İran'ın Ortadoğu'daki silahlı güçleri: Hamas Hizbullah ve Husiler
ABD, nükleer anlaşmadan tek taraflı olarak geri çekildiğini açıklarken, İran'ın siyasi direnişi sürüyor.
İran'ın Ortadoğu'daki nüfuzu son yıllarda belirgin bir şekilde arttı. Bunun için ABD'nin bölgede yaptığı kritik hataları iyi değerlendirmesi, Tahran için çoğu kez yeterli oldu. Örneğin Saddam Hüseyin döneminde Irak, komşusu İran için adeta çetin ceviz görünümündeydi.
Ancak ABD'nin 16 yıl önce Saddam'ı devirmesiyle birlikte İran için komşu kapıları ardına kadar açıldı. Halihazırda IŞİD'e karşı savaşan bazı Iraklı silahlı gruplar, Bağdat yerine Tahran'ın güdümünde. Bu nedenle Washington yönetimi, söz konusu grupların ABD askerlerine saldırı düzenlemeleri için İran tarafından kışkırtılmasından endişe ediyor.
Dubai merkezli Inegma düşünce kuruluşundan Riyad Kahvayi, Sünni elitlerin karşısına Arap dünyasının hemen her köşesinde Şii İran'ın çıktığını işaret ediyor ve ekliyor: “Kimi İranlı hükümet yetkililerinin, Sanaa, Beyrut, Şam ve Bağdat gibi çok sayıda Arap başkentini kontrol ettiklerini söyleyip bununla övündüklerine şahit oluyoruz. Bu, varsayalım Rusların ‘Biz, nüfuzumuzu Avrupa'nın kalbindeki Lizbon ve Madrid gibi başkentlere kadar genişlettik’ demeleri ve Avrupalıların da bunu hiçbir direnç göstermeden kabul etmeleriyle eşdeğer.”
Lübnan'da Hizbullah faktörü
ABD'nin Ortadoğu politikasının istenmeyen sonuçlarına dair bir başka örnek, Lübnan'da hem milis gücü hem de parti işlevindeki Hizbullah. Bu grubun elinde ağır silahların bulunması pek çok Lübnanlı tarafından eleştiriliyor. Fakat diğer yandan, İsrail'in Lübnan'a olası bir saldırısı karşısında tek caydırıcı gücün de Hizbullah olduğundan neredeyse kimsenin şüphesi yok.
ABD, resmî olarak Lübnan ordusunu destekliyor. Ancak ülkeyi etkin bir şekilde savunabilmeleri için bu orduya gerekli askerî teçhizatı da vermiyor. ABD ve İsrail'in ortak bir saldırıya kalkışıp İran rejiminin varlığını bariz bir şekilde tehdit etmesi durumunda, yıllardır Tahran'dan yardım alan Hizbullah’ın buna seyirci kalmayacağı aşikâr.
Tahran'ın bölgedeki bir diğer kozu da Yemen'deki Husi milisleri. Yemenli bağımsız siyasi uzman Hafız el Buhari, Husilerin son yıllarda İran'dan aldığı kapsamlı desteği şöyle sıralıyor: “Danışman desteğinin yanında teknik, politik ve tabii ki askerî destek söz konusu. Husilerin kullandığı İran menşeli çok sayıda silah ele geçirildi. Genelde Hizbullah üzerinden destek alıyorlar. Stratejik düşünce açısından da Hizbullah, Yemen'deki Husiler için bir rol model konumunda.”
Yemen'deki Husiler de İran destekli
İran'a yönelik olası bir saldırı durumunda Husiler de devreye girip, Suudi Arabistan'a roket yağdırabilir ya da büyük bir jeostratejik öneme sahip Bab'ül Mendeb Boğazı’nı geçişe kapatabilir. Böylece Kızıldeniz ve Süveyş Kanalı’na ulaşım engellenmiş olur.
Hamas'ın destekçisi
İran'ın elindeki en önemli kozlardan biri de Gazze Şeridi. Tahran yönetimi, Hamas'a yaptığı mali yardımları son yıllarda bariz bir şekilde artırdı. İran rejimi, gerek Filistin halkının direnişinde gerekse İsrail'in mütemadiyen zor durumda bırakılmasında Hamas'ı büyük bir yardım aracı olarak görüyor.
Yahudi yerleşimcilerin 2005 yılında Gazze Şeridi’ni terk etmelerinin ardından ABD, İsrail'in karşı çıkması üzerine, Filistinlilerin sahil bölgesine geçişini serbest bırakmamıştı. Tecrit altındaki Filistin bölgelerinde zaman içinde "radikal gruplar" giderek daha da güçlenerek söz sahibi oldu.