"IŞİD düşmanlarına benzemekle kaybetti"
Cihat yanlıları öldürülebilir, belki ideolojileri taraftar da kaybedebilir ama bölge insani tam manasıyla özgür kılınmadığı sürece ne şiddet ne de (bu) silahlı grupların ...(varlığı) son bulmayacaktır.
Arthur Koestler 1949 yılında kaleme aldığı, Sovyetler Birliğinin büyüsünü hiç acımadan bozan makalesinde şöyle söylemişti:
Koestler şöyle demektedir; “Mide bulandırıcı adaletsizlik karşısında takınılabilecek tek onurlu tavır başkaldırmak ve özeleştiriyi daha müsait zamanlara ertelemektir. Ancak tarihe baktığımızda, adına devrimler başlatılan yüce emelleri karşılaştırdığımızda ve bunların üzüntü verici sonlarını incelediğimizde, kirlenmiş bir medeniyetin, kendisinden doğan devrimci akımları nasıl kirlettiğine tekrar tekrar şahit oluruz.”
Geçtiğimiz on senede bölgede etkili olan Arap Baharı devrimleri, bu üzüntü verici sonlarla doludur. Bu devrimler serisi, 2011’de ortaya çıkmasının ardından dünyanın hayal gücünü bir süre meşgul etti ancak günümüzde, genel olarak “başarısız olmuş” kategorisinde değerlendirilmektedirler. Gösterilere neden olan sebepler hala olduğu gibi durmaktadır. Farklı devrimci hareketlerin “ne şekilde” başarısız oldukları önemlidir zira konu ile alakalı bazı benzer imalar geleceğe göz kırpmaktadır.
...
IŞİD'in bitirilmenin eşiğine gelmesi sonrası ortaya çıkan durumla birlikte hareketi daha sağlıklı şekilde inceleyebilmenin önü de açıldı. Grubun yaptığı propaganda ve güçlü görünme çabaları ile Batı medyasında çizilen muazzam bir IŞİD tablosuna rağmen grubun bir avuç küle dönüşmeden önce saman alevi gibi parladığı, bütün durumun da bundan ibaret olduğu ortaya çıktı. IŞİD’in başarısızlığının derinliğini ve sebeplerini anlamak belki de gelecekte benzer bir grubun tekrar dünyanın hayal gücünü ele geçirmesini engellemenin ilk adımı olacaktır.
...
ABD Devlet Bakanlığı’nın verilerine göre 100 farklı ülkeden 40.000 insan IŞİD’in elinde bulundurduğu topraklara yabancı savaşçı olmak üzere göç etti. Bu sayı Irak ve Suriye’deki savaşlarda önemli bir istatistikti ancak dünya üzerinde yaşayan 1,2 milyar Müslümana oranla çok küçük bir grubu temsil ediyordu. Yeni propaganda teknolojilerini karmaşık bir biçimde kullanmalarına ve mesajlarının dünya üzerindeki en büyük medya kanalları tarafından olduğundan kat kat güçlü gösterilmesine rağmen IŞİD sonuç olarak sadece Müslüman toplumların kıyısında kalmışları kendi safına çekebildi.
...
Kışkırtıcı şiddet ve söylemlere rağmen IŞİD hedeflerinden hiçbirisine ulaşmayı başaramadı. Bir süre grubun hâkimiyeti altında yaşayanların yavaş yavaş ortaya çıkmasıyla birlikte IŞİD’in nasıl distopyan bir kâbus olduğunu, grubun iddia ettiği üzere emperyalist “haçlılar” ile savaşmak yerine zamanının çoğunu Müslümanları ve kendisine muhalefet eden diğerlerini öldürmekle geçirdiğini tanıklardan dinleyebiliyoruz. Grubun ortaya koyduğu şiddet anlayışı Batılı toplumları rahatsız etmeye yetecek kadar kötü olmasına rağmen, IŞİD’in Batı dünyasına diz çöktürme veya onu yok etme vaatlerini yerine getirebilecek kapasitenin çok çok altında bir grup olduğu anlaşılıyor.
...
IŞİD’in yapmış olduğu küresel çağrı kendini adamış kişileri etkilemekte başarılı oldu. Ayrıca grubun liderleri Suriye ve Irak’ta bazı yerel aşiretlerin sadakatlerini elde etmeyi de başardılar.
...
Harvard bünyesindeki Belfer Center, International Security Program (Belfer Center, Uluslararası Güvenlik Programı) bünyesinde çalışan ve aynı zamanda yakın geçmişteki cihadi hareketler konusunda uzaman olan Chris Anzalone’a göre IŞİD, cihat yanlısı olmayan diğer grupların da mustarip olduğu sorunlarla karşı karşıyadır. (Bu grup) Karşısında olduklarını iddia ettikleri rejimleri birçok konuda taklit ederler. Yaptıkları sadece idare tarzının jargonunun İslamileştirilmesinden ibarettir.
...
IŞİD, dini soruların, mali veya siyasi sorulardan kendileri için daha önemli olan insanları dahi kendi safına çekmekte ciddi zorluklar çekti: Birçok Batılı medya kanalı grubun dini meşruiyetini memnuniyetle kabul ederken, muhafazakâr kesimler gözünde grup, İslam’a yabancı ve dine aykırı hareket eden bir güruh olarak olmaktan öteye geçemedi.
...(IŞİD) aşırı derecede modern bir doğaya sahip, siyasi bir projeydi. Batıya fikirsel manada alternatif olmak yerine, IŞİD daha ziyade, Batı modernliğinin zıt tarafı olarak kendini konumlandırdı ve kafalar uçurdu. Yani düşmanlarının takıntılı oldukları taraflarını taklit ettiler.
Anzalone IŞİD hakkında şu yorumda bulunuyor:
"Ne olup ne olmadıklarına dair fikirlerinde ulus devlet yapısını taklit ettiler. Ortaya koydukları bütün her şey, Batı’ya, laik ulus devlet yapısına ve uluslararası sisteme bir tepkiden ibarettir."
IŞİD’in şiddetinin gayri ahlaki doğası bu bağlamdan incelendiğinde daha iyi anlaşılır.
...
Orta Doğu, Osmanlı İmparatorluğunun yıkılışı ve Batılı sömürge yönetimlerinin son bulmasının akabinde sonu gelmek bilmeyen milis hareketlerin yükselişine şahit oldu. Bu hareketlerin ideolojik temelleri, solcu, milliyetçi ve İslami olmak üzere farklı farklıydı. (IŞİD'in) son yıllarda ortaya çıkması da, diğer bütün ideolojilerin gerçekleştirmeye çalıştığı tek temel niyet olan, gelişmemiş Orta Doğu ülkelerinin halklarının sorunları çözmek başlığı altında değerlendirilebilir.
IŞİD’in başarısız devriminin bir sonucu olarak, Rakka ve Musul gibi tarihi çok eskilere uzanan şehrin yıkıntıları ve paramparça olmuş milyonlarca hayatın arasında dolaşırken belki de artık gücünü kaybettiği için empati kurmaya çalışarak IŞİD'i diktatörler altında bir asırdır inleyen halkının dertlerine çare olmak için çabalayan en son ve aşırı girişim olarak görmekten kendimizi alamıyoruz. Cihat yanlıları öldürülebilir, belki ideolojileri taraftar da kaybedebilir ama bölge insani tam manasıyla özgür kılınmadığı sürece ne şiddet ne de (bu) silahlı grupların ...(varlığı) son bulmayacaktır.
The Intercept'de Murtaza Hüseyin tarafındana kaleme alınan bu makale Mepa News okurları için tercüme edilmiş ve derlenmiştir.