İran'ın yeni politikası uluslararası suikastlar mı?
İran'ın, Ahvaz saldırısı sonrasında gerçekleştirdiği suikast girişimleri Avrupa'da gündeme oturdu.
İran, Ahvaz saldırısının ardından Avrupa'da bazı saldırı girişimlerinde rol oynadı. İran'ın, kendi yönetimine tehdit olarak gördüğü isimlere yönelik suikast girişimleri, Avrupa'da da büyük bir gündem maddesi oldu. Avrupa topraklarında gerçekleştirilen bu hamlelere dair Daveed Gartenstein-Ross ve Ali Alfoneh'in Long War Journal için kaleme aldığı analiz Mepa News okurları için tercüme edildi.
*
İran İslam Cumhuriyeti’nin 1980 ve 1990’larda yurtdışındaki siyasi muhaliflerine yönelik dehşetli cinayetlerinden sonra, gözlemciler uzun süre İran’ın bu tür suikastlar düzenlemekten vazgeçtiğini düşünmüşlerdi. Fakat son günlerde Avrupalı yetkililerin de kamuoyunda gittikçe daha fazla tartıştığı Avrupa’nın üç farklı ülkesindeki olaylar, Tahran’ın olası bir eskiye dönüşü izlenimini uyandırıyor.
İran suikastları geri mi dönüyor?
İran rejimi, vakti 1980'lerin ve 1990'ların başlarındaki eski kötü günlere geri döndürmeye mi çalışıyor? Danimarka, Fransa ve Hollanda'daki suikastlar ve ustaca organize edilmiş terör planları bu endişenin altını çiziyor.
Son günlerde, o dönemde nispeten daha az dikkat çeken Danimarka'daki olay, ülkenin üst düzey yetkilileri tarafından kamuoyunda tartışıldı. Geçtiğimiz hafta, Danimarka Dışişleri Bakanı, İran'ın Danimarka’da planladığı saldırıyı "tamamıyla kabul edilemez" olarak nitelendiren bir tweet bile attı.
Ahvaz saldırısı fitili ateşledi
Olay, Danimarka Güvenlik ve İstihbarat Servisi'nin, doğudaki Zealand adası ve ülkenin başkenti Kopenhag'ın ülkenin geri kalanıyla bağlantısı kesilerek bir suçlu arama operasyonu gerçekleştirildiği Eylül ayı sonlarında meydana geldi. Danimarka polisi, “ciddi bir suç” ile bağlantılı olan İsveç kayıtlı siyah bir araç aradıklarını söyledi. Birkaç gün sonra, Danimarka polisinin, İranlı ajanların, Yakub el Tostari takma adıyla bilinen bir kişiye yakın bir zamanda suikast veya kaçırma eylemi düzenlemelerini beklediği ortaya çıktı. Tostari, ayrılıkçı Ahvaz'ın Kurtuluşu İçin Arap Mücadelesi Hareketi'nin (ASMLA) sözcüsü. Ayrıca Ahvaz'da bir İran askeri geçidine karşı 22 Eylül’de gerçekleştirilen terör saldırısını kamuoyuna açık olarak savundu.
29 kişinin hayatını kaybettiği ve 70 kişinin yaralandığı iddia edilen Ahvaz saldırısı iki farklı örgüt tarafından üstlenildi. Bunlardan biri Ahvaz Ulusal Direnişi ve diğeri ise, 23 Eylül'de operasyonu gerçekleştiren üç kişinin askeri geçit törenine giden yolda çektiği bir video yayınlayan IŞİD oldu.
Tostari, Londra'daki İran International TV röportajında Ahvaz bağımsızlık hareketinin “petrol boru hatları ve tesisleri, İran Devrim Muhafızları ve İslam Cumhuriyeti'nin askeri güçleri de dahil olmak üzere askeri ve meşru hedeflere karşı silahlı mücadeleyi, sıradan vatandaşlar zarar görmediği sürece desteklediğini” söyledi. Tostari daha sonra Radio Denmark ile yaptığı röportajda, organizasyonunun Ahvaz Ulusal Direnişi’nin askeri kolu olmaktan ziyade siyasi bir örgüt olduğunu vurguladı. Saldırıdan grubunun sorumlu olmadığını söyledi, fakat saldırıyı kınamadı da.
Danimarka makamları, mahkeme öncesinde 8 Kasım’a kadar göz altında tutulan bir şüpheliyi bu olay (suikast girişimi) nedeniyle tutukladı.
Halkın Mücahitleri Örgütü hedefte
Fransa'da, 30 Haziran 2018'de, Halkın Mücahitleri Örgütü'nün (HMÖ) direnişinin siyasi bir cephesi olan İran Ulusal Direniş Konseyi'nin (NCRI) bir araya gelmesi ile ilgili olarak daha halka açık bir olay meydana geldi. Fransız hükümeti, İran Ulusal Direniş Konseyi’nin Paris toplantısını bombalama planı için İran İstihbaratı’nı suçladı ve 31 Ekim’de yayınlanan uzun bir Wall Street Journal raporu, bu plan hakkında Avrupa istihbaratının değerlendirmelerini kapsamlı bir şekilde detaylandırdı.
