hale gelecektir.
Kalemiz olan İdlib ve rejim bölgesi arasında tampon bir alan oluşturmak, savunma için hayati öneme sahip olduğu gibi birçok cephede savunma operasyonlarına devam etmek ve dengelemek açısından da çok önemlidir.
Eğer proaktif (ileriye yönelik) planlı bir strateji olmaz ise, rejim İdlib bölgesinde Suriye devrimine ölümcül bir darbe vurmak için son bir saldırı planını tüm gücünü kullanarak yerine getirmeyi planlamaktadır.
İran çok büyük etki gücü kazanabilir
İran’ın doğu Suriye hamlesi Rakka operasyonu ile birlikte geleceği gibi sonrasında da gelebilir. Ve şu an Şii güçlerinin bu bölgelerde (Deyr ez Zor ve o bölgedeki petrol sahalarında) egemen olduğu düşünülürse Suriye topraklarında büyük bir etkiye sahip olması kaçınılmaz olacaktır.
Çatışmasızlık Bölgeleri muhtırası, Batı destekli barış girişimlerine karşı Rusya'nın cephaneliğindeki bir silah gibi duruyor. Muhtıra, askeri hareketsizlikten yararlanarak ölüme mahkum olan bir rejimin yaşamını uzatmak ve Suriye rejiminin toprak kazanımını hızlandırma amacına yöneliktir.
Oyunu kurallarına uygun oynayan muhalifler bu saf yaklaşımlarından dolayı kaybetmektedirler ve bu kez derslerini almış bir şekilde oyunun nasıl oynandığını anlamalarını ümit ediyoruz.
OGN News yazarı İbrahim Fadi tarafından kaleme alınan bu analiz Mepa News okurları için tercüme edildi.