Yetkililer birkaç Avrupa ülkesinde şüpheliler tutukladılar. Avusturya merkezli bir İranlı diplomat olan Esedullah Esedi, iki Belçikalı İran asıllı vatandaşına bomba sağlama suçlamasıyla Almanya'da tutuklandı. Lüksemburg'da Amir Saduni ve Nasime Nuami olarak bilinen bir karı-koca ile tanıştığı ve onlara bomba verdiği iddia edildi. Saduni ve Nuami Belçika polisi tarafından tutuklandığında, bunların yarım kilogram patlayıcı ve bir fünyeyi elinde bulundurdukları bildirildi. Daha sonra yetkililer, kesin suç ortağı olma suçlamasıyla Fransa'da Merhad A.'yı tutukladılar.
İslam Devrim Muhafızları'na yakın bir İran haber ajansı olan Tasnim Haber Ajansı, HMÖ toplantılarında Saduni'nin fotoğraflarını yayınladı ve bu fotoğrafların HMÖ'nün Paris olayını provokasyon eylemi olarak gerçekleştirdiğinin kanıtı olduğunu iddia etti. Gerçekten de Belçika, başlangıçta HMÖ üyesi olarak Saduni’nin iltica başvurusunu kabul etmişti. Ancak fotoğraflar, rejimin Saduni'yi HMÖ’de bir ajan olarak kullandığına delil olarak da yorumlanabiliyordu. Avrupalı yetkililer bu görevi son yıllarda İran için üstlendiği kanaatindeydi.
Uluslararası kriz
Son bir dizi olay da Hollanda’da meydana geldi. Hollanda Genel İstihbarat ve Güvenlik Servisi 6 Temmuz'da iki İranlı büyükelçilik personelinin sınır dışı edildiğini doğruladı. Hollanda İstihbaratı, daha fazla açıklama yapmayı reddetti. Hollanda’da faaliyet gösteren yayın kuruluşu NOS 'a göre sınır dışı etme olayı, Hollanda istihbarat sözcüsünün olayı doğruladığı tarihten 1 ay önce, 7 Haziran' da gerçekleşti. Tahran, diplomatlarının sınır dışı edilmesine, Hollanda büyükelçisini çağırıp kınayarak yanıt verdi.
Bu olay hakkında daha fazla ayrıntı, Devrim Muhafızları'na yakın bir devlet destekli İran haber bülteni olan Mashregh News'de ortaya çıktı. Bu yayına göre, İranlı diplomatların kovulması, Hollandalı yetkililerin İran ajanlarına atfettiği Hollanda'da gerçekleşen iki cinayet vakasının soruşturulmasıyla ilgiliydi. Mashregh News, ilk davanın, Ahvaz'ın Kurtuluşu İçin Arap Mücadelesi Hareketi'nin kurucusu olan ve Ahmed Nissi olarak da bilinen Ahmed Molla Ebu Nahiz'in 8 Kasım 2017 tarihli cinayeti olduğunu açıkladı. Nahez, Lahey'deki evinin önünde kimliği belirsiz bir saldırgan tarafından vurularak öldürülmüştü.
Mashregh News, İranlı diplomatların sınır dışı edilmesine yol açan ikinci cinayet soruşturmasının 15 Aralık 2015 tarihinde Almere'de Muhammad Rıza Kulahi Samedi'ye yapılan suikast olduğunu nakletti.
Arananlar listesindeydi
HMÖ'nün eski bir üyesi olan Kulahi Samadi, 1981'deki İslami Cumhuriyet Partisi karargahı bombardımanından beri İran İslam Cumhuriyeti'nin arananlar listesinde bulunuyordu. Saldırıda Yüksek Mahkeme Başkanı Muhammed Beheşti'nin de aralarında yer aldığı beş üst düzey rejim yetkilisi öldürülmüştü.
Yerel bir adliye muhabiri olan Paul Vugts, BBC'ye, Kulahi Samedi'nin dul eşinin polise, eski kocasının gizli geçmişini 2000 yılında kendisine anlattığına dair bir açıklama yaptığını söyledi. Eski eşinin ona, 1981'de bombalama olayından sorumlu olduğunu itiraf ettiğini dile getirdi. Vugts, BBC'ye, Hollanda polisinin Kulahi Samedi’nin silahlı saldırısında ortak bir suçludan şüphe ettiğini söyledi. Vugts, İran'ın Hizbullah'ı geçmişte insanları öldürmek için kullandığını söylese de, kaynaklarının Hizbullah'ın “bu cinayeti işlemeleri için katilleri Hollandalı uyuşturuculardan işe aldığını" düşündüğünü söyledi. İran'ın bu suikastta "kendi parmak izini” istemediğini açıkladı.
Önümüzdeki aylarda, bu planlardaki rollerinden ötürü tutuklanan kişilere yönelik yasal işlemlerin olaylarla ilgili daha detaylı bilgi sunması muhtemeldir. Ancak, İslam Cumhuriyeti'nin, Avrupa'daki politik muhaliflerine suikast düzenleyen eski kötü günlere geri dönebileceğini gösteren bir dizi rahatsız edici gelişme görebiliyoruz.
Eğer öyleyse, Batı polisi ve istihbarat servisleri daha fazla güçlenmeli.
Tercüme: Mepa News
Makalede yer alan ifadeler yazarların kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.